Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
abilities
/əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar;
USER: yetenekleri, yeteneklerini, yetenek, özellikler, yeteneklerine
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
absurd
/əbˈsɜːd/ = ADJECTIVE: saçma, anlamsız, abes, mantıksız, olanaksız, ipe sapa gelmez;
USER: saçma, absürd, saçma bir, saçmadır, anlamsız
GT
GD
C
H
L
M
O
academy
/əˈkæd.ə.mi/ = NOUN: akademi, okul, yüksekokul;
USER: akademi, akademisi, academy, akademisinde, akademinin
GT
GD
C
H
L
M
O
accelerate
/əkˈsel.ə.reɪt/ = VERB: hızlandırmak, hızlanmak, çabuklaştırmak, canlandırmak, gaza basmak, özendirmek, hız kazanmak;
USER: hızlandırmak, hızlandırabilir, hızlandıracak, hızlandırılması, hızlandırır
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
accolades
/ˈæk.ə.leɪd/ = NOUN: rabıta, övgü, onurlandırma, şövalyelik verirken kılıçla dokunma;
USER: övgü, övgüler, ödüller, ödül, accolades
GT
GD
C
H
L
M
O
achieving
/əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek;
USER: elde, ulaşmak, ulaşmada, sağlanması, ulaşma
GT
GD
C
H
L
M
O
acrylic
/əˈkrɪl.ɪk/ = ADJECTIVE: akrilik;
NOUN: akrilik;
USER: akrilik, akrilik,
GT
GD
C
H
L
M
O
act
/ækt/ = NOUN: hareket, eylem, fiil, rol, davranış, yasa, amel, kanun;
VERB: davranmak, hareket etmek, oynamak, rol yapmak;
USER: hareket, harekete, hareket ederler, görev, davranmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
active
/ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak;
USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
actuated
/ˈæk.tʃu.eɪt/ = USER: aktifleşen, Aktüatörlü, Tahrikli, olarak aktifleşen, uzağa çekildiğinde,
GT
GD
C
H
L
M
O
actuation
/ˈæk.tʃu.eɪt/ = NOUN: çalıştırma, harekete geçirme;
USER: çalıştırma, tahrik, harekete geçirme, harekete, kumanda,
GT
GD
C
H
L
M
O
actuator
= NOUN: çalıştırıcı, işletici;
USER: çalıştırıcı, aktüatör, aktüatörü, aktüatörün, akçuatör
GT
GD
C
H
L
M
O
actuators
= NOUN: çalıştırıcı, işletici;
USER: aktüatörler, akçuatörler, aktüatörleri, elemanları, aktüatör
GT
GD
C
H
L
M
O
adapting
/əˈdæpt/ = VERB: uyarlamak, uymak, uydurmak, adapte etmek, alıntı yapmak, aktarmak;
USER: uyum, adapte, uyarlanması, uyarlayarak, uyarlama
GT
GD
C
H
L
M
O
addressing
/əˈdres/ = VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adresleme, ele, hitap, yönelik, adres
GT
GD
C
H
L
M
O
adjunct
/ˈædʒ.ʌŋkt/ = NOUN: yardımcı, ek, ilave, tamamlayıcı, niteleme sözcüğü, ikinci dereceden şey;
ADJECTIVE: tamamlayan;
USER: yardımcı, ek, ilave, adjunct, tamamlayıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
administrative
/ədˈminiˌstrātiv,-strətiv/ = ADJECTIVE: idari, yönetimsel, yönetimle ilgili;
USER: idari, yönetim, yönetimsel, yönetici, idare
GT
GD
C
H
L
M
O
admissions
/ədˈmɪʃ.ən/ = NOUN: kabul, giriş, itiraf, girme, giriş ücreti, giriş izni, katılma, emme;
USER: kabul, kayıt kabul, başvuru, yatış
GT
GD
C
H
L
M
O
advance
/ədˈvɑːns/ = VERB: ilerlemek, ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, gelişmek, ileri almak, öne sürmek, öne almak;
NOUN: avans, ilerleme, gelişme, avantaj;
USER: ilerlemek, ilerletmek, önceden, geliştirmek, ilerleme
GT
GD
C
H
L
M
O
advanced
/ədˈvɑːnst/ = ADJECTIVE: gelişmiş, ileri, ilerlemiş, modern, öncü;
USER: gelişmiş, ileri, Advanced, Detaylı, Ilerletilmis
GT
GD
C
H
L
M
O
advancement
/ədˈvɑːns.mənt/ = NOUN: ilerleme, gelişme, terfi, yükselme;
USER: ilerleme, gelişme, ilerlemesi, gelişmeler, gelişmedir
GT
GD
C
H
L
M
O
adventure
/ədˈven.tʃər/ = NOUN: macera, serüven, spekülasyon, tehlikeli iş, risk, vurgunculuk;
VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, atılmak, yeltenmek;
USER: macera, Adventure, maceraya, bir macera, macerası
GT
GD
C
H
L
M
O
advertisements
/ˈadvərˌtīzmənt,ədˈvərtiz-/ = NOUN: ilan, reklâm, duyuru;
USER: reklam, reklamlar, reklamları, ilanlar, reklamların
GT
GD
C
H
L
M
O
advice
/ədˈvaɪs/ = NOUN: tavsiye, danışma, öğüt, nasihat, fikir, akıl, uyarı;
USER: tavsiye, öneriler, öneriler sağlar, danışma, tavsiyesi
GT
GD
C
H
L
M
O
advised
/ˌɪl.ədˈvaɪzd/ = ADJECTIVE: tedbirli, iyice düşünülmüş, düşünceli;
USER: tavsiye, önerilir, önerilmektedir, tavsiye etti
GT
GD
C
H
L
M
O
advising
/ədˈvaɪz/ = VERB: bildirmek, tavsiye etmek, uyarmak, öğütlemek, öğüt vermek, fikir vermek, haber vermek, nasihat etmek, akıl vermek;
USER: danışmanlık, danışmanlık hizmeti vermek, danışmanlık yapmak, danışma, tavsiyelerde
GT
GD
C
H
L
M
O
advisor
/ədˈvaɪ.zər/ = NOUN: danışman, müşavir, danışman öğretmen;
USER: danışman, danışmanı, danışmanlık, danışmanın, danışmanının
GT
GD
C
H
L
M
O
advisory
/ədˈvaɪ.zər.i/ = ADJECTIVE: danışma, tavsiye niteliğinde, akıl veren;
USER: danışma, danışmanlık, danışmanlığı, tavsiye, Advisory
GT
GD
C
H
L
M
O
aesthetic
/esˈθet.ɪk/ = ADJECTIVE: estetik;
USER: estetik, estetik bir, estetiği
GT
GD
C
H
L
M
O
aesthetics
/esˈθet.ɪks/ = NOUN: estetik, güzellik ilmi;
USER: estetik, estetiği, estetiğin, estetiğini, estetiğe
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
again
/əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik;
USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again
GT
GD
C
H
L
M
O
against
/əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak;
PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı;
USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde
GT
GD
C
H
L
M
O
agents
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları
GT
GD
C
H
L
M
O
agile
/ˈædʒ.aɪl/ = ADJECTIVE: çevik, atik, kıvrak, becerikli;
USER: çevik, Agile, çevik bir, atik, atak
GT
GD
C
H
L
M
O
agreements
/əˈɡriː.mənt/ = NOUN: anlaşma, sözleşme, uzlaşma, antlaşma, uyuşma, kontrat, ittifak, mukavele, kabul etme, pakt, uyma, razı olma, aynı fikirde olma;
USER: anlaşmalar, anlaşmaları, sözleşmeleri, anlaşmaların, anlaşma
GT
GD
C
H
L
M
O
ai
/ˌeɪˈaɪ/ = ABBREVIATION: Her şey dahil;
USER: ai, Al, YZ, yapay zeka
GT
GD
C
H
L
M
O
air
/eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr;
ADJECTIVE: hava;
VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek;
USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada
GT
GD
C
H
L
M
O
aires
= USER: aires, Aires'dan, Aires ile
GT
GD
C
H
L
M
O
al
/-əl/ = USER: al, el, ark, arkadaşları, diğerleri
GT
GD
C
H
L
M
O
aleph
GT
GD
C
H
L
M
O
algebra
/ˈæl.dʒə.brə/ = NOUN: cebir;
USER: cebir, cebiri, cebri, algebra, cebirin
GT
GD
C
H
L
M
O
algorithms
/ˈalgəˌriT͟Həm/ = NOUN: Arap rakamları sistemi;
USER: algoritmalar, algoritmaları, algoritma, algoritmaların, algoritmalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
alia
/ˌɪn.tər ˈeɪ.li.ə/ = USER: yanı sıra, sıra, yanında, Alia, Aliye
GT
GD
C
H
L
M
O
alice
/ˈæl.ɪs.bænd/ = USER: alice, Alice'in, alice in
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
alumni
/əˈlʌm.nəs/ = NOUN: mezun erkek, eski erkek öğrenci;
USER: mezunlar, mezunları, mezun, Alumni, mezunların
GT
GD
C
H
L
M
O
alumnus
/əˈlʌm.nəs/ = NOUN: mezun erkek, eski erkek öğrenci;
USER: mezun erkek, mezunu, alumnus, mezunu ve, mezunundan
GT
GD
C
H
L
M
O
am
/æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS
GT
GD
C
H
L
M
O
american
/əˈmer.ɪ.kən/ = ADJECTIVE: Amerikan;
NOUN: Amerikalı, Amerikan İngilizcesi;
USER: Amerikan, american, Amerika, Amerikalı
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
ancient
/ˈeɪn.ʃənt/ = ADJECTIVE: eski, çok eski, eskiden kalma;
USER: eski, antik, eski bir, kadim, çok eski
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
android
/ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot;
USER: android, robot
GT
GD
C
H
L
M
O
androids
/ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot;
USER: androidler, Androids, androidlerin, androidleri, Android'ler
GT
GD
C
H
L
M
O
angeles
GT
GD
C
H
L
M
O
animation
/ˌæn.ɪˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: animasyon, canlandırma, heyecan, canlılık, şevk, çizgi film yapma;
USER: animasyon, animasyonu, Canlandırma, Animation, Sana & Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
annual
/ˈæn.ju.əl/ = NOUN: yıllık, senelik, bir yıl yaşayan bitki;
ADJECTIVE: yıllık, senelik, bir yıllık, her yıl yapılan;
USER: yıllık, yıl, faaliyet, yılda, senelik
GT
GD
C
H
L
M
O
anthrax
/ˈæn.θræks/ = NOUN: antrasit, taşkömürü, parlak taşkömürü;
USER: şarbon, anthrax, antraks, şarbonu, şarbonun
GT
GD
C
H
L
M
O
apache
= NOUN: sokak serserisi;
USER: apache, Apache'nin, Apache'yi
GT
GD
C
H
L
M
O
appeal
/əˈpiːl/ = NOUN: temyiz, başvuru, rica, müracaat, yalvarma, çekicilik, cazibe, yakarış;
VERB: başvurmak, yalvarmak, ilgisini çekmek, hoşuna gitmek;
USER: temyiz, hitap, itiraz, itirazda, ilgisini
GT
GD
C
H
L
M
O
appearance
/əˈpɪə.rəns/ = NOUN: görünüm, görünüş, dış görünüş, ortaya çıkma, görünme, kılık, kılık kıyafet, belirme;
USER: görünüm, görünümünü, görünümü, bir görünüm, görünüş
GT
GD
C
H
L
M
O
appeared
/əˈpɪər/ = VERB: görünmek, gözükmek, belirmek, benzemek, ortaya çıkmak, belli olmak, anlaşılmak, gibi gelmek;
USER: çıktı, ortaya çıktı, ortaya, göründü, belirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
appearing
/əˈpɪər/ = ADJECTIVE: görünen;
USER: görünen, görünmesini, ortaya, görülen, görüntülenmesini
GT
GD
C
H
L
M
O
applicability
= NOUN: uygulanabilirlik, uygulanabilme;
USER: uygulanabilirlik, uygulanabilirliği, uygulanabilirliğini, uygulanabilirliğinin, uygulanabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
application
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
april
/ˈeɪ.prəl/ = NOUN: Nisan
GT
GD
C
H
L
M
O
aps
GT
GD
C
H
L
M
O
arbitrary
/ˈɑː.bɪ.trər.i/ = ADJECTIVE: keyfi, isteğe bağlı, zalim, gaddar, hakem kararı ile belirlenen;
USER: keyfi, rasgele, keyfi bir, isteğe bağlı, rastgele
GT
GD
C
H
L
M
O
arc
/ɑːk/ = NOUN: ark, yay, kavis, elektrik atlaması;
VERB: atlama yapmak, atlamak;
USER: ark, yay, arc, yayı, arkı
GT
GD
C
H
L
M
O
architecture
/ˈɑː.kɪ.tek.tʃər/ = NOUN: mimari, mimarlık, yapı, inşaat;
USER: mimari, mimarlık, mimarisi, mimarisinin, mimarisini
GT
GD
C
H
L
M
O
architectures
= NOUN: mimari, mimarlık, yapı, inşaat;
USER: mimarileri, mimariler, mimarisi, mimari, mimarilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
area
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alan, alanı, alanında, alanda, area
GT
GD
C
H
L
M
O
areas
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
arm
/ɑːm/ = NOUN: kol, dal, silâh, cephane, pazı, güç, koy, körfez, şube;
VERB: donatmak, zırh giydirmek, sağlamak;
USER: kol, kolu, kolunu, kolunun, koluna, koluna
GT
GD
C
H
L
M
O
armful
/ˈɑːm.fʊl/ = NOUN: kucak dolusu;
USER: kucak dolusu, armful, kucak
GT
GD
C
H
L
M
O
around
/əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada;
PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı;
USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında
GT
GD
C
H
L
M
O
arousal
/əˈraʊzl/ = USER: uyarılma, uyanma, tahrik, arousal, uyanıklık,
GT
GD
C
H
L
M
O
array
/əˈreɪ/ = NOUN: düzen, sıra, jüri heyeti, diziliş, sergileme, gösteriş, jüri heyeti listesi, görkem, ihtişam, gösterişli kıyafet;
VERB: sıralamak, sıraya dizmek, giydirmek, süslemek, çeki düzen vermek;
USER: dizi, dizisi, bir dizi, array, dizinin
GT
GD
C
H
L
M
O
art
/ɑːt/ = NOUN: sanat, beceri, ustalık, hüner, ressamlık, bilim dalı, kurnazlık, yaratıcılık, şeytanlık;
ADJECTIVE: sanat, sanatsal;
USER: sanat, Art, sanatı, sanatın, sanatının
GT
GD
C
H
L
M
O
articles
/ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: sözleşme, şirket sözleşmesi;
USER: makaleler, yazılar, haberler, makaleleri
GT
GD
C
H
L
M
O
artificial
/ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti;
USER: yapay, suni, yapay bir, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
artist
/ˈɑː.tɪst/ = NOUN: sanatçı, artist, ressam, sanatkâr, usta;
USER: sanatçı, sanatçının, sanatçısı, Sanatcı, artist
GT
GD
C
H
L
M
O
artistic
/ɑːˈtɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: artistik, güzel sanatlarla ilgili, sanatçı ruhlu;
USER: artistik, sanatsal, sanat, sanatsal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
artists
/ˈɑː.tɪst/ = NOUN: sanatçı, artist, ressam, sanatkâr, usta;
USER: sanatçılar, sanatçı, sanatçıların, sanatçıları, sanatçılara
GT
GD
C
H
L
M
O
arts
/ɑːt/ = NOUN: hile, kurnazlık, şeytanlık, edebiyat ve beşeri ilimler;
USER: sanat, sanatları, Sanatlar, Arts, sanatı
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
asd
= USER: asd, Talep, OSB, Talep Üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
ashram
/ˈæʃ.rəm/ = USER: ashram, Ashram'da, ashramında, Ashram'ımız, ashramın
GT
GD
C
H
L
M
O
asperger
/ˈæs.pɜːdʒəzˌsɪn.drəʊm/ = USER: Asperger, asperger sendromu
GT
GD
C
H
L
M
O
aspirations
/ˌæs.pɪˈreɪ.ʃən/ = NOUN: emme, özlem, istek, soluma, arzu, nefes alma, can atma, soluklu okuma;
USER: özlemleri, beklentileri, isteklerini, hedefleri, özlemlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
assembly
/əˈsem.bli/ = NOUN: montaj, kurul, meclis, toplantı, çevirme, kongre, içtima;
USER: montaj, montajı, düzeneği, düzeneğini, kurul
GT
GD
C
H
L
M
O
assistant
/əˈsɪs.tənt/ = NOUN: yardımcı, asistan, muavin, tezgâhtar;
ADJECTIVE: yardımcı;
USER: asistan, yardımcı, asistanı, yardımcısı, Assistant
GT
GD
C
H
L
M
O
assistive
/əˈsɪstɪv/ = USER: yardımcı, destekleyici, assistive,
GT
GD
C
H
L
M
O
associate
/əˈsəʊ.si.eɪt/ = NOUN: ortak, üye, arkadaş, dost;
VERB: birleştirmek, bağdaştırmak, ortak etmek, benzetmek, arkadaşlık etmek;
ADJECTIVE: birleşmiş, bağlı olan, arkadaş olan;
USER: ortak, ilişkilendirmek, ilişkilendirebilirsiniz, ilişkilendirir, ilişkilendirilecek
GT
GD
C
H
L
M
O
association
/əˌsəʊ.siˈeɪ.ʃən/ = NOUN: dernek, ortaklık, işbirliği, birleşme, çağrıştırma, iştirak, arkadaşlık, akla getirme;
USER: dernek, ilişki, derneği, birliği, ilişkisi, ilişkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
astronaut
/ˈæs.trə.nɔːt/ = NOUN: astronot, uzay adamı;
USER: astronot, astronotu, astronotun, astronaut, astronotum
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
atc
GT
GD
C
H
L
M
O
athens
= NOUN: Atina şehri;
USER: atina, athens, Atina'da, Atina'nın, Athen
GT
GD
C
H
L
M
O
atlantic
/ətˈlantik,at-/ = NOUN: Atlantik, Atlas Okyanusu;
ADJECTIVE: Atlas Okyanusu ile ilgili;
USER: Atlantik, atlantic, Atlas, Atlantik'in, Atlas Okyanusu
GT
GD
C
H
L
M
O
atop
/əˈtɒp/ = PREPOSITION: üstüne, üstünde, üstün, daha iyi;
ADVERB: üstte, tepede;
USER: üstünde, üstüne, tepesinde, tepesine, tepesinden
GT
GD
C
H
L
M
O
atp
GT
GD
C
H
L
M
O
attempts
/əˈtempt/ = NOUN: girişim, teşebbüs, kalkışma, yeltenme;
VERB: denemek, kalkışmak, teşebbüs etmek, girişimde bulunmak, yeltenmek;
USER: girişimleri, girişimi, girişimler, deneme, girişimlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
attendees
/ə.tenˈdiː/ = USER: katılımcı, katılımcılar, katılımcıların, katılımcılara, katılımcıları
GT
GD
C
H
L
M
O
attention
/əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur;
USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini
GT
GD
C
H
L
M
O
audience
/ˈɔː.di.əns/ = ADJECTIVE: çekici, cazip, ilgi çekici, cazibeli, göz alıcı, alımlı;
USER: izleyici, seyirci, kitleye, kitle, hedef kitleye
GT
GD
C
H
L
M
O
audio
/ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme;
USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik
GT
GD
C
H
L
M
O
auditorium
/ˌôdiˈtôrēəm/ = NOUN: oditoryum, konferans salonu, konser salonu, toplantı salonu;
USER: oditoryum, auditorium, salonu, konferans salonu, oditoryumu
GT
GD
C
H
L
M
O
augmented
/ˌôɡˈmentəd/ = VERB: artırmak, çoğaltmak, uzatmak, büyütmek, artmak, büyümek, çoğalmak, uzamak;
USER: augmented, artırılmış, genişletilmiş, artar, destekli
GT
GD
C
H
L
M
O
august
/ɔːˈɡʌst/ = ADJECTIVE: muhterem, aziz, saygıdeğer, muhteşem
GT
GD
C
H
L
M
O
author
/ˈɔː.θər/ = NOUN: yazar, yaratıcı;
USER: yazar, yazarı, yazarın, sahibine, yazarıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
authored
/ˈôTHər/ = USER: , hazırlanmış, Tarafından Yazılan,
GT
GD
C
H
L
M
O
autism
/ˈôˌtizəm/ = NOUN: otizm, içe yöneliklik;
USER: otizm, otistik, otizmin, autism,
GT
GD
C
H
L
M
O
automated
/ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek;
USER: otomatik, otomatik bir, otomatikleştirilmiş, otomasyon, otomatik olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
automatically
/ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak;
USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman
GT
GD
C
H
L
M
O
autonomous
/ɔːˈtɒn.ə.məs/ = ADJECTIVE: özerk, otonom;
USER: özerk, otonom, özerk bir, bağımsız, otonom bir
GT
GD
C
H
L
M
O
avatars
/ˈæv.ə.tɑːr/ = USER: avatarları, avatarlar, avatar, Görseller, avatars
GT
GD
C
H
L
M
O
avid
/ˈæv.ɪd/ = ADJECTIVE: hırslı, arzulu, doyumsuz, doymayan, açgözlü;
USER: hırslı, arzulu, hevesli, hevesli bir, avid
GT
GD
C
H
L
M
O
awakening
/əˈweɪ.kən.ɪŋ/ = NOUN: uyanış, uyanma, ikaz, uykudan kalkma;
ADJECTIVE: uyandıran;
USER: uyanış, uyanışı, uyanma, uyanışın, uyanan
GT
GD
C
H
L
M
O
award
/əˈwɔːd/ = NOUN: ödül, karar, hüküm, tazminat, ödenek, mükâfat;
VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek;
USER: ödül, ödülü, ödülünü, award, ödülüne
GT
GD
C
H
L
M
O
awarded
/əˈwɔːd/ = VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek;
USER: verilen, ödül, layık, ödüllendirildi, verilir
GT
GD
C
H
L
M
O
awardee
GT
GD
C
H
L
M
O
awards
/əˈwɔːd/ = NOUN: ödül, karar, hüküm, tazminat, ödenek, mükâfat;
VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek;
USER: ödül, ödüller, ödülleri, ödülü, ödüllerini
GT
GD
C
H
L
M
O
b
= NOUN: si, iyi;
USER: b,
GT
GD
C
H
L
M
O
baby
/ˈbeɪ.bi/ = NOUN: bebek, çocuk, yavru, piliç, çocuksu kimse, eser, sorumluluk;
ADJECTIVE: bebek, küçük, bebeksi;
VERB: şımartmak, bebek muamelesi yapmak;
USER: bebek, bebeğim, bebeğin, bebeği, bebeğinizin
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
bad
/bæd/ = ADJECTIVE: kötü, fena, bozuk, berbat, çürük, terbiyesiz, rahatsız, sahte, sert, küfürlü;
NOUN: zarar, şanssızlık;
USER: kötü, kötü bir, bad, fena, bozuk
GT
GD
C
H
L
M
O
balloons
/bəˈluːn/ = NOUN: balon, küre;
USER: balonlar, balon, balonları, balloons, balonların
GT
GD
C
H
L
M
O
band
/bænd/ = NOUN: bant, grup, şerit, bando, orkestra, kayış, çete, kemer, şarkı, mızıka, frekans bandı, sargı, takım;
VERB: bantlamak, bağlamak, şerit yapmak;
USER: bant, grup, bandı, grubu, grubun
GT
GD
C
H
L
M
O
bar
/bɑːr/ = NOUN: bar, baro, çizgi, kalıp, engel, avukatlık, parmaklık, meyhane, demir çubuk, bariyer, avukatlar;
VERB: engellemek;
USER: bar, çubuğu, barda, çubuk, çubuğunda
GT
GD
C
H
L
M
O
baroque
/bəˈrɒk/ = ADJECTIVE: barok, şatafatlı, barok tarzında, aşırı süslü;
NOUN: barok;
USER: barok, Baroque, Baroğu, Baroku
GT
GD
C
H
L
M
O
barrel
/ˈbær.əl/ = NOUN: varil, namlu, fıçı, kovan, çark, atın karnı veya beli;
VERB: uçmak, fıçılamak, hızlı gitmek;
USER: varil, namlu, fıçı, barrel, beşik
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
basic
/ˈbeɪ.sɪk/ = ADJECTIVE: temel, basit, ana, esas, bazal, silisli;
USER: temel, temel bir, basit, basic, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
basis
/ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği;
USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında
GT
GD
C
H
L
M
O
bath
/bɑːθ/ = NOUN: banyo, küvet, hamam, yıkanma, banyo suyu, banyo kabı;
VERB: yıkamak, yıkanmak, banyo yaptırmak;
USER: banyo, banyosu, hamamı, küvet, bath
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
beach
/biːtʃ/ = NOUN: plaj, sahil, kumsal;
VERB: karaya çekmek, sahile çekmek;
USER: plaj, beach, plaja, sahil, sahilde
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
begins
/bɪˈɡɪn/ = VERB: başlamak, başlatmak, koyulmak, girişmek, önayak olmak, meydana gelmek, doğmak;
USER: başlar, başlıyor, başlayan, başladı, başladığı
GT
GD
C
H
L
M
O
behavior
/bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı;
USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları
GT
GD
C
H
L
M
O
beings
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: varlıklar, varlıkların, insanlar, varlıkları, varlıklarız
GT
GD
C
H
L
M
O
belt
/belt/ = NOUN: kemer, kayış, kuşak, bölge, iklim kuşağı;
VERB: kemer takmak, kemerlemek, kemerle dövmek, kuşanmak, hızlı gitmek, uçmak;
USER: kemer, kemeri, kayış, kayışı, bant
GT
GD
C
H
L
M
O
beneficial
/ˌben.ɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, hayırlı, kazançlı, kârlı, mülkten yararlanma hakkıyla ilgili;
USER: yararlı, faydalı, faydalıdır, yararlıdır, olumlu
GT
GD
C
H
L
M
O
bergs
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
beta
/ˈbiː.tə/ = NOUN: beta, ikinci sırada olan şey;
USER: beta, Açisindan beta
GT
GD
C
H
L
M
O
biennial
/baɪˈen.i.əl/ = ADJECTIVE: iki yıllık, iki yılda bir olan, iki yıl süren;
NOUN: iki yıl yaşayan bitki;
USER: iki yıllık, bienal, iki yılda, iki yılda bir, bienalin
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
bill
/bɪl/ = NOUN: fatura, tasarı, banknot, senet, hesap, tahvil, gaga, burun, kâğıt para, afiş;
VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak;
USER: fatura, faturası, tasarıyı, tasarı, bill
GT
GD
C
H
L
M
O
bio
/baɪ.əʊ-/ = USER: biyo, bio, Doğal Besinler, biyolojik, BİOGRAFİM
GT
GD
C
H
L
M
O
biologically
/ˌbaɪ.əˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = USER: biyolojik, biyolojik olarak, biyolojik açıdan, biyolojik katkı, biyolojik katkı maddeler
GT
GD
C
H
L
M
O
biomedical
/ˌbīōˈmedikəl/ = USER: biyomedikal, Biomedical, biomedikal
GT
GD
C
H
L
M
O
blender
/ˈblen.dər/ = NOUN: karıştırıcı, harmancı;
USER: karıştırıcı, blender, Mikseri, blenderi, karıştırıcıda
GT
GD
C
H
L
M
O
board
/bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek;
VERB: binmek;
USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu
GT
GD
C
H
L
M
O
bodies
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: organları, kuruluşları, organlar, organlarının, kuruluşlar
GT
GD
C
H
L
M
O
body
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu
GT
GD
C
H
L
M
O
bond
/bɒnd/ = NOUN: bağ, tahvil, bono, yapışma, senet, ilişki, yapıştırıcı, zincir, pranga, tutkal, harç ile duvar örme;
VERB: yapıştırmak, bağlamak, örmek, tutturmak, antrepoya koymak;
USER: bağ, tahvil, bağı, bond, bono
GT
GD
C
H
L
M
O
book
/bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni;
VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak;
USER: kitap, kitabı, defter, kitabın, defteri, defteri
GT
GD
C
H
L
M
O
books
/bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni;
VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak;
USER: kitaplar, kitap, kitapları, Books, kitapların, kitapların
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
boy
/bɔɪ/ = NOUN: boks, kutulama, kutuya koyma;
USER: erkek, çocuk, boy, erkek çocuk, oğlan
GT
GD
C
H
L
M
O
boys
/bɔɪ/ = NOUN: erkek, oğlan, erkek çocuk, delikanlı, oğul, erkek hizmetli;
USER: çocuklar, erkek, erkekler, boys, erkek çocuklar
GT
GD
C
H
L
M
O
brain
/breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse;
VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak;
USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki
GT
GD
C
H
L
M
O
branch
/brɑːntʃ/ = NOUN: şube, branş, dal, kol, kol, sınıf, dere;
ADJECTIVE: şube, dal, kol;
VERB: dallanmak, yayılmak;
USER: şube, dalı, dal, şubesi, kolu
GT
GD
C
H
L
M
O
breaks
/breɪk/ = NOUN: mola, ara, kırılma, kırma;
VERB: kırmak, kesmek, bozmak, kırılmak, ara vermek, koparmak, kopmak, çiğnemek;
USER: tatili, sonları, molalar, sonlarını, molaları
GT
GD
C
H
L
M
O
bridge
/brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç;
VERB: köprü kurmak, köprü yapmak;
USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü
GT
GD
C
H
L
M
O
bringing
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getiren, getirerek, getirmek, getiriyor, getirme
GT
GD
C
H
L
M
O
brings
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getiriyor, getirir, getiren, getirmektedir, getirdiği
GT
GD
C
H
L
M
O
broadcasting
/ˈbrɔːd.kɑːst/ = NOUN: yayın, radyo veya televizyon;
ADJECTIVE: radyo veya televizyon yayını ile ilgili;
USER: yayın, yayıncılığı, yayını, yayıncılık, yay
GT
GD
C
H
L
M
O
bronze
/brɒnz/ = NOUN: bronz, tunç, bronz sanat eseri;
ADJECTIVE: bronz, tunç, bronzdan yapılmış;
VERB: bronzlaştırmak;
USER: bronz, Bronze, Tunç, bronzdan, bronz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
brookings
GT
GD
C
H
L
M
O
brown
/braʊn/ = NOUN: kahverengi;
ADJECTIVE: kahverengi;
VERB: karamak, kızarmak;
USER: kahverengi, Brown, Kahve, kahverengi bir, Hahverengi
GT
GD
C
H
L
M
O
buenos
= VERB: fokurdamak, kabarcıklar yapmak, köpürmek
GT
GD
C
H
L
M
O
build
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
built
/ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi;
USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
bulletin
/ˈbʊl.ə.tɪn/ = NOUN: bülten, duyuru, bildiri, dergi, haber bülteni;
USER: bülten, bülteni, bülteninde, bültenini, bülteninin
GT
GD
C
H
L
M
O
busan
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
c
/ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = NOUN: yüz;
USER: c,
GT
GD
C
H
L
M
O
cabala
= NOUN: kabala, İbrani felsefesi yazıları, sır, gizem, esrar, gizli öğreti;
USER: kabala, esrar, gizli öğreti, İbrani felsefesi yazıları, cabala,
GT
GD
C
H
L
M
O
calc
= USER: kalk, calc, hesaplanan, kireç, Hesaplama Bayimiz Olun Ana
GT
GD
C
H
L
M
O
calculus
/ˈkæl.kjʊ.ləs/ = NOUN: hesap, taş;
USER: hesap, hesabı, calculus, hesabın, taşı
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
caltech
= USER: Caltech, Caltech'te, Caltech'ten, Caltech'den, Caltech'e
GT
GD
C
H
L
M
O
camera
/ˈkæm.rə/ = NOUN: kamera, fotoğraf makinesi, gizli, hakimin özel odası, mahrem;
USER: kamera, fotoğraf makinesi, makinesi, kameranın, kamerayı
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
cancelled
/ˈkæn.səl/ = ADJECTIVE: iptal edildi, iptal edilmiş;
USER: iptal edildi, iptal, yapılması, İptal İptal, iptal edilir
GT
GD
C
H
L
M
O
capabilities
/ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar;
USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
capable
/ˈkeɪ.pə.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, kabiliyetli, becerikli, kapasiteye sahip, ehliyetli, duyarlı, etki altında kalabilen;
USER: yetenekli, yeteneğine, yeteneğine sahip, yeteneğine sahiptir, kapasitesine sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
career
/kəˈrɪər/ = NOUN: kariyer, meslek, meslek hayatı, kariyer yapma, hız, meslekte başarı kazanma, sürat;
VERB: koşmak, hız yapmak, dörtnala koşmak;
USER: kariyer, kariyeri, kariyerine, Karriereende, kariyerinin, kariyerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
carpenter
/ˈkɑː.pɪn.tər/ = NOUN: marangoz, dülger, doğramacı;
VERB: marangozluk yapmak, doğramacılık yapmak;
USER: marangoz, Carpenter, marangozun, dülger, marangozluk
GT
GD
C
H
L
M
O
cartoon
/kɑːˈtuːn/ = NOUN: karikatür, çizgi film, resim taslağı, dizi hâlinde yayınlanan karikatür;
USER: karikatür, çizgi film, çizgi, cartoon
GT
GD
C
H
L
M
O
case
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka
GT
GD
C
H
L
M
O
cashflow
/ˈkæʃ ˌfləʊ/ = USER: cashflow, nakit akışı, nakit akım,
GT
GD
C
H
L
M
O
casino
/kəˈsiː.nəʊ/ = NOUN: kumarhane, gazino;
USER: kumarhane, casino, Gazino
GT
GD
C
H
L
M
O
casinos
/kəˈsiː.nəʊ/ = NOUN: kumarhane, gazino;
USER: casinolar, gazino, kumarhaneler, casino, casinolarda
GT
GD
C
H
L
M
O
casting
/kast/ = NOUN: döküm, dökme, kalıba dökme, rol dağıtımı, astar sıva, olta atma, ağ atma, dökmecilik;
USER: döküm, dökme, dökümü, çevrim, casting
GT
GD
C
H
L
M
O
catalogues
/ˈkæt.əl.ɒɡ/ = NOUN: katalog, fihrist, kütüphane kitap listesi, ardarda olaylar dizisi, olaylar dizisi;
USER: kataloglar, katalog, katalogları, kataloğu, kataloglarda
GT
GD
C
H
L
M
O
cause
/kɔːz/ = NOUN: neden, sebep, sorun, dava, gaye, haklı neden, problem, amaç, dava konusu, iş;
VERB: neden olmak, sebep olmak, doğurmak, yol açmak, meydan vermek;
USER: neden, yol, sebep, neden olur, çünkü, çünkü
GT
GD
C
H
L
M
O
cave
/keɪv/ = NOUN: mağara, in, siyasi partiden kopma, siyasi partiden kopan grup;
VERB: oymak, açmak, kazmak, çökmek, yıkılmak, boyun eğmek, batmak, pes etmek, partiden kopmak;
USER: mağara, mağaranın, mağarada, cave, Mağarası
GT
GD
C
H
L
M
O
center
/ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse;
VERB: ortalamak, ortaya gelmek, merkezde toplamak, merkezde toplanmak;
USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
centers
/ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse, ılımlı politik görüş, sente, orta alan oyuncusu, kemer inşaat desteği, kubbe inşaat desteği;
USER: merkezleri, merkezi, merkezlerinde, merkezlerinin, merkezlerinden
GT
GD
C
H
L
M
O
centre
/ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, merkez, merkez, merkez, orta, orta, orta, orta, odak, odak;
VERB: ortalamak, ortalamak;
USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
centro
GT
GD
C
H
L
M
O
century
/ˈsen.tʃər.i/ = NOUN: yüzyıl, asır, yüz taneden oluşan grup, yüz dolar, yüz kişilik bölük;
USER: yüzyıl, yüzyılda, yüzyılın, yüzyıldan, yüzyıla, yüzyıla
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
ces
/ˈsɜː.vɪks/ = USER: ces, nslar, KOS, leri, ları,
GT
GD
C
H
L
M
O
chair
/tʃeər/ = NOUN: sandalye, koltuk, makam, iskemle, kürsü, elektrikli sandalye, tahtırevan, başkanlık makamı;
VERB: başkanlık etmek, yetki vermek, sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek, yönetmek;
USER: sandalye, koltuk, sandalyeye, sandalyede, chair
GT
GD
C
H
L
M
O
challenge
