Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
abilities /əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar; USER: yetenekleri, yeteneklerini, yetenek, özellikler, yeteneklerine

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
absurd /əbˈsɜːd/ = ADJECTIVE: saçma, anlamsız, abes, mantıksız, olanaksız, ipe sapa gelmez; USER: saçma, absürd, saçma bir, saçmadır, anlamsız

GT GD C H L M O
academy /əˈkæd.ə.mi/ = NOUN: akademi, okul, yüksekokul; USER: akademi, akademisi, academy, akademisinde, akademinin

GT GD C H L M O
accelerate /əkˈsel.ə.reɪt/ = VERB: hızlandırmak, hızlanmak, çabuklaştırmak, canlandırmak, gaza basmak, özendirmek, hız kazanmak; USER: hızlandırmak, hızlandırabilir, hızlandıracak, hızlandırılması, hızlandırır

GT GD C H L M O
access /ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti; VERB: bağlamak; USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz

GT GD C H L M O
accolades /ˈæk.ə.leɪd/ = NOUN: rabıta, övgü, onurlandırma, şövalyelik verirken kılıçla dokunma; USER: övgü, övgüler, ödüller, ödül, accolades

GT GD C H L M O
achieving /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: elde, ulaşmak, ulaşmada, sağlanması, ulaşma

GT GD C H L M O
acrylic /əˈkrɪl.ɪk/ = ADJECTIVE: akrilik; NOUN: akrilik; USER: akrilik, akrilik,

GT GD C H L M O
act /ækt/ = NOUN: hareket, eylem, fiil, rol, davranış, yasa, amel, kanun; VERB: davranmak, hareket etmek, oynamak, rol yapmak; USER: hareket, harekete, hareket ederler, görev, davranmaya

GT GD C H L M O
active /ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak; USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir

GT GD C H L M O
actuated /ˈæk.tʃu.eɪt/ = USER: aktifleşen, Aktüatörlü, Tahrikli, olarak aktifleşen, uzağa çekildiğinde,

GT GD C H L M O
actuation /ˈæk.tʃu.eɪt/ = NOUN: çalıştırma, harekete geçirme; USER: çalıştırma, tahrik, harekete geçirme, harekete, kumanda,

GT GD C H L M O
actuator = NOUN: çalıştırıcı, işletici; USER: çalıştırıcı, aktüatör, aktüatörü, aktüatörün, akçuatör

GT GD C H L M O
actuators = NOUN: çalıştırıcı, işletici; USER: aktüatörler, akçuatörler, aktüatörleri, elemanları, aktüatör

GT GD C H L M O
adapting /əˈdæpt/ = VERB: uyarlamak, uymak, uydurmak, adapte etmek, alıntı yapmak, aktarmak; USER: uyum, adapte, uyarlanması, uyarlayarak, uyarlama

GT GD C H L M O
addressing /əˈdres/ = VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek; USER: adresleme, ele, hitap, yönelik, adres

GT GD C H L M O
adjunct /ˈædʒ.ʌŋkt/ = NOUN: yardımcı, ek, ilave, tamamlayıcı, niteleme sözcüğü, ikinci dereceden şey; ADJECTIVE: tamamlayan; USER: yardımcı, ek, ilave, adjunct, tamamlayıcı

GT GD C H L M O
administrative /ədˈminiˌstrātiv,-strətiv/ = ADJECTIVE: idari, yönetimsel, yönetimle ilgili; USER: idari, yönetim, yönetimsel, yönetici, idare

GT GD C H L M O
admissions /ədˈmɪʃ.ən/ = NOUN: kabul, giriş, itiraf, girme, giriş ücreti, giriş izni, katılma, emme; USER: kabul, kayıt kabul, başvuru, yatış

GT GD C H L M O
advance /ədˈvɑːns/ = VERB: ilerlemek, ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, gelişmek, ileri almak, öne sürmek, öne almak; NOUN: avans, ilerleme, gelişme, avantaj; USER: ilerlemek, ilerletmek, önceden, geliştirmek, ilerleme

GT GD C H L M O
advanced /ədˈvɑːnst/ = ADJECTIVE: gelişmiş, ileri, ilerlemiş, modern, öncü; USER: gelişmiş, ileri, Advanced, Detaylı, Ilerletilmis

GT GD C H L M O
advancement /ədˈvɑːns.mənt/ = NOUN: ilerleme, gelişme, terfi, yükselme; USER: ilerleme, gelişme, ilerlemesi, gelişmeler, gelişmedir

GT GD C H L M O
adventure /ədˈven.tʃər/ = NOUN: macera, serüven, spekülasyon, tehlikeli iş, risk, vurgunculuk; VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, atılmak, yeltenmek; USER: macera, Adventure, maceraya, bir macera, macerası

GT GD C H L M O
advertisements /ˈadvərˌtīzmənt,ədˈvərtiz-/ = NOUN: ilan, reklâm, duyuru; USER: reklam, reklamlar, reklamları, ilanlar, reklamların

GT GD C H L M O
advice /ədˈvaɪs/ = NOUN: tavsiye, danışma, öğüt, nasihat, fikir, akıl, uyarı; USER: tavsiye, öneriler, öneriler sağlar, danışma, tavsiyesi

GT GD C H L M O
advised /ˌɪl.ədˈvaɪzd/ = ADJECTIVE: tedbirli, iyice düşünülmüş, düşünceli; USER: tavsiye, önerilir, önerilmektedir, tavsiye etti

GT GD C H L M O
advising /ədˈvaɪz/ = VERB: bildirmek, tavsiye etmek, uyarmak, öğütlemek, öğüt vermek, fikir vermek, haber vermek, nasihat etmek, akıl vermek; USER: danışmanlık, danışmanlık hizmeti vermek, danışmanlık yapmak, danışma, tavsiyelerde

GT GD C H L M O
advisor /ədˈvaɪ.zər/ = NOUN: danışman, müşavir, danışman öğretmen; USER: danışman, danışmanı, danışmanlık, danışmanın, danışmanının

GT GD C H L M O
advisory /ədˈvaɪ.zər.i/ = ADJECTIVE: danışma, tavsiye niteliğinde, akıl veren; USER: danışma, danışmanlık, danışmanlığı, tavsiye, Advisory

GT GD C H L M O
aesthetic /esˈθet.ɪk/ = ADJECTIVE: estetik; USER: estetik, estetik bir, estetiği

GT GD C H L M O
aesthetics /esˈθet.ɪks/ = NOUN: estetik, güzellik ilmi; USER: estetik, estetiği, estetiğin, estetiğini, estetiğe

GT GD C H L M O
after /ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından; PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra; ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen; CONJUNCTION: -dikten sonra; USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından

GT GD C H L M O
again /əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik; USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again

GT GD C H L M O
against /əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak; PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı; USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde