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı
GT
GD
C
H
L
M
O
chamber
/ˈtʃeɪm.bər/ = NOUN: oda, bölme, boşluk, yasama meclisi, yatak odası, büro, hakimin özel odası, kabul salonu;
USER: oda, odası, odasının, odasına, odasında
GT
GD
C
H
L
M
O
chancellors
/ˈCHans(ə)lər/ = NOUN: başbakan, rektör, bakan, yüksek makamlı resmi görevli;
USER: başbakanlarca, Başbakanları, Chancellors, rektörlerin, Rektörler
GT
GD
C
H
L
M
O
chapter
/ˈtʃæp.tər/ = NOUN: bölüm, kısım, bahis, dini meclis toplantısı, dernek bölge kuruluşu;
USER: bölüm, bölümde, bölümü, bölümünde, bölümün
GT
GD
C
H
L
M
O
chapters
/ˈtʃæp.tər/ = NOUN: bölüm, kısım, bahis, dini meclis toplantısı, dernek bölge kuruluşu;
USER: bölümler, bölüm, bölümleri, bölümlerde, bölümden
GT
GD
C
H
L
M
O
character
/ˈkær.ɪk.tər/ = NOUN: karakter, nitelik, harf, kişilik, özellik, işaret, kahraman, huy, isim, tabiat, ahlâk, bonservis, karakteristik yapı, şan, sıfat, harf türü, el yazısı;
USER: karakter, karakteri, karakterini, karakterin, bir karakter
GT
GD
C
H
L
M
O
characters
/ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak;
USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden
GT
GD
C
H
L
M
O
chase
/tʃeɪs/ = NOUN: takip, kovalama, av, iz sürme, avlanma bölgesi, oluk;
VERB: kovalamak, peşine düşmek, takip etmek, izlemek, peşinde olmak, hızla geçip gitmek;
USER: takip, kovalamak, kovalamaca, chase, Chase'in
GT
GD
C
H
L
M
O
chief
/tʃiːf/ = NOUN: baş, şef, reis, amir, armanın en üst kısmı;
ADJECTIVE: baş, ana, belli başlı, en üst rütbeli;
USER: baş, başkanı, şefi, şef, müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
childhood
/ˈtʃaɪld.hʊd/ = NOUN: çocukluk, çocukluk çağı, küçüklük;
USER: çocukluk, çocukluk çağı, çocuklar, çocuk, çocukluk çağında
GT
GD
C
H
L
M
O
children
/ˈtʃɪl.drən/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün;
USER: çocuklar, çocuk, çocuklu, çocukların, çocuklar var, çocuklar var
GT
GD
C
H
L
M
O
chinese
/ˈtʃaɪ.nə/ = ADJECTIVE: Çin, Çin ile ilgili;
NOUN: Çince, Çinli;
USER: Çin, Çince, chinese, Çinli, cin
GT
GD
C
H
L
M
O
christian
/ˈkrɪs.tʃən/ = NOUN: Hristiyan, Hristiyan kimse, iyi insan, dini bütün kimse;
ADJECTIVE: Hristiyan, dürüst, saygıdeğer, merhametli;
USER: Hristiyan, christian, Hıristiyan, Hıristiyanlık
GT
GD
C
H
L
M
O
cinematic
/sɪ.nəˈmæt.ɪk/ = ADJECTIVE: sinematik, sinemayla ilgili, sinemaya özgü, sinema özelliğinde;
USER: sinematik, sinema, sinemasal, sinematik bir, cinematic
GT
GD
C
H
L
M
O
city
/ˈsɪt.i/ = NOUN: şehir, kent, şehir halkı, büyük kasaba;
ADJECTIVE: kent;
USER: şehir, şehrin, şehri, kent
GT
GD
C
H
L
M
O
class
/klɑːs/ = NOUN: sınıf, class, ders, grup, kalite, mevki, kurs, derslik, tür, zümre, çeşit, öğrenciler, mükemmellik, cins, üstünlük, bölüm, dershane, kur, klas olma, sınıflandırmak, saymak, kategorize etmek;
USER: sınıf, sınıfı, sınıf bir, sınıfının, class
GT
GD
C
H
L
M
O
classes
/klas/ = NOUN: üst tabaka, yukarı sınıflar;
USER: sınıfları, sınıflar, dersleri, sınıfların, sınıf, sınıf
GT
GD
C
H
L
M
O
classical
/ˈklæs.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: klasik, hümanist, klas, mükemmel, klasik biçimde olan, olağanüstü, eski dile ait;
USER: klasik, Classical, klasik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
clay
/kleɪ/ = NOUN: kil, toprak, çamur, balçık, hamur, çömlekçi çamuru, yerküre, insan vücudu, toprak künk;
USER: kil, Toprak, kilden, killi, kili, kili
GT
GD
C
H
L
M
O
clients
/ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerine, müşterileri, istemcileri
GT
GD
C
H
L
M
O
climax
/ˈklaɪ.mæks/ = NOUN: doruk, orgasm, zirve, dönüm noktası, boşalma;
VERB: doruğa ulaştırmak, zirveye ulaşmak, orgasm olmak;
USER: doruk, doruğa, orgasm, zirveye, doruk noktasına
GT
GD
C
H
L
M
O
clinical
/ˈklɪn.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: klinik, klinikle ilgili, objektif, tarafsız, hasta başında yapılan
GT
GD
C
H
L
M
O
clinician
GT
GD
C
H
L
M
O
club
/klʌb/ = NOUN: kulüp, sopa, dernek, sinek, lobut, çomak;
VERB: dövmek, sopalamak, katılmak, toplanmak, dipçiklemek, ortakça yatırmak, toplamak, ortak olmak;
USER: kulüp, takım, kulübü, ayrılma, club
GT
GD
C
H
L
M
O
cm
GT
GD
C
H
L
M
O
cnr
GT
GD
C
H
L
M
O
coauthor
/kəʊˈɔː.θər/ = NOUN: ortak yazar;
USER: ortak yazar, yazarlarından, yazarlarından biri, birlikte kitaplar yazdığı, eş yazarlığını
GT
GD
C
H
L
M
O
code
/kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz;
VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak;
USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları
GT
GD
C
H
L
M
O
coded
/kəʊd.ɪd/ = VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak;
USER: kodlu, kodlanmış, kodlanmıştır, kodlanır, kodlanan
GT
GD
C
H
L
M
O
cog
/kɒɡ/ = NOUN: diş, dişli çark, çark dişi;
VERB: tutmak, hile yapmak, kurmak;
USER: diş, cog, dişli, tutmak, çark
GT
GD
C
H
L
M
O
cognition
/kɒɡˈnɪʃ.ən/ = USER: biliş, bilişsel, bilişin, kognisyon, algı
GT
GD
C
H
L
M
O
cognitive
/ˈkɒɡ.nɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: kavrama ile ilgili, idrak ile ilgili;
USER: bilişsel, kognitif, zihinsel, biliflsel
GT
GD
C
H
L
M
O
cognitively
= USER: bilişsel, bilişsel olarak, biliflsel, biliflsel olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
cognizance
/ˈkɒɡ.nɪ.zəns/ = NOUN: idrak, farkında olma, kavrama, anlayış, mahkemenin davayı dinlemesi, bilgi, kaza alanı;
USER: idrak, cognizance, farkında, bilincindeyiz, farkında olma
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborate
/kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek;
USER: işbirliği yapmak, işbirliği, işbirliğine, iş birliği, birliği
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborated
/kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek;
USER: işbirliği, işbirliği yaptı, çalıştı, birlikte çalıştı, işbirliği yaparak
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborates
/kəˈlabəˌrāt/ = VERB: işbirliği yapmak, el ele vermek, birlik olmak, düşmanla birlik olmak;
USER: işbirliği, işbirliği yapmaktadır, İş Birliği, işbirliği yapar, Ele Verdi,
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborating
/kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek;
USER: işbirliği, işbirliğine, işbirliği yapmak, işbirliği içinde, işbirlikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
collaboration
/kəˌlæb.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: işbirliği, işbirlikçilik, birlik;
USER: işbirliği, işbirliğini, işbirliğinin, birlikte, işbirliğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborative
/kəˈlabərətiv/ = USER: işbirlikçi, ortak, işbirliği, işbirliğine dayalı, ortak bir
GT
GD
C
H
L
M
O
college
/ˈkɒl.ɪdʒ/ = NOUN: üniversite, kolej, okul, yüksekokul, fakülte, kurul, heyet, enstitü, akademi, dernek;
USER: üniversite, kolej, College, Koleji, üniversiteye
GT
GD
C
H
L
M
O
com
/ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comedy
/ˈkɒm.ə.di/ = NOUN: komedi, güldürü, komik olaylar;
USER: komedi, Comedy, komedisi, Comedy En, Mizah
GT
GD
C
H
L
M
O
comes
/kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen
GT
GD
C
H
L
M
O
coming
/ˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: gelen, gelecek;
NOUN: gelme, geliş, yaklaşma, varış;
USER: gelen, gelecek, geliyor, önümüzdeki, çıkan
GT
GD
C
H
L
M
O
commerce
/ˈkɒm.ɜːs/ = NOUN: ticaret, iş, alım satım, ilişki, cinsel ilişki;
USER: ticaret, ticaretin
GT
GD
C
H
L
M
O
commitment
/kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü;
USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını
GT
GD
C
H
L
M
O
committee
/kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet;
USER: komite, komitesi, komitesinin, komitenin, kurul
GT
GD
C
H
L
M
O
common
/ˈkɒm.ən/ = ADJECTIVE: ortak, yaygın, genel, bilinen, müşterek, sıradan, adi, olağan, alışılagelmiş, bayağı, kaba, alelâde, kaba saba;
NOUN: meydan, halka açık yer, park;
USER: ortak, yaygın, sık, ortak bir, genel, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
communication
/kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma;
USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
communities
/kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik;
USER: topluluklar, toplulukları, toplulukların, topluluklara, toplumlar
GT
GD
C
H
L
M
O
community
/kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik;
USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
compassion
/kəmˈpæʃ.ən/ = NOUN: merhamet, sevgi, acıma, sevecenlik, şefkât;
USER: merhamet, şefkat, merhameti, şefkati, merhametin
GT
GD
C
H
L
M
O
compel
/kəmˈpel/ = VERB: zorlamak, mecbur etmek, zorunda bırakmak;
USER: zorlamak, mecbur, zorlayacak, zorlamaktadır, zorlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
competition
/ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme;
USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete
GT
GD
C
H
L
M
O
competitions
/ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme;
USER: yarışmalar, müsabakaları, müsabaka içi ve dışı, müsabaka içi, müsabaka
GT
GD
C
H
L
M
O
competitors
/kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı;
USER: rakip, rakipleri, rakipler, rakiplerinden, rakiplerinizin
GT
GD
C
H
L
M
O
complete
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel;
USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye
GT
GD
C
H
L
M
O
completing
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
USER: tamamladıktan, tamamlayarak, tamamlanması, tamamlayan, tamamlama
GT
GD
C
H
L
M
O
complex
/ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik;
NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
complexes
/ˈkɒm.pleks/ = NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: kompleksleri, kompleksler, komplekslerinin, komplekslerin, kompleksi
GT
GD
C
H
L
M
O
composer
/kəmˈpəʊ.zər/ = NOUN: besteci, kompozitör, yazar, yaratıcı;
USER: besteci, bestecisi, bestecinin, kompozitör, bestekar
GT
GD
C
H
L
M
O
composite
/ˈkɒm.pə.zɪt/ = ADJECTIVE: bileşik, karma, karışık, bileşikgillerden olan;
NOUN: alaşım, bileşikgillerden bitki;
USER: bileşik, kompozit, birleşik, karma
GT
GD
C
H
L
M
O
composition
/ART) / = NOUN: kompozisyon, bileşim, beste, yapı, tertip, dizgi, nitelik, derleme, anlaşma, yapıt, bileştirme, eserdeki düzeltme;
USER: kompozisyon, bileşimi, kompozisyonu, bileşim, bileşimin
GT
GD
C
H
L
M
O
computational
/kɒm.pjʊˈteɪ.ʃən.əl/ = USER: hesaplama, hesaplamalı, sayısal, bilgisayar, bilişimsel
GT
GD
C
H
L
M
O
computer
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
concept
/ˈkɒn.sept/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, mefhum, tasavvur, hayal etme;
USER: kavram, kavramı, kavramını, konsepti, konsept
GT
GD
C
H
L
M
O
conceptual
/kənˈsep.tju.əl/ = ADJECTIVE: kavramsal, kavrayan, anlayan;
USER: kavramsal, kavramsal Kategori, kavramı, kavramsal bir, kavram
GT
GD
C
H
L
M
O
concrete
/ˈkɒŋ.kriːt/ = NOUN: beton, somut varlık;
ADJECTIVE: beton, somut, elle tutulur, maddi, maddesel, gerçekten var olan;
VERB: somutlaştırmak, katılaştırmak, betonla kaplamak, katılaşmak, somutlaşmak, bütünleşmek;
USER: beton, somut, betonun, somut bir, betonarme
GT
GD
C
H
L
M
O
conducting
/kənˈdʌkt/ = ADJECTIVE: iletken, geçirici;
USER: iletken, yapma, yapmak, yürütülmesi, yürütmek
GT
GD
C
H
L
M
O
conf
/ˈkəʊ.ni/ = USER: conf, konf,
GT
GD
C
H
L
M
O
conference
/ˈkɒn.fər.əns/ = NOUN: konferans, toplantı, kongre, görüşme, birlik, lig;
USER: konferans, toplantısında, konferansı, konferansa, toplantısı
GT
GD
C
H
L
M
O
conferences
/ˈkɒn.fər.əns/ = NOUN: konferans, toplantı, kongre, görüşme, birlik, lig;
USER: konferanslar, konferans, konferansları, konferanslara, konferanslarda
GT
GD
C
H
L
M
O
congressional
/kəŋˈɡreʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: kongre, kongre ile ilgili;
USER: kongre, kongrenin, Kongre'nin, Kongre'de
GT
GD
C
H
L
M
O
conscious
/ˈkɒn.ʃəs/ = ADJECTIVE: bilinçli, farkında, bilinciyle, kasti, uyanık, inançlı, kastiyle;
USER: bilinçli, bilinçli bir, bilinci, bilincinde, bilincine
GT
GD
C
H
L
M
O
consortium
/kənˈsɔː.ti.əm/ = NOUN: konsorsiyum, uluslararası ticaret birliği, evliliğin getirdiği haklar;
USER: konsorsiyum, konsorsiyumu, konsorsiyumun, konsorsiyuma, konsorsiyumunun
GT
GD
C
H
L
M
O
constituent
/kənˈstiCHo͞oənt/ = ADJECTIVE: kurucu, oluşturan, meydana getiren, seçmen, seçen, yasayı değiştirebilen;
NOUN: kurucu, bileşen, seçmen, öğe, elemen, oluşturan parçalardan her biri, temsilci atayan kimse;
USER: kurucu, oluşturan, bileşenli, bileşen, bileşeni
GT
GD
C
H
L
M
O
constructed
/kənˈstrʌkt/ = VERB: kurmak, inşa etmek, çizmek, düzenlemek, dikmek;
USER: inşa, yapılmış, inşa edilmiş, yapılan, inşa edilen
GT
GD
C
H
L
M
O
construction
/kənˈstrʌk.ʃən/ = NOUN: inşaat, yapı, inşa, kurma, inşa etme, çizim, yapma, anlam, yorum;
USER: inşaat, yapı, yapımı, yapımında, inşaatı
GT
GD
C
H
L
M
O
consulate
/ˈkɒn.sjʊ.lət/ = NOUN: konsolosluk;
USER: konsolosluk, konsolosluğu, konsolosluğuna, Konsolosluğu'na, konsolosluğunun
GT
GD
C
H
L
M
O
consumer
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri
GT
GD
C
H
L
M
O
contends
/kənˈtend/ = VERB: uğraşmak, yarışmak, çekişmek, savaşmak, iddia etmek, ileri sürmek, tartışmak, rekabet etmek;
USER: iddia, sürüyor, iddia ediyor, sürmektedir, ileri sürüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
continues
/kənˈtɪn.juː/ = USER: devam ediyor, devam, devam etmektedir, devam eder, ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
contract
/ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması;
VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak;
USER: sözleşme, sözleşmesi, sözleşmenin, kontrat, sözleşmede
GT
GD
C
H
L
M
O
contracted
/kənˈtrækt/ = ADJECTIVE: kasılmış, büzülmüş, kısaltılmış, az, sınırlı;
USER: sözleşmeli, anlaşmalı, sözleşme, daralmıştır, almasına, almasına
GT
GD
C
H
L
M
O
contracting
/kənˈtrækt/ = VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak;
USER: sözleşme, taahhüt, müteahhitlik, yakalanma, ihale
GT
GD
C
H
L
M
O
contracts
/ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması;
USER: sözleşmeleri, sözleşmeler, sözleşme, sözleşmelerin, sözleşmelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
contributions
/ˌkɒn.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: katkı, destek, yardım, bağış, iştirak, yazı, makale;
USER: katkıları, katkılar, katkı, Katılımlar, katılım
GT
GD
C
H
L
M
O
control
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda
GT
GD
C
H
L
M
O
converging
/kənˈvɜːdʒ/ = VERB: yakınsamak, kavuşmak, birleşmek, yaklaşmak;
USER: yakınlaşan, birleşen, yakınsak, yakınsama, daralan
GT
GD
C
H
L
M
O
conversation
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
conversational
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: konuşkan, konuşma ile ilgili, güzel konuşan;
USER: konuşkan, konuşma, sohbet, diyalog, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
conversations
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşmaları, konuşmalar, görüşmeleri, konuşma, görüşmeler
GT
GD
C
H
L
M
O
converse
/ˈkɒn.vɜːs/ = VERB: sohbet etmek, söyleşmek;
ADJECTIVE: karşıt, ters, zıt;
NOUN: evirtim, akis;
USER: sohbet etmek, sohbet, converse, görüşmenize, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
coolest
/kuːl/ = USER: havalı, en havalı, coolest, serin, cool
GT
GD
C
H
L
M
O
cooperative
/kəʊˈɒp.ər.ə.tɪv/ = NOUN: kooperatif;
ADJECTIVE: kooperatif, işbirliği, yardımcı, yardıma hazır, işbirliği yapmak isteyen;
USER: kooperatif, işbirliği, işbirliğine dayalı, işbirliğine, işbirlikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
corporation
/ˌkɔː.pərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: şirket, kurum, dernek, tüzel kişi, belediye yetkilileri, şiş göbek;
USER: şirket, şirketi, kurumlar, kurum, kuruluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
cosmological
/ˌkɒz.məˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = USER: kozmolojik, kozmolojik bir, evrenbilimsel
GT
GD
C
H
L
M
O
costumes
/ˈkɒs.tjuːm/ = NOUN: kostüm, kıyafet, giysi, elbise, tayyör, mayo, sahne elbisesi;
USER: kostümleri, kostümler, kostüm, Costumes, kıyafetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
counter
/ˈkaʊn.tər/ = ADJECTIVE: karşı, ters, kontra, zıt;
ADVERB: karşı, ters, aykırı;
NOUN: sayaç, karşılık, gişe, tezgâh;
VERB: karşı koymak;
USER: karşı, kontra, sayaç, sayacı, karşı koymak
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
courses
/kɔːs/ = NOUN: adet, regl;
USER: kursları, kurslar, ders, derslerin, dersler
GT
GD
C
H
L
M
O
coursework
/ˈkɔːs.wɜːk/ = USER: kurs, ders, dersleri, dersler
GT
GD
C
H
L
M
O
cover
/ˈkʌv.ər/ = NOUN: kapak, örtü, kap, kılıf, zarf, bahane, kuver, sığınak, paket, kaplık, av yeri;
VERB: kapatmak, örtmek, kapsamak, kaplamak, korumak, kapamak, içermek, üzerini kapatmak, yetmek;
USER: kapak, kapsayacak, kapağı, karşılamak, kapsamaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
crate
/kreɪt/ = NOUN: sandık, kasa, küfe, büyük sepet;
VERB: sandıklamak, kasaya yerleştirmek, küfelemek;
USER: sandık, kasa, crate, sandığı, sandıklamak
GT
GD
C
H
L
M
O
crc
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
created
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
creating
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken
GT
GD
C
H
L
M
O
creative
/kriˈeɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yaratıcı, oluşturan, neden olan;
USER: yaratıcı, yaratıcı bir, creative
GT
GD
C
H
L
M
O
creativity
/kriˈeɪ.tɪv/ = NOUN: yaratıcılık;
USER: yaratıcılık, yaratıcılığı, yaratıcılıklarını, yaratıcılığın, yaratıcılığınızı
GT
GD
C
H
L
M
O
creatures
/ˈkriː.tʃər/ = NOUN: yaratık, varlık, kul, alet olan kimse;
USER: yaratıklar, canlıların, yaratıkları, canlılar, yaratıkların
GT
GD
C
H
L
M
O
crew
/kruː/ = NOUN: mürettebat, ekip, tayfa, sürü, izci grubu;
USER: ekip, mürettebat, ekibi, mürettebatı, mürettebatın
GT
GD
C
H
L
M
O
critic
/ˈkrɪt.ɪk/ = NOUN: eleştirmen, muhalif, eleştirici, karşı olan kimse, kusur bulup duran kimse;
USER: eleştirmen, eleştirmeni, kritik, eleştiri, eleştiren
GT
GD
C
H
L
M
O
crocodiles
/krɒk/ = USER: timsahlar, timsah, crocodiles, timsahların, timsahları,
GT
GD
C
H
L
M
O
cross
/krɒs/ = NOUN: çapraz, haç;
ADJECTIVE: çapraz, kesişen, çaprazlama, dargın, kızgın;
VERB: geçmek, karşılaşmak, bozmak, çapraz çizgiler çizmek, darılmak;
USER: çapraz, geçmeye, geçmek, arası, cross, cross
GT
GD
C
H
L
M
O
cs
/ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = USER: cs, Sürekli, Sürekli Çekim,
GT
GD
C
H
L
M
O
cto
= USER: cto, cdüğmesine, CTO'su, cdüğmesine basarak, ctuşuna,
GT
GD
C
H
L
M
O
culminating
/ˈkəlməˌnāt/ = VERB: doruğa ulaşmak, sonuçlanmak, meridyen üzerinde bulunmak;
USER: sonuçlanan, doruğa, doruk, iyileri, zirveye
GT
GD
C
H
L
M
O
culmination
/ˈkʌl.mɪ.neɪt/ = NOUN: doruk, zirve, meridyen üzerinde bulunma;
USER: doruk, doruk noktası, zirvesi, doruk noktasıdır, sonucudur
GT
GD
C
H
L
M
O
currently
/ˈkʌr.ənt/ = ADVERB: şu anda, halen, bu günlerde;
USER: şu anda, anda, henüz, şu, halen
GT
GD
C
H
L
M
O
curricula
/kəˈrikyələm/ = VERB: упорядковувати;
USER: müfredat, müfredatlar, müfredatları, müfredatı, öğretim programı"
GT
GD
C
H
L
M
O
curriculum
/kəˈrɪk.jʊ.ləm/ = NOUN: müfredat, öğretim programı;
USER: müfredat, müfredatı, program, müfredatın, programı
GT
GD
C
H
L
M
O
custom
/ˈkʌs.təm/ = NOUN: gelenek, görenek, adet, töre, alışkanlık, alışveriş, örf ve adetler hukuku, müşterisi olma;
ADJECTIVE: ısmarlama, sipariş üzerine yapılmış;
USER: gelenek, görenek, özel, özel bir, Sipariş
GT
GD
C
H
L
M
O
cuts
/kʌt/ = NOUN: kesme, kesim, kesik, kesinti, indirim, pay, parça, yara, dilim, yarık, klişe, parça kumaş, darbe, vuruş, usul, tutam, tip, kupür;
VERB: kesmek, biçmek, açmak, kırmak, indirmek, budamak, incitmek, yontmak, seyreltmek, oymak, makasla kesmek, kırpmak, yol açmak, ortadan kaybolmak, hadım etmek, devam etmemek, görmemezlikten gelmek, sulandırmak, dişi çıkmak, kesişmek, diş çıkarmak;
USER: kesim, keser, kesintileri, kesimler, kesikler
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
dam
/dæm/ = NOUN: baraj, set, hazne, toplama havuzu, engel, anne hayvan;
VERB: baraj yapmak, set çekmek, engellemek;
USER: baraj, Dam, barajı, barajın, hasar
GT
GD
C
H
L
M
O
dance
/dɑːns/ = NOUN: dans, oyun, dans müziği, balo, danslı parti;
VERB: dans etmek, oynamak, dans ettirmek, oynatmak;
USER: dans, dance, dans et
GT
GD
C
H
L
M
O
dark
/dɑːk/ = NOUN: karanlık, koyu renk, gölge, akşam;
ADJECTIVE: karanlık, koyu, kara, kötü, ışıksız, loş, kasvetli, gizli;
USER: karanlık, koyu, karanlıkta, dark, karanlık bir
GT
GD
C
H
L
M
O
dartmouth
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
dated
/ˈdeɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: tarihli, demode, eskimiş, bayat;
USER: tarihli, tarih, sayılı, tarihli ve, tarihinde
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
daze
/deɪz/ = NOUN: şaşkınlık, sersemlik;
VERB: afallatmak, büyülemek, sersemletmek, şaşırtmak;
USER: şaşkınlık, daze, şaşkınlıkla, sersemlemiş, afalladım
GT
GD
C
H
L
M
O
de
GT
GD
C
H
L
M
O
dealt
/delt/ = USER: ele, dağıtılır
GT
GD
C
H
L
M
O
dean
/diːn/ = NOUN: dekan, başkan, en kıdemli üye;
USER: dekan, dean, dekanı, dekanın, dekanlık
GT
GD
C
H
L
M
O
decades
/ˈdek.eɪd/ = NOUN: onyıl, onluk, onlu grup, onlu takım;
USER: yıl, on yıl, yıllardır, on, yıllarda
GT
GD
C
H
L
M
O
december
/dɪˈsem.bər/ = NOUN: Aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
decision
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının
GT
GD
C
H
L
M
O
dedicated
/ˈded.ɪ.keɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ithaf olunmuş, verilmiş;
USER: özel, adanmış, adamıştır, adanmıştır, ayrılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
deep
/diːp/ = ADJECTIVE: derin, koyu, içten, ağır, aşırı, tok, şiddetli, yürekten, keskin, genişliğinde;
NOUN: derinlik, karanlık;
USER: derin, derin bir, deep, derinlik, koyu
GT
GD
C
H
L
M
O
delight
/dɪˈlaɪt/ = NOUN: zevk, keyif, sevinç, haz, zevk kaynağı;
VERB: sevindirmek, hoşnut etmek, zevk almak, hoşlanmak, hoşuna gitmek;
USER: zevk, memnun, keyif, delight, sevinç, sevinç
GT
GD
C
H
L
M
O
deliver
/dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek;
USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
delivered
/dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek;
USER: teslim, verilen, gönderiyoruz, teslim edilen
GT
GD
C
H
L
M
O
demonstrated
/ˈdem.ən.streɪt/ = VERB: göstermek, kanıtlamak, ispatlamak, ispat etmek, gösteri yapmak, örnekle açıklamak;
USER: gösterdi, göstermiştir, gösterilmiştir, ortaya, gösterdiği
GT
GD
C
H
L
M
O
demonstration
/ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz;
USER: gösteri, demo, gösterisi, gösteriye, demonstrasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
demonstrations
/ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz;
USER: gösteriler, gösterileri, gösteri, gösterilere, gösterilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
demos
/ˈdem.əʊ/ = NOUN: halk, ayaktakımı, nahiye;
USER: demolar, Demos, demoları, demo, demolarını
GT
GD
C
H
L
M
O
denver
GT
GD
C
H
L
M
O
department
/dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube;
USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde
GT
GD
C
H
L
M
O
deploy
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
NOUN: dağıtım, istihdam, yayılma, açılma;
USER: dağıtmak, dağıtma, dağıtabilirsiniz, dağıtın, dağıtabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
deployed
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
USER: konuşlandırılmış, dağıtılabilir, konuşlanmış, dağıtılan, dağıtmış
GT
GD
C
H
L
M
O
dept
= USER: borç, dept, derinliği, borç seçin, departmanda"
GT
GD
C
H
L
M
O
described
/dɪˈskraɪb/ = VERB: tanımlamak, anlatmak, betimlemek, tarif etmek, tasvir etmek, çizmek, ifade etmek;
USER: tarif, açıklanan, açıklandığı, anlatılan, tanımlanan, tanımlanan
GT
GD
C
H
L
M
O
design
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek;
USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma
GT
GD
C
H
L
M
O
designated
/ˈdezigˌnāt/ = VERB: atamak, tanımlamak, göstermek, tayin etmek, adlandırmak, işaret etmek;
USER: belirlenen, belirlenmiş, tayin, belirtilen, belirli
GT
GD
C
H
L
M
O
designation
/ˌdez.ɪɡˈneɪ.ʃən/ = NOUN: atama, tayin, tahsis, atanma, gösterilme, ad, isim, gösterme;
USER: atama, tanımı, belirlenmesi, tayin, tanımlama
GT
GD
C
H
L
M
O
designed
/dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı;
USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
designer
/dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi;
USER: tasarımcı, tasarımcısı, tasarım, tasarımcının, designer
GT
GD
C
H
L
M
O
designing
/dɪˈzaɪ.nɪŋ/ = ADJECTIVE: düzenbaz, becerikli, kurnaz;
USER: tasarımı, tasarım, tasarlama, tasarlarken, tasarlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
designs
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
USER: tasarımlar, tasarımları, tasarım, tasarımların, tasarımı
GT
GD
C
H
L
M
O
desire
/dɪˈzaɪər/ = NOUN: arzu, şehvet, istek, tutku, cinsel istek, heves, isteme, dilek, hırs;
VERB: arzu etmek, istemek, arzulamak;
USER: arzu, arzusu, istek, isteği, arzusunu
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
developed
/dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır;
USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
developing
/dɪˈvel.ə.pɪŋ/ = ADJECTIVE: gelişen, ilerleyen;
USER: gelişen, gelişmekte, gelişmekte olan, geliştirme, geliştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
device
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın
GT
GD
C
H
L
M
O
devices
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar
GT
GD
C
H
L
M
O
devolves
/dɪˈvɒlv/ = VERB: devretmek, kalmak, geçmek, üzerine düşmek;
USER: devolves, aksi gibi davranmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
diagnosis
/ˌdīəgˈnōsis/ = NOUN: tanı, teşhis, belirtme, gösterme;
USER: tanı, tanısı, teşhis, tanısında, teşhisi
GT
GD
C
H
L
M
O
dialogue
/ˈdaɪ.ə.lɒɡ/ = NOUN: diyalog, karşılıklı konuşma;
USER: diyalog, diyaloğu, diyaloğun, diyalogu, diyalogun
GT
GD
C
H
L
M
O
dick
/dɪk/ = NOUN: penis, çük, herif, dedektif, adam, kamış;
USER: penis, dick, aletini, yarak, sikini
GT
GD
C
H
L
M
O
did
/dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did
GT
GD
C
H
L
M
O
diffusion
/dɪˈfjuːz/ = NOUN: yayılma, dağılma, yayma, nüfuz;
USER: yayılma, difüzyon, difüzyonu, yayılması, diffüzyon
GT
GD
C
H
L
M
O
digital
/ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait;
NOUN: tuş;
USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf
GT
GD
C
H
L
M
O
dimensions
/ˌdaɪˈmen.ʃən/ = NOUN: boyutlar, boyut, ebat, ölçü;
USER: boyutlar, boyutları, ölçüler, ölçüleri, boyutlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
direct
/daɪˈrekt/ = ADJECTIVE: direkt, doğru, dolaysız, doğrudan doğruya, kestirme, açık, dürüst;
VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek;
USER: doğrudan, yönlendirmek, direkt, yönlendirebilirsiniz, yönlendirecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
directed
/diˈrekt,dī-/ = VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek, yol göstermek, adres yazmak, atfetmek, direktif vermek, komuta etmek;
USER: yönelik, yönlendirilmiş, yönetmen, yönetti, yönettiği
GT
GD
C
H
L
M
O
director
/daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi;
USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
disciplinary
/ˌdɪs.əˈplɪn.ər.i/ = ADJECTIVE: disiplin, disiplinle ilgili, terbiye amaçlı;
USER: disiplin, disiplinli, disipliner, disiplinler, disiplinli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
disciplines
/ˈdɪs.ə.plɪn/ = NOUN: disiplin, bilim dalı, sıkı disiplin, otorite, denetim, baskı, sıkı düzen;
USER: disiplinler, disiplinleri, disiplinlerden, disiplinlerin, disiplinlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
disco
/ˈdɪs.kəʊ/ = NOUN: disko;
USER: disko, Disco, Diskotek, Disco En
GT
GD
C
H
L
M
O
discover
/dɪˈskʌv.ər/ = VERB: keşfetmek, bulmak, anlamak, ortaya çıkarmak, farketmek;
USER: keşfetmek, keşfedeceksiniz, şehrinde, şehrini keşfetmek, bulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
discussing
/dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak;
USER: tartışmak, tartışırken, tartışılması, tartışmaya, tartışıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
discussion
/dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis;
USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması
GT
GD
C
H
L
M
O
disease
/dɪˈziːz/ = NOUN: hastalık, rahatsızlık, illet;
USER: hastalık, hastalığı, hastalığın, hastalıktır, hastalığının
GT
GD
C
H
L
M
O
disintegrate
/dɪˈsɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: parçalamak, dağılmak, parçalara ayırmak, parçalanmak, atomlarına ayırmak, paramparça olmak;
USER: parçalamak, parçalanır, parçalanmaya, çözülmeye, paramparça
GT
GD
C
H
L
M
O
disintegrating
/disˈin(t)əˌɡrāt/ = USER: dağılmakta, parçalayıcı, dağıtıcı, parçalanan, parçalama,
GT
GD
C
H
L
M
O
disorders
/dɪˈsɔː.dər/ = NOUN: düzensizlik, kargaşa, karışıklık, keşmekeş, patırtı;
USER: bozuklukları, bozukluklar, bozukluğu, hastalıkları, bozuklukların
GT
GD
C
H
L
M
O
disorientation
= USER: oryantasyon bozukluğu, şaşkınlık, dezoryantasyon, kaybolma, yönelim bozukluğu
GT
GD
C
H
L
M
O
disparate
/ˈdɪs.pər.ət/ = ADJECTIVE: farklı, tamamen farklı, benzeşmeyen, bambaşka;