GT GD C H L M O
agents /ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse; USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları

GT GD C H L M O
agile /ˈædʒ.aɪl/ = ADJECTIVE: çevik, atik, kıvrak, becerikli; USER: çevik, Agile, çevik bir, atik, atak

GT GD C H L M O
agreements /əˈɡriː.mənt/ = NOUN: anlaşma, sözleşme, uzlaşma, antlaşma, uyuşma, kontrat, ittifak, mukavele, kabul etme, pakt, uyma, razı olma, aynı fikirde olma; USER: anlaşmalar, anlaşmaları, sözleşmeleri, anlaşmaların, anlaşma

GT GD C H L M O
ai /ˌeɪˈaɪ/ = ABBREVIATION: Her şey dahil; USER: ai, Al, YZ, yapay zeka

GT GD C H L M O
air /eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr; ADJECTIVE: hava; VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek; USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada

GT GD C H L M O
aires = USER: aires, Aires'dan, Aires ile

GT GD C H L M O
al /-əl/ = USER: al, el, ark, arkadaşları, diğerleri

GT GD C H L M O
aleph

GT GD C H L M O
algebra /ˈæl.dʒə.brə/ = NOUN: cebir; USER: cebir, cebiri, cebri, algebra, cebirin

GT GD C H L M O
algorithms /ˈalgəˌriT͟Həm/ = NOUN: Arap rakamları sistemi; USER: algoritmalar, algoritmaları, algoritma, algoritmaların, algoritmalarını

GT GD C H L M O
alia /ˌɪn.tər ˈeɪ.li.ə/ = USER: yanı sıra, sıra, yanında, Alia, Aliye

GT GD C H L M O
alice /ˈæl.ɪs.bænd/ = USER: alice, Alice'in, alice in

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
alumni /əˈlʌm.nəs/ = NOUN: mezun erkek, eski erkek öğrenci; USER: mezunlar, mezunları, mezun, Alumni, mezunların

GT GD C H L M O
alumnus /əˈlʌm.nəs/ = NOUN: mezun erkek, eski erkek öğrenci; USER: mezun erkek, mezunu, alumnus, mezunu ve, mezunundan

GT GD C H L M O
am /æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS

GT GD C H L M O
american /əˈmer.ɪ.kən/ = ADJECTIVE: Amerikan; NOUN: Amerikalı, Amerikan İngilizcesi; USER: Amerikan, american, Amerika, Amerikalı

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
ancient /ˈeɪn.ʃənt/ = ADJECTIVE: eski, çok eski, eskiden kalma; USER: eski, antik, eski bir, kadim, çok eski

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
android /ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot; USER: android, robot

GT GD C H L M O
androids /ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot; USER: androidler, Androids, androidlerin, androidleri, Android'ler

GT GD C H L M O
angeles

GT GD C H L M O
animation /ˌæn.ɪˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: animasyon, canlandırma, heyecan, canlılık, şevk, çizgi film yapma; USER: animasyon, animasyonu, Canlandırma, Animation, Sana & Animasyon

GT GD C H L M O
annual /ˈæn.ju.əl/ = NOUN: yıllık, senelik, bir yıl yaşayan bitki; ADJECTIVE: yıllık, senelik, bir yıllık, her yıl yapılan; USER: yıllık, yıl, faaliyet, yılda, senelik

GT GD C H L M O
anthrax /ˈæn.θræks/ = NOUN: antrasit, taşkömürü, parlak taşkömürü; USER: şarbon, anthrax, antraks, şarbonu, şarbonun

GT GD C H L M O
apache = NOUN: sokak serserisi; USER: apache, Apache'nin, Apache'yi

GT GD C H L M O
appeal /əˈpiːl/ = NOUN: temyiz, başvuru, rica, müracaat, yalvarma, çekicilik, cazibe, yakarış; VERB: başvurmak, yalvarmak, ilgisini çekmek, hoşuna gitmek; USER: temyiz, hitap, itiraz, itirazda, ilgisini

GT GD C H L M O
appearance /əˈpɪə.rəns/ = NOUN: görünüm, görünüş, dış görünüş, ortaya çıkma, görünme, kılık, kılık kıyafet, belirme; USER: görünüm, görünümünü, görünümü, bir görünüm, görünüş

GT GD C H L M O
appeared /əˈpɪər/ = VERB: görünmek, gözükmek, belirmek, benzemek, ortaya çıkmak, belli olmak, anlaşılmak, gibi gelmek; USER: çıktı, ortaya çıktı, ortaya, göründü, belirdi

GT GD C H L M O
appearing /əˈpɪər/ = ADJECTIVE: görünen; USER: görünen, görünmesini, ortaya, görülen, görüntülenmesini

GT GD C H L M O
applicability = NOUN: uygulanabilirlik, uygulanabilme; USER: uygulanabilirlik, uygulanabilirliği, uygulanabilirliğini, uygulanabilirliğinin, uygulanabilir

GT GD C H L M O
application /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya

GT GD C H L M O
applications /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda

GT GD C H L M O
april /ˈeɪ.prəl/ = NOUN: Nisan

GT GD C H L M O
aps

GT GD C H L M O
arbitrary /ˈɑː.bɪ.trər.i/ = ADJECTIVE: keyfi, isteğe bağlı, zalim, gaddar, hakem kararı ile belirlenen; USER: keyfi, rasgele, keyfi bir, isteğe bağlı, rastgele

GT GD C H L M O
arc /ɑːk/ = NOUN: ark, yay, kavis, elektrik atlaması; VERB: atlama yapmak, atlamak; USER: ark, yay, arc, yayı, arkı

GT GD C H L M O
architecture /ˈɑː.kɪ.tek.tʃər/ = NOUN: mimari, mimarlık, yapı, inşaat; USER: mimari, mimarlık, mimarisi, mimarisinin, mimarisini

GT GD C H L M O
architectures = NOUN: mimari, mimarlık, yapı, inşaat; USER: mimarileri, mimariler, mimarisi, mimari, mimarilerinin

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
area /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alan, alanı, alanında, alanda, area

GT GD C H L M O
areas /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde

GT GD C H L M O
arm /ɑːm/ = NOUN: kol, dal, silâh, cephane, pazı, güç, koy, körfez, şube; VERB: donatmak, zırh giydirmek, sağlamak; USER: kol, kolu, kolunu, kolunun, koluna, koluna

GT GD C H L M O
armful /ˈɑːm.fʊl/ = NOUN: kucak dolusu; USER: kucak dolusu, armful, kucak

GT GD C H L M O
around /əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada; PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı; USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında

GT GD C H L M O
arousal /əˈraʊzl/ = USER: uyarılma, uyanma, tahrik, arousal, uyanıklık,