NOUN: bambaşka şeyler, benzeşmeyen şeyler, farklı şeyler;
USER: farklı, birbirinden farklı, tamamen farklı, birbirinden tamamen farklı, ayrık
GT
GD
C
H
L
M
O
display
/dɪˈspleɪ/ = NOUN: ekran, görüntü, gösterme, teşhir, sergileme, gösteriş, sergi;
VERB: göstermek, sergilemek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, gösteriş yapmak;
USER: ekran, göstermek, görüntü, görüntülemek, gösterilecek, gösterilecek
GT
GD
C
H
L
M
O
displayed
/dɪˈspleɪ/ = VERB: göstermek, sergilemek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, gösteriş yapmak, açığa çıkarmak, göz önüne sermek, büyük puntolarla basmak;
USER: görüntülenir, görüntülenen, gösterilir, gösterilmiştir, görüntülenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
disrupt
/dɪsˈrʌpt/ = VERB: bozmak, dağıtmak, parçalamak, yarmak, ayırmak, karışıklığa itmek, dağılmak, bozulmak, parçalanmak;
USER: bozmak, bozabilir, bozmaya, bozacak, bozan
GT
GD
C
H
L
M
O
dissertation
/ˌdɪs.əˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tez, bilimsel inceleme, söylev, deneme;
USER: tez, tezi, tezini, doktora tezi, tezin
GT
GD
C
H
L
M
O
distant
/ˈdɪs.tənt/ = ADJECTIVE: uzak, mesafeli, uzakta, soğuk, ırak, hafif;
USER: uzak, uzak bir, uzaktaki, uzaktan, mesafeli
GT
GD
C
H
L
M
O
distinguished
/dɪˈstɪŋ.ɡwɪʃt/ = ADJECTIVE: seçkin, ünlü, tanınmış, güzide, sivrilmiş, farkedilebilir, görülebilir;
USER: seçkin, ayırt edici, seçkin bir, değerli, ayırt
GT
GD
C
H
L
M
O
distribution
/ˌdɪs.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: dağıtım, dağılım, dağılma, yayılma, yayma, serpme, bölüştürme, düzenleme;
USER: dağıtım, dağılımı, dağıtımı, dağılım, dağılımını
GT
GD
C
H
L
M
O
diverse
/daɪˈvɜːs/ = ADJECTIVE: farklı, çeşitli, değişik, türlü türlü;
USER: çeşitli, farklı, çeşitlidir, çeşitli bir, farklı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
division
/dɪˈvɪʒ.ən/ = NOUN: bölünme, bölme, bölüm, ayırma, bölge, uyuşmazlık, dağıtım, anlaşmazlık, küme, ikiye ayrılma, siklet;
USER: bölünme, bölme, bölümü, bölünmesi, bölüm
GT
GD
C
H
L
M
O
dock
/dɒk/ = NOUN: rıhtım, dok, tersane, gemi havuzu, sanık yeri, yük rampası, kesinti;
VERB: rıhtıma yanaşmak, kısaltmak, doka çekmek, uzayda başka gemiye kenetlemek, uzayda kenetlenmek;
USER: dok, rıhtım, yuvası, Dock, platformu
GT
GD
C
H
L
M
O
doctoral
/ˈdɒk.tər.ət/ = ADJECTIVE: doktorluk, doktorluk ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
dog
/dɒɡ/ = NOUN: köpek, it, herif, adam, erkek kurt, erkek tilki, kömür vagonu, ocak demiri;
VERB: takip etmek, izlemek, yakasını kurtaramamak;
USER: köpek, köpeği, dog, köpeğin, Köpeğinizin
GT
GD
C
H
L
M
O
domain
/dəˈmeɪn/ = NOUN: alan, domain, ilgi alanı, mülk, malikâne, memleket, muhit, çevre, ülke;
USER: alan, domain, etki alanı, süreli etki alanı, alanı
GT
GD
C
H
L
M
O
donated
/dəʊˈneɪt/ = VERB: bağışlamak, bağışta bulunmak, vermek, hediye etmek;
USER: bağışladı, hibe, bağışlanan, bağışlanmıştır, bağış
GT
GD
C
H
L
M
O
done
/dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış;
USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
doors
/dɔːr/ = NOUN: kapı, giriş, eşik;
USER: kapılar, kapı, kapıları, kapılarını, kapıların, kapıların
GT
GD
C
H
L
M
O
down
/daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak;
PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca;
ADJECTIVE: aşağıya doğru;
VERB: indirmek;
NOUN: kuştüyü;
USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
dozen
/ˈdʌz.ən/ = NOUN: düzine, çok sayı, onlarca olan şey;
USER: düzine, düzineden, düzine kadar, düzinelerce
GT
GD
C
H
L
M
O
dozens
/ˈdʌzən/ = USER: onlarca, düzinelerce, düzine
GT
GD
C
H
L
M
O
dragons
/ˈdræɡ.ən/ = NOUN: ejderha, dragon, hiddetli kimse, sinirinden kuduran kimse, gözleri çakmak çakmak olmuş kimse;
USER: ejderha, ejderhalar, dragons, ejderhaların, ejder
GT
GD
C
H
L
M
O
drawing
/ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çizim, çekme, resim, çizme, çizgi, taslak, eskiz, resim taslağı;
USER: çizim, çizimi, çekme, çizerek, çizmek
GT
GD
C
H
L
M
O
dreamlike
/ˈdriːm.laɪk/ = ADJECTIVE: rüya gibi;
USER: rüya gibi, rüya, dreamlike, rüya gibi bir, hayali
GT
GD
C
H
L
M
O
drive
/draɪv/ = NOUN: sürücü, sürme, dürtü, enerji, araba gezintisi, araba yolu, hamle, güdü, sürek avı, düşmanı püskürtme, önüne katma, hayvan gütme, top sürme;
VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, zorlamak, sokmak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek;
USER: sürücü, götürmek, sürücüye, sürmek, sürücüsü
GT
GD
C
H
L
M
O
driving
/ˈdraɪ.vɪŋ/ = ADJECTIVE: sürücü, araba kullanma, şoför, harekete geçiren, enerjik, hareket ettirici, canlı;
NOUN: sürme, sevk, kullanma, araba gezintisi;
USER: sürücü, sürüş, itici, araç, araba
GT
GD
C
H
L
M
O
dutch
/dʌtʃ/ = NOUN: karı, eş;
USER: Hollanda, Hollandalı, dutch, hollanda dili, Flemenkçe
GT
GD
C
H
L
M
O
duties
/ˈdjuː.ti/ = NOUN: görev, hizmet, vergi, gümrük, gümrük vergisi, ödev, yükümlülük;
USER: görevleri, görev, görevlerini, vergileri, görevler
GT
GD
C
H
L
M
O
dynamics
/daɪˈnæm.ɪks/ = NOUN: dinamik, canlılık, devimbilim, harekete geçiren güç;
USER: dinamik, dinamikleri, dinamiği, dinamiklerini, dinamikler
GT
GD
C
H
L
M
O
e
/iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
eap
/ˌiː.eɪˈpiː/ = USER: eap, DAP, DAP Bölgesi
GT
GD
C
H
L
M
O
early
/ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele;
ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel;
USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir
GT
GD
C
H
L
M
O
earned
/ˌhɑːdˈɜːnd/ = VERB: kazanmak, para kazanmak, hak etmek;
USER: kazandı, Kazanılan, kazanmıştır, elde, kazandık
GT
GD
C
H
L
M
O
edicts
/ˈiː.dɪkt/ = NOUN: ferman, bildiri, tebliğ;
USER: ferman, fermanları, fermanlarında, fermanlar, emirlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
edited
/ˈed.ɪt/ = VERB: yönetmek, yayına hazırlamak, kısaltmak, baskıya sokmak, yazımlamak, yerli yerine koymak;
USER: düzenlenebilir, düzenlenmiş, Konu, düzenleyen
GT
GD
C
H
L
M
O
edition
/ɪˈdɪʃ.ən/ = NOUN: baskı, yayın, tiraj;
USER: baskı, sürümü, edition, baskısı, sürüm, sürüm
GT
GD
C
H
L
M
O
editor
/ˈed.ɪ.tər/ = NOUN: editör, yayımcı, başyazar, yazı ileri müdürü, program kurgu sorumlusu;
USER: editör, editörü, düzenleyici, düzenleyicisi, Editöre
GT
GD
C
H
L
M
O
editorial
/ˌediˈtôrēəl/ = NOUN: başyazı, başmakale;
ADJECTIVE: yazı işleri ile ilgili, editör ile ilgili;
USER: başyazı, editoryal, yayın, editör, yazı
GT
GD
C
H
L
M
O
editorials
/ˌed.ɪˈtɔː.ri.əl/ = NOUN: başyazı, başmakale;
USER: editoryalleri, başyazılar, editör, editorials, editör görüşü,
GT
GD
C
H
L
M
O
edu
/dɒtˌiː.diːˈjuː/ = USER: edu, Üyesi olduğum EDU, edu vardır, edu'da
GT
GD
C
H
L
M
O
education
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim;
USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime
GT
GD
C
H
L
M
O
educational
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: eğitsel, eğitici, eğitimle ilgili;
USER: eğitici, eğitsel, eğitim, eğitimsel, öğretim
GT
GD
C
H
L
M
O
eerily
/ˈɪə.ri/ = USER: ürkütücü, tuhaf bir şekilde, tüyler ürpertici, eerily, garip bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
effects
/ɪˈfekt/ = NOUN: menkul kıymetler, servet, nakit toplamı, bakiye, ev eşyası, kişisel eşyalar;
USER: etkileri, etkiler, etkilerini, efektleri, etkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
effort
/ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı;
USER: çaba, bir çaba, çabası, çabayı, emek
GT
GD
C
H
L
M
O
efforts
/ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı;
USER: çabaları, çabalar, çabalarını, çaba, çabalarına
GT
GD
C
H
L
M
O
ego
/ˈiː.ɡəʊ/ = NOUN: ego, ben, benlik, kendine güven, düşünen ve iradesini kullanan insan;
USER: ego, egonun, benlik, egosu, ben, ben
GT
GD
C
H
L
M
O
elaine
= USER: elaine, Elaine'in, Elaine'i
GT
GD
C
H
L
M
O
elastomer
GT
GD
C
H
L
M
O
elastomers
GT
GD
C
H
L
M
O
electrically
/ goods/ = USER: elektriksel, elektrik, elektrikle, elektriksel olarak, elektrikli
GT
GD
C
H
L
M
O
electricity
/ilekˈtrisitē,ˌēlek-/ = NOUN: elektrik, elektrik akımı;
USER: elektrik, elektriğin, elektriği, elektrik enerjisi, elektriğe
GT
GD
C
H
L
M
O
electro
/iˈlektrō/ = NOUN: elektrikle yapılmış klişe;
USER: elektro, Electro, elektronik, elektrik, elektromekanik
GT
GD
C
H
L
M
O
electronic
/ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik;
USER: elektronik, electronic, electronic
GT
GD
C
H
L
M
O
electronics
/ɪˌlekˈtrɒn.ɪks/ = NOUN: elektronik, elektronik bilimi;
USER: elektronik, elektroniği, Electronics
GT
GD
C
H
L
M
O
elementary
/ˌeləˈment(ə)rē/ = ADJECTIVE: temel, ilk, basit, başlangıç, ilkel, saf, asıl, doğa güçleri ile ilgili;
USER: temel, ilköğretim, ilkokul, elementer, basit
GT
GD
C
H
L
M
O
elements
/ˈel.ɪ.mənt/ = NOUN: öğe, eleman, element, unsur, faktör, bir parça, esas, doğa şartları, atmosferik güçler, ana unsur, küçük bir miktar;
USER: elemanları, elemanlar, öğeleri, unsurları, unsurlar
GT
GD
C
H
L
M
O
eli
GT
GD
C
H
L
M
O
elicits
/ɪˈlɪs.ɪt/ = VERB: çıkarmak, öğrenmek, meydana çıkarmak, aydınlatmak, tepki göstermek, tepkiye neden olmak;
USER: ortaya çıkarır, verilmesini, elicits, ortaya çıkaran, aydınlığa çıkartıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
embodied
/ɪmˈbɒd.i/ = VERB: somutlaştırmak, cisimleştirmek, içermek, ihtiva etmek, belirtmek, bir bütün halinde toplamak;
USER: somutlaşan, vücut bulur, bedenlenmiş, somutlaşmış
GT
GD
C
H
L
M
O
emerge
/ɪˈmɜːdʒ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak;
USER: çıkmak, ortaya, emerge, ortaya çıkar, çıkmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
emergence
/ɪˈmɜː.dʒəns/ = NOUN: çıkma;
USER: ortaya çıkması, ortaya, çıkması, ortaya çıkışı, çıkışı
GT
GD
C
H
L
M
O
emergent
/ɪˈmɜː.dʒɪŋ/ = USER: acil, ortaya çıkan, yükselen, belirmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
emerging
/ɪˈmɜː.dʒɪŋ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak;
USER: ortaya çıkan, gelişmekte olan, ortaya, çıkan, gelişmekte
GT
GD
C
H
L
M
O
emotionally
/ɪˈməʊ.ʃən.əl/ = ADVERB: duygusal yönden, heyecanla, heyecanlı bir şekilde;
USER: duygusal yönden, duygusal, duygusal olarak, duygusal açıdan, duygu
GT
GD
C
H
L
M
O
emotive
/ɪˈməʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: duygusal, duygulu, heyecan ile ilgili;
USER: duygusal, duygulandırıcı, duygusal bir, duygulandırıcı bir, emotive
GT
GD
C
H
L
M
O
employees
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı
GT
GD
C
H
L
M
O
employment
/ɪmˈplɔɪ.mənt/ = NOUN: iş, hizmet, görev, çalıştırma, görevlendirme, iş verme, uğraş;
USER: iş, istihdam, istihdamın, istihdamı, istihdama
GT
GD
C
H
L
M
O
emulation
/ˈem.jʊ.leɪt/ = NOUN: yarışma, benzemeye çalışma, özenme;
USER: öykünme, emülasyonu, öykünmesi, emülasyon, benzetim
GT
GD
C
H
L
M
O
enabling
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
encouraging
/enˈkərij,-ˈkə-rij/ = ADJECTIVE: cesaret verici, teşvik edici, ümit verici, özendirici, yüreklendirici;
NOUN: teşvik etme;
USER: teşvik edici, cesaret verici, ümit verici, teşvik, teşvik etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
eng
= USER: eng, Müh, İng, tur, Mühendisliği"
GT
GD
C
H
L
M
O
engagement
/enˈgājmənt/ = NOUN: nişan, sözleşme, taahhüt, sorumluluk, yükümlülük, nişanlanma, çarpışma, uğraş, randevu, birbirine geçme, söz;
USER: nişan, angajman, katılımı, katılım, bağlılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
engendered
/ɪnˈdʒen.dər/ = VERB: doğurmak, neden olmak;
USER: doğurduğu, yol açtığı, engendered, doğurmuştur, doğurmuş
GT
GD
C
H
L
M
O
engine
/ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat;
VERB: motor takmak, makine takmak;
USER: motor, motoru, motorun, makine
GT
GD
C
H
L
M
O
engineer
/ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendis, mühendisi, mühendislik, engineer, mühendisin
GT
GD
C
H
L
M
O
engineered
/ˌenjəˈni(ə)r/ = VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendislik, tasarlanmıştır, tasarlanmış, mühendisliği, tasarlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
engineering
/ˌenjəˈni(ə)r/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendislik, mühendisliği, Engineering, ürünler, tekniği
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enhancement
/ɪnˈhɑːns/ = NOUN: artırma, artış, artırılma;
USER: artış, artırma, geliştirme, donanım, iyileştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
enter
/ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak;
USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
entertainment
/ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem;
USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
entire
/ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at;
ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız;
USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı
GT
GD
C
H
L
M
O
entitled
/ɪnˈtaɪ.tl̩/ = ADJECTIVE: adlı, isminde;
USER: adlı, başlıklı, hakkı, hak, hakkına sahiptir
GT
GD
C
H
L
M
O
entrails
/ˈen.treɪlz/ = NOUN: bağırsaklar, iç organlar, iç kısımlar;
USER: bağırsaklar, sakatatlar, bağırsağı, bağırsakları, iç organlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
entrepreneurship
/ˌɒn.trə.prəˈnɜː.ʃɪp/ = USER: girişimcilik, girişimciliği, girişimciliğin, girişimciliğe, girişimciliğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
environment
/enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf;
USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında
GT
GD
C
H
L
M
O
environmental
/enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel;
USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam
GT
GD
C
H
L
M
O
environments
/enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf;
USER: ortamları, ortamlarda, ortamlar, ortamlarında, ortamlara
GT
GD
C
H
L
M
O
epileptic
/ˌep.ɪˈlep.tɪk/ = ADJECTIVE: epileptik, saralı, saraya ait;
NOUN: saralı kimse;
USER: epileptik, epilepsi, epilepsili, sara, saralı
GT
GD
C
H
L
M
O
equipment
/ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler;
USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım
GT
GD
C
H
L
M
O
escape
/ɪˈskeɪp/ = NOUN: kaçış, kaçma, kurtulma, firar, kaçak, kurtuluş, sızıntı;
VERB: kaçmak, kurtulmak, atlatmak, kaçıp kurtulmak, gözünden kaçmak;
USER: kaçış, kaçmak, kaçmaya, kaçmayı, kurtulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
et
/etˈæl/ = USER: -et-suffix, -et;
USER: et, ve arkadaşları, arkadaşları, ve ark, ark
GT
GD
C
H
L
M
O
etc
/ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc
GT
GD
C
H
L
M
O
ethics
/ˈeθ.ɪk/ = NOUN: ahlâk, törebilim, ahlâk kuralları;
USER: ahlâk, etik, etiği, ahlak, ahlakı
GT
GD
C
H
L
M
O
euro
/ˈjʊə.rəʊ/ = NOUN: euro;
USER: euro, Avrupa, avro, avroluk
GT
GD
C
H
L
M
O
european
/ˌyərəˈpēən,ˌyo͝orə-/ = ADJECTIVE: Avrupa, Avrupa'ya özgü;
NOUN: Avrupalı;
USER: Avrupa, european, Avrupa'nın, avrupalı, Avrupa'da, Avrupa'da
GT
GD
C
H
L
M
O
evening
/ˈiːv.nɪŋ/ = NOUN: akşam, suare, son evreler, son bölüm;
USER: akşam, akşamları, gece, akşamı, bir akşam, bir akşam
GT
GD
C
H
L
M
O
event
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği
GT
GD
C
H
L
M
O
events
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların
GT
GD
C
H
L
M
O
ever
/ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince;
USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
evolve
/ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak;
USER: gelişmek, geliştirmek, gelişmeye, evrim, geliştikçe
GT
GD
C
H
L
M
O
excel
/ɪkˈsel/ = VERB: sivrilmek, geçmek, üstün olmak, gölgede bırakmak;
USER: sivrilmek, geçmek, excel, Excel'in, Excel'de
GT
GD
C
H
L
M
O
executive
/ɪɡˈzek.jʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: yürütme, yönetim, icra, yetkili, uygulama ile ilgili;
NOUN: yönetici, idareci, hükümet;
USER: yürütme, yönetici, executive, yönetim, icra
GT
GD
C
H
L
M
O
exhibited
/ɪɡˈzɪb.ɪt/ = VERB: sergilemek, göstermek, sunmak, ortaya koymak, teşhir etmek;
USER: sergilenen, sergilenmektedir, sergilendi, sergiledi, sergilenecek
GT
GD
C
H
L
M
O
exhibitor
/iɡˈzibədər/ = NOUN: sergileyen kimse, sergici, sinemacı;
USER: katılımcı, Fuar Katılımcısı, fuar, fuar katılımcısının,
GT
GD
C
H
L
M
O
existence
/ɪɡˈzɪs.təns/ = NOUN: varlık, varoluş, olma, hayat, ömür;
USER: varlık, varoluş, varlığı, varlığını, varlığının
GT
GD
C
H
L
M
O
existential
/ˌegziˈstenCHəl/ = USER: varoluşsal, varoluşçu, varoluş, varoluşsal bir, varlığına
GT
GD
C
H
L
M
O
expanding
/ɪkˈspænd/ = ADJECTIVE: genişleyen, büyüyen;
USER: genişleyen, genişleterek, genişletilmesi, genişletme, genişletiyor
GT
GD
C
H
L
M
O
expectations
/ˌek.spekˈteɪ.ʃən/ = NOUN: beklenti, ümit, umut, bekleme, beklenilme, umma, olasılık, mirasa konma beklentisi;
USER: beklentiler, beklentileri, beklentilerini, beklentilerin, beklentilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
experiences
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyimler, deneyimleri, deneyimlerini, deneyim, deneyimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
experimental
/ikˌsperəˈmen(t)l/ = ADJECTIVE: deneysel, denek, deneyde kullanılan, deneyimle kazanılan, deneme niteliğinde;
USER: deneysel, deney, deneme, deneysel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
experiments
/ɪkˈsper.ɪ.mənt/ = NOUN: deneme, deney;
VERB: denemek, deney yapmak, deneye tabi tutmak;
USER: deneyler, deneyleri, deney, deneylerde, deneylerin
GT
GD
C
H
L
M
O
exploring
/ɪkˈsplɔːr/ = VERB: keşfetmek, araştırmak, muayene etmek, kontrol etmek;
USER: keşfetmek, keşfetmeye, keşfederek, araştırma, keşfediyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
expression
/ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda;
USER: ifade, ifadesi, anlatım, ekspresyonu, ekspresyon, ekspresyon
GT
GD
C
H
L
M
O
expressions
/ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda;
USER: ifadeler, ifadeleri, ifade, ifadelerin, ifadelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
expressive
/ɪkˈspres.ɪv/ = ADJECTIVE: anlamlı, etkileyici, ifadeli, dokunaklı, canlı;
USER: anlamlı, etkileyici, ifade, anlatım, dışavurumcu
GT
GD
C
H
L
M
O
extends
/ɪkˈstend/ = VERB: uzatmak, genişletmek, yaymak, vermek, genişlemek, büyümek, uzamak, devam ettirmek, avcı hattına yayılmak, yardım eli uzatmak;
USER: uzanır, uzanan, genişletir, uzatır, genişleten
GT
GD
C
H
L
M
O
extremely
/ɪkˈstriːm.li/ = ADVERB: son derece, aşırı, aşırı derecede, fazlasıyla, aşırı boyutta;
USER: son derece, derece, çok, oldukça, aşırı
GT
GD
C
H
L
M
O
eye
/aɪ/ = NOUN: göz, bakış, görüş, nazar, bakış açısı, ilmik, ilik, kanı, tomurcuk;
ADJECTIVE: göz;
VERB: izlemek, gözetlemek, süzmek, dikkatle bakmak, kuşkuyla bakmak;
USER: göz, gözü, gözün, göze, gözle
GT
GD
C
H
L
M
O
eyebeam
GT
GD
C
H
L
M
O
f
GT
GD
C
H
L
M
O
fabrication
/ˈfæb.rɪ.keɪt/ = NOUN: uydurma, üretme, yalan, imal etme, sahtesini yapma, bir araya getirme;
USER: uydurma, imalat, üretim, fabrikasyon, imalatı
GT
GD
C
H
L
M
O
face
/feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır;
VERB: yüzleşmek, bakmak;
USER: yüz, yüzü, karşısında, yüze, yüzünü
GT
GD
C
H
L
M
O
faces
/feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır;
VERB: yüzleşmek, bakmak;
USER: yüzleri, yüzler, yüzlerini, yüz, yüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
facial
/ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait;
NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı;
USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal
GT
GD
C
H
L
M
O
facilitate
/fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: kolaylaştırmak, kolaylaştıracak, kolaylaştırır, kolaylaştıran, kolaylaştırılması
GT
GD
C
H
L
M
O
facilities
/fəˈsɪl.ɪ.ti/ = NOUN: tesisler, kolaylıklar, imkânlar;
USER: tesisler, imkanları, tesisleri, olanakları, imkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
factory
/ˈfæk.tər.i/ = NOUN: fabrika, imalathane, dış ticari temsilcilerin çalıştığı işhanı;
USER: fabrika, fabrikası, fabrikada, fabrikasında, Fabrikamız
GT
GD
C
H
L
M
O
faculty
/ˈfæk.əl.ti/ = NOUN: fakülte, yeti, yetenek, kabiliyet, beceri, Allah vergisi, ayrıcalık, imtiyaz, yetki, yapma özgürlüğü;
USER: fakülte, öğretim, fakültesi, öğretim üyeleri, Fakültesi'nde
GT
GD
C
H
L
M
O
fall
/fɔːl/ = VERB: düşmek, yıkılmak, dökülmek, devrilmek, inmek;
NOUN: sonbahar, düşüş, düşme, dökülme, yıkılma, döküm, çöküş;
USER: düşmek, sonbahar, düşüş, düşme, düşmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
family
/ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme;
ADJECTIVE: aile, ailevi, aileye ait;
USER: aile, ailesi, ailesinin, etti, ailenin
GT
GD
C
H
L
M
O
fantasy
/ˈfæn.tə.si/ = NOUN: fantezi, hayal, imgelem, düş, hayal gücü, kurgu, kuruntu, vehim, acayip fikir;
USER: fantezi, Fantasy, fantastik, fantaziniz, hayal
GT
GD
C
H
L
M
O
fast
/fɑːst/ = ADJECTIVE: hızlı, hızla, çabuk, süratli, seri, ileri, dayanıklı, sıkı, sabit, solmaz, değişmez, sağlam, uçarı, rengi atmaz, eli çabuk, ayrılmaz, tez canlı, su gibi;
ADVERB: hızlı, hızla, süratle, çabucak, sımsıkı, sıkıca, sık sık, defalarca, hoppaca, derin olarak;
NOUN: oruç, oruç süresi;
VERB: oruç tutmak;
USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk
GT
GD
C
H
L
M
O
fatigue
/fəˈtiːɡ/ = NOUN: yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik, angarya, dayanıklılığını yitirme;
VERB: yorulmak, yormak;
USER: yorgunluk, yorgunluğu, yorulma, halsizlik, yorgunluğunu
GT
GD
C
H
L
M
O
favorable
/ˈfāv(ə)rəbəl/ = ADJECTIVE: olumlu, uygun, elverişli, avantajlı, lehte, müsait, faydalı, taraftar, iyi niyetli, tatminkâr;
USER: olumlu, uygun, elverişli, olumlu bir, uygun bir
GT
GD
C
H
L
M
O
favorably
/ˈfāv(ə)r(ə)blē/ = ADVERB: uygun olarak, uygun olarak, hoşnutlukla, hoşnutlulukla;
USER: uygun olarak, olumlu, elverişli, olumlu yönde, olumlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
fears
/fɪər/ = NOUN: endişe, kaygı, kuşku, şüphe, kuruntu;
USER: endişe, korkuları, korkular, korkularını, korku
GT
GD
C
H
L
M
O
feature
/ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş;
VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak;
USER: özellik, özelliği, özelliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
featured
/ˈfiː.tʃər/ = VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak;
USER: özellikli, yer, özellikli bir, başrolde
GT
GD
C
H
L
M
O
features
/ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş;
VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak;
USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
february
/ˈfeb.ru.ər.i/ = NOUN: Şubat
GT
GD
C
H
L
M
O
feet
/fiːt/ = NOUN: foot ölçüsü;
USER: ayak, metre, ayakları, ayaklar, fit
GT
GD
C
H
L
M
O
fellow
/ˈfel.əʊ/ = NOUN: adam, dost, arkadaş, herif, sevgili, yoldaş, kardeş, ahbap, akademi üyesi, eş, akran, koca, tek;
ADJECTIVE: ortak, eş, aynı tür;
USER: adam, diğer, dost, arkadaşı, fellow
GT
GD
C
H
L
M
O
fernandez
= USER: fernandez, Fernandez'in
GT
GD
C
H
L
M
O
festival
/ˈfes.tɪ.vəl/ = NOUN: festival, şenlik, bayram, yortu;
ADJECTIVE: festival, festival ile ilgili;
USER: festival, festivali, festivalin, festivalde, festivale
GT
GD
C
H
L
M
O
few
/fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt;
NOUN: az miktar;
USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı
GT
GD
C
H
L
M
O
fiberglass
/ˈfʌɪbəglɑːs/ = NOUN: fiberglas, cam elyafı;
USER: fiberglas, Fiberglass, cam elyaf, cam elyafı
GT
GD
C
H
L
M
O
fiction
/ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman;
USER: kurgu, Fiction, Roman, kurmaca, Sanat edebiyatı
GT
GD
C
H
L
M
O
fields
/fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı;
VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak;
USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların
GT
GD
C
H
L
M
O
figurative
/ˈfigyərətiv/ = ADJECTIVE: mecazi, mecazlı, süslü, betimsel, simgesel, sembolik;
USER: mecazi, figüratif, figürlü, mecazlı, figüratif bir
GT
GD
C
H
L
M
O
figure
/ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı;
VERB: resmetmek, tasvir etmek;
USER: anlamaya, rakam, anlamak, şekil, biçim
GT
GD
C
H
L
M
O
figures
/ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı;
VERB: resmetmek, tasvir etmek;
USER: rakamlar, rakamları, figürleri, rakamlara, rakam, rakam
GT
GD
C
H
L
M
O
film
/fɪlm/ = NOUN: film, ince tabaka, zar, lif, ölünün gözündeki donukluk;
VERB: film çekmek, filme çekmek, kaplamak, ince bir tabaka ile kaplamak;
USER: film, filmi, filmin, filmde, sinema, sinema
GT
GD
C
H
L
M
O
filmmaker
/ˈfɪlmˌmeɪ.kər/ = USER: film yapımcısı, yönetmen, sinemacı, yapımcısı, yönetmeni
GT
GD
C
H
L
M
O
filter
/ˈfɪl.tər/ = NOUN: filtre, süzgeç;
VERB: süzmek, filtre etmek, süzülmek, süzerek ayırmak;
USER: filtre, filtrelemek, filtre uygulamak, filtresi, süzmek
GT
GD
C
H
L
M
O
final
/ˈfaɪ.nəl/ = ADJECTIVE: son, nihai, final, kesin, sonuncu, en son, kusursuz;
NOUN: final, final sınavı, final karşılaşması, son baskı;
USER: son, final, nihai, kesin, yarıyıl sonu, yarıyıl sonu
GT
GD
C
H
L
M
O
financing
/ˈfīnans,fəˈnans/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak;
USER: finansman, finansmanı, finans, finanse, taksit
GT
GD
C
H
L
M
O
fine
/faɪn/ = ADJECTIVE: ince, iyi, güzel, hassas, hoş, nefis, mükemmel;
ADVERB: iyi, güzel, hoş;
NOUN: para cezası, ceza;
USER: ince, güzel, iyi, para cezası, fine
GT
GD
C
H
L
M
O
finite
/ˈfaɪ.naɪt/ = ADJECTIVE: sınırlı, ölçülebilir, sonu olan, sayı veya şahıs gösteren;
USER: sınırlı, sonlu, sonlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
fishing
/ˈfɪʃ.ɪŋ/ = NOUN: balık tutma, balık avı, ağız arama;
USER: balık tutma, balıkçılık, balıkçı, balık, balıkçılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
fit
/fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli;
VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti;
USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
fittest
/fit/ = USER: fittest, en güçlünün, en uygun olanın, en uygunların, en güçlü olanın,
GT
GD
C
H
L
M
O
fixtures
/ˈfɪks.tʃər/ = NOUN: fikstür, demirbaş, bağlama, tesisat, sabit eşya;
USER: demirbaşlar, armatürleri, fikstür, donatım, Demirbaş
GT
GD
C
H
L
M
O
floats
/fləʊt/ = NOUN: şamandıra, mala, duba, olta mantarı, yüzen şey, sal, yüzme kesesi, döner sermaye;
USER: yüzen, yüzer, floats, mantarlar, şamandıralar
GT
GD
C
H
L
M
O
flood
/flʌd/ = NOUN: sel, taşkın, tufan, su baskını, bolluk, sel gibi şey;
VERB: sel basmak, basmak, akın etmek, istila etmek, yağdırmak, su basmak;
USER: sel, taşkın, flood, selden, seli
GT
GD
C
H
L
M
O
foam
/fəʊm/ = NOUN: köpük, sünger;
VERB: köpürmek, köpürtmek;
USER: köpük, köpüğü, sünger, köpüğün
GT
GD
C
H
L
M
O
foot
/fʊt/ = NOUN: ayak, adım, dip, piyade, etek, etek, piyade birliği, uyak;
VERB: hesaplamak, ödemek, çıkarmak, ayak kısmını örmek;
USER: ayak, yürüyerek, ayağı, foot, eteklerinde, eteklerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
force
/fɔːs/ = VERB: zorlamak;
NOUN: kuvvet, güç, zorlama, zor, şiddet, baskı, geçerlilik, etki, birlik, yürürlük, kudret;
USER: zorlamak, kuvvet, zorla, zorlar, güç
GT
GD
C
H
L
M
O
forces
/fɔːs/ = NOUN: güçler;
USER: güçler, güçleri, kuvvetleri, kuvvetler, güçlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
form
/fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter;
VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak;
USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde
GT
GD
C
H
L
M
O
former
/ˈfɔː.mər/ = ADJECTIVE: eski, önceki, geçmiş, sabık, geçen;
NOUN: biçimlendirici, gövde, sınıf öğrencisi;
USER: eski, önceki, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
forms
/fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
forth
/fɔːθ/ = ADVERB: ileri, dışarı, diğer, sair, başka;
USER: ileri, ortaya, belirtilen, benzeri, vb
GT
GD
C
H
L
M
O
forward
/ˈfɔː.wəd/ = ADJECTIVE: ileri, ileriye doğru, vadeli, ön, ileriye yönelik, ilerideki;
ADVERB: ileri, ileriye, öne, ileriye yönelik;
NOUN: forvet;
VERB: ilerletmek;
USER: ileri, ileriye, öne, ortaya, vadeli
GT
GD
C
H
L
M
O
foundation
/faʊnˈdeɪ.ʃən/ = NOUN: temel, vakıf, kuruluş, fondöten, kurum, tesis, kurma, esas, korse, asıl, astar, makyaj altı kremi;
USER: temel, vakıf, temeli, temelini, kuruluşundan
GT
GD
C
H
L
M
O
founded
/found/ = ADJECTIVE: kurulmuş, kuruluş tarihi;
USER: kurulmuş, kurdu, kurulan, kurulmuştur, kuruldu
GT
GD
C
H
L
M
O
founder
/ˈfaʊn.dər/ = NOUN: kurucu, dökümcü;
VERB: çökmek, sakatlanmak, batmak, yıkılmak, boşa çıkmak, saplanıp kalmak;
USER: kurucu, kurucusu, Founder, kurucusudur, kurucularından
GT
GD
C
H
L
M
O
four
/fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü;
USER: dört, dört adet, dört adet
GT
GD
C
H
L
M
O
fourier
= USER: fourier, fourier serileri, fourier serileri ve
GT
GD
C
H
L
M
O
fourth
/fɔːθ/ = ADJECTIVE: dördüncü;
NOUN: dörtte bir, do ile fa arasındaki aralık;
USER: dördüncü, dörtte, dördüncü bir, dördüncüsü, dördüncüsü
GT
GD
C
H
L
M
O
free
/friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf;
ADVERB: ücretsiz, serbestçe;
VERB: kurtarmak, serbest bırakmak;
USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free
GT
GD
C
H
L
M
O
freelance
/ˈfriː.lɑːns/ = VERB: serbest çalışmak, bağımsız çalışmak;
NOUN: bağımsız yazar, bağımsız politikacı, paralı asker;
ADJECTIVE: bağımsız yazara ait, serbest sanatçı tarafından üretilmiş;
USER: serbest, Freelance, serbest çalışan
GT
GD
C
H
L
M
O
freeman
/ˈfriː.mən/ = NOUN: libero, özgür adam, serbest oyuncu, azat edilmiş köle, onursal hemşehri;
USER: libero, freeman, hür, Hüre
GT
GD
C
H
L