GT GD C H L M O
array /əˈreɪ/ = NOUN: düzen, sıra, jüri heyeti, diziliş, sergileme, gösteriş, jüri heyeti listesi, görkem, ihtişam, gösterişli kıyafet; VERB: sıralamak, sıraya dizmek, giydirmek, süslemek, çeki düzen vermek; USER: dizi, dizisi, bir dizi, array, dizinin

GT GD C H L M O
art /ɑːt/ = NOUN: sanat, beceri, ustalık, hüner, ressamlık, bilim dalı, kurnazlık, yaratıcılık, şeytanlık; ADJECTIVE: sanat, sanatsal; USER: sanat, Art, sanatı, sanatın, sanatının

GT GD C H L M O
articles /ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: sözleşme, şirket sözleşmesi; USER: makaleler, yazılar, haberler, makaleleri

GT GD C H L M O
artificial /ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti; USER: yapay, suni, yapay bir, yapma

GT GD C H L M O
artist /ˈɑː.tɪst/ = NOUN: sanatçı, artist, ressam, sanatkâr, usta; USER: sanatçı, sanatçının, sanatçısı, Sanatcı, artist

GT GD C H L M O
artistic /ɑːˈtɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: artistik, güzel sanatlarla ilgili, sanatçı ruhlu; USER: artistik, sanatsal, sanat, sanatsal bir

GT GD C H L M O
artists /ˈɑː.tɪst/ = NOUN: sanatçı, artist, ressam, sanatkâr, usta; USER: sanatçılar, sanatçı, sanatçıların, sanatçıları, sanatçılara

GT GD C H L M O
arts /ɑːt/ = NOUN: hile, kurnazlık, şeytanlık, edebiyat ve beşeri ilimler; USER: sanat, sanatları, Sanatlar, Arts, sanatı

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
asd = USER: asd, Talep, OSB, Talep Üzerine

GT GD C H L M O
ashram /ˈæʃ.rəm/ = USER: ashram, Ashram'da, ashramında, Ashram'ımız, ashramın

GT GD C H L M O
asperger /ˈæs.pɜːdʒəzˌsɪn.drəʊm/ = USER: Asperger, asperger sendromu

GT GD C H L M O
aspirations /ˌæs.pɪˈreɪ.ʃən/ = NOUN: emme, özlem, istek, soluma, arzu, nefes alma, can atma, soluklu okuma; USER: özlemleri, beklentileri, isteklerini, hedefleri, özlemlerini

GT GD C H L M O
assembly /əˈsem.bli/ = NOUN: montaj, kurul, meclis, toplantı, çevirme, kongre, içtima; USER: montaj, montajı, düzeneği, düzeneğini, kurul

GT GD C H L M O
assistant /əˈsɪs.tənt/ = NOUN: yardımcı, asistan, muavin, tezgâhtar; ADJECTIVE: yardımcı; USER: asistan, yardımcı, asistanı, yardımcısı, Assistant

GT GD C H L M O
assistive /əˈsɪstɪv/ = USER: yardımcı, destekleyici, assistive,

GT GD C H L M O
associate /əˈsəʊ.si.eɪt/ = NOUN: ortak, üye, arkadaş, dost; VERB: birleştirmek, bağdaştırmak, ortak etmek, benzetmek, arkadaşlık etmek; ADJECTIVE: birleşmiş, bağlı olan, arkadaş olan; USER: ortak, ilişkilendirmek, ilişkilendirebilirsiniz, ilişkilendirir, ilişkilendirilecek

GT GD C H L M O
association /əˌsəʊ.siˈeɪ.ʃən/ = NOUN: dernek, ortaklık, işbirliği, birleşme, çağrıştırma, iştirak, arkadaşlık, akla getirme; USER: dernek, ilişki, derneği, birliği, ilişkisi, ilişkisi

GT GD C H L M O
astronaut /ˈæs.trə.nɔːt/ = NOUN: astronot, uzay adamı; USER: astronot, astronotu, astronotun, astronaut, astronotum

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
atc

GT GD C H L M O
athens = NOUN: Atina şehri; USER: atina, athens, Atina'da, Atina'nın, Athen

GT GD C H L M O
atlantic /ətˈlantik,at-/ = NOUN: Atlantik, Atlas Okyanusu; ADJECTIVE: Atlas Okyanusu ile ilgili; USER: Atlantik, atlantic, Atlas, Atlantik'in, Atlas Okyanusu

GT GD C H L M O
atop /əˈtɒp/ = PREPOSITION: üstüne, üstünde, üstün, daha iyi; ADVERB: üstte, tepede; USER: üstünde, üstüne, tepesinde, tepesine, tepesinden

GT GD C H L M O
atp

GT GD C H L M O
attempts /əˈtempt/ = NOUN: girişim, teşebbüs, kalkışma, yeltenme; VERB: denemek, kalkışmak, teşebbüs etmek, girişimde bulunmak, yeltenmek; USER: girişimleri, girişimi, girişimler, deneme, girişimlerini

GT GD C H L M O
attendees /ə.tenˈdiː/ = USER: katılımcı, katılımcılar, katılımcıların, katılımcılara, katılımcıları

GT GD C H L M O
attention /əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur; USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini

GT GD C H L M O
audience /ˈɔː.di.əns/ = ADJECTIVE: çekici, cazip, ilgi çekici, cazibeli, göz alıcı, alımlı; USER: izleyici, seyirci, kitleye, kitle, hedef kitleye

GT GD C H L M O
audio /ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme; USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik

GT GD C H L M O
auditorium /ˌôdiˈtôrēəm/ = NOUN: oditoryum, konferans salonu, konser salonu, toplantı salonu; USER: oditoryum, auditorium, salonu, konferans salonu, oditoryumu

GT GD C H L M O
augmented /ˌôɡˈmentəd/ = VERB: artırmak, çoğaltmak, uzatmak, büyütmek, artmak, büyümek, çoğalmak, uzamak; USER: augmented, artırılmış, genişletilmiş, artar, destekli

GT GD C H L M O
august /ɔːˈɡʌst/ = ADJECTIVE: muhterem, aziz, saygıdeğer, muhteşem

GT GD C H L M O
author /ˈɔː.θər/ = NOUN: yazar, yaratıcı; USER: yazar, yazarı, yazarın, sahibine, yazarıdır

GT GD C H L M O
authored /ˈôTHər/ = USER: , hazırlanmış, Tarafından Yazılan,

GT GD C H L M O
autism /ˈôˌtizəm/ = NOUN: otizm, içe yöneliklik; USER: otizm, otistik, otizmin, autism,

GT GD C H L M O
automated /ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek; USER: otomatik, otomatik bir, otomatikleştirilmiş, otomasyon, otomatik olarak

GT GD C H L M O
automatically /ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak; USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman

GT GD C H L M O
autonomous /ɔːˈtɒn.ə.məs/ = ADJECTIVE: özerk, otonom; USER: özerk, otonom, özerk bir, bağımsız, otonom bir

GT GD C H L M O
avatars /ˈæv.ə.tɑːr/ = USER: avatarları, avatarlar, avatar, Görseller, avatars

GT GD C H L M O
avid /ˈæv.ɪd/ = ADJECTIVE: hırslı, arzulu, doyumsuz, doymayan, açgözlü; USER: hırslı, arzulu, hevesli, hevesli bir, avid

GT GD C H L M O
awakening /əˈweɪ.kən.ɪŋ/ = NOUN: uyanış, uyanma, ikaz, uykudan kalkma; ADJECTIVE: uyandıran; USER: uyanış, uyanışı, uyanma, uyanışın, uyanan

GT GD C H L M O
award /əˈwɔːd/ = NOUN: ödül, karar, hüküm, tazminat, ödenek, mükâfat; VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek; USER: ödül, ödülü, ödülünü, award, ödülüne

GT GD C H L M O
awarded /əˈwɔːd/ = VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek; USER: verilen, ödül, layık, ödüllendirildi, verilir

GT GD C H L M O
awardee

GT GD C H L M O
awards /əˈwɔːd/ = NOUN: ödül, karar, hüküm, tazminat, ödenek, mükâfat; VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek; USER: ödül, ödüller, ödülleri, ödülü, ödüllerini

GT GD C H L M O
b = NOUN: si, iyi; USER: b,

GT GD C H L M O
baby /ˈbeɪ.bi/ = NOUN: bebek, çocuk, yavru, piliç, çocuksu kimse, eser, sorumluluk; ADJECTIVE: bebek, küçük, bebeksi; VERB: şımartmak, bebek muamelesi yapmak; USER: bebek, bebeğim, bebeğin, bebeği, bebeğinizin

GT GD C H L M O
back /bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt; ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki; ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe; USER: geri, arka, tekrar, sırt, back

GT GD C H L M O
bad /bæd/ = ADJECTIVE: kötü, fena, bozuk, berbat, çürük, terbiyesiz, rahatsız, sahte, sert, küfürlü; NOUN: zarar, şanssızlık; USER: kötü, kötü bir, bad, fena, bozuk

GT GD C H L M O
balloons /bəˈluːn/ = NOUN: balon, küre; USER: balonlar, balon, balonları, balloons, balonların

GT GD C H L M O
band /bænd/ = NOUN: bant, grup, şerit, bando, orkestra, kayış, çete, kemer, şarkı, mızıka, frekans bandı, sargı, takım; VERB: bantlamak, bağlamak, şerit yapmak; USER: bant, grup, bandı, grubu, grubun

GT GD C H L M O
bar /bɑːr/ = NOUN: bar, baro, çizgi, kalıp, engel, avukatlık, parmaklık, meyhane, demir çubuk, bariyer, avukatlar; VERB: engellemek; USER: bar, çubuğu, barda, çubuk, çubuğunda

GT GD C H L M O
baroque /bəˈrɒk/ = ADJECTIVE: barok, şatafatlı, barok tarzında, aşırı süslü; NOUN: barok; USER: barok, Baroque, Baroğu, Baroku

GT GD C H L M O
barrel /ˈbær.əl/ = NOUN: varil, namlu, fıçı, kovan, çark, atın karnı veya beli; VERB: uçmak, fıçılamak, hızlı gitmek; USER: varil, namlu, fıçı, barrel, beşik

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
basic /ˈbeɪ.sɪk/ = ADJECTIVE: temel, basit, ana, esas, bazal, silisli; USER: temel, temel bir, basit, basic, ana

GT GD C H L M O
basis /ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği; USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında

GT GD C H L M O
bath /bɑːθ/ = NOUN: banyo, küvet, hamam, yıkanma, banyo suyu, banyo kabı; VERB: yıkamak, yıkanmak, banyo yaptırmak; USER: banyo, banyosu, hamamı, küvet, bath

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
beach /biːtʃ/ = NOUN: plaj, sahil, kumsal; VERB: karaya çekmek, sahile çekmek; USER: plaj, beach, plaja, sahil, sahilde

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
begins /bɪˈɡɪn/ = VERB: başlamak, başlatmak, koyulmak, girişmek, önayak olmak, meydana gelmek, doğmak; USER: başlar, başlıyor, başlayan, başladı, başladığı

GT GD C H L M O
behavior /bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı; USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları

GT GD C H L M O
beings /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: varlıklar, varlıkların, insanlar, varlıkları, varlıklarız

GT GD C H L M O
belt /belt/ = NOUN: kemer, kayış, kuşak, bölge, iklim kuşağı; VERB: kemer takmak, kemerlemek, kemerle dövmek, kuşanmak, hızlı gitmek, uçmak; USER: kemer, kemeri, kayış, kayışı, bant

GT GD C H L M O
beneficial /ˌben.ɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, hayırlı, kazançlı, kârlı, mülkten yararlanma hakkıyla ilgili; USER: yararlı, faydalı, faydalıdır, yararlıdır, olumlu

GT GD C H L M O
bergs

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
beta /ˈbiː.tə/ = NOUN: beta, ikinci sırada olan şey; USER: beta, Açisindan beta

GT GD C H L M O
biennial /baɪˈen.i.əl/ = ADJECTIVE: iki yıllık, iki yılda bir olan, iki yıl süren; NOUN: iki yıl yaşayan bitki; USER: iki yıllık, bienal, iki yılda, iki yılda bir, bienalin

GT GD C H L M O
big /bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi; ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle; USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman

GT GD C H L M O
bill /bɪl/ = NOUN: fatura, tasarı, banknot, senet, hesap, tahvil, gaga, burun, kâğıt para, afiş; VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak; USER: fatura, faturası, tasarıyı, tasarı, bill

GT GD C H L M O
bio /baɪ.əʊ-/ = USER: biyo, bio, Doğal Besinler, biyolojik, BİOGRAFİM

GT GD C H L M O
biologically /ˌbaɪ.əˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = USER: biyolojik, biyolojik olarak, biyolojik açıdan, biyolojik katkı, biyolojik katkı maddeler

GT GD C H L M O
biomedical /ˌbīōˈmedikəl/ = USER: biyomedikal, Biomedical, biomedikal

GT GD C H L M O
blender /ˈblen.dər/ = NOUN: karıştırıcı, harmancı; USER: karıştırıcı, blender, Mikseri, blenderi, karıştırıcıda

GT GD C H L M O
board /bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek; VERB: binmek; USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu

GT GD C H L M O
bodies /ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım; USER: organları, kuruluşları, organlar, organlarının, kuruluşlar

GT GD C H L M O
body /ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım; USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu

GT GD C H L M O
bond /bɒnd/ = NOUN: bağ, tahvil, bono, yapışma, senet, ilişki, yapıştırıcı, zincir, pranga, tutkal, harç ile duvar örme; VERB: yapıştırmak, bağlamak, örmek, tutturmak, antrepoya koymak; USER: bağ, tahvil, bağı, bond, bono

GT GD C H L M O
book /bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni; VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak; USER: kitap, kitabı, defter, kitabın, defteri, defteri

GT GD C H L M O
books /bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni; VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak; USER: kitaplar, kitap, kitapları, Books, kitapların, kitapların

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
boy /bɔɪ/ = NOUN: boks, kutulama, kutuya koyma; USER: erkek, çocuk, boy, erkek çocuk, oğlan

GT GD C H L M O
boys /bɔɪ/ = NOUN: erkek, oğlan, erkek çocuk, delikanlı, oğul, erkek hizmetli; USER: çocuklar, erkek, erkekler, boys, erkek çocuklar

GT GD C H L M O
brain /breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse; VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak; USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki

GT GD C H L M O
branch /brɑːntʃ/ = NOUN: şube, branş, dal, kol, kol, sınıf, dere; ADJECTIVE: şube, dal, kol; VERB: dallanmak, yayılmak; USER: şube, dalı, dal, şubesi, kolu

GT GD C H L M O
breaks /breɪk/ = NOUN: mola, ara, kırılma, kırma; VERB: kırmak, kesmek, bozmak, kırılmak, ara vermek, koparmak, kopmak, çiğnemek; USER: tatili, sonları, molalar, sonlarını, molaları

GT GD C H L M O
bridge /brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç; VERB: köprü kurmak, köprü yapmak; USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü

GT GD C H L M O
bringing /brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getiren, getirerek, getirmek, getiriyor, getirme

GT GD C H L M O
brings /brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getiriyor, getirir, getiren, getirmektedir, getirdiği

GT GD C H L M O
broadcasting /ˈbrɔːd.kɑːst/ = NOUN: yayın, radyo veya televizyon; ADJECTIVE: radyo veya televizyon yayını ile ilgili; USER: yayın, yayıncılığı, yayını, yayıncılık, yay

GT GD C H L M O
bronze /brɒnz/ = NOUN: bronz, tunç, bronz sanat eseri; ADJECTIVE: bronz, tunç, bronzdan yapılmış; VERB: bronzlaştırmak; USER: bronz, Bronze, Tunç, bronzdan, bronz bir

GT GD C H L M O
brookings

GT GD C H L M O
brown /braʊn/ = NOUN: kahverengi; ADJECTIVE: kahverengi; VERB: karamak, kızarmak; USER: kahverengi, Brown, Kahve, kahverengi bir, Hahverengi

GT GD C H L M O
buenos = VERB: fokurdamak, kabarcıklar yapmak, köpürmek

GT GD C H L M O
build /bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış; VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek; USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
built /ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi; USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili

GT GD C H L M O
bulletin /ˈbʊl.ə.tɪn/ = NOUN: bülten, duyuru, bildiri, dergi, haber bülteni; USER: bülten, bülteni, bülteninde, bültenini, bülteninin

GT GD C H L M O
busan

GT GD C H L M O
business /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
c /ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = NOUN: yüz; USER: c,

GT GD C H L M O
cabala = NOUN: kabala, İbrani felsefesi yazıları, sır, gizem, esrar, gizli öğreti; USER: kabala, esrar, gizli öğreti, İbrani felsefesi yazıları, cabala,

GT GD C H L M O
calc = USER: kalk, calc, hesaplanan, kireç, Hesaplama Bayimiz Olun Ana

GT GD C H L M O
calculus /ˈkæl.kjʊ.ləs/ = NOUN: hesap, taş; USER: hesap, hesabı, calculus, hesabın, taşı

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
caltech = USER: Caltech, Caltech'te, Caltech'ten, Caltech'den, Caltech'e

GT GD C H L M O
camera /ˈkæm.rə/ = NOUN: kamera, fotoğraf makinesi, gizli, hakimin özel odası, mahrem; USER: kamera, fotoğraf makinesi, makinesi, kameranın, kamerayı

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
cancelled /ˈkæn.səl/ = ADJECTIVE: iptal edildi, iptal edilmiş; USER: iptal edildi, iptal, yapılması, İptal İptal, iptal edilir

GT GD C H L M O
capabilities /ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar; USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini

GT GD C H L M O
capable /ˈkeɪ.pə.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, kabiliyetli, becerikli, kapasiteye sahip, ehliyetli, duyarlı, etki altında kalabilen; USER: yetenekli, yeteneğine, yeteneğine sahip, yeteneğine sahiptir, kapasitesine sahip

GT GD C H L M O
care /keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış; VERB: ilgilenmek, özen göstermek; USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat

GT GD C H L M O
career /kəˈrɪər/ = NOUN: kariyer, meslek, meslek hayatı, kariyer yapma, hız, meslekte başarı kazanma, sürat; VERB: koşmak, hız yapmak, dörtnala koşmak; USER: kariyer, kariyeri, kariyerine, Karriereende, kariyerinin, kariyerinin

GT GD C H L M O
carpenter /ˈkɑː.pɪn.tər/ = NOUN: marangoz, dülger, doğramacı; VERB: marangozluk yapmak, doğramacılık yapmak; USER: marangoz, Carpenter, marangozun, dülger, marangozluk

GT GD C H L M O
cartoon /kɑːˈtuːn/ = NOUN: karikatür, çizgi film, resim taslağı, dizi hâlinde yayınlanan karikatür; USER: karikatür, çizgi film, çizgi, cartoon

GT GD C H L M O
case /keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek; USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka

GT GD C H L M O
cashflow /ˈkæʃ ˌfləʊ/ = USER: cashflow, nakit akışı, nakit akım,

GT GD C H L M O
casino /kəˈsiː.nəʊ/ = NOUN: kumarhane, gazino; USER: kumarhane, casino, Gazino

GT GD C H L M O
casinos /kəˈsiː.nəʊ/ = NOUN: kumarhane, gazino; USER: casinolar, gazino, kumarhaneler, casino, casinolarda

GT GD C H L M O
casting /kast/ = NOUN: döküm, dökme, kalıba dökme, rol dağıtımı, astar sıva, olta atma, ağ atma, dökmecilik; USER: döküm, dökme, dökümü, çevrim, casting

GT GD C H L M O
catalogues /ˈkæt.əl.ɒɡ/ = NOUN: katalog, fihrist, kütüphane kitap listesi, ardarda olaylar dizisi, olaylar dizisi; USER: kataloglar, katalog, katalogları, kataloğu, kataloglarda