M
O
friendly
/ˈfrend.li/ = ADJECTIVE: samimi, dostça, arkadaş canlısı, sıcak, arkadaşça, cana yakın, yardımsever, sokulgan;
NOUN: dostluk maçı;
USER: dostça, samimi, dostu, kolay, dost
GT
GD
C
H
L
M
O
friends
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
front
/frʌnt/ = NOUN: ön, cephe, ön taraf, yüz, yüzsüzlük, alın, sima;
ADJECTIVE: ön, öndeki, cüret;
VERB: yönelmek, bakmak;
USER: ön, önünde, önüne, önündeki, front
GT
GD
C
H
L
M
O
full
/fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son;
NOUN: doluluk, dolu şey, son had;
VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek;
USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam
GT
GD
C
H
L
M
O
fully
/ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya;
USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
functioned
/ˈfʌŋk.ʃən/ = ADJECTIVE: kaçak, geçici, kaçan, çabuk geçen, kısa ömürlü;
NOUN: kaçak, firari, mülteci;
USER: görev, işlevi, işlev, fonksiyonlu, işlevini
GT
GD
C
H
L
M
O
functioning
/ˈfʌŋk.ʃən/ = VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek;
USER: işleyen, çalışmıyor, işleyişi, işlev, çalıştığından
GT
GD
C
H
L
M
O
fund
/fʌnd/ = NOUN: fon, sermaye, kaynak, ödenek, para kaynağı;
VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek;
USER: fon, fonu, fonuna, fonun, fonunun
GT
GD
C
H
L
M
O
funded
/fʌnd/ = VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek;
USER: finanse, finanse edilen, tarafından finanse edilen, desteklenen, fon
GT
GD
C
H
L
M
O
funding
/ˈfʌn.dɪŋ/ = VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek;
USER: finansman, fon, fonlama, finansmanı, kaynak
GT
GD
C
H
L
M
O
fundraiser
/ˈfəndˌrāzər/ = USER: bağış, fundraiser, Fonuna gelir sağlayanlar, Fonuna gelir, bağış toplayan,
GT
GD
C
H
L
M
O
futile
/ˈfjuː.taɪl/ = ADJECTIVE: beyhude, nafile, boş;
USER: beyhude, nafile, boşuna, boş, sonuçsuz
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
g
/dʒiː/ = NOUN: bin, sol;
ABBREVIATION: bin dolar;
USER: g, gr, gram
GT
GD
C
H
L
M
O
gala
/ˈɡɑː.lə/ = NOUN: gala, kutlama, şenlik, bayram;
ADJECTIVE: gala, şenlik ile ilgili;
USER: gala, galası, kutlama, şenlik
GT
GD
C
H
L
M
O
gallery
/ˈɡæl.ər.i/ = NOUN: galeri, tünel, dehliz, lağım, kemeraltı, üst balkon, ucuz balkon;
USER: galeri, Galerisi, Gallery, Fotoğraflar, albümüne
GT
GD
C
H
L
M
O
gallons
/ˈɡæl.ən/ = NOUN: galon;
USER: galon, litre, gallons, galonluk, gallon
GT
GD
C
H
L
M
O
gaming
/ˈɡeɪ.mɪŋ/ = VERB: kumar oynamak, spekülasyon yapmak, riske atmak;
USER: kumar, oyun, bahis, gaming, bir oyun
GT
GD
C
H
L
M
O
garnering
/ˈɡɑː.nər/ = VERB: almak, kazanmak, depolamak, istiflemek, stoklamak;
USER: garnering,
GT
GD
C
H
L
M
O
gather
/ˈɡæð.ər/ = VERB: toplamak, toplanmak, bir araya getirmek, kazanmak, biriktirmek, büzmek, büzmek, toparlanmak, tutmak, büzgü yapmak, kendini toplamak, iltihaplanmak, irin toplamak;
USER: toplamak, araya, bir araya, toplamaya, toplayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
gathering
/ˈɡæð.ər.ɪŋ/ = NOUN: toplama, toplantı, toplanma, topluluk, apse, büzgü, meclis, biriktirme, kalabalık, çıban, iltihap;
USER: toplama, toplamak, araya, toplanması, toplayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
gen
/dʒen/ = NOUN: bilgi, haber, doğru bilgi;
USER: gen, nesil, General, jeneratör, jenerasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
gender
/ˈdʒen.dər/ = NOUN: cinsiyet, cins, isim cinsi;
USER: cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyete, cinsiyeti, cins
GT
GD
C
H
L
M
O
general
/ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef;
NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri;
USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
generally
/ˈdʒen.ə r.əl.i/ = ADVERB: genellikle, genel olarak, genelde, çoğunlukla, ekseriya, ana hatlarıyla, çoğunluk tarafından;
USER: genellikle, genel, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
generate
/ˈdʒen.ər.eɪt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek;
USER: oluşturmak, üretmek, elde, oluşturur, oluşturabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
generated
/ˈjenəˌrāt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek;
USER: oluşturulan, üretilen, oluşturulur, elde, generated
GT
GD
C
H
L
M
O
genetically
= USER: genetik, genetik olarak, genetiği
GT
GD
C
H
L
M
O
genius
/ˈdʒiː.ni.əs/ = NOUN: dahi, deha, dahilik, ruh, yaratıcılık, koruyucu melek, görüş, düşünce yapısı;
USER: dahi, deha, dehası, genius, dehasının
GT
GD
C
H
L
M
O
geographic
/ˌdʒi.əˈɡræf.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: coğrafi;
USER: coğrafi, coğrafik, geographic, bir coğrafi
GT
GD
C
H
L
M
O
geometry
/dʒiˈɒm.ə.tri/ = NOUN: geometri;
USER: geometri, geometrisi, geometrisini, geometrik, geometrisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
gestures
/ˈdʒes.tʃər/ = NOUN: jest, hareket, işaret, iyi niyet gösterisi;
USER: jestleri, jestler, hareketleri, hareketlerini, hareketler
GT
GD
C
H
L
M
O
ghost
/ɡəʊst/ = NOUN: hayalet, ruh, hortlak, iz, eser;
VERB: peşinde koşmak, başkasının adına yazmak, niteliksiz yazılar yazmak;
USER: hayalet, ghost, hayaleti, hayaletin, Ruh
GT
GD
C
H
L
M
O
girls
/ɡɜːl/ = NOUN: kız, sevgili, kız arkadaş, hizmetçi kız;
USER: kızlar, kız, kızların, girls, kızları
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
giving
/ɡɪv/ = NOUN: bağışlama;
USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
glendale
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
goo
/go͞o/ = NOUN: yapışkan madde, aşırı duygusal sözler;
USER: yapışkan madde, goo, of Goo, The Goo, Bu yapışkan madde,
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
government
/ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi;
USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin
GT
GD
C
H
L
M
O
graduate
/ˈɡrædʒ.u.ət/ = NOUN: mezun, üniversite mezunu, master öğrencisi;
ADJECTIVE: mezun, lisans üstü, üniversite mezunu, master öğrencisi, diplomalı;
VERB: mezun olmak, bitirmek, mezun etmek, diploma vermek;
USER: mezun, lisansüstü, lisans, yüksek lisans, mezuniyet
GT
GD
C
H
L
M
O
grand
/ɡrænd/ = ADJECTIVE: büyük, genel, muhteşem, ulu, asil, soylu, ağırbaşlı, baş, ana, önemli;
NOUN: bin dolar, kuyruklu piyano;
USER: büyük, büyük bir, bin, görkemli, genel, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
grant
/ɡrɑːnt/ = VERB: vermek, kabul etmek, bağışlamak, burs vermek, nasip etmek, onaylamak;
NOUN: hibe, bağış, burs, ödenek, imtiyaz, nasip, devir, feragatname;
USER: vermek, hibe, izni, verme, hakkı
GT
GD
C
H
L
M
O
gras
/ˌmɑː.di ˈɡrɑː/ = USER: gras, ciğeri,
GT
GD
C
H
L
M
O
greatest
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: azami;
USER: büyük, en büyük, en, en
GT
GD
C
H
L
M
O
green
/ɡriːn/ = NOUN: yeşil, yeşillik, yeşil alan, golf sahası, çimenlik, zindelik;
ADJECTIVE: yeşil, taze, ham, acemi, toy;
VERB: yeşillendirmek;
USER: yeşil, green, yeşil bir
GT
GD
C
H
L
M
O
greeted
/ɡriːt/ = VERB: selamlamak, karşılamak, çarpmak, kutlamak, selam vermek, karşılaşmak;
USER: karşıladı, karşılandık, karşılaşacaksınız, karşılandı, selamladı
GT
GD
C
H
L
M
O
grip
/ɡrɪp/ = NOUN: kavrama, sap, kulp, sıkı tutma, idrak, hakim olma, toka;
VERB: kavramak, tutmak, anlamak, yakalamak, çekmek;
USER: kavrama, tutuş, grip, tutma, sap
GT
GD
C
H
L
M
O
grotto
/ˈɡrɒt.əʊ/ = NOUN: mağara, yapay süslü mağara;
USER: mağara, grotto, mağarası, mağarada, mağaranın
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
groups
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: gruplar, grupları, grup, grupların, gruplarının
GT
GD
C
H
L
M
O
guest
/ɡest/ = NOUN: konuk, misafir, davetli, asalak canlı;
VERB: konuk sanatçı olarak rol almak;
USER: konuk, misafir, konuğu, konuk yorumu, konuğunun
GT
GD
C
H
L
M
O
guidance
/ˈɡaɪ.dəns/ = NOUN: rehberlik, yönlendirme, kılavuzluk, yol gösterme, sevketme, idare etme;
USER: rehberlik, rehberliği, rehber, kılavuz, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
guise
/ɡaɪz/ = NOUN: maske, biçim, dış görünüş, kılık, kılıf, giysi, bahane;
USER: maske, kisvesi, kılığında, maskesi, kisvesi altında
GT
GD
C
H
L
M
O
guitar
/ɡɪˈtɑːr/ = NOUN: gitar;
USER: gitar, guitar
GT
GD
C
H
L
M
O
guitarist
/ɡɪˈtɑː.rɪst/ = NOUN: gitarist, gitarcı;
USER: gitarist, gitaristi, gitar, guitarist, bir gitarist
GT
GD
C
H
L
M
O
gymnasium
/jimˈnāzēəm/ = NOUN: spor salonu, lise;
USER: spor salonu, gymnasium, jimnastik, jimnastik salonu, spor salonunda
GT
GD
C
H
L
M
O
h
/eɪtʃ/ = ABBREVIATION: hidrojen;
USER: h, s, saat, sa
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
halloween
/ˌhæl.əʊˈiːn/ = NOUN: cadılar bayramı, Azizler Gününün arifesi;
USER: Cadılar Bayramı, halloween, Cadılar, Bayramı
GT
GD
C
H
L
M
O
hangs
/hæŋ/ = NOUN: anlam, duruş, sarkma, manâ, kullanış biçimi;
USER: kilitleniyor, asılı, askıda kalıyor, kapatır, asmak
GT
GD
C
H
L
M
O
happening
/ˈhæp.ən.ɪŋ/ = NOUN: olay, doğaçlama, hadise, olma;
USER: olay, oluyor, neler, gerçekleşiyor, meydana
GT
GD
C
H
L
M
O
hardware
/ˈhɑːd.weər/ = NOUN: donanım, hırdavat, nalbur, teçhizat, hırdavatçı dükkânı;
USER: donanım, donanımı, Hardware, donanımın, Madeni
GT
GD
C
H
L
M
O
harry
/ˈhær.i/ = VERB: yağmalamak, yakıp yıkmak, bozmak, eziyet etmek, sinirini bozmak;
USER: harry, Cem, Harry'nin
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hazy
/ˈheɪ.zi/ = ADJECTIVE: puslu, sisli, bulanık, dumanlı, belirsiz, kararsız, çakırkeyif, kafası dumanlı;
USER: puslu, sisli, bulanık, puslu bir, hazy
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
head
/hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl;
ADJECTIVE: baş, baştaki;
USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı
GT
GD
C
H
L
M
O
headed
/ˈhed.ɪd/ = ADJECTIVE: başlı, başlıklı, antetli, sorumlusu olan;
USER: başlı, başkanlığında, yöneldi, başkanlığındaki, başkanlık
GT
GD
C
H
L
M
O
headline
/ˈhed.laɪn/ = NOUN: başlık, manşet, afişteki isim;
VERB: başlık koymak, manşette vermek, afişte ismi olmak;
USER: başlık, başlığı, Headline, manşet, başlığa
GT
GD
C
H
L
M
O
healthcare
/ˈhelθ.keər/ = USER: sağlık, Healthcare, sağlık hizmetleri, sağlık hizmeti, sağlık bakım
GT
GD
C
H
L
M
O
heart
/hɑːt/ = NOUN: yürek, gönül, can, göbek, cesaret, kâlp, kupa, vicdan, orta kısım;
USER: yürek, kalp, kalbinde, merkezinde, kalbi
GT
GD
C
H
L
M
O
height
/haɪt/ = NOUN: yükseklik, boy, doruk, tepe, irtifa, zirve;
USER: yükseklik, yüksekliği, yüksekliğini, boy, yükseklikte
GT
GD
C
H
L
M
O
heinrich
GT
GD
C
H
L
M
O
hellenic
/həˈlen.ɪk/ = ADJECTIVE: Yunan, Yunanistana ai;
USER: Yunan, hellenic, Helen, Yunanistan, Helenik
GT
GD
C
H
L
M
O
helping
/ˈhel.pɪŋ/ = NOUN: porsiyon;
ADJECTIVE: yardımı olan, faydası dokunan;
USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, yardımcı olur, yardımcı oluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
hewitt
GT
GD
C
H
L
M
O
hicks
/hɪk/ = NOUN: hödük, köylü, taşralı;
USER: hicks, hödükler, taşralı, cahiller, Hicks'in
GT
GD
C
H
L
M
O
hidden
/ˈhɪd.ən/ = ADJECTIVE: gizli, gizlenmiş, saklı, kuytu;
USER: gizlenmiş, gizli, gizli bir, hidden, saklı
GT
GD
C
H
L
M
O
highlights
/ˈhaɪ.laɪt/ = NOUN: röfle, hatırda kalıcı sahneler, akılda kalıcı bölümler;
USER: olayları, vurgulamaktadır, vurgular, golleri, Maç Özeti
GT
GD
C
H
L
M
O
highly
/ˈhaɪ.li/ = ADVERB: son derece, çok, büyük ölçüde, çok iyi;
USER: son derece, çok, yüksek, derece, oldukça
GT
GD
C
H
L
M
O
hiking
/ˈhaɪ.kɪŋ/ = VERB: yürüyüşe çıkmak, yürümek, dolaşmak, yukarı çekmek, gezmek, gezinti yapmak;
USER: yürüyüş, Hiking, Doğa Gezintisi, Doğa Yürüyüşü, Gezintisi
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
history
/ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları;
USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
hobbies
/ˈhɒb.i/ = NOUN: hobi, merak, delice doğan, özel zevk;
USER: hobiler, hobi, hobileri, hobilerim, hobilerinden
GT
GD
C
H
L
M
O
holds
/həʊld/ = USER: tutar, tutan, sahip, sahiptir, Kurabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
hole
/həʊl/ = NOUN: delik, çukur, boşluk, oyuk, in, kovuk;
VERB: delik açmak, kapanmak, deliğe sokmak, delmek, deliğe girmek, yuvasına girmek;
USER: delik, deliği, delikli, deliğin, deliğe
GT
GD
C
H
L
M
O
holography
/hɒlˈɒɡ.rə.fi/ = USER: holografi, holografinin, hologram, holografiyi, holograf
GT
GD
C
H
L
M
O
honors
/ˈɒn.əz dɪˌɡriː/ = NOUN: şeref payesi;
USER: onur, dereceler, onursal ödül, şeref, ödüller
GT
GD
C
H
L
M
O
hopes
/həʊp/ = NOUN: umut, ümit, beklenti;
VERB: ummak, ümit etmek, beklemek, istemek, arzu etmek;
USER: umut, umuyor, umut ediyor, umduğunu, ümit, ümit
GT
GD
C
H
L
M
O
hoping
/həʊp/ = NOUN: umma;
ADJECTIVE: ümitli;
USER: umut, umuduyla, umuyordum, umuyor, umuyorum, umuyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
hospital
/ˈhɒs.pɪ.təl/ = NOUN: hastane, darülaceze, bakımevi, tamirhane;
USER: hastane, hastanede, hastaneye, hastanenin, hastanesi
GT
GD
C
H
L
M
O
hosted
/həʊst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek;
USER: ev sahipliği yaptı, ev sahipliği, barındırılan, barındırılıyor, ev sahipliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
hosting
/hōst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek;
USER: hosting, barındırma, barındıran, ev sahipliği, sahipliği
GT
GD
C
H
L
M
O
hot
/hɒt/ = ADJECTIVE: sıcak, ateşli, seksi, kızgın, acı, acılı, yeni, taze, şehvetli, sert, heyecanlı;
ADVERB: kızgın;
USER: sıcak, hot, sıcak bir, ateşli, seksi
GT
GD
C
H
L
M
O
house
/haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri;
VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek;
USER: ev, evi, evin, house, evde, evde
GT
GD
C
H
L
M
O
html
/ˌeɪtʃ.tiː.emˈel/ = USER: html, kopyala, Açık HTML
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
humanities
/hjuːˈmæn.ə.ti/ = NOUN: beşeri bilimler, hümanite, Yunan ve Lâtin edebiyatı üzerine çalışma;
USER: beşeri bilimler, beşeri, insani, insan bilimleri, bilimler
GT
GD
C
H
L
M
O
humanizing
/ˈhjuː.mə.naɪz/ = VERB: insanlaştırmak, insancıllaştırmak;
USER: insanlıktan, insancıllaştırmak, insanileştirilmesinden, insanlaştırılmasıdır, insanlaştırıyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
humanlike
= USER: humanlike, insana benzer, insan tipi, biçimde insana benzeyen
GT
GD
C
H
L
M
O
humanoid
/ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,
GT
GD
C
H
L
M
O
humanoids
GT
GD
C
H
L
M
O
hundreds
/ˈhʌn.drəd/ = NOUN: yüzlük;
USER: yüzlerce, yüz
GT
GD
C
H
L
M
O
hunt
/hʌnt/ = NOUN: av, av bölgesi, avcı kulübü;
VERB: avlamak, avlanmak, aramak, kovalamak, avda kullanmak;
USER: av, Hunt, avı, ava, avlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
husband
/ˈhʌz.bənd/ = NOUN: koca, eş, idareli kullanmak, idare etmek, efendi;
USER: koca, Kocam, kocası, eşi, kocasının
GT
GD
C
H
L
M
O
hybrid
/ˈhaɪ.brɪd/ = NOUN: melez, kırma;
ADJECTIVE: melez, karışık, kırma, azman;
USER: melez, hibrid, hibrit, karma, hybrid
GT
GD
C
H
L
M
O
hygiene
/ˈhaɪ.dʒiːn/ = NOUN: temizlik, hijen;
USER: temizlik, hijyen, hijyeni, Sağlık, Hıfzıssıhha
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ict
/ˌaɪ.siːˈtiː/ = USER: ict, BİT, telematik, Bilişim, bilgi ve iletişim teknolojileri
GT
GD
C
H
L
M
O
id
/ɪd/ = NOUN: ilkel benlik, bilinçaltı, sahsı içgüdüler;
USER: id, kimliği, numarası, Kimlik, Adresi
GT
GD
C
H
L
M
O
ideation
/ˌaɪdiˈeɪʃən/ = USER: düşüncesi, düşünceler, düşünce, düşünceleri,
GT
GD
C
H
L
M
O
identity
/aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik;
USER: kimlik, kimliği, kimliğini, kimliğinin, kimliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
illusion
/ɪˈluː.ʒən/ = NOUN: yanılsama, illüzyon, hayal, aldatma, aldatıcı görünüş, göz aldanması;
USER: yanılsama, illüzyon, yanılsaması, yanılsamasını, hayal
GT
GD
C
H
L
M
O
illustration
/ˌɪl.əˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: örnekleme, resim, örnek, çizim, açıklama, tanım;
USER: örnek, resim, örnekleme, illüstrasyon, resimde
GT
GD
C
H
L
M
O
illustrations
/ˌɪl.əˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: örnekleme, resim, örnek, çizim, açıklama, tanım;
USER: resimler, çizimler, resim, illüstrasyonlar, resimlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
illustrator
/ˈiləˌstrātər/ = NOUN: ressam, çizimleri yapan kimse, tanımlayıcı;
USER: ressam, illustrator, illüstratör, çizer
GT
GD
C
H
L
M
O
imagery
/ˈɪm.ɪ.dʒər.i/ = NOUN: görüntüler, imgeler, tasvirler, benzetmeler, hayaller, tanımlamalar, heykeller;
USER: görüntüler, görüntüleri, görüntü, görüntülerinin, imgeleme
GT
GD
C
H
L
M
O
immersive
/ɪˈmɜːs/ = USER: sürükleyici, üstün, sürükleyici bir, immersive, üç boyutlu
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
impending
/ɪmˈpen.dɪŋ/ = ADJECTIVE: eli kulağında, olmak üzere;
USER: eli kulağında, yaklaşan, yaklaşan bir, yaklaşmakta, yaklaşmakta olan
GT
GD
C
H
L
M
O
imperative
/ɪmˈper.ə.tɪv/ = ADJECTIVE: zorunlu, emir, gerekli, mecburi, emir belirten, emreden, buyurucu;
NOUN: zorunluluk, emir, emir kipi;
USER: zorunlu, zorunluluk, zorunludur, şarttır, şart
GT
GD
C
H
L
M
O
imperatives
/ɪmˈper.ə.tɪv/ = NOUN: zorunluluk, emir, emir kipi;
USER: zorunluluklar, zorunlulukları, emir, zorunluluklarla, zorunluluk
GT
GD
C
H
L
M
O
implemented
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
USER: uygulanan, uygulamaya, hayata, uygulanmaktadır, uygulanması
GT
GD
C
H
L
M
O
importance
/ɪmˈpɔː.təns/ = NOUN: önem, ehemmiyet, itibar, kibir, saygınlık;
USER: önem, önemi, önemini, önemli, öneme, öneme
GT
GD
C
H
L
M
O
improve
/ɪmˈpruːv/ = VERB: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, düzeltmek, ilerletmek, gelişmek, ilerlemek, ıslah etmek, iyileşmek, yükselmek, düzelmek;
USER: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, geliştirmemize, geliştirmeye, geliştirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
improving
/ɪmˈpruːv/ = NOUN: geliştirme;
ADJECTIVE: geliştirici;
USER: geliştirme, iyileştirilmesi, geliştirmek, geliştirilmesi, geliştirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
improvisation
/ˌɪm.prə.vaɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: doğaçlama, uydurma, geçici önlem;
USER: doğaçlama, taksim, doğaçlamanın, doğaçlamaya, emprovizasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
improvisational
= USER: doğaçlama, doğaçlama bir, bir doğaçlama, doğaçlama olarak,
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
inc
/ɪŋk/ = USER: inc, A.Ş.
GT
GD
C
H
L
M
O
included
/ɪnˈkluːd/ = ADJECTIVE: dahil, içinde;
USER: dahil, dahildir, yer, birlikte, bulunan
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
incorporated
/inˈkôrpəˌrātid/ = ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış;
USER: anonim, birleşmiş, dahil, kurulmuştur, kurulmuş
GT
GD
C
H
L
M
O
increase
/ɪnˈkriːs/ = VERB: artırmak, yükseltmek, artmak, çoğaltmak, büyümek, çoğalmak, üremek, zam yapmak;
NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama;
USER: artırmak, artış, arttırmak, artırabilir, artırılması
GT
GD
C
H
L
M
O
increasingly
/ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak;
USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
independent
/ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan;
USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest
GT
GD
C
H
L
M
O
indianapolis
= USER: indianapolis, Indiana
GT
GD
C
H
L
M
O
indigo
/ˈindəˌɡō/ = NOUN: çivit
GT
GD
C
H
L
M
O
industrial
/ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri;
NOUN: sanayici;
USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
infantile
/ˈɪn.fən.taɪl/ = ADJECTIVE: çocuk, bebek, çocukça, bebeklikle ilgili, bebeksi, başlangıç aşamasında olan;
USER: çocuk, infantil, çocuksu, bebeklik, infantile
GT
GD
C
H
L
M
O
influential
/ˌinflo͞oˈenCHəl/ = ADJECTIVE: etkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirli;
USER: etkili, etkili bir, etkin, nüfuzlu, etkileyici
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
initiated
/ɪˈnɪʃ.i.eɪt/ = ADJECTIVE: üyeliğe kabul edilmiş, sırları paylaşan kimse;
USER: başlatılan, başlatılmıştır, başlattı, başlatılır, başlattığı
GT
GD
C
H
L
M
O
initiative
/ɪˈnɪʃ.ə.tɪv/ = NOUN: girişim, ilk adım, girişkenlik, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkı;
ADJECTIVE: ilk, ön, başlatan, neden olan;
USER: girişim, girişimi, inisiyatif, inisiyatifi, girişimin
GT
GD
C
H
L
M
O
initiatives
/ɪˈnɪʃ.ə.tɪv/ = NOUN: girişim, ilk adım, girişkenlik, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkı;
USER: girişimler, girişimleri, girişimlerin, girişimlerinin, girişimlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
initiator
= NOUN: öncü, başlatan kimse, önayak olan kimse;
USER: öncü, başlatıcı, başlatan, başlatıcısı, başlatıcının
GT
GD
C
H
L
M
O
initiatory
= ADJECTIVE: başlatan, ilk, başlangıç ile ilgili;
USER: başlatan, inisiyatik, initiatory, inisiyasyon, inisiye
GT
GD
C
H
L
M
O
innovation
/ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik;
USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
innovative
/ˈɪn.ə.və.tɪv/ = USER: yenilikçi, yenilikçi bir, yaratıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
innovator
/ˈɪn.ə.veɪt/ = NOUN: yenilikçi;
USER: yenilikçi, yenilik, öncüsü, yenilikçisi, yenilikçi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
inspire
/ɪnˈspaɪər/ = VERB: ilham vermek, aşılamak, esinlemek, uyandırmak, canlandırmak, telkin etmek, yaymak, içine çekmek, sebep olmak, soluk almak;
USER: ilham vermek, ilham, ilham kaynağı, esin kaynağı, ilham veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
inspired
/ɪnˈspaɪəd/ = ADJECTIVE: yaratıcı, ilhamlı, heyecanlı, çok güzel, vahiy almış, canlı;
USER: ilham, esinlenerek, ilham kaynağı, esin kaynağı, esinlenen
GT
GD
C
H
L
M
O
installation
/ˌɪn.stəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: montaj, tesisat, kurma, yerleştirme, üs, atama;
USER: montaj, yükleme, kurulum, kurulumu, yüklemesi
GT
GD
C
H
L
M
O
installed
/ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak;
USER: yüklü, kurulu, monte, yüklenmiş, yüklenir
GT
GD
C
H
L
M
O
institute
/ˈɪn.stɪ.tjuːt/ = NOUN: enstitü, kurum, kuruluş, klinik;
VERB: kurmak, atamak, açmak, başlatmak, tayin etmek;
USER: enstitü, enstitüsü, Institute, kurumu, kurum
GT
GD
C
H
L
M
O
institution
/ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme;
USER: kurum, kurumu, kurumun, kuruma, kuruluş
GT
GD
C
H
L
M
O
institutions
/ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme;
USER: kurumlar, kurumları, kurum, kurumların, kurumlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
instructor
/ɪnˈstrʌk.tər/ = NOUN: eğitmen, öğretim üyesi, öğretmen, okutman, doçent;
USER: eğitmen, öğretim, eğitmeni, öğretim üyesi, öğretmeni
GT
GD
C
H
L
M
O
int
GT
GD
C
H
L
M
O
integrated
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma;
USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
integrating
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek;
USER: entegre, bütünleştirerek, entegrasyonu, entegre etmek, birleştirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
integrative
/-ˌgrātiv/ = USER: bütünleştirici, entegre, entegre bir, bütünleştirici bir, bütüncül
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligence
/inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse;
USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligent
/inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta;
USER: akıllı, zeki, akıllı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
inter
/ɪnˈtɜːr/ = VERB: gömmek, defnetmek, toprağa vermek;
USER: arası, Inter, içi, diğerlerinin, birbiriyle
GT
GD
C
H
L
M
O
interacting
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek
GT
GD
C
H
L
M
O
interaction
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime
GT
GD
C
H
L
M
O
interactions
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
interactive
/ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif;
USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
interface
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
interfaces
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüzleri, arayüzler, arabirimleri, arabirimler, arayüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
interim
/ˈɪn.tər.ɪm/ = NOUN: ara, geçici şey, geçici olarak yapılan şey;
ADJECTIVE: ara, geçici;
USER: ara, geçici, ara dönem, dönem, ara hesap
GT
GD
C
H
L
M
O
international
/ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası;
USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt
GT
GD
C
H
L
M
O
interpretation
/ɪnˌtɜː.prɪˈteɪ.ʃən/ = NOUN: yorum, yorumlama, çeviri, tercüme, canlandırma;
USER: yorumlama, yorum, yorumlanması, yorumu, yorumunu
GT
GD
C
H
L
M
O
interstices
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
invented
/ɪnˈvent/ = ADJECTIVE: uyduruk;
USER: icat, icat etti
GT
GD
C
H
L
M
O
invention
/ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan;
USER: buluş, buluşun, buluşa, buluşta
GT
GD
C
H
L
M
O
inventions
/ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan;
USER: buluşlar, buluşlarından, icatlar, buluşların, buluş
GT
GD
C
H
L
M
O
invest
/ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak;
USER: yatırım yapmak, yatırım, yatırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
investigate
/inˈvestiˌgāt/ = VERB: araştırmak, incelemek, soruşturmak;
USER: araştırmak, araştırılması, incelemek, araştırmaktır, incelenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
investigating
/inˈvestiˌgāt/ = VERB: araştırmak, incelemek, soruşturmak;
USER: soruşturma, araştıran, araştırıyor, araştırılması, araştırma
GT
GD
C
H
L
M
O
investigation
/ɪnˌves.tɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: soruşturma, araştırma, inceleme, teftiş, gözlem;
USER: soruşturma, araştırma, inceleme, soruşturmanın, soruşturması
GT
GD
C
H
L
M
O
investment
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırım, yatırımı, yatırımın, yatırımları, yatırım amaçlı
GT
GD
C
H
L
M
O
investments
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
invited
/ɪnˈvaɪt/ = VERB: davet etmek, çağırmak, çekmek, istemek, neden olmak;
USER: davet, davet etti, davet edilen, davetli
GT
GD
C
H
L
M
O
invitees
GT
GD
C
H
L
M
O
involved
/ɪnˈvɒlvd/ = ADJECTIVE: ilgili, karışmış, ilişkili, kapsayan, bulaşmış, karışık, dalmış, kapılmış;
USER: ilgili, dahil, yer, katılan, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
involving
/ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak;
USER: ilgili, içeren, ile ilgili, kapsayan, dahil
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
island
/ˈaɪ.lənd/ = NOUN: ada;
USER: ada, adanın, adada, adası, adaya
GT
GD
C
H
L
M
O
islands
/ˈaɪ.lənd/ = NOUN: ada;
USER: adalar, adaları, ada, adaların, adalara
GT
GD
C
H
L
M
O
issue
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: konu, sorun, sorunu, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
issued
/ˈɪʃ.uː/ = VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek, çıkarmak, yayınlamak, çıkmak, dağıtmak, akmak, bildirmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak;
USER: verilen, yayınlanan, ihraç, yayımlanan, yayınladı
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
italian
/ɪˈtæl.jən/ = NOUN: İtalyan, İtalyanca;
ADJECTIVE: İtalyan;
USER: İtalyan, İtalyanca, italian, İtalya, İtalyan Şunun
GT
GD
C
H
L
M
O
itf
= USER: iTF, ITF'in, ITC,
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
j
GT
GD
C
H
L
M
O
january
/ˈdʒæn.jʊ.ri/ = NOUN: Ocak
GT
GD
C
H
L
M
O
jazz
/dʒæz/ = NOUN: caz, palavra, boş lâf;
VERB: canlandırmak, hızlandırmak, caz yapmak, caz çalmak, cinsel ilişkiye girmek, ilişkiye girmek;
ADJECTIVE: ahenksiz, gürültülü, kafa şişiren;
USER: caz, jazz, cazın
GT
GD
C
H
L
M
O
jet
/dʒet/ = NOUN: jet, jet uçağı, fışkırma, oltu taşı, fıskıye, jet motoru, karakehribar;
ADJECTIVE: simsiyah, kapkara;
VERB: fışkırtmak, jet ile uçmak;
USER: jet, Projeleri, jeti, Projeler, püskürtmeli
GT
GD
C
H
L
M
O
jong
GT
GD
C
H
L
M
O
journal
/ˈdʒɜː.nəl/ = NOUN: dergi, günlük, gazete, jurnal, bülten, yevmiye defteri, anı defteri, gündem, şaft yatağı, seyir defteri;
USER: dergi, günlük, dergisi, dergide, derginin
GT
GD
C
H
L
M
O
journals
/ˈdʒɜː.nəl/ = NOUN: dergi, günlük, gazete, jurnal, bülten, yevmiye defteri, anı defteri, gündem, şaft yatağı, seyir defteri;
USER: dergi, dergiler, dergilerde, dergilerin, dergileri
GT
GD
C
H
L
M
O
jpl
= USER: JPL, JPL'e yaptırdığı,
GT
GD
C
H
L
M
O
jules
= USER: jules, Jules'a
GT
GD
C
H
L
M
O
july
/dʒʊˈlaɪ/ = NOUN: Temmuz
GT
GD
C
H
L
M
O
june
/dʒuːn/ = NOUN: Haziran Haziran
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
juxtapose
/ˌdʒʌk.stəˈpəʊz/ = NOUN: gençlik, genç olma, çocukluktan çıkma, gençler, büyüme;
USER: yan yana koymak, yan yana, juxtapose, sıralamaktadır, yanyana
GT
GD
C
H
L
M
O
k
= USER: l, M, ben, lt, Sol
GT
GD
C
H
L
M
O
keens
GT
GD
C
H
L
M
O
kent
GT
GD
C
H
L
M
O
kern
/kərn/ = NOUN: asker, köylü;
USER: köylü, asker, kern, karakter aralığı
GT
GD
C
H
L
M
O
keynote
/ˈkiː.nəʊt/ = NOUN: temel düşünce, esas nota, ilke, parti programı;
VERB: açış konuşması yapmak, ilkeleri anlatmak, vurgulamak;
USER: temel düşünce, açılış, Davetli, açış, keynote
GT
GD
C
H
L
M
O
kinetic
/kɪˈnet.ɪk/ = ADJECTIVE: kinetik, hareketle ilgili;
USER: kinetik, kinetiği
GT
GD
C
H
L
M
O
kitchenware
/ˈkɪtʃ.ən.weər/ = NOUN: mutfak gereçleri;
USER: mutfak gereçleri, mutfak, mutfak eşyaları,
GT
GD
C
H
L
M
O
knight
/naɪt/ = NOUN: şövalye, at, silâhşör, kendini adayan kimse;