GT GD C H L M O
cause /kɔːz/ = NOUN: neden, sebep, sorun, dava, gaye, haklı neden, problem, amaç, dava konusu, iş; VERB: neden olmak, sebep olmak, doğurmak, yol açmak, meydan vermek; USER: neden, yol, sebep, neden olur, çünkü, çünkü

GT GD C H L M O
cave /keɪv/ = NOUN: mağara, in, siyasi partiden kopma, siyasi partiden kopan grup; VERB: oymak, açmak, kazmak, çökmek, yıkılmak, boyun eğmek, batmak, pes etmek, partiden kopmak; USER: mağara, mağaranın, mağarada, cave, Mağarası

GT GD C H L M O
center /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse; VERB: ortalamak, ortaya gelmek, merkezde toplamak, merkezde toplanmak; USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde

GT GD C H L M O
centers /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse, ılımlı politik görüş, sente, orta alan oyuncusu, kemer inşaat desteği, kubbe inşaat desteği; USER: merkezleri, merkezi, merkezlerinde, merkezlerinin, merkezlerinden

GT GD C H L M O
centre /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, merkez, merkez, merkez, orta, orta, orta, orta, odak, odak; VERB: ortalamak, ortalamak; USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde, merkezinde

GT GD C H L M O
centro

GT GD C H L M O
century /ˈsen.tʃər.i/ = NOUN: yüzyıl, asır, yüz taneden oluşan grup, yüz dolar, yüz kişilik bölük; USER: yüzyıl, yüzyılda, yüzyılın, yüzyıldan, yüzyıla, yüzyıla

GT GD C H L M O
ceo /ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü

GT GD C H L M O
ces /ˈsɜː.vɪks/ = USER: ces, nslar, KOS, leri, ları,

GT GD C H L M O
chair /tʃeər/ = NOUN: sandalye, koltuk, makam, iskemle, kürsü, elektrikli sandalye, tahtırevan, başkanlık makamı; VERB: başkanlık etmek, yetki vermek, sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek, yönetmek; USER: sandalye, koltuk, sandalyeye, sandalyede, chair

GT GD C H L M O
challenge /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı

GT GD C H L M O
chamber /ˈtʃeɪm.bər/ = NOUN: oda, bölme, boşluk, yasama meclisi, yatak odası, büro, hakimin özel odası, kabul salonu; USER: oda, odası, odasının, odasına, odasında

GT GD C H L M O
chancellors /ˈCHans(ə)lər/ = NOUN: başbakan, rektör, bakan, yüksek makamlı resmi görevli; USER: başbakanlarca, Başbakanları, Chancellors, rektörlerin, Rektörler

GT GD C H L M O
chapter /ˈtʃæp.tər/ = NOUN: bölüm, kısım, bahis, dini meclis toplantısı, dernek bölge kuruluşu; USER: bölüm, bölümde, bölümü, bölümünde, bölümün

GT GD C H L M O
chapters /ˈtʃæp.tər/ = NOUN: bölüm, kısım, bahis, dini meclis toplantısı, dernek bölge kuruluşu; USER: bölümler, bölüm, bölümleri, bölümlerde, bölümden

GT GD C H L M O
character /ˈkær.ɪk.tər/ = NOUN: karakter, nitelik, harf, kişilik, özellik, işaret, kahraman, huy, isim, tabiat, ahlâk, bonservis, karakteristik yapı, şan, sıfat, harf türü, el yazısı; USER: karakter, karakteri, karakterini, karakterin, bir karakter

GT GD C H L M O
characters /ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak; USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden

GT GD C H L M O
chase /tʃeɪs/ = NOUN: takip, kovalama, av, iz sürme, avlanma bölgesi, oluk; VERB: kovalamak, peşine düşmek, takip etmek, izlemek, peşinde olmak, hızla geçip gitmek; USER: takip, kovalamak, kovalamaca, chase, Chase'in

GT GD C H L M O
chief /tʃiːf/ = NOUN: baş, şef, reis, amir, armanın en üst kısmı; ADJECTIVE: baş, ana, belli başlı, en üst rütbeli; USER: baş, başkanı, şefi, şef, müdürü

GT GD C H L M O
childhood /ˈtʃaɪld.hʊd/ = NOUN: çocukluk, çocukluk çağı, küçüklük; USER: çocukluk, çocukluk çağı, çocuklar, çocuk, çocukluk çağında

GT GD C H L M O
children /ˈtʃɪl.drən/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün; USER: çocuklar, çocuk, çocuklu, çocukların, çocuklar var, çocuklar var

GT GD C H L M O
chinese /ˈtʃaɪ.nə/ = ADJECTIVE: Çin, Çin ile ilgili; NOUN: Çince, Çinli; USER: Çin, Çince, chinese, Çinli, cin

GT GD C H L M O
christian /ˈkrɪs.tʃən/ = NOUN: Hristiyan, Hristiyan kimse, iyi insan, dini bütün kimse; ADJECTIVE: Hristiyan, dürüst, saygıdeğer, merhametli; USER: Hristiyan, christian, Hıristiyan, Hıristiyanlık

GT GD C H L M O
cinematic /sɪ.nəˈmæt.ɪk/ = ADJECTIVE: sinematik, sinemayla ilgili, sinemaya özgü, sinema özelliğinde; USER: sinematik, sinema, sinemasal, sinematik bir, cinematic

GT GD C H L M O
city /ˈsɪt.i/ = NOUN: şehir, kent, şehir halkı, büyük kasaba; ADJECTIVE: kent; USER: şehir, şehrin, şehri, kent

GT GD C H L M O
class /klɑːs/ = NOUN: sınıf, class, ders, grup, kalite, mevki, kurs, derslik, tür, zümre, çeşit, öğrenciler, mükemmellik, cins, üstünlük, bölüm, dershane, kur, klas olma, sınıflandırmak, saymak, kategorize etmek; USER: sınıf, sınıfı, sınıf bir, sınıfının, class

GT GD C H L M O
classes /klas/ = NOUN: üst tabaka, yukarı sınıflar; USER: sınıfları, sınıflar, dersleri, sınıfların, sınıf, sınıf

GT GD C H L M O
classical /ˈklæs.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: klasik, hümanist, klas, mükemmel, klasik biçimde olan, olağanüstü, eski dile ait; USER: klasik, Classical, klasik bir

GT GD C H L M O
clay /kleɪ/ = NOUN: kil, toprak, çamur, balçık, hamur, çömlekçi çamuru, yerküre, insan vücudu, toprak künk; USER: kil, Toprak, kilden, killi, kili, kili

GT GD C H L M O
clients /ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerine, müşterileri, istemcileri

GT GD C H L M O
climax /ˈklaɪ.mæks/ = NOUN: doruk, orgasm, zirve, dönüm noktası, boşalma; VERB: doruğa ulaştırmak, zirveye ulaşmak, orgasm olmak; USER: doruk, doruğa, orgasm, zirveye, doruk noktasına