VERB: şövalye nişanı vermek;
USER: şövalye, knight, Şövalyesi, at
GT
GD
C
H
L
M
O
kristen
= USER: kristen, kristen ile,
GT
GD
C
H
L
M
O
l
GT
GD
C
H
L
M
O
lab
/læb/ = ABBREVIATION: laboratuvar;
USER: laboratuvar, laboratuar, lab, laboratuarı, laboratuvarı
GT
GD
C
H
L
M
O
labelled
/ˈleɪ.bəl/ = VERB: etiketlemek, sınıflandırmak, etiket yapıştırmak, uyarı işareti koymak;
USER: etiketli, etiketlenmiş, etiketlenir, etiketlenmiştir, işaretlenmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
laboratories
/ˈlabrəˌtôrē/ = NOUN: laboratuvar;
USER: laboratuarlar, laboratuvarlar, laboratuarları, laboratuvarları, laboratuvar
GT
GD
C
H
L
M
O
laboratory
/ˈlabrəˌtôrē/ = NOUN: laboratuvar;
USER: laboratuvar, laboratuar, Laboratuvarı, laboratuvarda, laboratuarı
GT
GD
C
H
L
M
O
labs
/læb/ = USER: laboratuvarları, laboratuarları, laboratuvarlar, laboratuvarlarında, laboratuarı
GT
GD
C
H
L
M
O
labyrinth
/ˈlæb.ə.rɪnθ/ = NOUN: labirent, içkulak boşluğu, içinden çıkılmaz durum;
USER: labirent, labyrinth, labirenti, labirentin, bir labirent
GT
GD
C
H
L
M
O
labyrinthine
/ˌlabəˈrinˌTHēn,-ˈrinTHin,-ˈrinˌTHīn/ = ADJECTIVE: labirent gibi, dolambaçlı;
USER: labirent gibi, labirent, labirentin, labirenti andıran, dolambaçlı
GT
GD
C
H
L
M
O
lagoon
/ləˈɡuːn/ = ADJECTIVE: ağır, tembel, geri kalan;
NOUN: tembel, ağır kimse, geç kalan kimse;
USER: gölcük, lagün, lagoon, lagünün, Lagünü
GT
GD
C
H
L
M
O
landscape
/ˈlænd.skeɪp/ = NOUN: manzara, peyzaj;
VERB: bahçe düzenlemek;
USER: manzara, peyzaj, yatay, Landscape, Manzarası
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
large
/lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri;
USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
lausanne
= USER: Lozan, Lausanne, sonucu lausanne
GT
GD
C
H
L
M
O
lead
/liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo;
VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek;
USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar
GT
GD
C
H
L
M
O
leader
/ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal;
USER: lider, lideri, lideridir, başkanı, liderdir
GT
GD
C
H
L
M
O
leaders
/ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal;
USER: liderleri, liderler, liderlerinin, liderlerin, lider
GT
GD
C
H
L
M
O
leadership
/ˈliː.də.ʃɪp/ = NOUN: liderlik, önderlik;
USER: liderlik, liderliği, liderliğini, lider, liderliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
leading
/ˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: önemli, başlıca, ileri gelen, ana, önde olan;
USER: önemli, önde gelen, lider, açan, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
leagues
/liːɡ/ = NOUN: lig, birlik, fersah, dernek, işbirliği, küme, antlaşma;
USER: ligler, ligler Sezon, liglerde, ligler Sezon Kulüp, lig
GT
GD
C
H
L
M
O
learn
/lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak;
USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
learned
/ˈlɜː.nɪd/ = ADJECTIVE: bilgili, bilgin, bilge, alim;
USER: öğrendim, öğrenilen, öğrendi, öğrenmiş, öğrenildi, öğrenildi
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
leash
/liːʃ/ = NOUN: tasma kayışı, göğüs tasması, köpek kayışı;
VERB: bağlamak, birbirine bağlamak;
USER: tasma kayışı, tasma, leash, Sanki
GT
GD
C
H
L
M
O
lecture
/ˈlek.tʃər/ = NOUN: ders, konferans, azar, uyarı, uzun öğüt;
VERB: ders vermek, ders anlatmak, konferans vermek, öğütler vermek, uyarmak, azarlamak;
USER: ders, nutuk, konferans, vaaz, ders verme
GT
GD
C
H
L
M
O
lecturer
/ˈlek.tʃər.ər/ = NOUN: konuşmacı, okutman;
USER: okutman, konuşmacı, öğretim görevlisi, öğretim, öğretim üyesi
GT
GD
C
H
L
M
O
lectures
/ˈlek.tʃər/ = NOUN: ders, konferans, azar, uyarı, uzun öğüt;
USER: dersler, ders, konferanslar, dersleri, teorik
GT
GD
C
H
L
M
O
led
/led/ = VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek, sürdürmek, açmak, önde gitmek, başında olmak, etkilemek, başı olmak;
USER: açtı, yol, led, neden, liderliğindeki
GT
GD
C
H
L
M
O
lee
/liː/ = NOUN: rüzgâraltı, rüzgâr almayan yer, kuytu;
USER: lee, Lee'nin
GT
GD
C
H
L
M
O
legal
/ˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, kanuni, adli, resmi;
USER: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, yasal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
legs
/leg/ = NOUN: bacaklar;
USER: bacaklar, bacakları, bacak, ayakları, bacaklarını
GT
GD
C
H
L
M
O
length
/leŋθ/ = NOUN: uzunluk, boy, süre;
USER: uzunluk, uzunluğu, süresini, uzunlukta, uzunluğunu
GT
GD
C
H
L
M
O
less
/les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen;
PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere;
NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey;
USER: daha az, az, daha, kısa, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
licenses
/ˈlaɪ.səns/ = NOUN: lisans, ruhsat, ehliyet, aşırı serbestlik, evlenme cüzdanı, özgürlüğün kötüye kullanılması;
USER: lisans, lisanslar, lisansları, lisansı, fiyatlar
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
lifelike
/ˈlaɪf.laɪk/ = ADJECTIVE: canlı gibi, gerçek gibi;
USER: canlı gibi, canlı, gerçekçi, gerçeğe yakın, gerçeğe yakın bir
GT
GD
C
H
L
M
O
light
/laɪt/ = NOUN: ışık, aydınlık, nur, lâmba, deniz feneri;
ADJECTIVE: hafif, açık, yumuşak;
ADVERB: hafif;
VERB: yakmak, aydınlatmak, aydınlanmak;
USER: ışık, hafif, ışığı, açık, ışığında
GT
GD
C
H
L
M
O
lighting
/ˈlaɪ.tɪŋ/ = NOUN: aydınlatma, ışıklandırma, yakma;
USER: aydınlatma, ışık, aydınlatması, ışıklandırma, Lighting
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
likened
/ˈlīkən/ = VERB: benzetmek, benzerlik bulmak;
USER: benzetti, benzetilebilir, benzetilmiştir, benzetilen, benzettiği,
GT
GD
C
H
L
M
O
likeness
/ˈlaɪk.nəs/ = NOUN: benzerlik, resim, kopya, benzeme;
USER: benzerlik, benzerliğinde, benzerliği, bir benzerlik, likeness
GT
GD
C
H
L
M
O
liminal
/ˈlimənl/ = USER: eşik, liminal
GT
GD
C
H
L
M
O
linear
/ˈlɪn.i.ər/ = ADJECTIVE: doğrusal, linear, çizgisel, birinci derece;
USER: doğrusal, lineer, linear, çizgisel, doğrusal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
lingual
/ˌmʌltiˈlɪŋgwəl/ = ADJECTIVE: dile ait;
NOUN: dil ile çıkarılan ses, dil sesi;
USER: dilli, dil, lingual, dilde, dilli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
lists
/lɪst/ = NOUN: er meydanı, parmaklıklar, yarışma pisti;
USER: listeleri, listeler, listelerini, listesi, liste
GT
GD
C
H
L
M
O
literally
/ˈlɪt.ər.əl.i/ = ADVERB: harfi harfine;
USER: harfi harfine, tam anlamıyla, anlamıyla, kelimenin tam anlamıyla, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
live
/lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış;
VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak;
USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
living
/ˈlɪv.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yaşayan, canlı, hayat, sağ, güncel;
NOUN: oturma, yaşam, yaşama, hayat, geçim, papazlık makamı;
USER: yaşam, yaşayan, oturma, canlı, yaşıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
loaning
/ləʊn/ = VERB: ödünç vermek;
USER: loaning,
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
longer
/lɒŋ/ = USER: uzun, artık, daha uzun, daha, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
lorentz
= USER: lorentz, Lorenz
GT
GD
C
H
L
M
O
los
GT
GD
C
H
L
M
O
loss
/lɒs/ = NOUN: zarar, kayıp, zayi;
USER: kayıp, zarar, kaybı, kaybına, dökülmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
ltd
= USER: Ltd-abbreviation, Ltd, Ltd
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
ma
/mɑː/ = NOUN: anne;
USER: anne, MA, Yüksek Lisans, Lisans, ma var
GT
GD
C
H
L
M
O
machina
/ˌdeɪ.əs eks ˈmæk.ɪ.nə/ = USER: makina, machina,
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
machined
/məˈʃiːn/ = VERB: makine ile yapmak;
USER: işlenmiş, makine, işlenmiştir, işlenir, işlenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
machines
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
machining
/məˈʃiːn/ = VERB: makine ile yapmak;
USER: işleme, Makinede işleme, Makinede, parça işleme, talaşlı
GT
GD
C
H
L
M
O
macho
/ˈmætʃ.əʊ/ = USER: maço, Macho, Sert Erkek, maço bir, kazak
GT
GD
C
H
L
M
O
made
/meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili;
USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
magazine
/ˌmæɡ.əˈziːn/ = NOUN: dergi, şarjör, fişek haznesi, cephanelik;
USER: dergi, dergisi, dergisinin, dergisinde, derginin
GT
GD
C
H
L
M
O
magnetism
/ˈmagnəˌtizəm/ = NOUN: manyetizma, mıknatıslık, cazibe;
USER: manyetizma, manyetik, manyetik alan, manyetizmanın, magnetizma
GT
GD
C
H
L
M
O
maintained
/mānˈtān/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek;
USER: devam, korunur, muhafaza, yapılmaktadır, hakimiyet
GT
GD
C
H
L
M
O
maintenance
/ˈmeɪn.tɪ.nəns/ = NOUN: bakım, onarım, nafaka, koruma, geçindirme;
USER: bakım, bakımı, onarım
GT
GD
C
H
L
M
O
makers
/ˈmeɪ.kər/ = NOUN: yapan, yaratan, bono imzalayan kimse, fail;
USER: vericiler, yapımcıları, üreticileri, makinesi, yapıcılar
GT
GD
C
H
L
M
O
male
/meɪl/ = NOUN: erkek;
ADJECTIVE: erkek, eril;
USER: erkek, male, bay, bay Bu, bir erkek
GT
GD
C
H
L
M
O
man
/mæn/ = NOUN: adam, erkek, insan, işçi, er, beyaz adam, uşak, oyun taşı;
VERB: adam atamak, adam yerleştirmek;
USER: adam, erkek, insan, man, bir adam, bir adam
GT
GD
C
H
L
M
O
managed
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare
GT
GD
C
H
L
M
O
manager
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
managing
/ˈmanij/ = ADJECTIVE: sorumlu, mesul;
NOUN: idare etme;
USER: yönetmek, yönetme, yönetimi, yönetim, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
mandarin
/ˈmæn.dər.ɪn/ = NOUN: mandalina;
USER: mandalina, mandarin, mandalin, Çince
GT
GD
C
H
L
M
O
manhood
/ˈmæn.hʊd/ = NOUN: erkeklik, mertlik;
USER: erkeklik, mertlik, erkekliğini, erkekliğim, manhood
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturing
/ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak;
USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
maquette
GT
GD
C
H
L
M
O
maquettes
GT
GD
C
H
L
M
O
march
/mɑːtʃ/ = NOUN: marş, sınır, hudut, sınır bölgesi, uygun adımla yürüyüş;
VERB: yürüyüş yaptırmak, uygun adım yürümek;
USER: marş, Mart, yürüyüş, yürüyüşü, march
GT
GD
C
H
L
M
O
mardi
/ˌmɑː.di ˈɡrɑː/ = USER: mardi, mardi olarak,
GT
GD
C
H
L
M
O
maris
/ˈmɑːriː/ = USER: maris, İyi maris"
GT
GD
C
H
L
M
O
mark
= VERB: işaretlemek, çizmek, not vermek, damgalamak, mimlemek, dikkate almak;
NOUN: işaret, marka, iz, not, hedef, damga, puan, çizgi, nişan, belirti;
USER: işareti, mark, işaretleyiniz, işareti Filtreyi,
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
markets
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
marlins
= NOUN: Atlantik kılıçbalığı;
USER: marlins,
GT
GD
C
H
L
M
O
mass
/mæs/ = NOUN: kitle, kütle, yığın, küme, aşai rabbani ayini, aşai rabbani ayini müziği;
VERB: yığmak, toplamak, kümelemek;
USER: kitle, kütle, toplu, kütlesi, kitlesel
GT
GD
C
H
L
M
O
material
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş;
ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri;
USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal
GT
GD
C
H
L
M
O
materials
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez;
USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri
GT
GD
C
H
L
M
O
math
/ˌmæθˈmæt.ɪks/ = NOUN: matematik;
USER: matematik, math, matematiksel
GT
GD
C
H
L
M
O
mathews
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
maya
= NOUN: Maya, büyü, Maya dili
GT
GD
C
H
L
M
O
meaning
/mēn/ = NOUN: anlam, kasıt, amaç, manâ, içerik;
ADJECTIVE: anlamlı, niyetli, kasıtlı, manâlı;
USER: anlam, anlamı, anlamına, yani, anlamına gelir
GT
GD
C
H
L
M
O
mechanical
/məˈkæn.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: mekanik, makine ile yapılan, makineye ait;
USER: mekanik, Makina, Genel mekanik, makine, mekanik bir, mekanik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
mechanisms
/ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik;
USER: mekanizmaları, mekanizmalar, mekanizmalarının, mekanizmaların, mekanizmalarını, mekanizmalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
media
/ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın;
USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın
GT
GD
C
H
L
M
O
medical
/ˈmed.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tıbbi, tedavi edici;
USER: tıbbi, tıp, sağlık, medikal, tıbbi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
meeting
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya
GT
GD
C
H
L
M
O
meetings
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantılar, toplantıları, toplantı, toplantılara, toplantılarda
GT
GD
C
H
L
M
O
member
/ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ;
USER: üye, üyenin, üyesinin, üyesi, üye ol
GT
GD
C
H
L
M
O
members
/ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ;
USER: üye, üyeleri, üyelerinin, üyesi, üyeler
GT
GD
C
H
L
M
O
memberships
/ˈmembəʃɪp/ = NOUN: üyelik, üyeler;
USER: üyelikleri, Üye, üyeleri, üyeliğin, Katılımcısı Üye
GT
GD
C
H
L
M
O
menlo
GT
GD
C
H
L
M
O
mentored
/ˈmɛntɔː/ = USER: danışmanlık, akıl hocalığı, mentorluk, mentored, birisinin akıl hocalığı
GT
GD
C
H
L
M
O
merit
/ˈmer.ɪt/ = NOUN: değer, erdem, fazilet, meziyet, yararlık;
VERB: hak etmek, değmek, layık olmak;
USER: hak, hak eden, layık, liyakat, hak etmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
meritorious
/ˈmeriˌtôrēəs/ = ADJECTIVE: değerli, övülmeğe değer;
USER: değerli, övgüye, övgüye değer, sevaplı, meritorious
GT
GD
C
H
L
M
O
mermaid
/ˈmɜː.meɪd/ = NOUN: deniz kızı;
USER: deniz kızı, mermaid, denizkızı, Kızı
GT
GD
C
H
L
M
O
methods
/ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen;
USER: yöntemleri, yöntemler, yöntem, yöntemlerden, yöntemlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
miles
/maɪl/ = NOUN: mil, kara mili;
USER: mil, kilometre, km, bölgesinin km, bölgesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
military
/ˈmɪl.ɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: askeri;
NOUN: ordu;
USER: askeri, askerî, ordu, asker, askerlik
GT
GD
C
H
L
M
O
mind
/maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek;
VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek;
USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun
GT
GD
C
H
L
M
O
minutes
/ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: tutanak, zabıt, kayıt;
USER: dakika, dakikalar, dakikada, dakikalık, dakikadan, dakikadan
GT
GD
C
H
L
M
O
miracles
/ˈmɪr.ɪ.kl̩/ = NOUN: mucize, keramet, harika, harika şey, alâmet;
USER: mucizeler, mucize, mucizeleri, mucizelerin, mucizelere
GT
GD
C
H
L
M
O
mischief
/ˈmɪs.tʃɪf/ = NOUN: yaramazlık, fesat, zarar, şeytanlık, haylazlık, hasar;
USER: yaramazlık, fesat, mischief, bozgunculuk, fitne
GT
GD
C
H
L
M
O
mixed
/mɪkst/ = ADJECTIVE: karışık, karma, karışmış, melez, katışık;
USER: karışık, karma, karışık bir, mixed, mikst
GT
GD
C
H
L
M
O
model
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
ADJECTIVE: model, örnek olan;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin
GT
GD
C
H
L
M
O
modern
/ˈmɒd.ən/ = ADJECTIVE: modern, çağdaş, bugünkü, çağcıl;
NOUN: modern kimse;
USER: modern, modern bir, çağdaş
GT
GD
C
H
L
M
O
monetary
/ˈmʌn.ɪ.tri/ = ADJECTIVE: para, parasal, para ile ilgili;
USER: para, parasal, maddi
GT
GD
C
H
L
M
O
money
/ˈmʌn.i/ = NOUN: новац, паре, лова, монета;
USER: para, Fiyat, Fiyat karşılığı, money, fayda, fayda
GT
GD
C
H
L
M
O
monstrosities
/mɒnˈstrɒs.ə.ti/ = NOUN: canavar, canavarlık;
USER: monstrosities, canavarlar,
GT
GD
C
H
L
M
O
monterey
GT
GD
C
H
L
M
O
months
/mʌnθ/ = NOUN: ay;
USER: ay, aylık, ayda, aydan, aylarda
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
morning
/ˈmɔː.nɪŋ/ = NOUN: sabah, başlangıç;
ADJECTIVE: sabah;
USER: sabah, sabahı, sabahları, sabaha, sabahın
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
motion
/ˈməʊ.ʃən/ = NOUN: hareket, devinim, önerge, teklif;
VERB: el ile işaret etmek;
USER: hareket, hareketi, hareketli, motion, harekete
GT
GD
C
H
L
M
O
mounted
/ˈmaʊn.tɪd/ = ADJECTIVE: takılı, atlı, binmiş, mukavvaya yapıştırılmış, kakma;
USER: takılı, monte, monte edilmiş, monte edilen, monteli
GT
GD
C
H
L
M
O
movement
/ˈmuːv.mənt/ = NOUN: hareket, akım, manevra, işleme, bağırsakların çalışması;
USER: hareket, hareketi, hareketin, hareketinin, hareketini
GT
GD
C
H
L
M
O
moves
/muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil;
VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak;
USER: hamle, hareket, hareket eder, hareketleri, hareketler
GT
GD
C
H
L
M
O
mtv
/ˌem.tiːˈviː/ = USER: mtv, MTV'nin
GT
GD
C
H
L
M
O
mud
/mʌd/ = NOUN: çamur;
USER: çamur, çamuru, çamurun, çamura, çamurdan
GT
GD
C
H
L
M
O
multimodal
/ˈməltiˌmōd,ˈməltī-/ = USER: multimodal, modlu, modelli, çok modlu, Mültimodal,
GT
GD
C
H
L
M
O
muscle
/ˈmʌs.l̩/ = NOUN: kas, adale, kas gücü;
USER: kas, kası, kasının, adale
GT
GD
C
H
L
M
O
muscles
/ˈmʌs.l̩/ = NOUN: kaslar;
USER: kaslar, kasları, kas, kasların, kaslarının
GT
GD
C
H
L
M
O
museum
/mjuːˈziː.əm/ = NOUN: müze;
USER: müze, müzesi, museum, müzeye, müzenin, müzenin
GT
GD
C
H
L
M
O
museums
/mjuːˈziː.əm/ = NOUN: müze;
USER: müzeler, müze, müzeleri, müzelere, müzelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
music
/ˈmjuː.zɪk/ = NOUN: müzik, musiki;
USER: müzik, Music, müziği, müziğin
GT
GD
C
H
L
M
O
musician
/mjuːˈzɪʃ.ən/ = NOUN: müzisyen, çalgıcı;
USER: müzisyen, müzisyeni, bir müzisyen, müzisyenin, musician
GT
GD
C
H
L
M
O
mutual
/ˈmjuː.tʃu.əl/ = ADJECTIVE: karşılıklı, ortak, müşterek, iki taraflı;
USER: karşılıklı, yatırım, ortak, karşılıklı olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
myself
/maɪˈself/ = PRONOUN: kendim, ben, bizzat;
USER: ben, kendim, kendimi, kendime, kendi kendime
GT
GD
C
H
L
M
O
mythical
/ˈmɪθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: efsanevi, mitsi;
USER: efsanevi, mitolojik, mitsel, efsanevi bir, mitik
GT
GD
C
H
L
M
O
n
/en/ = USER: n, Yok, K, Mevcut, Mevcut Değil
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
nanyang
GT
GD
C
H
L
M
O
narrative
/ˈnær.ə.tɪv/ = NOUN: öykü, hikâye, rivayet, hikâye anlatma;
ADJECTIVE: hikâye tarzında;
USER: öykü, anlatı, anlatım, anlatımı
GT
GD
C
H
L
M
O
nasa
/ˈnæs.ə/ = USER: nasa, NASA'nın
GT
GD
C
H
L
M
O
national
/ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli;
NOUN: vatandaş, yurttaş;
USER: ulusal, National, milli, ulusal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
naturalistic
/ˌnaCHərəˈlistik/ = NOUN: doğacılık;
USER: natüralist, doğal, naturalist, doğalcı, natüralistik
GT
GD
C
H
L
M
O
nautili
GT
GD
C
H
L
M
O
nautiluses
GT
GD
C
H
L
M
O
navigate
/ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak;
USER: gezinmek, gidin, gitmek, navigasyon, navigate
GT
GD
C
H
L
M
O
navigated
/ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak;
USER: navigasyon, gidilen, dolaşılabilir, navigasyonu, gezilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
nearly
/ˈnɪə.li/ = ADVERB: neredeyse, hemen hemen, az kalsın, takriben, az daha, yakından;
USER: neredeyse, yaklaşık, hemen hemen, hemen, yakın
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
negotiated
/nəˈɡəʊ.ʃi.eɪt/ = VERB: görüşmek, tartışmak, aşmak, kırdırmak, ciro etmek, başarmak, paraya çevirmek, geçmek;
USER: müzakere, anlaşmalı, anlaşma
GT
GD
C
H
L
M
O
negotiation
/nəˌɡəʊ.ʃiˈeɪ.ʃən/ = NOUN: müzakere, görüşme, anlaşmaya varma, paraya çevirme, ciro etme, aşma;
USER: müzakere, görüşme, anlaşması, anlaşma, pazarlık
GT
GD
C
H
L
M
O
ness
/-nəs/ = NOUN: burun, kara çıkıntısı;
USER: ness, lik, lık
GT
GD
C
H
L
M
O
neural
/ˈnjʊə.rəl/ = ADJECTIVE: sinir, sinirsel;
USER: sinir, nöral, sinirsel, yapay sinir, neural
GT
GD
C
H
L
M
O
neurological
/ˌnjʊə.rəˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: nörolojik;
USER: nörolojik, nörolojik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
newport
GT
GD
C
H
L
M
O
news
/njuːz/ = NOUN: haber, havadis;
USER: haber, haberler, haberleri, yandan, haberlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
newsletter
/ˈnjuːzˌlet.ər/ = USER: bülteni, haber bülteni, bülten, Haber, Haberler
GT
GD
C
H
L
M
O
next
/nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki;
ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik;
PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse;
ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra;
USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
night
/naɪt/ = NOUN: gece, akşam, karanlık, cehalet;
USER: gece, gecelik
GT
GD
C
H
L
M
O
nodes
/nəʊd/ = NOUN: düğüm, boğum, yumru, bezecik;
USER: düğümleri, düğümler, düğüm, düğümlerin, düğümlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
nominee
/ˌnɒm.ɪˈniː/ = NOUN: aday, vekil, temsilci, namzet;
USER: aday, adayı, nominee, vekil, aday gösterilen
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
nondestructive
GT
GD
C
H
L
M
O
nonlinear
= USER: doğrusal olmayan, lineer olmayan, nonlineer, doğrusal, doğrusal olmayan bir
GT
GD
C
H
L
M
O
nonverbal
/ˌnɒnˈvɜː.bəl/ = USER: sözsüz, sözel olmayan, sözlü olmayan, sözel, nonverbal
GT
GD
C
H
L
M
O
north
/nɔːθ/ = NOUN: kuzey, kuzey bölge;
ADJECTIVE: kuzey, kuzeydeki, kuzeyden esen;
ADVERB: kuzeyinde, kuzey, kuzeyde, kuzeye doğru;
USER: kuzey, kuzeyinde, kuzeyinde Otel, kuzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
noted
/ˈnəʊ.tɪd/ = ADJECTIVE: tanınmış, meşhur, ünlü, belirlenmiş, dikkate alınmış;
USER: ünlü, tanınmış, kaydetti, not, belirtildiği
GT
GD
C
H
L
M
O
nov
/nəʊˈvem.bər/ = ABBREVIATION: Kasım
GT
GD
C
H
L
M
O
nova
/ˈnəʊvə/ = NOUN: nova, birden parlayan yıldız;
USER: nova, birden parlayan yıldız,
GT
GD
C
H
L
M
O
novel
/ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman;
ADJECTIVE: yeni, yeni çıkmış, acayip;
USER: roman, yeni, romanı, yeni bir, romanından
GT
GD
C
H
L
M
O
november
/nəʊˈvem.bər/ = NOUN: Kasım
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
number
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey;
VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak;
USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını
GT
GD
C
H
L
M
O
numerous
/ˈnjuː.mə.rəs/ = ADJECTIVE: çok sayıda, sayısız, çok, bir hayli;
USER: çok sayıda, çok, sayısız, sayıda, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
nyc
= USER: nyc, New York'ta
GT
GD
C
H
L
M
O
o
/ə/ = NOUN: sıfır;
USER: o, Ç, Ey
GT
GD
C
H
L
M
O
objects
/ˈɒb.dʒɪkt/ = NOUN: nesne, obje, cisim, hedef, amaç, şey, gaye, cins adam;
VERB: itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak;
USER: nesneleri, nesneler, nesnelerin, objeler, nesne
GT
GD
C
H
L
M
O
obstacle
/ˈɒb.stɪ.kl̩/ = NOUN: engel, mani, ket;
USER: engel, engeli, engelin, bir engel, engel teşkil
GT
GD
C
H
L
M
O
occupational
/ˌɒk.jəˈpeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: iş, meslekle ilgili, meşguliyetle yapılan;
USER: iş, mesleki, meslek, mesleksel, uğraşı
GT
GD
C
H
L
M
O
october
/ɒkˈtəʊ.bər/ = NOUN: Ekim
GT
GD
C
H
L
M
O
odyssey
/ˈɒd.ɪ.si/ = NOUN: Odise, Odise destanı, uzun ve maceralı yolculuk;
USER: odyssey, yolculuğa, serüveni, maceraya
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offered
/ˈɒf.ər/ = VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak, ortaya çıkmak, bildirmek;
USER: teklif, sunulan, sundu, sunulmaktadır, Gorunum
GT
GD
C
H
L
M
O
officer
/ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru;
VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak;
USER: subay, memur, memuru, görevlisi, subayı
GT
GD
C
H
L
M
O
officials
/əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur;
USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
often
/ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça;
USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
ogden
GT
GD
C
H
L
M
O
oh
/əʊ/ = INTERJECTION: Aman!, O!, Ey!;
USER: ey, aman, OH, ah, vay
GT
GD
C
H
L
M
O
olympics
/əˈlɪm.pɪks/ = NOUN: Olimpiyat oyunları;
USER: Olimpiyatları, olympics, olimpiyatlari, olimpiyat, Olimpiyatları'nda
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ongoing
/process/ = USER: devam eden, devam, sürekli, süregelen, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
online
/ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
ooze
/uːz/ = VERB: sızmak, sızdırmak, duyulmak, kaçırmak;
NOUN: sulu çamur, sızma, sızıntı, sızan şey, meşe kabuğu suyu, dip çamuru;
USER: sızmak, sızdırmak, sızma, sulu çamur, sızıntı
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
opening
/ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan;
ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış;
USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak
GT
GD
C
H
L
M
O
openly
/ˈəʊ.pən.li/ = ADVERB: açıkça, açık olarak, açık açık, alenen, apaçık, uluorta, ele güne karşı;
USER: açıkça, açık, açık bir, açık bir şekilde, açık açık
GT
GD
C
H
L
M
O
opera
/ˈɒp.ər.ə/ = NOUN: opera;
USER: opera, operası, opera tarihinde, operaya
GT
GD
C
H
L
M
O
operatic
/ˌɒp.ərˈæt.ɪk/ = ADJECTIVE: opera ile ilgili, opera türünden, çok dramatik;
USER: opera ile ilgili, bir opera, opera ile, opera,
GT
GD
C
H
L
M
O
operating
= ADJECTIVE: kullanma, işletme, çalıştırma, ameliyat;
USER: işletme, işletim, faaliyet, faaliyet gösteren, çalışma
GT
GD
C
H
L
M
O
optical
/ˈɒp.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: optik, göz, görme, görüş
GT
GD
C
H
L
M
O
options
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
organic
/ɔːˈɡæn.ɪk/ = ADJECTIVE: organik, bedensel, yapısal, örgütsel, organlara ait;
USER: organik, organik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
organizations
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
organized
/ˈɔː.ɡən.aɪzd/ = ADJECTIVE: örgütlü, düzenlenmiş, düzenli, organize olmuş, tertipli;
USER: düzenlenmiş, düzenli, örgütlü, organize, düzenlenen
GT
GD
C
H
L
M
O
organizer
/ˈôrgəˌnīzər/ = NOUN: organizatör, düzenleyici, örgütleyici, düzenleyen kimse;
USER: organizatör, organizatörü, ajanda, düzenleyici, düzenleyicisi
GT
GD
C
H
L
M
O
organizing
/ˈɔː.ɡən.aɪz/ = NOUN: düzenleme, düzene sokma;
ADJECTIVE: düzenleyici;
USER: düzenleme, organize, düzenlemek, düzenleyerek, düzenlenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
original
/əˈrɪdʒ.ɪ.nəl/ = NOUN: orijinal, asıl, asıl nüsha, orijinal kimse, ilginç tip, özgün canlı;
ADJECTIVE: orijinal, özgün, ilk, asıl, esas, gerçek, yaratıcı, el değmemiş;
USER: orijinal, özgün, Orijinali, orjinal, özgün bir
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
others
/ˈʌð.ər/ = NOUN: eller;
USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları
GT
GD
C
H
L
M
O
otherwise
/ˈʌð.ə.waɪz/ = ADVERB: başka, başka türlü, yoksa, farklı, bunun dışında, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka konuyla;
CONJUNCTION: aksi halde, yoksa, bunun dışında;
USER: başka, aksi halde, başka türlü, aksi, aksi takdirde, aksi takdirde
GT
GD
C
H
L
M
O
outlets
/ˈaʊt.let/ = NOUN: çıkış, priz, satış yeri, ağız, fiş, pazar, yol, açılma fırsatı;
USER: çıkışları, satış, satış yerleri, yerleri, prizlerine
GT
GD
C
H
L
M
O
output
/ˈaʊt.pʊt/ = NOUN: çıktı, üretim, verim, çıkış gücü, k.d.v. ödemeyi gerektiren mal;
USER: çıktı, çıkış, çıkışı, üretimi, çıktısı
GT
GD
C
H
L
M
O
outreach
/ˈaʊt.riːtʃ/ = VERB: aşmak, daha ileri gitmek, daha iyi uzanmak;
USER: sosyal yardım, sosyal, tanıtım, ulaşma, sosyal hizmet
GT
GD
C
H
L
M
O
outside
/ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen;
PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka;
NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi;
ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok;
USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
outstanding
/ˌaʊtˈstæn.dɪŋ/ = ADJECTIVE: seçkin, ödenmemiş, göze çarpan, kalburüstü, tamamlanmamış, askıda, yerine getirilmemiş;
USER: seçkin, olağanüstü, üstün, mükemmel, önemli
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
p
/piː/ = USER: p, s
GT
GD
C
H
L
M
O
page
/peɪdʒ/ = NOUN: sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk;
VERB: çağrı cihazını aramak, sayfa numarası vermek, otelde birini komiyle çağırttırmak;
USER: sayfa, sayfası, sayfayı, sayfasında, Sayfanın
GT
GD
C
H
L
M
O
pages
/peɪdʒ/ = NOUN: sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk;
VERB: çağrı cihazını aramak, sayfa numarası vermek, otelde birini komiyle çağırttırmak;
USER: sayfaları, sayfa, sayfalar, sayfalarında, sayfalarını, sayfalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
painted
/peɪnt/ = ADJECTIVE: boyalı, boyanmış, renkli, tarafından resmedildi;
USER: boyalı, boyanmış, boya, boyanmıştır, boyanır
GT
GD
C
H
L
M
O
painting
/ˈpeɪn.tɪŋ/ = NOUN: boyama, resim, tablo, ressamlık;
USER: boyama, resim, boya, Painting, resmi
GT
GD
C
H
L
M
O
paintings
/ˈpeɪn.tɪŋ/ = NOUN: boyama, resim, tablo, ressamlık;
USER: resim, resimleri, resimler, tablolar, resimlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
pamela
GT
GD
C
H
L
M
O
pan
/pæn/ = NOUN: tava, sert eleştiri, yassı kap, surat, terazi kefesi, kamerayı döndürerek elde edilen görüntü;
VERB: sert eleştiri yapmak, eleştirmek, tavada pişirmek;
USER: tava, pan, tavada, tavası, tencere
GT
GD
C
H
L
M
O
panel
/ˈpæn.əl/ = NOUN: panel, pano, levha, heyet, kontrol paneli, lambri, açık oturum, kitabe, toplu görüşme, anket uygulanan grup, ayna tahtası, tahta tuval;
VERB: lambri ile kaplamak;