GT GD C H L M O
clinical /ˈklɪn.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: klinik, klinikle ilgili, objektif, tarafsız, hasta başında yapılan

GT GD C H L M O
clinician

GT GD C H L M O
club /klʌb/ = NOUN: kulüp, sopa, dernek, sinek, lobut, çomak; VERB: dövmek, sopalamak, katılmak, toplanmak, dipçiklemek, ortakça yatırmak, toplamak, ortak olmak; USER: kulüp, takım, kulübü, ayrılma, club

GT GD C H L M O
cm

GT GD C H L M O
cnr

GT GD C H L M O
coauthor /kəʊˈɔː.θər/ = NOUN: ortak yazar; USER: ortak yazar, yazarlarından, yazarlarından biri, birlikte kitaplar yazdığı, eş yazarlığını

GT GD C H L M O
code /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak; USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları

GT GD C H L M O
coded /kəʊd.ɪd/ = VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak; USER: kodlu, kodlanmış, kodlanmıştır, kodlanır, kodlanan

GT GD C H L M O
cog /kɒɡ/ = NOUN: diş, dişli çark, çark dişi; VERB: tutmak, hile yapmak, kurmak; USER: diş, cog, dişli, tutmak, çark

GT GD C H L M O
cognition /kɒɡˈnɪʃ.ən/ = USER: biliş, bilişsel, bilişin, kognisyon, algı

GT GD C H L M O
cognitive /ˈkɒɡ.nɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: kavrama ile ilgili, idrak ile ilgili; USER: bilişsel, kognitif, zihinsel, biliflsel

GT GD C H L M O
cognitively = USER: bilişsel, bilişsel olarak, biliflsel, biliflsel olarak

GT GD C H L M O
cognizance /ˈkɒɡ.nɪ.zəns/ = NOUN: idrak, farkında olma, kavrama, anlayış, mahkemenin davayı dinlemesi, bilgi, kaza alanı; USER: idrak, cognizance, farkında, bilincindeyiz, farkında olma

GT GD C H L M O
collaborate /kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek; USER: işbirliği yapmak, işbirliği, işbirliğine, iş birliği, birliği

GT GD C H L M O
collaborated /kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek; USER: işbirliği, işbirliği yaptı, çalıştı, birlikte çalıştı, işbirliği yaparak

GT GD C H L M O
collaborates /kəˈlabəˌrāt/ = VERB: işbirliği yapmak, el ele vermek, birlik olmak, düşmanla birlik olmak; USER: işbirliği, işbirliği yapmaktadır, İş Birliği, işbirliği yapar, Ele Verdi,

GT GD C H L M O
collaborating /kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek; USER: işbirliği, işbirliğine, işbirliği yapmak, işbirliği içinde, işbirlikçi

GT GD C H L M O
collaboration /kəˌlæb.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: işbirliği, işbirlikçilik, birlik; USER: işbirliği, işbirliğini, işbirliğinin, birlikte, işbirliğiyle

GT GD C H L M O
collaborative /kəˈlabərətiv/ = USER: işbirlikçi, ortak, işbirliği, işbirliğine dayalı, ortak bir

GT GD C H L M O
college /ˈkɒl.ɪdʒ/ = NOUN: üniversite, kolej, okul, yüksekokul, fakülte, kurul, heyet, enstitü, akademi, dernek; USER: üniversite, kolej, College, Koleji, üniversiteye

GT GD C H L M O
com /ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı

GT GD C H L M O
come /kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak; NOUN: meni, sperma, bel; USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel

GT GD C H L M O
comedy /ˈkɒm.ə.di/ = NOUN: komedi, güldürü, komik olaylar; USER: komedi, Comedy, komedisi, Comedy En, Mizah

GT GD C H L M O
comes /kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen

GT GD C H L M O
coming /ˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: gelen, gelecek; NOUN: gelme, geliş, yaklaşma, varış; USER: gelen, gelecek, geliyor, önümüzdeki, çıkan

GT GD C H L M O
commerce /ˈkɒm.ɜːs/ = NOUN: ticaret, iş, alım satım, ilişki, cinsel ilişki; USER: ticaret, ticaretin

GT GD C H L M O
commitment /kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü; USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını

GT GD C H L M O
committee /kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet; USER: komite, komitesi, komitesinin, komitenin, kurul

GT GD C H L M O
common /ˈkɒm.ən/ = ADJECTIVE: ortak, yaygın, genel, bilinen, müşterek, sıradan, adi, olağan, alışılagelmiş, bayağı, kaba, alelâde, kaba saba; NOUN: meydan, halka açık yer, park; USER: ortak, yaygın, sık, ortak bir, genel, genel

GT GD C H L M O
communication /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı

GT GD C H L M O
communities /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluklar, toplulukları, toplulukların, topluluklara, toplumlar

GT GD C H L M O
community /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum

GT GD C H L M O
companies /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
compassion /kəmˈpæʃ.ən/ = NOUN: merhamet, sevgi, acıma, sevecenlik, şefkât; USER: merhamet, şefkat, merhameti, şefkati, merhametin

GT GD C H L M O
compel /kəmˈpel/ = VERB: zorlamak, mecbur etmek, zorunda bırakmak; USER: zorlamak, mecbur, zorlayacak, zorlamaktadır, zorlayabilir

GT GD C H L M O
competition /ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme; USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete

GT GD C H L M O
competitions /ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme; USER: yarışmalar, müsabakaları, müsabaka içi ve dışı, müsabaka içi, müsabaka

GT GD C H L M O
competitors /kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı; USER: rakip, rakipleri, rakipler, rakiplerinden, rakiplerinizin

GT GD C H L M O
complete /kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek; ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel; USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye

GT GD C H L M O
completing /kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek; USER: tamamladıktan, tamamlayarak, tamamlanması, tamamlayan, tamamlama

GT GD C H L M O
complex /ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik; NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey; USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır

GT GD C H L M O
complexes /ˈkɒm.pleks/ = NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey; USER: kompleksleri, kompleksler, komplekslerinin, komplekslerin, kompleksi

GT GD C H L M O
composer /kəmˈpəʊ.zər/ = NOUN: besteci, kompozitör, yazar, yaratıcı; USER: besteci, bestecisi, bestecinin, kompozitör, bestekar

GT GD C H L M O
composite /ˈkɒm.pə.zɪt/ = ADJECTIVE: bileşik, karma, karışık, bileşikgillerden olan; NOUN: alaşım, bileşikgillerden bitki; USER: bileşik, kompozit, birleşik, karma

GT GD C H L M O
composition /ART) / = NOUN: kompozisyon, bileşim, beste, yapı, tertip, dizgi, nitelik, derleme, anlaşma, yapıt, bileştirme, eserdeki düzeltme; USER: kompozisyon, bileşimi, kompozisyonu, bileşim, bileşimin