USER: panel, paneli, panelinde, panelindeki, panelini
GT
GD
C
H
L
M
O
panelist
/ˈpæn·əl·ɪst/ = NOUN: panel katılımcısı, açık oturuma katılan kimse;
USER: panel katılımcısı, panel kullanıcısı, bir panel kullanıcısı, bir panel, bir panelist,
GT
GD
C
H
L
M
O
paper
/ˈpeɪ.pər/ = NOUN: kâğıt, gazete, rapor, evrak, kâğıt para, bedava giriş bileti;
ADJECTIVE: kâğıt, kâğıt üzerinde kalan, geçersiz, önemsiz;
VERB: kâğıt kaplamak, duvar kâğıdı kaplamak, örtbas etmek, zımparalamak, bedava bilet dağıtmak;
USER: kâğıt, kağıt, kağıdı, kağıdın, kağıtları
GT
GD
C
H
L
M
O
papers
/ˈpeɪ.pər/ = NOUN: evraklar, kâğıtlar, kimlik belgeleri;
USER: evraklar, kâğıtlar, kağıtları, kağıtlar, kağıt
GT
GD
C
H
L
M
O
parade
/pəˈreɪd/ = NOUN: geçit, geçit töreni, gösteri, alay, gösteriş, defile;
VERB: gösteriş yapmak, geçit töreni yapmak, teftiş için toplanmak, hava atmak için dolaşmak;
USER: geçit, geçit töreni, parade, töreni, geçit törenine
GT
GD
C
H
L
M
O
paradigm
/ˈpær.ə.daɪm/ = NOUN: kip, çekim örneği;
USER: kip, paradigma, paradigması, paradigmanın, paradigmasının
GT
GD
C
H
L
M
O
paradise
/ˈparəˌdīs/ = NOUN: cennet, Aden;
USER: cennet, Paradise, cenneti, cennetidir, cennettir
GT
GD
C
H
L
M
O
park
/pɑːk/ = NOUN: park, otopark, futbol sahası, spor alanı, koruma altına alınmış arazi;
VERB: parketmek, koymak;
USER: park, parkı, parkta, köyü, otopark
GT
GD
C
H
L
M
O
parks
/pɑːk/ = NOUN: park, otopark, futbol sahası, spor alanı, koruma altına alınmış arazi;
VERB: parketmek, koymak;
USER: parklar, park, parkları, Parks, parklarda
GT
GD
C
H
L
M
O
participants
/pɑːˈtɪs.ɪ.pənt/ = NOUN: katılımcı, iştirakçi, pay sahibi, katkıda bulunan kimse;
USER: katılımcılar, katılımcıların, katılımcı, katılımcıları, katılımcılara, katılımcılara
GT
GD
C
H
L
M
O
participated
/pɑːˈtɪs.ɪ.peɪt/ = VERB: katılmak, ortak olmak, pay almak;
USER: katıldı, katılan, katılmıştır, katıldığı, katılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
participation
/pɑːˌtɪs.ɪˈpeɪ.ʃən/ = NOUN: katılım, katılma, iştirak, ortaklık;
USER: katılım, katılımı, katılımıyla, katılımını, katılma
GT
GD
C
H
L
M
O
partnerships
/ˈpɑːt.nə.ʃɪp/ = NOUN: ortaklık, hissedarlık;
USER: ortaklıklar, ortaklıkları, ortaklık, ortaklıkların, ortaklığı
GT
GD
C
H
L
M
O
parts
/pɑːt/ = NOUN: parçalar, bölge, yetenek, semt;
USER: parçalar, parça, parçaları, parçaların, bölgelerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
party
/ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk;
USER: parti, taraf, partisi, partinin, şahıs
GT
GD
C
H
L
M
O
pasadena
GT
GD
C
H
L
M
O
patent
/ˈpeɪ.tənt/ = NOUN: patent, tescil;
ADJECTIVE: patent, patentli, açık, tescilli, aşikâr, belli;
VERB: patent almak, patent vermek;
USER: patent, Patenti, Patentinde, patentin, patentini
GT
GD
C
H
L
M
O
patented
/ˈpeɪ.tənt/ = VERB: patent almak, patent vermek;
USER: patentli, patentli bir, patenti
GT
GD
C
H
L
M
O
patents
/ˈpeɪ.tənt/ = NOUN: patent, tescil;
ADJECTIVE: patent, patentli, açık, tescilli, aşikâr, belli;
VERB: patent almak, patent vermek;
USER: patent, patentler, patentleri, patentlerin, patenti
GT
GD
C
H
L
M
O
path
/pɑːθ/ = NOUN: yol, patika, yörünge, pist, meslek;
USER: yol, yolu, yolunu, yolunda, path
GT
GD
C
H
L
M
O
pathogenic
GT
GD
C
H
L
M
O
patterns
/ˈpæt.ən/ = NOUN: model, kalıp, şablon, örnek, numune, patron, eşantiyon;
USER: desen, desenleri, kalıpları, desenler, modelleri
GT
GD
C
H
L
M
O
patterson
= USER: patterson, Patterson'un
GT
GD
C
H
L
M
O
pc
/ˌpiːˈsiː/ = USER: pc, bilgisayar, adet, PC'ye, Adt
GT
GD
C
H
L
M
O
peer
/pɪər/ = NOUN: akran, emsal, yaşıt, lord;
VERB: dikkatle bakmak, belli belirsiz görünmek, bir parça görünmek;
USER: akran, eş, eşe, meslektaşların, eşler
GT
GD
C
H
L
M
O
pending
/ˈpen.dɪŋ/ = PREPOSITION: kadar, sırasında, esnasında, boyunca;
ADJECTIVE: askıda olan, asılı, sarkan, karara bağlanmammış olan, yakın, eli kulağında;
USER: kadar, bekleyen, beklemede, bekliyor, edilmeyi bekliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
penn
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
perceptive
/pəˈsep.tɪv/ = USER: algısal, algı, zeki, duyuşsal, perceptive
GT
GD
C
H
L
M
O
perfect
/ˈpɜː.fekt/ = ADJECTIVE: mükemmel, kusursuz, tam, eksiksiz;
VERB: mükemmelleştirmek, tamamlamak, kusursuz yapmak;
NOUN: tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil;
USER: mükemmel, mükemmel bir, perfect, kusursuz, idealdir
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
performing
/pərˈfôrm/ = NOUN: icra;
ADJECTIVE: gösteri, sergileme, oynama, becerikli, hünerli;
USER: icra, performans, yerine, gerçekleştirmek, sahne
GT
GD
C
H
L
M
O
personalities
/ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik;
USER: kişilikleri, kişilikler, kişilik, kişilerin, kişiliklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
personality
/ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik;
USER: kişilik, kişiliği, karakter, kişiliğini, kişiliğe
GT
GD
C
H
L
M
O
pervasive
/pəˈveɪ.sɪv/ = ADJECTIVE: yaygın, sinen, nüfuz eden;
USER: yaygın, yaygın bir, yaygındır, nüfuz eden
GT
GD
C
H
L
M
O
ph
/ˌpiːˈeɪtʃ/ = USER: ph, Tel, faz, pH değeri, pH'ı
GT
GD
C
H
L
M
O
phase
/feɪz/ = NOUN: faz, aşama, evre, safha, bölge, kesim;
VERB: aşamalı olarak yapmak, değişik fazlar uygulamak, safhalarla gerçekleşmek;
USER: faz, fazlı, aşamasında, aşaması, fazı
GT
GD
C
H
L
M
O
phd
/ˌpiː.eɪtʃˈdiː/ = USER: doktora, phd, Doktora Derecesi, Doktora Konu
GT
GD
C
H
L
M
O
philosophically
/ˌfɪl.əˈsɒf.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: felsefi açıdan, filozofik olarak, soğukkanlılıkla, kalenderce, düşünceli bir biçimde;
USER: felsefi açıdan, kalenderce, felsefi, felsefi olarak,
GT
GD
C
H
L
M
O
philosophy
/fɪˈlɒs.ə.fi/ = NOUN: felsefe, filozofi, dünya görüşü, soyut düşünüş, kalenderlik, sakinlik, kendi halindelik;
USER: felsefe, felsefesi, felsefesini, felsefesinin, felsefenin
GT
GD
C
H
L
M
O
photoshop
= USER: photoshop, Photoshop'ta
GT
GD
C
H
L
M
O
physical
/ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut;
NOUN: muayene, sağlık kontrolü;
USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel
GT
GD
C
H
L
M
O
physics
/ˈfɪz.ɪks/ = NOUN: fizik;
USER: fizik, Fiziği, fiziğin, Physics, fizikte
GT
GD
C
H
L
M
O
physiological
/-əˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fizyolojik, işlevsel;
USER: fizyolojik, psikolojik, fizyolojik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
pie
/paɪ/ = NOUN: turta, tart, karışıklık, basit iş, kaos, saksağan, cennet, torpil, iltimas, rüşvet, karmakarışık hurufat yığını, benekli hayvan, benekli at, gerçekleşmesi olanaksız düş;
VERB: karışıklık çıkarmak, kaos yaratmak;
USER: turta, pasta, pie, börek, tart
GT
GD
C
H
L
M
O
pieces
/pēs/ = NOUN: parçalar;
USER: parçalar, adet, parçaları, parça, adettir
GT
GD
C
H
L
M
O
piers
/pir/ = USER: iskeleler, iskele, iskeleleri, iskelesi, piers,
GT
GD
C
H
L
M
O
piezoelectric
= USER: piezoelektrik, piezoelektrikli, basınçsal elektrikli, bir piezoelektrik,
GT
GD
C
H
L
M
O
pirate
/ˈpaɪ.rət/ = NOUN: korsan, korsan gemisi, korsan yayın yapan kimse, korsan çalışan araç;
ADJECTIVE: korsan, yasadışı, izinsiz yayın yapan;
VERB: yağmalamak, talan etmek, izinsiz yayınlamak;
USER: korsan, Pirate
GT
GD
C
H
L
M
O
pisa
= USER: pisa, Piza
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
planned
/plan/ = ADJECTIVE: planlı, planlanmış, tasarlanmış;
USER: planlanmış, planlı, planlanan, planlanmaktadır, planlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
planning
/ˈplæn.ɪŋ/ = NOUN: planlama, tasarım, düzene sokma, plancılık;
USER: planlama, planlıyorsanız, planlıyor, planlıyoruz, planlaması
GT
GD
C
H
L
M
O
plano
= USER: plano, plano bir,
GT
GD
C
H
L
M
O
platform
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform
GT
GD
C
H
L
M
O
platforms
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platformları, platformlar, platformlarda, platformlarında, platform
GT
GD
C
H
L
M
O
play
/pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro;
VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek;
USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna
GT
GD
C
H
L
M
O
playful
/ˈpleɪ.fəl/ = ADJECTIVE: oynak, oyuncu, şakacı;
USER: oynak, oyuncu, eğlenceli, neşeli, eğlenceli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
pleasure
/ˈpleʒ.ər/ = NOUN: zevk, keyif, haz, memnuniyet, sevinç, istek, irade;
USER: zevk, keyfi, keyif, bir zevk, zevki
GT
GD
C
H
L
M
O
plight
/plaɪt/ = NOUN: söz, durum, hal, vâât, bağlılık sözü;
VERB: söz vermek, vââdde bulunmak, güvence vermek;
USER: durumu, yükün, kötü durum, plight, kötü durumuna
GT
GD
C
H
L
M
O
pm
/ˌpiːˈem/ = USER: pm, am, ÖS, ÖÖ, Zamanı
GT
GD
C
H
L
M
O
poet
/ˈpəʊ.ɪt/ = NOUN: şair, ozan, romantik, duygulu kimse;
USER: şair, şairi, şairin, şairdir, ozan
GT
GD
C
H
L
M
O
poetry
/ˈpəʊ.ɪ.tri/ = NOUN: şiir, şiirler, nazım, şiir sanatı;
USER: şiir, şiiri, şiirin, şiirinin, şiirler, şiirler
GT
GD
C
H
L
M
O
pole
/pəʊl/ = NOUN: kutup, direk, sırık, uç, yelken direği, gönder, karşıt uç, zıt karekterli kimse, bayrak direği, beş metrelik uzunluk, leh;
USER: kutup, kutuplu, pole, direk, kutbu
GT
GD
C
H
L
M
O
polymer
/ˈpɒl.ɪ.mər/ = NOUN: polimer;
USER: polimer, polimerin, polimeri, polimerden
GT
GD
C
H
L
M
O
polytechnic
/ˌpɒl.ɪˈtek.nɪk/ = ADJECTIVE: politeknik, çok çeşitli teknik konuları içeren;
NOUN: teknik okul, çeşitli dallarda eğitim veren teknik üniversite;
USER: politeknik, teknik okul, polytechnic, teknik okula, haricinde politeknik
GT
GD
C
H
L
M
O
pooh
/po͞o,po͝o/ = INTERJECTION: Of!, Öf!, Püf!
GT
GD
C
H
L
M
O
popular
/ˈpɒp.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: popüler, halk, sevilen, tutulan, halka özgü;
USER: popüler, popüler bir, popülerdir, halk, sevilen, sevilen
GT
GD
C
H
L
M
O
porosity
GT
GD
C
H
L
M
O
portrait
/ˈpɔː.trət/ = NOUN: portre, tasvir, vesikalık fotoğraf, betimleme;
USER: portre, Portrait, dikey, portresi, portresini
GT
GD
C
H
L
M
O
portraits
/ˈpɔː.trət/ = NOUN: portre, tasvir, vesikalık fotoğraf, betimleme;
USER: portreler, portre, portreleri, portrelerini, portraits
GT
GD
C
H
L
M
O
position
/pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: pozisyon, konum, mevki, durum, yer, görev, duruş, görüş, statü, fikir, sav;
VERB: yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek;
USER: pozisyon, konum, konumu, pozisyonu, konumunu
GT
GD
C
H
L
M
O
positive
/ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece;
ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam;
USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı
GT
GD
C
H
L
M
O
positivity
/ˌpɒz.əˈtɪv.ə.ti/ = USER: pozitifliği, pozitiflik, pozitif, pozitifliğinin, pozitivite,
GT
GD
C
H
L
M
O
possibilities
/ˌpɒs.əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: olasılık, olanak, ihtimal, imkân;
USER: olanakları, olanaklar, olanakları değerlendirebilirsiniz, olanaklarını, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
post
/pəʊst/ = NOUN: posta, direk, nöbet, kazık, kışla, karakol;
VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak;
USER: posta, yayınlamak, göndermek, sonrası, yazılan
GT
GD
C
H
L
M
O
poster
/ˈpəʊ.stər/ = NOUN: poster, afiş, duvar ilanı, afiş yapıştıran kimse;
USER: poster, web, et, afiş
GT
GD
C
H
L
M
O
postures
/ˈpɒs.tʃər/ = NOUN: duruş, tavır, poz, durum, hal, vaziyet;
USER: duruşlar, duruşları, duruş, pozisyonlarda, duruşu
GT
GD
C
H
L
M
O
posturing
/ˈpɒs.tʃər.ɪŋ/ = VERB: poz vermek, taslamak, yapmacık tavır takınmak;
USER: tavır, beden duruşu, duruş, duruş sergileyecek,
GT
GD
C
H
L
M
O
powered
/-paʊəd/ = USER: -powered-suffix, -powered, -powered;
USER: desteklenmektedir, güç, powered, Tourweb, çalışan
GT
GD
C
H
L
M
O
powerful
/ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili
GT
GD
C
H
L
M
O
practice
/ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman, eğitim, alışkanlık, ısınma, teknik, usul, hile;
VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak, yapmak, alıştırma yapmak, etmek, alışkanlık haline getirmek, gerçekleştirmek, dolap çevirmek, deneyim kazanmak, entrika çevirmek, uygulmak, adet edinmek;
USER: uygulama, pratik, uygulamada, pratikte, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
precepts
/ˈpriː.sept/ = NOUN: kural, kaide, talimat, emir, yönetmelik, mahkeme emri;
USER: emirleri, sözceler, normlarına, prensiplerde, emirlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
precision
/prɪˈsɪʒ.ən/ = ADJECTIVE: hassas, ince;
NOUN: hassasiyet, kesinlik, doğruluk, tamlık, dakiklik;
USER: hassas, hassasiyet, hassasiyetli, kesinlik, hassasiyeti
GT
GD
C
H
L
M
O
preliminary
/priˈliməˌnerē/ = ADJECTIVE: ön, ilk, başlangıç;
NOUN: başlangıç, ön hazırlık, ön duruşma;
USER: ön, ilk, geçici, hazırlık, başlangıç, başlangıç
GT
GD
C
H
L
M
O
present
/ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki;
VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak;
NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an;
USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze
GT
GD
C
H
L
M
O
presentation
/ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme, hediye, kavrama gücü, sahneye koyma, aday gösterme, tavsiye etme;
USER: tanıtım, sunuş, sunum, tanıtımı, sunumu
GT
GD
C
H
L
M
O
presentations
/ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme;
USER: sunumlar, sunum, sunumları, sunular, sunuları
GT
GD
C
H
L
M
O
presenting
/prɪˈzent/ = NOUN: takdim;
USER: takdim, sunan, sunmak, sunulması, sunma
GT
GD
C
H
L
M
O
president
/ˈprez.ɪ.dənt/ = NOUN: cumhurbaşkanı, başkan, devlet başkanı, genel müdür, rektör;
USER: başkan, başkanı, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanının, devlet başkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
presidential
/ˈprez.ɪ.dənt/ = ADJECTIVE: başkanlık, başkanlığa ait, başkana ait;
USER: başkanlık, cumhurbaşkanlığı, başkan, presidential, cumhurbaşkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
press
/pres/ = NOUN: basın, pres, baskı, acele, basın mensupları;
VERB: basmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, sıkmak, sıkmak, preslemek;
USER: basın, tuşuna basın, düğmesine basın, tuşuna, basınız
GT
GD
C
H
L
M
O
pride
/praɪd/ = NOUN: gurur, onur, iftihar, kibir, övünç, kıvanç, övünç kaynağı, haysiyet, şeref, kibirlilik, ihtişam, ağalık, azamet, aslan sürüsü, gösteriş, kendini beğenmişlik, tafra, izzetinefis, en parlak zaman;
USER: gurur, gururu, gururla, gururunu, kibir
GT
GD
C
H
L
M
O
primal
/ˈpraɪ.məl/ = ADJECTIVE: ilkel, ilk, baş;
USER: ilkel, primal, ilkel bir, ilksel, asli
GT
GD
C
H
L
M
O
primordial
/prīˈmôrdēəl/ = ADJECTIVE: ilkel, ilk, başlangıçta var olan, en eski;
USER: ilkel, primordial, ilksel, ezeli, primordiyal
GT
GD
C
H
L
M
O
principles
/ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilkeler;
USER: ilkeler, ilkeleri, prensipleri, ilkelerine, ilkelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
priority
/praɪˈɒr.ɪ.ti/ = NOUN: öncelik, rüçhan hakkı, kıdem;
USER: öncelik, öncelikli, önceliği, önceliğe, önceliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
priya
= USER: priya, gör priya, kaldır priya,
GT
GD
C
H
L
M
O
prize
/praɪz/ = NOUN: ödül, manivela, kaldıraç, ikramiye, ganimet, mükâfat;
VERB: kaldıraçla kaldırmak, manivela ile zorlamak, değer vermek;
ADJECTIVE: ödül kazanan, ödül olarak verilen, madalyalı;
USER: ödül, ödülü, ödülünü, bir ödül, ödülüne
GT
GD
C
H
L
M
O
prizes
/praɪz/ = NOUN: ödül, manivela, kaldıraç, ikramiye, ganimet, mükâfat, çok istenen şey;
USER: ödüller, ödül, ödülleri, ödülü, ödüllerin
GT
GD
C
H
L
M
O
proc
= USER: proc, yordam
GT
GD
C
H
L
M
O
proceedings
/prəˈsiːd/ = NOUN: takibat, kovuşturma, tutanaklar, dava işlemleri;
USER: kovuşturma, takibat, işlemleri, dava, işlemler
GT
GD
C
H
L
M
O
process
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde
GT
GD
C
H
L
M
O
processes
/ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
produced
/prəˈd(y)o͞os,prō-/ = ADJECTIVE: üretilmiş;
USER: üretilmiş, üretilen, üretilmektedir, üretilir, üretti, üretti
GT
GD
C
H
L
M
O
producing
/prəˈd(y)o͞os,prō-/ = ADJECTIVE: üreten, verimli, üretken;
NOUN: üretme;
USER: üreten, üretim, üretiminde, üretimi, üretmek, üretmek
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
production
/prəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: üretim, yapım, üretme, imal, yapıt, eser;
USER: üretim, üretimi, üretiminde, üretiminin, üretimini
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
prof
/prɒf/ = NOUN: profesör;
USER: profesör, PROF, Üyesi PROF, DOÇ
GT
GD
C
H
L
M
O
professional
/prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse;
ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan;
USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek
GT
GD
C
H
L
M
O
professor
/prəˈfes.ər/ = NOUN: profesör, itirafçı;
USER: profesör, profesörü, doçent, öğretim, profesörün
GT
GD
C
H
L
M
O
professors
/prəˈfes.ər/ = NOUN: profesör, itirafçı;
USER: profesör, profesörler, doçent, öğretim, profesörleri
GT
GD
C
H
L
M
O
proficient
/prəˈfɪʃ.ənt/ = ADJECTIVE: yeterli, uzman, usta, ehliyetli;
NOUN: uzman, usta;
USER: yeterli, uzman, usta, yetkin, yeterliliğine
GT
GD
C
H
L
M
O
profit
/ˈprɒf.ɪt/ = NOUN: kâr, kazanç, getiri, fayda, çıkar, menfaat;
VERB: yararlanmak, kâr etmek, yaramak, kâr getirmek, yararı olmak;
USER: kâr, kar, karı, kârı, gelir
GT
GD
C
H
L
M
O
program
/ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, yazılım, plan, gösteri, yapım;
VERB: programlamak, planlamak;
USER: program, programı, programını, programın, programının
GT
GD
C
H
L
M
O
programme
/ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, program, program, program, yazılım, yazılım, yazılım, yazılım, plan, plan;
VERB: programlamak, programlamak;
USER: program, programı, programını, programın, programının
GT
GD
C
H
L
M
O
programmed
/ˈprəʊ.ɡræm/ = ADJECTIVE: programlanmış, programlı;
USER: programlanmış, programlı, programlanan, programlanmış bir, programlanmıú, programlanmıú
GT
GD
C
H
L
M
O
programming
/ˈprōˌgram,-grəm/ = NOUN: programlama, program yapımı;
USER: programlama, program, programlanması, bir programlama
GT
GD
C
H
L
M
O
progress
/ˈprəʊ.ɡres/ = NOUN: ilerleme, gelişme, geliştirme, yükselme, devam etme, resmi gezi, devlet gezisi;
VERB: ilerlemek, ileri gitmek, devam etmek, gelişmek, kalkınmak;
USER: ilerleme, devam, ilerlemeyi, gelişme, ilerlemenin, ilerlemenin
GT
GD
C
H
L
M
O
project
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
projects
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
promenade
/ˌprɒm.əˈnɑːd/ = NOUN: gezinti, mesire, gezi, gezinti yeri, okul balosu;
VERB: gezinmek, gezmek, gezdirmek;
USER: mesire, gezinti, promenade, gezi, gezinti yolu
GT
GD
C
H
L
M
O
prominently
/ˈprɒm.ɪ.nənt/ = USER: belirgin, belirgin bir, göze çarpacak, dikkat çekici, görünecek
GT
GD
C
H
L
M
O
prophets
/ˈprɒf.ɪt/ = NOUN: Hazreti Muhammed;
USER: peygamberler, peygamber, peygamberlerin, peygamberleri, peygamberlere
GT
GD
C
H
L
M
O
proposal
/prəˈpəʊ.zəl/ = NOUN: teklif, öneri, önerge, tasarı, evlenme teklifi, önerme, plan, tasavvur;
USER: öneri, teklif, önerisi, teklifi, önerisini
GT
GD
C
H
L
M
O
proposals
/prəˈpəʊ.zəl/ = NOUN: teklif, öneri, önerge, tasarı, evlenme teklifi, önerme, plan, tasavvur;
USER: önerileri, öneriler, teklif, teklifleri, teklifler
GT
GD
C
H
L
M
O
proposed
/prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek;
USER: önerilen, teklif, önerdi, önerilmiştir, önerilmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
props
/prɒp/ = NOUN: destekler, sahne donanımı, sahne donanımı görevlisi, bacaklar;
USER: destekler, sahne, props, sahne donanımı
GT
GD
C
H
L
M
O
propulsion
/prəˈpʌl.ʃən/ = NOUN: itme, yürütme, ileriye sürme, yürütücü güç;
USER: itme, tahrik, sevk, itme gücü, itici
GT
GD
C
H
L
M
O
prostheses
/ˈprɒs.θiː.sɪs/ = NOUN: protez, takma organ, önses ilavesi, öntüreme;
USER: protez, protezi, protezler, protezleri, protezin,
GT
GD
C
H
L
M
O
prosthetics
= USER: protez, Protezleri, protezler, protezlerin, protezlerle
GT
GD
C
H
L
M
O
protection
/prəˈtek.ʃən/ = NOUN: koruma, korunma, muhafaza, himaye, önlem, tedbir, kayırma, haraç;
USER: koruma, koruması, korunması, korunma, koruyucu
GT
GD
C
H
L
M
O
prototypes
/ˈprəʊ.tə.taɪp/ = NOUN: prototip, ilk örnek, orijinal, asıl örnek;
USER: prototip, prototipler, prototipleri, prototiplerin, prototiplerini
GT
GD
C
H
L
M
O
prototyping
/ˈprōtəˌtīp/ = USER: prototip, prototipleme, prototip Çalışması, Prototiplendirme, prototip oluşturma
GT
GD
C
H
L
M
O
protruded
/prəˈtruːd/ = VERB: çıkıntı yapmak, dışarı çıkmak, pırtlamak;
USER: çıkıntılı, fırlamıştı, çıkıntı, çıkıntı yapacak, dışarı çıkarılmış,
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
provided
/prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan
GT
GD
C
H
L
M
O
providence
/ˈprɒv.ɪ.dəns/ = NOUN: ihtiyat, tasarruf, tedbir, kader, tutum, Allah'ın takdiri, takdiri ilâhi, hazırlık;
USER: ihtiyat, providence, takdiri, sağlayış, tedbir
GT
GD
C
H
L
M
O
providing
/prəˈvaɪd/ = NOUN: sağlama;
CONJUNCTION: şartıyla, koşulu ile, eğer;
USER: sağlama, sağlayan, sağlayarak, sağlamak, veren
GT
GD
C
H
L
M
O
psychoactive
/sʌɪkəʊˈaktɪv/ = USER: psikoaktif, psiko, bir psikoaktif,
GT
GD
C
H
L
M
O
psychological
/ˌsaɪ.kəlˈɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: psikolojik, ruhsal, ruhbilimsel;
USER: psikolojik, ruhsal, psikolojik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
public
/ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar;
ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli;
USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu
GT
GD
C
H
L
M
O
publications
/ˌpʌblɪˈkeɪʃən/ = NOUN: yayın, yayınlama, ilan, duyuru, neşriyat;
USER: yayınlar, yayın, yayınları, yayınların, yayınlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
pumpkin
/ˈpʌmp.kɪn/ = NOUN: kabak, balkabağı, helvacıkabağı;
USER: kabak, balkabağı, pumpkin, sonbahar, bal kabağı
GT
GD
C
H
L
M
O
punk
/pʌŋk/ = ADJECTIVE: punk, değersiz, kalitesiz, boş;
NOUN: serseri, pankçı, çeteci, çürük tahta, kav, toy, acemi, değersiz tip, saçmalık, zırva, boş lâf;
USER: punk, serseri, punk En, Punk'ın
GT
GD
C
H
L
M
O
pursuit
/pəˈsjuːt/ = VERB: sürdürmek, izlemek, kovalamak, takip etmek, yürütmek, devam etmek, peşine düşmek, peşinde koşmak, peşinde olmak;
USER: takip, peşinde, takibi, arayışı, pursuit
GT
GD
C
H
L
M
O
push
/pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret;
VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak;
USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas
GT
GD
C
H
L
M
O
put
/pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek;
ADJECTIVE: sabit, hareketsiz;
NOUN: hamle, yatırma;
USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
quill
/kwɪl/ = NOUN: tüy, bobin, tüy kalem, mızrap, sert kuştüyü, diken, kamış flüt, tarçın kabuğu, makara;
VERB: fitilli dikmek, makaraya sarmak;
USER: tüy, bobin, tüy kalem, mızrap, makaraya sarmak
GT
GD
C
H
L
M
O
r
/ɑr/ = NOUN: R harfi;
USER: r,
GT
GD
C
H
L
M
O
radio
/ˈreɪ.di.əʊ/ = NOUN: radyo, telsiz, radyo yayını, radyo istasyonu, telgraf, telsizle gelen haber;
VERB: radyodan yayınlamak, telsizden yayınlamak, röntgen çekmek, radyografi yapmak, radyoterapi uygulamak, ışın tedavisi uygulamak;
USER: radyo, Radio, telsiz, teyp, Radyosu
GT
GD
C
H
L
M
O
radioactive
/ˌrādēōˈaktiv/ = ADJECTIVE: radyoaktif, ışınetkin;
USER: radyoaktif, radyoaktif bir
GT
GD
C
H
L
M
O
raising
/rāz/ = NOUN: kaldırma, yükselen, kabartma;
USER: kaldırma, yükselterek, yetiştirme, yükseltilmesi, yükseltmek
GT
GD
C
H
L
M
O
ranked
/ræŋk/ = VERB: sayılmak, rütbesi olmak, dizmek, sıraya koymak, saymak, yer vermek, dizilmek, sıra olmak, yüksek rütbeli olmak;
USER: sırada, sırada yer, sıralanmış, sıralanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
rapid
/ˈræp.ɪd/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, seri, ani, dik, sarp, ışığa hassas;
USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk, seri
GT
GD
C
H
L
M
O
realistic
/ˌrɪəˈlɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: gerçekçi, realist, gerçeğe uygun;
USER: gerçekçi, gerçekçi bir, realist, gerçeğe uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
realization
/ˌrɪə.laɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: gerçekleşme, gerçekleştirme, idrak, kavrayış, anlama, paraya çevirme, nakte çevirme;
USER: gerçekleşme, gerçekleştirme, gerçekleştirilmesi, gerçekleşmesi, hayata
GT
GD
C
H
L
M
O
realizing
/ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek;
USER: fark, gerçekleştirilmesi, hayata, gerçekleştirmekteyiz, farkında
GT
GD
C
H
L
M
O
reasoning
/ˈriː.zən.ɪŋ/ = NOUN: muhakeme, mantıklı düşünme, usavurma, nedenler, tümevarım, kanıtlar;
ADJECTIVE: mantık, düşünce;
USER: muhakeme, mantık, akıl, akıl yürütme, düşünme
GT
GD
C
H
L
M
O
received
/rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer;
USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
receiving
/rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık;
USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
recipient
/rɪˈsɪp.i.ənt/ = NOUN: alıcı, alan kimse;
ADJECTIVE: alıcı, alan, duyarlı, hassas, yatkın;
USER: alıcı, alıcının, alıcıya, alıcısı, alıcıyı
GT
GD
C
H
L
M
O
recommended
/ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek;
USER: tavsiye, önerilen, önerilir, tavsiye edilen, tarafından önerilen
GT
GD
C
H
L
M
O
reconsider
/ˌrēkənˈsidər/ = VERB: tekrar düşünmek, muhakeme etmek, tekrar ele almak, yeniden oya sunmak;
USER: yeniden, yeniden gözden, gözden, tekrar, yeniden gözden geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
reconstructive
/ˌriː.kənˈstrʌk.tɪv/ = USER: Rekonstrüktif,
GT
GD
C
H
L
M
O
recruited
/rɪˈkruːt/ = VERB: toplamak, askere almak, silâh altına almak, kuvvetlendirmek, iyileşmek, iyileştirmek;
USER: işe, davet, istihdam, askere, işe alınan
GT
GD
C
H
L
M
O
reducing
/rɪˈdjuːs/ = NOUN: küçültme, azalma, kısma;
ADJECTIVE: indirgen, zayıflatıcı, zayıflama;
USER: küçültme, azalma, azaltarak, azaltılması, azaltmak
GT
GD
C
H
L
M
O
reflecting
/rɪˈflekt/ = VERB: yansıtmak, düşünmek, aksettirmek, düşünüp taşınmak, ifade etmek;
USER: yansıtan, yansıtarak, yansıtıcı, yansıtmaktadır, yansıtma
GT
GD
C
H
L
M
O
regularly
/ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADVERB: düzenli olarak, devamlı, devamlı olarak, muntazaman, sistemli olarak, adamakıllı, gerçekten;
USER: düzenli olarak, düzenli, devamlı
GT
GD
C
H
L
M
O
relate
/rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak;
USER: ilgili, ilgilidir, ilişki, ilişkili, ilişkilendirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
related
/rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba;
USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı
GT
GD
C
H
L
M
O
relationships
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişkiler, ilişkileri, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişki
GT
GD
C
H
L
M
O
release
/rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek;
NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat;
USER: bırakın, serbest, serbest bırakmak, serbest bırakın, yayınlayacak
GT
GD
C
H
L
M
O
released
/rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek, gevşetmek, feragat etmek, affetmek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, gösterime sokmak, yayın izni vermek, ipoteğini çözmek, deklanşöre basmak;
USER: serbest, yayımlanan, yayımladı, piyasaya, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
releases
/rɪˈliːs/ = NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat, muafiyet, yay, yayın izni, muaf tutma, davadan vazgeçme;
USER: bültenleri, açıklamaları, sürümleri, sürümler, bülteni
GT
GD
C
H
L
M
O
releasing
/rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek, gevşetmek, feragat etmek, affetmek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, gösterime sokmak, yayın izni vermek, ipoteğini çözmek, deklanşöre basmak;
USER: serbest, bırakmadan, bırakarak, piyasaya, yeniliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
remember
/rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek;
USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
renaissance
/rəˈneɪ.səns/ = NOUN: yeniden doğuş, canlanma, uyanma, canlandırma, uyanış;
USER: yeniden doğuş, Renaissance, rönesans, rönesansı, doğuş
GT
GD
C
H
L
M
O
renowned
/rɪˈnaʊnd/ = ADJECTIVE: ünlü, meşhur, şöhretli, şanlı;
USER: ünlü, tanınmış, ünlüdür, tanınmış bir, tanınan
GT
GD
C
H
L
M
O
repeatedly
/rɪˈpiː.tɪd.li/ = ADVERB: tekrar tekrar, defalarca, durmadan, aralıksız olarak;
USER: tekrar tekrar, defalarca, art arda, sürekli, arka arkaya
GT
GD
C
H
L
M
O
report
/rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti;
VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek;
USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
represented
/ˌrepriˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak;
USER: temsil, temsil edilen, gösterilir, gösterildiğinden, gösterildiğinden ve
GT
GD
C
H
L
M
O
representing
/ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak;
USER: temsil eden, temsil, temsilen, gösteren, ifade eden
GT
GD
C
H
L
M
O
requirements
/rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum;
USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları
GT
GD
C
H
L
M
O
requires
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir
GT
GD
C
H
L
M
O
research
/ˈrēˌsərCH,riˈsərCH/ = NOUN: araştırma, inceleme, arama, etüt, arama çalışmaları;
ADJECTIVE: araştırma;
VERB: araştırmak, araştırma yapmak, incelemek, arama çalışmaları yapmak;
USER: araştırma, araştırmalar, araştırması, araştırmaları, araştırmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
researcher
/rɪˈsɜːtʃ/ = NOUN: araştırmacı, arama çalışması yapan kimse;
USER: araştırmacı, araştırmacısı, araştırmacının, bir araştırmacı
GT
GD
C
H
L
M
O
researching
/rɪˈsɜːtʃ/ = VERB: araştırmak, araştırma yapmak, incelemek, arama çalışmaları yapmak;
USER: araştırma, araştıran, araştırmaktadır, araştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
resort
/rɪˈzɔːt/ = VERB: başvurmak, gitmek;
NOUN: çare, başvurma, tatil yeri, dinlenme yeri, uğrak, mesire, sık sık gidilen yer, yardımına başvurulacak kimse, ikinci adres;
USER: başvurmak, çare, tesisi, resort, başvurmaktadırlar
GT
GD
C
H
L
M
O
resorts
/rɪˈzɔːt/ = VERB: başvurmak, gitmek;
NOUN: çare, başvurma, tatil yeri, dinlenme yeri, uğrak, mesire, sık sık gidilen yer, yardımına başvurulacak kimse, ikinci adres;
USER: tatil köyleri, tatil, köyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
resources
/ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler;
USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların
GT
GD
C
H
L
M
O
respirator
/ˈrespəˌrātər/ = NOUN: solunum cihazı, gaz maskesi, nefes filtresi;
USER: solunum cihazı, gaz maskesi, solunum, respiratör, maske
GT
GD
C
H
L
M
O
respirators
/ˈrespəˌrātər/ = NOUN: solunum cihazı, gaz maskesi, nefes filtresi;
USER: solunum maskeleri, maskeleri, respiratörler, gaz maskeleri, solunum maskeleri ve,
GT
GD
C
H
L
M
O
respiratory
/ˈrespərəˌtôrē,riˈspīrə-/ = ADJECTIVE: solunum, solunumla ilgili;
USER: solunum, solunum yolu, respiratuar, solunumsal, solunum sistemi
GT
GD
C
H
L
M
O
response
/rɪˈspɒns/ = NOUN: yanıt, tepki, cevap, karşılık, yansıma, etkilenme, ses verme, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilâhi;
USER: yanıt, cevap, tepki, yanıtı, tepkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
resulting
/rɪˈzʌl.tɪŋ/ = VERB: sonucu olmak;
USER: çıkan, oluşabilecek, sonuçlanan, neden, edilen
GT
GD
C
H
L
M
O
results
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
resurrection
/ˌrez.ərˈek.ʃən/ = NOUN: kıyamet, diriliş, diriltme, yeniden canlanma, yeniden ortaya çıkma;
USER: diriliş, dirilişi, dirilişini, dirilişine, dirilişe
GT
GD
C
H
L
M
O
retail
/ˈriː.teɪl/ = ADJECTIVE: perakende;
ADVERB: perakende, perakende olarak;
NOUN: perakende satış, perakendecilik;
VERB: perakende satmak, perakende satılmak, yaymak, ayrıntılarıyla anlatmak, önüne gelene söylemek;
USER: perakende, bireysel, perakende satış, satış, perakendecilik
GT
GD
C
H
L
M
O
retain
/rɪˈteɪn/ = VERB: tutmak, kaybetmemek, alıkoymak, unutmamak, elinden kaçırmamak, parayla tutmak;
USER: tutmak, korumak, muhafaza, korur, saklayın
GT
GD
C
H
L
M
O
retractable
/rɪˈtrækt/ = VERB: geri çekmek, içeri çekmek, çekilmek, geri almak, caymak, vazgeçmek, geri çekilmek, sözünü geri almak, dili çekerek telaffuz etmek;
USER: geri çekilebilir, çekilebilir, katlanabilir, açılır kapanır, retractable
GT
GD
C
H
L
M
O
revenues
/ˈrev.ən.juː/ = NOUN: gelir, hasılat, kazanç, aidat;
USER: gelir, gelirleri, gelirlerinin, gelirler, gelirlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
review
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
reviewed
/ˌpɪə.rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak;
USER: Yorumlar, yorumlanan, yorum
GT
GD
C
H
L
M
O
reviewing
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak;
USER: gözden, inceledikten, incelerken, gözden geçirme, inceleyerek
GT
GD
C
H
L
M
O
reviews
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: değerlendirmeleri, değerlendirme, değerlendirmeden, yorum, yorumları
GT
GD
C
H
L
M
O
revolution
/ˌrev.əˈluː.ʃən/ = NOUN: devrim, devir, ihtilal, gezegenin güneş etrafında dönmesi, köklü değişiklik, deveran;
USER: devrim, devrimi, devrimin, devriminin, devrime
GT
GD
C
H
L
M
O
reynolds
= USER: reynolds, Reynolds'un, Reynold, Reynolds'ın
GT
GD
C
H
L
M
O
rides
/raɪd/ = NOUN: gezinti, binme, dolaşma, gezinti yolu;
USER: sürmek, gezintisi, gezintileri, yolculukları, biner
GT
GD
C
H
L
M
O
rise
/raɪz/ = NOUN: artış, yükseliş, neden, yükselme, çıkma;
VERB: yükselmek, kalkmak, çıkmak, yükseltmek, doğmak, doğmak, artmak;
USER: artış, yükselmeye, artmaya, yükselmesi, yükselecek
GT
GD
C
H
L
M
O
rituals
/ˈrɪt.ju.əl/ = NOUN: ayin, dini tören, dinsel tören, ayin kitabı, ayin kuralları;
USER: ritüeller, ritüelleri, ritüellerin, tören, ayinleri
GT
GD
C
H
L
M
O
river
/ˈrɪv.ər/ = NOUN: nehir, ırmak, akış;
ADJECTIVE: nehir;
USER: nehir, Nehri, nehrin, river, nehre
GT
GD
C
H
L
M
O
ro
/ˌrəʊlˌɒn ˌrəʊlˈɒf/ = USER: ro, s ro, TO,
GT
GD
C
H
L
M
O
roadmap
/ˈrōdmap/ = USER: yol haritası, yol haritasının, yol haritasıdır, yol haritasını,
GT
GD
C
H
L
M
O
robot
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
ADJECTIVE: robot, otomatik;
USER: robot, robotu, robotun
GT
GD
C
H
L
M
O
robotic
/rəʊˈbɒt.ɪk/ = USER: robot, robotik, robotlu, robotic
GT
GD
C
H
L
M
O
robotics
/rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim
GT
GD
C
H
L
M
O
robots
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların
GT
GD
C
H
L
M
O
rock
/rɒk/ = NOUN: kaya, taş, kaya parçası, elmas, dert, kaya güvercini;
VERB: sallanmak, sallamak, sarsmak, rock yapmak, sallayarak uyutmak, şok etmek;
USER: kaya, kayaç, taş, Rock, kayanın
GT
GD
C
H
L
M
O
rode
/rəʊd/ = VERB: binmek, binmek, arabaya binmek, yüzmek, geçmek, taşımak, arabayla gezmek, süzülmek, kayar gibi görünmek, havada kalmak, sürüklenmek, karara bağlanmamış olmak, gırgıra almak, sataşmak, kafa bulmak, kullanmak, üst üste binmek;
USER: bindi, indi, sürdü, rode
GT
GD
C
H
L
M
O
role
/rəʊl/ = NOUN: rol;
VERB: rol yapmak;
USER: rol, rolü, bir rol, rolünü, rolünün, rolünün
GT
GD
C
H
L
M
O
room
/ruːm/ = NOUN: oda, yer, boş yer, neden;
VERB: oturmak, kalmak;
USER: oda, odası, odada, room, odasında, odasında
GT
GD
C
H
L
M
O
ros
= USER: ros, ROT, ros |, | ros,
GT
GD
C
H
L
M
O
round
/raʊnd/ = ADJECTIVE: yuvarlak, küresel, tam;
ADVERB: boyunca, etrafına, çepeçevre;
NOUN: tur, daire, raund, dizi;
PREPOSITION: etrafında, çevresinde;
USER: yuvarlak, yuvarlamak, turu, tamamlayabilirler, tamamlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
roundup
/ˈroundˌəp/ = NOUN: toparlama, toplama, özet, toplanmış sürü, sürüyü çevirip toplayanlar, suçluların kuşatılıp yakalanması, genel bakış;
USER: toparlama, dünyasında geçen hafta, roundup, toplama, bir toparlama
GT
GD
C
H
L
M
O
rover
/ˈrōvər/ = NOUN: korsan, serseri, gezginci, hedef, avare, uzun mesafe hedefi, izci, kaba bükme makinesi;
USER: korsan, serseri, rover, gezici, el Rover
GT
GD
C
H
L
M
O
rpa
= USER: rpa, anlamı RPA, RP A, zaman RPA,
GT
GD
C
H
L
M
O
rules
/ruːl/ = NOUN: kurallar, tüzük;
USER: kurallar, kuralları, kurallara, kurallarını, kurallarına
GT
GD
C
H
L
M
O
run
/rʌn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak;
NOUN: koşma, koşu;
ADJECTIVE: kaçak;
USER: çalıştırmak, çalıştırın, çalıştırabilirsiniz, koşmak, Basım, Basım
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safe
/seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak;
NOUN: kasa, çelik kasa;
USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası
GT
GD
C
H
L
M
O
safety
/ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet;
ADJECTIVE: koruyucu;
USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
san
GT
GD
C
H
L
M
O
sausage
/ˈsɒs.ɪdʒ/ = NOUN: sosis, sucuk, alman;
ADJECTIVE: sosis şeklinde;
USER: sosis, sucuk, sausage, sosisi
GT
GD
C
H
L
M
O
scale
/skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe;
VERB: tırmanmak;
USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı
GT
GD
C
H
L
M
O
scenic
/ˈsiː.nɪk/ = ADJECTIVE: manzaralı, manzara, sahne, sahne ile ilgili;
NOUN: doğa filmi;
USER: manzaralı, manzara, doğal, Scenic, doğal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
scheduled
/ˈʃed.juːl/ = ADJECTIVE: tarifeli, belirlenmiş, tarifeye göre;
USER: tarifeli, planlanan, zamanlanmış, planlanıyor, planlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
scheming
/skiːm/ = ADJECTIVE: entrikacı, dolap çeviren;
USER: entrikacı, entrika, düzenbaz, entrikacı bir, dalavereci
GT
GD
C
H
L
M
O
scholarship
/ˈskɒl.ə.ʃɪp/ = NOUN: burs, bilim, bilginlik, öğrenim;
USER: burs, burs okul, bursu, burslu, bilim
GT
GD
C
H
L
M
O
school
/skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri;
VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak;
USER: okul, Okulun, okula, okulu, okulda
GT
GD
C
H
L
M
O
schools
/skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri;
VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak;
USER: okullar, okul, okulları, okullarda, okulların
GT
GD
C
H
L
M
O
sci
/ˈsaɪ.faɪ/ = USER: bilim, sci, BİRLİĞİ BİLİM, bilimkurgu, Bilimi
GT
GD
C
H
L
M
O
science
/saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri;
USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
sciences
/saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri;
USER: bilimleri, bilimler, bilim, bilimlerin, bilimlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
scientific
/ˌsīənˈtifik/ = ADJECTIVE: ilmi, bilimsel, kesin, sistematik;
USER: bilimsel, bilim, bilimsel bir, ilmi
GT
GD
C
H
L
M
O
scientist
/ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin;
USER: bilim adamı, bilim, bilimci, bilim insanı, bilimadamı
GT
GD
C
H
L
M
O
scientists
/ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin;
USER: bilim adamları, bilim, bilim adamlarının, bilim adamı, bilim insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
sculpted
/skʌlpt/ = VERB: oymak, yontmak, heykelini yapmak, heykeltraşlık yapmak;
USER: heykel, heykeli, yontucu, yontulmuş, sculpted,
GT
GD
C
H
L
M
O
sculpting
/skʌlpt/ = VERB: oymak, yontmak, heykelini yapmak, heykeltraşlık yapmak;
USER: heykel, heykel yapma, bir heykel, heykeltraşlık,
GT
GD
C
H
L
M
O
sculptor
/ˈskʌlp.tər/ = NOUN: heykeltraş, oymacı;
USER: heykeltraş, heykeltıraş, heykel, sculptor, heykeltıraşın
GT
GD
C
H
L
M
O
sculptural
/ˈskʌlp.tʃər/ = ADJECTIVE: heykel, heykel gibi;
USER: heykel, heykel gibi, bir heykel, heykelimsi,
GT
GD
C
H
L
M
O
sculpture
/ˈskʌlp.tʃər/ = NOUN: heykel, heykeltraşlık, oyma, heykelcik, oyma işi;
VERB: oymak, yontmak, heykelini yapmak, heykeltraşlık yapmak;
USER: heykel, heykeli, sculpture, heykelleri, heykelin
GT
GD
C
H
L
M
O
sculptures
/ˈskʌlp.tʃər/ = NOUN: heykel, heykeltraşlık, oyma, heykelcik, oyma işi;
USER: heykeller, heykel, heykelleri, heykellerin, sculptures
GT
GD
C
H
L
M
O
scuttling
/ˈskədl/ = USER: scuttling, batırma, kaçışan,
GT
GD
C
H
L
M
O
sea
/siː/ = NOUN: deniz, dalga, derya;
ADJECTIVE: deniz, denizle ilgili;
USER: deniz, denize, Denizi, sea, denizden
GT
GD
C
H
L
M
O
seashells
/ˈsiː.ʃel/ = NOUN: deniz kabuğu;
USER: kabukları, deniz kabuklarindan işlemeler, deniz kabuklarının, deniz kabuklarindan,
GT
GD
C
H
L
M
O
seaweed
/ˈsiː.wiːd/ = NOUN: yosun, deniz yosunu, suyosunu;
USER: deniz yosunu, yosun, yosunu, seaweed, deniz yosunundan
GT
GD
C
H
L
M
O
second
/ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı;
ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli;
VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek;
USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi
GT
GD
C
H
L
M
O
secretary
/ˈsek.rə.tər.i/ = NOUN: sekreter, bakan, yazman, kâtip, yazı masası;
USER: sekreter, sekreteri, Bakanı, sekreterlik, sekreterin
GT
GD
C
H
L
M
O
section
/ˈsek.ʃən/ = NOUN: bölüm, kesit, kısım, kesim, bölge, bölme, kesme, kompartıman, manga, alt şube;
VERB: bölmek, kısımlara ayırmak;
USER: bölüm, bölümünde, bölümde, bölümü, bölümüne
GT
GD
C
H
L
M
O
secured
/sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: sağlam, güvenceye alınmış, sigortalı, depozitli, teminât depozitli;
USER: güvenli, güvence altına, güvence, sabitlenmiş, emniyete
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seed
/siːd/ = NOUN: tohum, tane, çekirdek, sperma, döl, çocuk, meni, istiridye yavruları;
VERB: tohum ekmek, tohum vermek, çekirdeğini çıkarmak, sınıflamak;
USER: tohum, tohumu, çekirdeği, ekim, tohumluk, tohumluk
GT
GD
C
H
L
M
O
seeking
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: arayan, isteyen, arıyorlar, arama, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
seeks
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: istiyor, arar, amaçlayan, amaçlamaktadır, çalışır
GT
GD
C
H
L
M
O
seen
/siːn/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
USER: görüldü, görülen, görülme, görülme tarihi, görülmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
select
/sɪˈlekt/ = VERB: seçmek, ayırmak, ayıklamak;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, seçilmiş, güzide, seçmesini bilen, kalburüstü, seçmece, zevkli, iyi anlayan;
USER: seçmek, seçin, seçeneğini belirleyin, seçeneğini, belirleyin
GT
GD
C
H
L
M
O
self
/self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar;
PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel;
ADJECTIVE: aynı, düz renkli;
USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine
GT
GD
C
H
L
M
O
semantic
/sɪˈmæn.tɪk/ = ADJECTIVE: anlamsal, anlam ile ilgili;
USER: anlamsal, semantik, anlam, anlambilimsel, semantic
GT
GD
C
H
L
M
O
semblance
/ˈsem.bləns/ = NOUN: görünüş, şekil, biçim, görüntü, dış görünüş;
USER: görünüş, semblance, şekil, bir görünüş, dış görünüşte
GT
GD
C
H
L
M
O
semester
/sɪˈmes.tər/ = USER: dönem, yarıyıl, dönemi, dönemde, yarıyılda
GT
GD
C
H
L
M
O
senior
/ˈsiː.ni.ər/ = ADJECTIVE: kıdemli, üst, yaşlı, yaşça büyük, daha yaşlı, son sınıfa ait;
NOUN: üst, büyük, son sınıf öğrencisi, baba, kıdemli kimse, yaşça büyük olan kimse;
USER: kıdemli, üst, üst düzey, düzey, üst düzey bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sense
/sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme;
VERB: anlamak, hissetmek;
USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı
GT
GD
C
H
L
M
O
sensing
/sens/ = VERB: anlamak, hissetmek, algılamak, sezmek, farkında olmak, duyarlı olmak;
USER: algılama, duyarlı, algılamalı, algılayıcı, algılayan
GT
GD
C
H
L
M
O
sensitive
/ˈsen.sɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: hassas, duyarlı, duygulu, alıngan, içli;
NOUN: hassas kimse, alıngan kimse;
USER: duyarlı, hassas, duyarlıdır, hassas bir, duyarlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sensual
/ˈsen.sjʊəl/ = ADJECTIVE: şehvetli, duygusal, tensel, bedensel, zevk düşkünü, hissi, şehvete düşkün, nefsine düşkün;
USER: şehvetli, duygusal, sensual, duyusal, tensel
GT
GD
C
H
L
M
O
sentient
/ˈsen.tɪ.ənt/ = ADJECTIVE: duyarlı, duygulu, hisli, önsezileri güçlü;
USER: duygulu, bilinçli, duyarlı, hissedebilir, sezgili
GT
GD
C
H
L
M
O
sept
/sepˈtem.bər/ = PREFIX: yedi
GT
GD
C
H
L
M
O
september
/sepˈtem.bər/ = NOUN: Eylül
GT
GD
C
H
L
M
O
series
/ˈsɪə.riːz/ = NOUN: dizi, seri, sıra, grup, silsile;
USER: dizi, seri, serisi, seriye, series
GT
GD
C
H
L
M
O
serve
/sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası;
VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak;
USER: servis, hizmet, vermektedir, hizmet vermektedir, görev
GT
GD
C
H
L
M
O
served
/sɜːv/ = VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak, kulluk etmek, müşteriye bakmak, çektirmek, yararı dokunmak, yetmek, işine yaramak, olanak tanımak, servis atışı yapmak, kötü davranmak, el vermek;
USER: hizmet, servis, sunulan, görev, sunulmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
serves
/sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası;
VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak;
USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
serving
/ˈsɜː.vɪŋ/ = NOUN: porsiyon, servis, tabak;
USER: servis, hizmet, hizmet veren, sunan, görev, görev
GT
GD
C
H
L
M
O
session
/ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl;
USER: oturum, oturumu, aktif kalma, aktif, oturumda
GT
GD
C
H
L
M
O
sessions
/ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl;
USER: oturumları, seans, oturumlar, oturum, seansları
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
seth
= USER: seth, Seth'in
GT
GD
C
H
L
M
O
several
/ˈsev.ər.əl/ = NOUN: birkaç, birkaç kişi;
ADJECTIVE: birkaç, farklı, değişik, bir takım, birbirinden farklı;
USER: birkaç, çeşitli, birçok, çok, birden
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
shop
/ʃɒp/ = NOUN: mağaza, dükkân, işyeri, iş, meslek, kurum, okul, hapishane, kuruluş;
VERB: alışveriş etmek, alışverişe çıkmak, araştırmak, araştırma yapmak, hapse atmak, gammazlamak, ele vermek;
USER: alışveriş, alışveriş yapmak, dükkan, dükkana, mağaza
GT
GD
C
H
L
M
O
shot
/ʃɒt/ = NOUN: çekim, atış, vuruş, şans, fotoğraf, şut, iğne, saçma, gülle, aşı, deneme, yudum, tahmin, girişim, erim, tahrip maddesi, menzil, top mermisi, film çekme, boşalma, destek, yardım, tek içki, bir fırt içki, lağım, kısmet, cinsel ilişki;
ADJECTIVE: yanardöner, kafası dumanlı, dolu, çakırkeyif;
USER: çekim, atış, vuruş, vurdu, çekilen sut
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
showed
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek;
USER: gösterdi, göstermiştir, göstermektedir, gösteren, gösteriyordu
GT
GD
C
H
L
M
O
showing
/ˈʃəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gösteri, gösterme, sergi, gösterimde olma, oynama, belirtme, durum;
USER: gösterme, gösteren, arası sonuçları gösteriyor, arası, gösterilen
GT
GD
C
H
L
M
O
shown
/ʃəʊn/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek;
USER: gösterilir, gösterilen, gösterildiği, gösterilecek, gösterilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
shows
/ʃəʊ/ = NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek;
USER: gösterir, gösterileri, şovları, göstermektedir, gösteriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
shuttle
/ˈʃʌt.l̩/ = NOUN: mekik, karşılıklı sefer, gidiş geliş seferi;
VERB: mekik dokumak, gidip gelmek, ileri geri işlemek;
USER: mekik, Servisi, servis, transfer, ulaşım
GT
GD
C
H
L
M
O
sicily
= NOUN: Sicilya;
USER: Sicilya, Sicily, Sicilya'da, sıcıly
GT
GD
C
H
L
M
O
side
/saɪd/ = NOUN: yan, taraf, kenar, takım, bölüm, hava, kıyı, böğür;
ADJECTIVE: yan, yanındaki, yandaki, ikincil;
USER: yan, tarafında, tarafı, tarafındaki, tarafta
GT
GD
C
H
L
M
O
sidewalk
/ˈsaɪd.wɔːk/ = NOUN: kaldırım;
USER: kaldırım, kaldırımda, kaldırıma, kaldırımdan, sidewalk
GT
GD
C
H
L
M
O
signals
/ˈsɪɡ.nəl/ = NOUN: işaret, muhabere, sinyâl, uyarı işareti;
USER: sinyalleri, sinyaller, sinyallerini, sinyal, işaretleri
GT
GD
C
H
L
M
O
signature
/ˈsɪɡ.nɪ.tʃər/ = NOUN: imza, işaret, mühür, tanıtım müziği, damga, nota imi, kaşe, ilacın kullanım şeklini yazan bölüm;
USER: imza, signature, imzası, imzasını, imzayı
GT
GD
C
H
L
M
O
significant
/sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı;
USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
silicone
GT
GD
C
H
L
M
O
simian
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
singularity
/ˌsɪŋ.ɡjʊˈlær.ɪ.ti/ = NOUN: eşsizlik, tuhaflık, gariplik, tek olma, görülmemişlik, acayiplik, özellik;
USER: tuhaflık, eşsizlik, tekillik, tekilliği, tekilliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
sit
/sɪt/ = VERB: oturmak, oturtmak, toplanmak, poz vermek, sınava girmek, konmak, binmek, modellik yapmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, oturuma katılmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, tam oturmak;
USER: oturmak, oturup, yaslanın, otur, oturun, oturun
GT
GD
C
H
L
M
O
sixteenth
/ˌsɪkˈstiːnθ/ = NOUN: on altıncı, on altıda bir;
ADJECTIVE: on altıncı, on altıda bir;
USER: on altıncı, onaltıncı, altıncı, XVI, sixteenth
GT
GD
C
H
L
M
O
skilled
/skɪld/ = ADJECTIVE: yetenekli, vasıflı, usta, becerikli, ustalık gerektiren, marifetli, eli yatkın;
USER: yetenekli, vasıflı, kalifiye, nitelikli, uzman
GT
GD
C
H
L
M
O
skills
/skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik;
USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
skin
/skɪn/ = NOUN: cilt, deri, ten, kaplama, kabuk, zar, post, tulum, dazlak, cimri;
VERB: derisini yüzmek, kabuğunu soymak, soymak, sıyırmak, kazıklamak, sıyırıp çıkarmak;
USER: cilt, deri, derisi, cildin, cildi
GT
GD
C
H
L
M
O
small
/smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım;
USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak
GT
GD
C
H
L
M
O
smaller
/smɔːl/ = ADJECTIVE: daha küçük;
USER: daha küçük, küçük, küçük bir, daha küçük bir, küçüktür
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
smit
/smit/ = USER: smit, için smit,
GT
GD
C
H
L
M
O
smithsonian
= USER: smithsonian, Smithsonian'da, Smithson
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
society
/səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre;
USER: toplum, toplumun, toplumda, toplumu, topluma
GT
GD
C
H
L
M
O
sofia
= USER: sofia, sofya,
GT
GD
C
H
L
M
O
software
/ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı;
USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları
GT
GD
C
H
L
M
O
souls
/səʊl/ = NOUN: ruh, can, kimse, kişi, öz, gönül, timsal;
USER: ruhlar, ruhları, ruhların, ruh, ruhlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
source
/sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak;
USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
space
/speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre;
VERB: boşluk bırakmak;
USER: alan, boşluk, uzay, alanı, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
speak
/spiːk/ = VERB: konuşmak, söylemek, söz söylemek, konuşma yapmak, ses çıkarmak, haberleşmek, göstermek;
USER: konuşmak, Konuşuyorum, konuşuyoruz, konuşan, söz, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
speaker
/ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör;
USER: konuşmacı, hoparlör, hoparlörü, hoparlörün, hoparlörden
GT
GD
C
H
L
M
O
special
/ˈspeʃ.əl/ = ADJECTIVE: özel, has, özellikli, olağanüstü, ayrıcalıklı;
NOUN: özel indirim, özel baskı, spesiyalite, özel yayın, özel tren, günün yemeği, geçici polis, özel muhabir, özel sayı;
USER: özel, özel bir, özel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
spectacles
/ˈspek.tɪ.kl̩/ = NOUN: gözlük;
USER: gözlük, gözlükler, gözlükleri, gözlüklerin, gözlüklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
spectrum
/ˈspek.trəm/ = NOUN: spektrum, tayf, göz kamaştıktan sonraki görüntü, birbiri ile ilgili düşünce ve nesneler dizisi;
USER: spektrum, spektrumu, spektrumlu, yelpazenin, yelpazede
GT
GD
C
H
L
M
O
speech
/spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma;
USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
spidery
/ˈspaɪ.dər.i/ = ADJECTIVE: örümcek gibi, incecik ve uzun, örümcekli;
USER: örümcek gibi, örümcek, örümceğe, örümceğimsi, örümceksi
GT
GD
C
H
L
M
O
spilling
/spil/ = VERB: dökmek, söylemek, akıtmak, düşürmek, saçmak, serpmek, dökülmek, saçılmak, üstünden atmak, açığa vurmak;
USER: dökülmesini, dökülüp, dökülmesi, dökülme, dökülen
GT
GD
C
H
L
M
O
spinoff
GT
GD
C
H
L
M
O
spontaneously
/ˌspɒn.təˈneɪ.ɪ.ti/ = ADVERB: kendiliğinden;
USER: kendiliğinden, spontan, spontan olarak, spontane, kendi kendine
GT
GD
C
H
L
M
O
sprayed
/sprā/ = VERB: püskürtmek, serpmek, sprey sıkmak, sprey boya ile boyamak;
USER: püskürtülür, püskürtme, püskürtülen, sprey, püskürtüldüğü
GT
GD
C
H
L
M
O
spring
/sprɪŋ/ = NOUN: bahar, yay, ilkbahar, kaynak, pınar, yaylanma, memba;
ADJECTIVE: bahar, ilkbahar, yaylı, kaynak;
VERB: sıçramak;
USER: bahar, yay, ilkbahar, yaylı, yayı
GT
GD
C
H
L
M
O
springer
= NOUN: kemer ayağı, kemer desteği, spanyel türünden bir av köpeği;
USER: kemer ayağı, kemer desteği, springer, kemer, kuşaklı
GT
GD
C
H
L
M
O
square
/skweər/ = NOUN: kare, meydan, dörtgen, gönye;
ADJECTIVE: kare, kare şeklinde, dik, dürüst, dördül, dört köşeli, düzgün, dörtlü;
USER: kare, square, köşeli, meydanında, meydanı
GT
GD
C
H
L
M
O
stable
/ˈsteɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: istikrarlı, kararlı, sabit, dengeli, sağlam, durağan, kalıcı, değişmez, sarsılmaz, azimli;
NOUN: ahır, kadro;
USER: kararlı, istikrarlı, stabil, sabit, istikrarlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
stalk
/stɔːk/ = NOUN: sap, azametli yürüyüş, yaprak sapı, tüy sapı, kadeh ayağı, gizlice sokulma;
VERB: sinsice izlemek, azametle yürümek, sessizce yaklaşmak, gizlice sokulmak, kol gezmek, ağır adımlarla yürümek, sarmak;
USER: sap, sapı, kolu, kumanda kolu, kolunu
GT
GD
C
H
L
M
O
stand
/stænd/ = VERB: durmak, ayakta durmak, direnmek, kalmak, dayanmak, dikilmek, çekilmek, ayağa kalkmak, katlanmak, bulunmak, üstlenmek, karşı koymak, desteklemek, göğüs germek, devam etmek, ısmarlamak, sineye çekmek, kanıtlamak, ihtiyaç duymak;
NOUN: sehpa, yer, ayak, duruş, durum, ayaklık, dayanma, direnme, tribün, durak, kürsü, hal, katlanma, işyeri, tezgâh, ekim alanı, ayaklı askılık, ormanda yetişen ağaç;
USER: durmak, standı, öne, ayakta, bekleme
GT
GD
C
H
L
M
O
stands
/stænd/ = VERB: durmak, ayakta durmak, direnmek, kalmak, dayanmak, dikilmek, çekilmek, ayağa kalkmak;
NOUN: sehpa, yer, ayak, duruş;
USER: duruyor, standları, anlamına gelir, açılımı, duran
GT
GD
C
H
L
M
O
startled
/ˈstɑː.tl̩/ = ADJECTIVE: şaşıp kalmak;
USER: ürküyor, şaşkın, şaşırtan, şaşırttı, irkildi
GT
GD
C
H
L
M
O
startup
/dotcom/ = USER: başlangıç, başlatma, başlangıçta, devreye, devreye alma
GT
GD
C
H
L
M
O
startups
/ˈstɑːt.ʌp/ = USER: başlatılması, başlatılırken, startups, start
GT
GD
C
H
L
M
O
state
/steɪt/ = NOUN: devlet, durum, eyalet, hal, konum, evre;
ADJECTIVE: devlet, eyalet, resmi, devlete ait;
VERB: belirtmek, söylemek;
USER: devlet, devletin, durumu, durum, eyalet, eyalet
GT
GD
C
H
L
M
O
states
/steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece;
USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler
GT
GD
C
H
L
M
O
statistical
/stəˈtistikəl/ = ADJECTIVE: istatistiksel, istatistiğe dayanan;
USER: istatistiksel, istatistik, istatistiki, istatistiksel olarak, istatiksel
GT
GD
C
H
L
M
O
steering
/ˈstɪə.rɪŋ ˌkɒl.əm/ = NOUN: yönetim, idare, dümen kullanma, sevk ve idare etme;
USER: yönetim, direksiyon, Yönlendirme, dümen, Çalisma
GT
GD
C
H
L
M
O
stella
GT
GD
C
H
L
M
O
stem
/stem/ = NOUN: kök, sap, gövde, pruva, kadeh sapı, kol saati kurma düğmesi, pipo sapı, kelimenin kökü;
VERB: durdurmak, kesmek, engellemek, set çekmek, karşı ilerlemek, çıkmak, sapını koparmak, gelmek;
USER: kök, kaynaklanıyor, durdurmak, kaynaklanmaktadır, kaynaklandığı
GT
GD
C
H
L
M
O
stevenson
= USER: stevenson, The Stevenson,
GT
GD
C
H
L
M
O
stimuli
/ˈstɪm.jʊ.ləs/ = NOUN: uyarıcı, canlandırıcı, uyandırıcı, teşvik edici şey, ısırgan otu tüyü;
USER: uyaranlara, uyarı, uyaranlar, uyaranların, uyaran
GT
GD
C
H
L
M
O
stinky
/ˈstɪŋ.kɪŋ/ = ADJECTIVE: kokmuş, kötü kokulu;
USER: kokmuş, stinky, kokulu, kokmuş bir,
GT
GD
C
H
L
M
O
stone
/stəʊn/ = NOUN: taş, çekirdek, çekirdek, haya, değerli taş, testis, dolu tanesi;
ADJECTIVE: taş, taştan;
VERB: taşlamak, taş döşemek, taşa tutmak, çekirdeğini çıkarmak;
USER: taş, taşı, taştan, stone, taşın
GT
GD
C
H
L
M
O
store
/stɔːr/ = NOUN: mağaza, depo, stok, dükkân, ambar, bellek, hafıza, bolluk, mevcut;
VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak;
USER: saklamak, depolamak, mağaza, kaydetmek, saklayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
strange
/streɪndʒ/ = ADJECTIVE: garip, tuhaf, yabancı, acayip, bilinmeyen, acemi, işe yabancı;
USER: garip, tuhaf, garip bir, tuhaf bir, yabancı
GT
GD
C
H
L
M
O
street
/striːt/ = NOUN: sokak, cadde;
USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin
GT
GD
C
H
L
M
O
strives
/straɪv/ = USER: çaba, çaba göstermektedir, çalışmaktadır, gayret, hedeflemektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
structured
/ˈstrʌk.tʃəd/ = VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek;
USER: yapılandırılmış, yapısal, yapılandırılmış bir, yapılı, yapısal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
structures
/ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: inşaat;
USER: yapılar, yapıları, yapıların, yapılarının, yapı, yapı
GT
GD
C
H
L
M
O
struggling
/ˈstrʌɡ.lɪŋ/ = VERB: uğraşmak, savaşmak, çabalamak, boğuşmak, mücâdele etmek, çalışmak, çırpınmak, debelenmek;
USER: mücadele, mücadele eden, mücadelesi, çalışıyorlar
GT
GD
C
H
L
M
O
stu
= USER: stu, ö
GT
GD
C
H
L
M
O
student
/ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci;
ADJECTIVE: öğrenci;
USER: öğrenci, öğrencinin, öğrencisi, öğrencilerin, öğrenciye, öğrenciye
GT
GD
C
H
L
M
O
students
/ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci;
USER: öğrenciler, öğrencilerin, öğrencileri, öğrenci, öğrencilere, öğrencilere
GT
GD
C
H
L
M
O
studied
/ˈstʌd.id/ = ADJECTIVE: üzerinde çalışılmış, prova edilmiş, yapmacık, sahte, zoraki, kasıtlı;
USER: okudu, incelenmiştir, eğitimi, çalışılmıştır, çalışılan, çalışılan
GT
GD
C
H
L
M
O
studies
/ˈstədē/ = NOUN: çalışmalar, araştırmalar, incelemeler;
USER: çalışmalar, çalışmaları, çalışmalarda, çalışma, çalışmaların, çalışmaların
GT
GD
C
H
L
M
O
studio
/ˈstjuː.di.əʊ/ = NOUN: stüdyo, atölye, stüdyo daire, set;
USER: stüdyo, Studio, stüdyosu, stüdyoda, stüdyosunda
GT
GD
C
H
L
M
O
studios
/ˈstjuː.di.əʊ/ = NOUN: stüdyo, atölye, stüdyo daire, set;
USER: stüdyoları, stüdyolar, stüdyo, stüdyolarında, studios
GT
GD
C
H
L
M
O
study
/ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil;
VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek;
USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak
GT
GD
C
H
L
M
O
style
/staɪl/ = NOUN: stil, tarz, şıklık, biçim, tip, moda, çeşit, boyuncuk, kalem, mil;
VERB: şekillendirmek, demek;
USER: stil, tarzı, stili, tarzda, tarzında
GT
GD
C
H
L
M
O
sub
/sʌb/ = PREPOSITION: altında, altına, önüne, içine, içinde, önünde;
ADJECTIVE: yardımcı;
VERB: yerine geçmek, yerini doldurmak;
USER: alt, sub
GT
GD
C
H
L
M
O
subsequent
/ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADJECTIVE: sonraki, daha sonraki, müteakip;
USER: sonraki, sonra, daha sonraki, izleyen, takip eden, takip eden
GT
GD
C
H
L
M
O
subsequently
/ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADVERB: daha sonra, sonra, sonradan, arkadan;
USER: daha sonra, sonradan, sonra, ardından, Bunu takiben
GT
GD
C
H
L
M
O
successful
/səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı;
USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile
GT
GD
C
H
L
M
O
successfully
/səkˈses.fəl/ = ADVERB: başarılı olarak;
USER: başarılı olarak, başarıyla, başarılı, başarılı bir, başarılı bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
summer
/ˈsʌm.ər/ = NOUN: yaz, gençlik çağı, hayatın baharı, refah dönemi, taban kirişi, kapı üstü kirişi, pencere üstü kirişi;
ADJECTIVE: yaz, yazla ilgili;
VERB: yazı geçirmek, yaz boyunca beslemek;
USER: yaz, yaz aylarında, yazında, yazın, yazlık
GT
GD
C
H
L
M
O
summit
/ˈsʌm.ɪt/ = NOUN: zirve, doruk, tepe nokta;
USER: zirve, zirvesi, zirvesinde, zirvesine, zirvede
GT
GD
C
H
L
M
O
sun
/sʌn/ = NOUN: güneş, güneş ışığı, gün, yıl;
VERB: güneşlenmek, güneşlendirmek, güneşte bırakmak, güneşe sermek;
USER: güneş, güneşin, güneşlenme, sun, güneşe
GT
GD
C
H
L
M
O
sung
/sʌŋ/ = VERB: söylemek, şarkı söylemek, ötmek, şakımak, okumak, çınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak, çağırmak, vızıldamak, vınlamak;
USER: sung, söylenen, sung'un, soylenen
GT
GD
C
H
L
M
O
superhuman
/ˌso͞opərˈ(h)yo͞omən/ = ADJECTIVE: insanüstü;
USER: insanüstü, insanüstü bir, süper, süper insan, insan üstü
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
supported
/səˈpɔːt/ = ADJECTIVE: destekli;
USER: destekli, desteklenen, desteklenir, desteklenmektedir, desteklenmez
GT
GD
C
H
L
M
O
surgery
/ˈsɜː.dʒər.i/ = NOUN: cerrahlık, muayenehane, ameliyathane;
USER: cerrahlık, cerrahi, cerrahisi, ameliyat, ameliyatı
GT
GD
C
H
L
M
O
surprising
/səˈpraɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, hayret verici;
USER: şaşırtıcı, şaşırtıcı bir, sürpriz, şaşırtıcıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
surreal
/səˈrɪəl/ = USER: gerçeküstü, gerçeküstü bir, surreal, sürreal, gerçek üstü
GT
GD
C
H
L
M
O
sways
/sweɪ/ = NOUN: tesir, sallanma, dalgalanma, etki, idare, hükmetme, egemenlik;
VERB: sallanmak, sarsılmak, eğmek, eğilimi olmak, hükmetmek;
USER: Kahramanimiz, sways, salınması,
GT
GD
C
H
L
M
O
swenson
= USER: swenson, Swenson konuyla ilgili, Swenson konuyla, Swenson konuyla ilgili olarak,
GT
GD
C
H
L
M
O
swim
/swɪm/ = VERB: yüzmek, dönmek, dolmak, taşmak, yüzdürmek, ıslatmak;
NOUN: yüzme, baş dönmesi, derin ve bol balıklı su;
USER: yüzmek, yüzme, yüzmeye, yüzebilirsiniz, yüzmeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
swimming
/swɪm/ = NOUN: yüzme, yüzücülük, yüzüş;
ADJECTIVE: yüzme, yüzmeye yarayan, dönen;
USER: yüzme, havuzu, swimming, yüzmek
GT
GD
C
H
L
M
O
symposium
/sɪmˈpəʊ.zi.əm/ = NOUN: sempozyum, seminer, konuyla ilgililerin tümü, konuyla ilgili çok yazarlı yayın;
USER: sempozyum, sempozyumda, sempozyumun, sempozyumu, sempozyuma
GT
GD
C
H
L
M
O
synthesis
/ˈsɪn.θə.sɪs/ = NOUN: sentez, bireşim;
USER: sentez, sentezi, sentezini, synthesis, sentezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
table
/ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri;
VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak;
USER: tablo, masa, tabloda, tablosu, tabloya
GT
GD
C
H
L
M
O
tables
/ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri;
VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak;
USER: tablolar, tablo, tabloları, masaları, masalar
GT
GD
C
H
L
M
O
taboos
/təˈbo͞o,taˈbo͞o/ = USER: tabular, tabuları, tabu, tabuların, tabularla,
GT
GD
C
H
L
M
O
tac
/ˌtɪk.tækˈtəʊ/ = USER: tac, TAK, THM
GT
GD
C
H
L
M
O
talent
/ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi;
USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
talents
/ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi;
USER: çalışmaları, yetenekleri, yeteneklerini, yetenek, Yetenekler
GT
GD
C
H
L
M
O
talk
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun
GT
GD
C
H
L
M
O
tall
/tɔːl/ = ADJECTIVE: uzun, uzun boylu, yüksek, abartılı, boylu boslu;
ADVERB: övünerek, abartarak;
USER: uzun boylu, uzun, yüksek, boyunda, boylu, boylu
GT
GD
C
H
L
M
O
taught
/tɔːt/ = VERB: öğretmek, eğitmek, ders vermek, öğretmenlik yapmak, göstermek, okutmak;
USER: öğretti, öğretilen, öğretilir, öğretildi, ders, ders
GT
GD
C
H
L
M
O
tea
/tiː/ = NOUN: çay, esrar;
USER: çay, çayı, Kahve, tea, tea
GT
GD
C
H
L
M
O
teacher
/ˈtiː.tʃər/ = NOUN: öğretmen, hoca;
USER: öğretmen, öğretmeni, öğretmenin, öğretmenlik, teacher, teacher
GT
GD
C
H
L
M
O
teachers
/ˈtiː.tʃər/ = NOUN: öğretmen, hoca;
USER: öğretmenler, öğretmen, öğretmenlerin, öğretmenleri, öğretmeni, öğretmeni
GT
GD
C
H
L
M
O
teaching
/ˈtiː.tʃɪŋ/ = NOUN: öğretim, öğretme, öğretmenlik, ders;
ADJECTIVE: öğretim;
USER: öğretim, eğitim, öğretme, Öğretimi, öğretmenlik, öğretmenlik
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
tech
/tek/ = USER: teknoloji, teknik, teknoloji ürünü, teknolojili, teknolojiye
GT
GD
C
H
L
M
O
technical
/ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal;
USER: teknik, Technical
GT
GD
C
H
L
M
O
technician
/tekˈnɪʃ.ən/ = NOUN: teknisyen, tekniker, uzman;
USER: teknisyen, Teknisyeni, teknisyenine, teknisyene, teknisyenin
GT
GD
C
H
L
M
O
techniques
/tekˈniːk/ = NOUN: teknik, yöntem, usul;
USER: teknikleri, teknikler, tekniklerini, tekniklerinin, teknik
GT
GD
C
H
L
M
O
technological
/ˌtek.nəˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknolojik;
USER: teknolojik, teknoloji, teknik
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
ted
/ted/ = VERB: otları çevirerek kurutmak;
USER: ted, Ted'in
GT
GD
C
H
L
M
O
tedx
= USER: TEDx, seçtiği tüm TEDx,
GT
GD
C
H
L
M
O
tends
/tend/ = VERB: bakmak, yönelmek, eğilimi olmak, yatkın olmak, çalmak, yüz tutmak, gözetmek, hizmet etmek;
USER: eğilimindedir, eğilimi, eğiliminde, olma eğilimindedir, eğilimi gösterir
GT
GD
C
H
L
M
O
term
/tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi;
VERB: adlandırmak, demek, isim vermek;
USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede
GT
GD
C
H
L
M
O
test
/test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim;
ADJECTIVE: test, deneme;
VERB: sınamak, denemek, test yapmak;
USER: test, testi, sınama, deney, deneme, deneme
GT
GD
C
H
L
M
O
testing
/ˈtes.tɪŋ/ = ADJECTIVE: test, deneme;
NOUN: deneme;
USER: test, testi, testleri, testler, sınama
GT
GD
C
H
L
M
O
th
/ˈTHôrēəm/ = USER: inci, th, th
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
theater
/ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, sinema, amfi, ameliyathane, alan;
USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
theatre
/ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, tiyatro, tiyatro, tiyatro, sinema, sinema, sinema, sinema, amfi, amfi, amfi, amfi, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, alan, alan, alan, alan;
USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
theatrical
/θiˈæt.rɪ.kəl/ = ADJECTIVE: dramatik, abartılı, tiyatroya ait, yapmacık;
USER: dramatik, tiyatro, teatral, tiyatral, sinema
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
theme
/θiːm/ = NOUN: tema, konu, içerik, motif, ödev, melodi, tanıtım müziği;
USER: tema, teması, konu, temalı, temayı
GT
GD
C
H
L
M
O
themed
/θiːm/ = USER: temalı, temalı bir, tarzı, konulu, themed
GT
GD
C
H
L
M
O
therapy
/ˈθer.ə.pi/ = NOUN: tedavi, terapi, iyileştirme;
USER: tedavi, tedavisi, terapi, terapisi, tedavisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
thereby
/ˌðeəˈbaɪ/ = ADVERB: dolayısıyle, o münasebetle;
USER: böylece, dolayısıyla, ve böylece, böylelikle, sayede
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
thesis
/ˈθiː.sɪs/ = NOUN: tez, sav, önerme, vurgulu hece;
USER: tez, tezi, tezin, tezde, tezini
GT
GD
C
H
L
M
O
third
/θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir;
ADJECTIVE: üçüncü;
USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
thirty
/ˈθɜː.ti/ = NOUN: otuz;
ADJECTIVE: otuz
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
threats
/θret/ = NOUN: tehdit, tehlike, gözdağı, korkutma, adak;
USER: tehdit, tehditler, tehditleri, tehditlere, tehditlerine
GT
GD
C
H
L
M
O
three
/θriː/ = USER: three-, three, üçlü;
USER: üç, ç, ç
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
throughout
/θruːˈaʊt/ = ADVERB: boyunca, her tarafında, baştan başa;
PREPOSITION: boyunca, süresince, baştan başa;
USER: boyunca, genelinde, çapında, süresince, boyu, boyu
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
timeless
/ˈtaɪm.ləs/ = ADJECTIVE: ebedi, sonsuz, zamanı belirsiz;
USER: ebedi, zamansız, zamansız bir, sonsuz, timeless
GT
GD
C
H
L
M
O
times
/taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ;
USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
too
/tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi;
USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
took
/tʊk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak, katlanmak, kabul etmek, karşılamak, elde etmek, dayanmak, kaplamak, sanmak, tutuşmak, tahammül etmek, gerektirmek, hissetmek, kabul edilmek, yanmak, icap etmek, atlatmak, tedavi etmek, etkili olmak, oltaya vurmak;
USER: aldı, sürmüştür, sürdü, götürdü, oldu
GT
GD
C
H
L
M
O
tool
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç
GT
GD
C
H
L
M
O
toole
GT
GD
C
H
L
M
O
top
/tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç;
ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe;
USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne
GT
GD
C
H
L
M
O
toward
/təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın;
ADJECTIVE: uysal, yumuşak başlı, çok şey vaadeden, aday olan;
USER: karşı, doğru, yönelik, yönünde
GT
GD
C
H
L
M
O
towards
/təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın;
USER: karşı, yönünde, doğru, yönelik, yolunda
GT
GD
C
H
L
M
O
toy
/tɔɪ/ = NOUN: oyuncak, çocuk oyuncağı, önemsiz şey;
ADJECTIVE: oyuncak;
VERB: oynamak, önemsememek;
USER: oyuncak, toy, oynamak
GT
GD
C
H
L
M
O
track
/træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak;
NOUN: iz, pist, yol, hat, palet, ray, rota;
USER: izlemek, takip, izlemenize, parça, track
GT
GD
C
H
L
M
O
traditional
/trəˈdɪʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: geleneksel;
USER: geleneksel, geleneksel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
traditions
/trəˈdɪʃ.ən/ = NOUN: gelenek, hadis, adet, sünnet;
USER: gelenekleri, gelenekler, gelenek, geleneklerini, geleneklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
trailer
/ˈtreɪ.lər/ = NOUN: römork, treyler, fragman, karavan, sürüngen bitki, tanıtma filmi;
USER: römork, treyler, romörk, trailer
GT
GD
C
H
L
M
O
training
/ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi;
USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin
GT
GD
C
H
L
M
O
transfer
/trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma;
VERB: aktarmak, devretmek, iletmek, transfer etmek, nakletmek;
USER: transfer, aktarmak, transferi, aktarımı, aktarabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
transform
/trænsˈfɔːm/ = NOUN: dönüştürmek, dönüşmek, haline getirmek;
VERB: dönüştürmek, haline gelmek;
USER: dönüştürmek, dönüşümü, dönüştürme, dönüşüm, dönüştürebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
transformation
/ˌtræns.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: dönüşüm, dönüştürme, transformasyon, şekil değiştirme, voltaj değişikliği;
USER: dönüşüm, dönüşümü, dönüştürme, dönüşümün, transformasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
transformational
/ˌtrænsfəˈmeɪʃənəl/ = USER: dönüşümsel, dönüşümcü, dönüşüm, dönüştürücü, dönüşümsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
transitioned
= USER: geçişi, geçiş, geçişini, geçişi yapılmamış
GT
GD
C
H
L
M
O
transitioning
= USER: , geçiş, geçiş yapan, geçiş halindeki, geçiş yapmayan"
GT
GD
C
H
L
M
O
translation
/trænsˈleɪ.ʃən/ = NOUN: çeviri, tercüme, çevirme;
USER: çeviri, çevirisi, Tercüme, çeviri Doğrudan, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
transmitting
/trænzˈmɪt/ = ADJECTIVE: verici, gönderme;
USER: verici, iletim, aktarımı, vericisi, iletilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
transmute
/trænzˈmjuːt/ = VERB: dönüştürmek, değiştirmek;
USER: dönüştürmek, dönüştürüyorum, dönüştürecek, dönüştüremezsiniz, dönüştürülmesine
GT
GD
C
H
L
M
O
travel
/ˈtræv.əl/ = NOUN: seyahat, yolculuk, gezi, işleme;
VERB: seyahat etmek, gezmek, dolaşmak, yolculuk etmek, yol almak, kaçmak, işlemek;
USER: seyahat, yolculuk, seyahatlerinizde, seyahat etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
treatment
/ˈtriːt.mənt/ = NOUN: tedavi, muamele, işlem, davranış, işleyiş;
USER: tedavi, tedavisi, tedavisinde, arıtma, işleme
GT
GD
C
H
L
M
O
trees
/triː/ = NOUN: ağaç, darağacı, mil, eyer kaltağı;
VERB: ağaca çıkarmak, çıkmaza sokmak;
USER: ağaçlar, ağaçları, ağaç, ağaçların, ağaçlarının, ağaçlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
tribune
/ˈtrɪb.juːn/ = NOUN: tribün, kürsü, platform, halkın koruyucusu lider, piskopos tahtı, yüksek rütbeli subay;
USER: tribün, tribune, türbini, tribünü, kürsü
GT
GD
C
H
L
M
O
triennial
/trīˈenēəl/ = ADJECTIVE: üç yıllık, üç yılda bir olan;
USER: üç yıllık, Trienali, üç yılda, üç yılda bir, triennial,
GT
GD
C
H
L
M
O
truly
/ˈtruː.li/ = ADVERB: gerçekten, hakikaten, içtenlikle, içten, doğru olarak, sadakâtla;
USER: gerçekten, gerçek, gerçek anlamda
GT
GD
C
H
L
M
O
trust
/trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi;
VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak;
USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
tshirt
/ˈtiː.ʃɜːt/ = USER: tshirt, tişört, tişörtü, Tshirt Valentine
GT
GD
C
H
L
M
O
tub
/tʌb/ = NOUN: küvet, tekne, fıçı, varil, yayık, dekovil;
VERB: banyo yapmak, kürek çekmek, fıçıya dikmek, yayıkta yapmak;
USER: küvet, küveti, su havuzu, tub, havuzu
GT
GD
C
H
L
M
O
tubs
/tʌb/ = NOUN: küvet, tekne, fıçı, varil, yayık, dekovil;
USER: küvetleri, küvetler, küvet, tubs, küveti
GT
GD
C
H
L
M
O
turin
= USER: Torino, turin
GT
GD
C
H
L
M
O
turtles
/ˈtɜː.tl̩/ = NOUN: kaplumbağa, kaplumbağa, deniz kaplumbağası, su kaplumbağası;
USER: kaplumbağalar, kaplumbağaları, kaplumbağalarının, kaplumbağa, kaplumbağaların
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
type
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi
GT
GD
C
H
L
M
O
typical
/ˈtɪp.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tipik, özgün, karakteristik, kendine özgü;
USER: tipik, tipik bir, normal, normal
GT
GD
C
H
L
M
O
u
/ju/ = ADJECTIVE: soylu;
USER: sen, u,
GT
GD
C
H
L
M
O
ucla
= USER: uCLA, diğeri gibi, ve diğeri gibi, diğeri gibi standardı
GT
GD
C
H
L
M
O
ultimately
/ˈʌl.tɪ.mət.li/ = ADVERB: eninde sonunda, en sonunda;
USER: en sonunda, eninde sonunda, sonuçta, sonunda, nihayetinde
GT
GD
C
H
L
M
O
uncanny
/ʌnˈkæn.i/ = ADJECTIVE: esrarengiz, acayip, anlaşılmaz, tekin olmayan;
USER: esrarengiz, esrarengiz bir, tekinsiz, gizemli, tekinsizlik
GT
GD
C
H
L
M
O
under
/ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta;
PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında;
ADJECTIVE: alt, az;
USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
undergraduate
/ˌəndərˈgrajəwit/ = ADJECTIVE: lisans, üniversite öğrencisine ait;
NOUN: üniversite öğrencisi, üniversiteli;
USER: lisans, Lisans Pathways, Üniversite, Pathways, Lisansüstü
GT
GD
C
H
L
M
O
understanding
/ˌəndərˈstand/ = NOUN: anlama, anlayış, kavrama, kavrayış, anlaşma, uzlaşma, zekâ, uyuşma, şart, hissetme;
ADJECTIVE: anlayışlı, akıllı, halden anlar, halden anlayan, zeki, kafalı;
USER: anlayış, anlayışı, anlaşılması, anlama, anlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
universal
/ˌyo͞onəˈvərsəl/ = ADJECTIVE: üniversal, evrensel, çok amaçlı, kapsamlı, geniş kapsamlı;
NOUN: genel olgu, evrensel düşünce, genel veri;
USER: evrensel, Universal, evrensel bir, üniversal, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
universities
/ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite;
USER: üniversiteler, üniversite, üniversitelerin, üniversitelerde, üniversiteleri, üniversiteleri
GT
GD
C
H
L
M
O
university
/ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite;
ADJECTIVE: üniversite;
USER: üniversite, üniversitenin, üniversiteye, üniversitede, üniversitesi, üniversitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
unlock
/ʌnˈlɒk/ = VERB: kilidini açmak, açmak;
USER: kilidini açmak, kilidini, açmak, kilidi, unlock
GT
GD
C
H
L
M
O
unreal
/ʌnˈrɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek dışı, hayali, sahte, düşsel;
USER: gerçek dışı, Unreal, gerçekdışı, gerçek olmayan, hayali
GT
GD
C
H
L
M
O
unsettling
/ʌnˈset.əl.ɪŋ/ = VERB: huzurunu kaçırmak, düzenini bozmak, yerinden çıkarmak, sarsmak, heyecanlandırmak, karıştırmak;
USER: rahatsız edici, tedirgin edici, huzursuz edici, huzursuz edici bir, huzursuz
GT
GD
C
H
L
M
O
until
/ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin;
CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar;
USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
unveiling
/ʌnˈveɪl/ = VERB: ortaya çıkarmak, örtüsünü açmak, açıklamak, açığa vurmak, peçesini kaldırmak, açılışını yapmak, açılışı yapılmak;
USER: meydana, açıklanması, meydana çıkarıyor, açıklayarak, beğenisine sundu
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
upending
/ʌpˈend/ = VERB: boca etmek, dikmek, dikine oturtmak, başaşağı etmek, altüst etmek, tersini yapmak;
USER: upending,
GT
GD
C
H
L
M
O
upon
/əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde;
USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
usa
/ˌjuː.esˈeɪ/ = ABBREVIATION: Amerika, Amerika Birleşik Devletleri;
USER: Amerika Birleşik Devletleri, Amerika, usa, ABD, united states
GT
GD
C
H
L
M
O
usc
= USER: BDT, usc
GT
GD
C
H
L
M
O
usd
= USER: usd, YTL, TRY, ABD Doları, ABD
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
used
/juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski;
USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
useful
/ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar;
USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
user
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
v
GT
GD
C
H
L
M
O
valley
/ˈvæl.i/ = NOUN: vadi, dere, çatı oluğu, dalgalar arasındaki çukur;
USER: vadi, Vadisi, vadisinde, vadinin, vadide
GT
GD
C
H
L
M
O
van
/væn/ = NOUN: kamyonet, minibüs, karavan, elebaşı, yük vagonu, kanat, harman savurma makinesi, keşif kolu, öncü;
USER: kamyonet, van, minibüs
GT
GD
C
H
L
M
O
varied
/ˈveə.rɪd/ = ADJECTIVE: çeşitli, farklı, değişik, türlü;
USER: çeşitli, çeşitlidir, farklı, değişik, zengindir
GT
GD
C
H
L
M
O
various
/ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit;
USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
vectors
/ˈvek.tər/ = NOUN: vektör, taşıyıcı, portör;
USER: vektörler, vektörleri, vektörlerinin, vektör, vektörlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
vehicle
/ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı;
USER: araç, aracın, aracı, taşıt, araca
GT
GD
C
H
L
M
O
venture
/ˈven.tʃər/ = NOUN: girişim, risk, cüret, teşebbüs, tehlikeli girişim, şans işi, riske atılan şey;
VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, cüret etmek, cesaret etmek, göze almak;
USER: girişim, risk, girişimi, girişimin, girişimidir
GT
GD
C
H
L
M
O
verisimilitude
/ˌver.ɪ.sɪˈmɪl.ɪ.tjuːd/ = NOUN: ihtimal, gerçeğe benzeme, olasılık;
USER: ihtimal, kesişir, gerçeğe benzeyiş, olasılık, gerçeğe benzeme
GT
GD
C
H
L
M
O
version
/ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum;
USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
versions
/ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum;
USER: sürümler, versiyonları, sürümleri, sürümlerinde, sürümlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
via
/ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile;
NOUN: yol;
USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri
GT
GD
C
H
L
M
O
vice
/vaɪs/ = NOUN: mengene, kötülük, ahlaksızlık, zaaf, kusur, vekil, özür, çapkınlık, huysuzluk;
PREPOSITION: yerine;
USER: mengene, yardımcısı, Vice, başkan yardımcısı, başkan
GT
GD
C
H
L
M
O
victor
/ˈvɪk.tər/ = NOUN: galip, kazanan, fatih;
ADJECTIVE: galip, kazanan;
USER: galip, victor, zafer, muzaffer, galibi
GT
GD
C
H
L
M
O
video
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
ADJECTIVE: video, ekran;
USER: video, videoyu, görüntü, ekran
GT
GD
C
H
L
M
O
virtual
/ˈvɜː.tju.əl/ = ADJECTIVE: sanal, gerçek, asıl, gerçek kuvveti olan;
USER: sanal, Virtual, sanal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
visiting
/ˈvizit/ = ADJECTIVE: ziyaret, ziyaret eden, konuk olan;
USER: ziyaret, ziyaret ettiğiniz, Deplasmandaki, ettiğiniz, ziyaret eden
GT
GD
C
H
L
M
O
visitors
/ˈvizitər/ = NOUN: turistler, göçmen kuşlar;
USER: ziyaretçi, ziyaretçiler, ziyaretci, ziyaretçilerce, ziyaret
GT
GD
C
H
L
M
O
visits
/ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite;
VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak;
USER: ziyaret, ziyaretler, ziyaretleri, Toplam Ziyaret, kez
GT
GD
C
H
L
M
O
visual
/ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir;
NOUN: taslak, kroki, görsel araç;
USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
vitae
/kəˌrɪk.jʊ.ləmˈviː.taɪ/ = NOUN: hayat, ömür, yaşam;
USER: vitae, özgeçmiş, CV, özgeçmişleri
GT
GD
C
H
L
M
O
vol
= USER: vol, Cilt, hacim, hacimce, hac
GT
GD
C
H
L
M
O
volume
/ˈvɒl.juːm/ = NOUN: hacim, cilt, cilt, tutar, ses yükseltme, yoğunluk, yığın, ses kuvveti;
USER: hacim, hacmi, ses, hacimli, hacminin
GT
GD
C
H
L
M
O
voted
/vəʊt/ = VERB: oylamak, oy kullanmak, oy vermek, oylayarak kararlaştırmak, önermek, bildirmek;
USER: olarak, oylandı, olarak oylandı
GT
GD
C
H
L
M
O
vt
GT
GD
C
H
L
M
O
w
GT
GD
C
H
L
M
O
walk
/wɔːk/ = NOUN: yürüyüş, yürüme, yol, gezinti;
VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak;
USER: yürüyüş, yürümek, yürüyerek, yürüme, yürümeye, yürümeye
GT
GD
C
H
L
M
O
walking
/ˈwɔː.kɪŋ/ = NOUN: yürüyüş, yürüme;
ADJECTIVE: yürüme, yürüyen, ayaklı;
USER: yürüyüş, yürüme, yürüyen, yürürken, yürüyerek
GT
GD
C
H
L
M
O
wall
/wɔːl/ = NOUN: duvar, sur, çeper, set, zar;
VERB: duvarla çevirmek, ayırmak, tecrit etmek, kapatmak;
USER: duvar, duvara, duvarı, duvarın, duvarının
GT
GD
C
H
L
M
O
walt
GT
GD
C
H
L
M
O
wander
/ˈwɒn.dər/ = VERB: dolaşmak, gezmek, gezinmek, sapmak, uzaklaşmak, sayıklamak, abuk sabuk konuşmak, yolunu şaşırmak, kaybolmak, dalıp gitmek, kıvrıla kıvrıla gitmek;
NOUN: sayıklama;
USER: dolaşmak, dolaşmaya, dolaşırken, dolaşırım, gezmek
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
wash
/wɒʃ/ = NOUN: yıkama, yıkanma, losyon, dalga sesi, ince boya tabakası, bulaşık suyu;
VERB: yıkamak, yıkanmak, aşındırmak, yıkayıp temizlemek, erezyona uğratmak;
ADJECTIVE: yıkanabilir;
USER: yıkama, yıkayın, yıkamak, yıkayınız, yıkayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
water
/ˈwɔː.tər/ = NOUN: su, sular, sıvı, su birikintisi, kaplıca suyu, karasuları;
ADJECTIVE: su, suluboya;
VERB: sulamak, su almak, su vermek, sulandırmak;
USER: su, suyu, suyun, suda, suya
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
week
/wiːk/ = NOUN: hafta;
USER: hafta, haftada, haftalık, haftanın, haftadan
GT
GD
C
H
L
M
O
weeks
/wiːk/ = USER: hafta, haftada, haftalar, hafta içinde, haftalık
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
west
/west/ = NOUN: batı, batı ülkeleri, batı rüzgârı;
ADVERB: batısında, batıya, batıda, batıya doğru;
ADJECTIVE: batıdaki, batıdan esen;
USER: batı, batısında, batısında Otel, batısında Konukevi, batıya
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
whining
/waɪn/ = ADJECTIVE: sızlanan, mızmızlanan, mızırdanan, şikâyet eden;
USER: sızlanan, Sızlanmayı, whining, çınlama, mızmızlanan
GT
GD
C
H
L
M
O
white
/waɪt/ = NOUN: beyaz, ak;
ADJECTIVE: beyaz, ak, solgun, zararsız, temiz, masum, terbiyeli;
USER: beyaz, beyaz bir, white, white
GT
GD
C
H
L
M
O
whitey
/ˈ(h)wīdē/ = NOUN: beyaz adam, ırkçı beyaz;
USER: beyaz adam, ırkçı beyaz, whitey, beyazlar, Whitey'nin,
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
wide
/waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık;
ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı;
USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
winner
/ˈwɪn.ər/ = NOUN: kazanan, galip, birinci, büyük başarı;
USER: kazanan, winner, galibi, kazananı, kazanır
GT
GD
C
H
L
M
O
winning
/ˈwɪn.ɪŋ/ = ADJECTIVE: kazanan, kazandıran, birinci olan, sevimli, hoş, dostça;
NOUN: kazanma, galibiyet;
USER: kazanan, kazanma, kazanmak, kazanarak, kazandıktan
GT
GD
C
H
L
M
O
winter
/ˈwɪn.tər/ = NOUN: kış, yaş;
ADJECTIVE: kış, kışlık;
VERB: kışı geçirmek, kışlamak, kışı geçirtmek;
USER: kış, Winter, kışın, kışlık
GT
GD
C
H
L
M
O
wired
/waɪəd/ = ADJECTIVE: telli;
USER: telli, kablolu, kablolu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
wisdom
/ˈwɪz.dəm/ = NOUN: bilgelik, akıl, hikmet, irfan, akıllılık, ilim;
USER: bilgelik, bilgeliği, akıl, hikmet, bilgeliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
wise
/waɪz/ = ADJECTIVE: bilge, akıllı, deneyimli, usta, bilgili, anlayışlı, haberi olan, küstah, ukalâ, becerikli;
NOUN: yol, usul, alim, yöntem, şekil;
USER: bilge, akıllıca, akıllı, Wise, akıllıca olacaktır
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
won
/wʌn/ = NOUN: won;
USER: won, kazandı, kazanan, kazanılan, kazanmış, kazanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
wonder
/ˈwʌn.dər/ = NOUN: mucize, şaşkınlık, hayret, harika, hayranlık, şaşılacak şey;
VERB: merak etmek, hayret etmek, şaşmak;
USER: şaşkınlık, merak, merak ediyorum, acaba, merak ediyor, merak ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
wonderland
/ˈwʌn.dəl.ænd/ = NOUN: harikalar diyarı;
USER: harikalar diyarı, wonderland, harikalar, harikalar diyarıdır, doğa harikası
GT
GD
C
H
L
M
O
wonders
/ˈwʌn.dər/ = NOUN: mucize, şaşkınlık, hayret, harika, hayranlık, şaşılacak şey;
VERB: merak etmek, hayret etmek, şaşmak;
USER: harikalar, harikaları, mucizeler, harikasından, güzellikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
worked
/wərk/ = ADJECTIVE: işlenmiş;
USER: işlenmiş, çalıştı, çalışmış, çalıştım, çalışan
GT
GD
C
H
L
M
O
works
/wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm;
USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri
GT
GD
C
H
L
M
O
workshop
/ˈwɜːk.ʃɒp/ = NOUN: atölye, işyeri, fabrika, imalathane, çalışma alanı, dükkân;
USER: atölye, atölyesi, çalıştay, atölyede, servisine
GT
GD
C
H
L
M
O
workshops
/ˈwɜːk.ʃɒp/ = NOUN: atölye, işyeri, fabrika, imalathane, çalışma alanı, dükkân;
USER: atölye çalışmaları, atölyeler, atölye, atölyeleri, çalıştaylar
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
worlds
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
USER: dünyalar, dünya, dünyanın, sunucular, dünyaları
GT
GD
C
H
L
M
O
worldwide
/ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel;
USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
wormhole
= USER: solucan deliği, wormhole, kurt deliği, solucan, solucan deliğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
writer
/ˈraɪ.tər/ = NOUN: yazar, yazan;
USER: yazar, yazarı, yazıcı, yazarın, bir yazar
GT
GD
C
H
L
M
O
writing
/ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe;
ADJECTIVE: yazı, yazı yazan;
USER: yazı, yazma, yazılı, yazmak, yazmaya, yazmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
writings
/ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe;
USER: yazıları, yazılarında, yazılar, yazı, yazılarını
GT
GD
C
H
L
M
O
wrote
/rəʊt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak;
USER: yazdı, yazdığı, yazdım, yazmıştır, yazıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
xml
/ˌeks.emˈel/ = USER: xml, bir XML,
GT
GD
C
H
L
M
O
y
/waɪ/ = USER: y, E, Y'nin,
GT
GD
C
H
L
M
O
year
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yield
/jiːld/ = NOUN: verim, getiri, ürün, gelir, kazanç, esneme, sünme;
VERB: vermek, sağlamak, açığa vurmak, ürün vermek, yol vermek;
USER: verim, elde, vermek, verecek, verimi
GT
GD
C
H
L
M
O
yoni
GT
GD
C
H
L
M
O
yorker
/ˌnjuːˈjɔː.kər/ = USER: yorker, Yorklu, York'lu, Yorker'da
GT
GD
C
H
L
M
O
youths
/juːθ/ = NOUN: gençler, delikanlılar;
USER: gençler, Gençlerin, genç, gençleri, Gençlerin çalışmaları
GT
GD
C
H
L
M
O
z
GT
GD
C
H
L
M
O
zones
/zəʊn/ = NOUN: bölge, kuşak, mıntıka;
VERB: kuşatmak, çevirmek, bölgelere ayırmak;
USER: bölgeleri, bölgeler, dilimleri, bölgelerini, bölgelerinde
1677 words