GT GD C H L M O
computational /kɒm.pjʊˈteɪ.ʃən.əl/ = USER: hesaplama, hesaplamalı, sayısal, bilgisayar, bilişimsel

GT GD C H L M O
computer /kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin; USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza

GT GD C H L M O
concept /ˈkɒn.sept/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, mefhum, tasavvur, hayal etme; USER: kavram, kavramı, kavramını, konsepti, konsept

GT GD C H L M O
conceptual /kənˈsep.tju.əl/ = ADJECTIVE: kavramsal, kavrayan, anlayan; USER: kavramsal, kavramsal Kategori, kavramı, kavramsal bir, kavram

GT GD C H L M O
concrete /ˈkɒŋ.kriːt/ = NOUN: beton, somut varlık; ADJECTIVE: beton, somut, elle tutulur, maddi, maddesel, gerçekten var olan; VERB: somutlaştırmak, katılaştırmak, betonla kaplamak, katılaşmak, somutlaşmak, bütünleşmek; USER: beton, somut, betonun, somut bir, betonarme

GT GD C H L M O
conducting /kənˈdʌkt/ = ADJECTIVE: iletken, geçirici; USER: iletken, yapma, yapmak, yürütülmesi, yürütmek

GT GD C H L M O
conf /ˈkəʊ.ni/ = USER: conf, konf,

GT GD C H L M O
conference /ˈkɒn.fər.əns/ = NOUN: konferans, toplantı, kongre, görüşme, birlik, lig; USER: konferans, toplantısında, konferansı, konferansa, toplantısı

GT GD C H L M O
conferences /ˈkɒn.fər.əns/ = NOUN: konferans, toplantı, kongre, görüşme, birlik, lig; USER: konferanslar, konferans, konferansları, konferanslara, konferanslarda

GT GD C H L M O
congressional /kəŋˈɡreʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: kongre, kongre ile ilgili; USER: kongre, kongrenin, Kongre'nin, Kongre'de

GT GD C H L M O
conscious /ˈkɒn.ʃəs/ = ADJECTIVE: bilinçli, farkında, bilinciyle, kasti, uyanık, inançlı, kastiyle; USER: bilinçli, bilinçli bir, bilinci, bilincinde, bilincine

GT GD C H L M O
consortium /kənˈsɔː.ti.əm/ = NOUN: konsorsiyum, uluslararası ticaret birliği, evliliğin getirdiği haklar; USER: konsorsiyum, konsorsiyumu, konsorsiyumun, konsorsiyuma, konsorsiyumunun

GT GD C H L M O
constituent /kənˈstiCHo͞oənt/ = ADJECTIVE: kurucu, oluşturan, meydana getiren, seçmen, seçen, yasayı değiştirebilen; NOUN: kurucu, bileşen, seçmen, öğe, elemen, oluşturan parçalardan her biri, temsilci atayan kimse; USER: kurucu, oluşturan, bileşenli, bileşen, bileşeni

GT GD C H L M O
constructed /kənˈstrʌkt/ = VERB: kurmak, inşa etmek, çizmek, düzenlemek, dikmek; USER: inşa, yapılmış, inşa edilmiş, yapılan, inşa edilen

GT GD C H L M O
construction /kənˈstrʌk.ʃən/ = NOUN: inşaat, yapı, inşa, kurma, inşa etme, çizim, yapma, anlam, yorum; USER: inşaat, yapı, yapımı, yapımında, inşaatı

GT GD C H L M O
consulate /ˈkɒn.sjʊ.lət/ = NOUN: konsolosluk; USER: konsolosluk, konsolosluğu, konsolosluğuna, Konsolosluğu'na, konsolosluğunun

GT GD C H L M O
consumer /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri

GT GD C H L M O
contends /kənˈtend/ = VERB: uğraşmak, yarışmak, çekişmek, savaşmak, iddia etmek, ileri sürmek, tartışmak, rekabet etmek; USER: iddia, sürüyor, iddia ediyor, sürmektedir, ileri sürüyor

GT GD C H L M O
continues /kənˈtɪn.juː/ = USER: devam ediyor, devam, devam etmektedir, devam eder, ediyor

GT GD C H L M O
contract /ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması; VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak; USER: sözleşme, sözleşmesi, sözleşmenin, kontrat, sözleşmede

GT GD C H L M O
contracted /kənˈtrækt/ = ADJECTIVE: kasılmış, büzülmüş, kısaltılmış, az, sınırlı; USER: sözleşmeli, anlaşmalı, sözleşme, daralmıştır, almasına, almasına

GT GD C H L M O
contracting /kənˈtrækt/ = VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak; USER: sözleşme, taahhüt, müteahhitlik, yakalanma, ihale

GT GD C H L M O
contracts /ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması; USER: sözleşmeleri, sözleşmeler, sözleşme, sözleşmelerin, sözleşmelerinin

GT GD C H L M O
contributions /ˌkɒn.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: katkı, destek, yardım, bağış, iştirak, yazı, makale; USER: katkıları, katkılar, katkı, Katılımlar, katılım

GT GD C H L M O
control /kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda

GT GD C H L M O
converging /kənˈvɜːdʒ/ = VERB: yakınsamak, kavuşmak, birleşmek, yaklaşmak; USER: yakınlaşan, birleşen, yakınsak, yakınsama, daralan

GT GD C H L M O
conversation /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme; USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın

GT GD C H L M O
conversational /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: konuşkan, konuşma ile ilgili, güzel konuşan; USER: konuşkan, konuşma, sohbet, diyalog, konuşmaya

GT GD C H L M O
conversations /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme; USER: konuşmaları, konuşmalar, görüşmeleri, konuşma, görüşmeler

GT GD C H L M O
converse /ˈkɒn.vɜːs/ = VERB: sohbet etmek, söyleşmek; ADJECTIVE: karşıt, ters, zıt; NOUN: evirtim, akis; USER: sohbet etmek, sohbet, converse, görüşmenize, konuşmaya

GT GD C H L M O
coolest /kuːl/ = USER: havalı, en havalı, coolest, serin, cool

GT GD C H L M O
cooperative /kəʊˈɒp.ər.ə.tɪv/ = NOUN: kooperatif; ADJECTIVE: kooperatif, işbirliği, yardımcı, yardıma hazır, işbirliği yapmak isteyen; USER: kooperatif, işbirliği, işbirliğine dayalı, işbirliğine, işbirlikçi

GT GD C H L M O
corporation /ˌkɔː.pərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: şirket, kurum, dernek, tüzel kişi, belediye yetkilileri, şiş göbek; USER: şirket, şirketi, kurumlar, kurum, kuruluştur

GT GD C H L M O
cosmological /ˌkɒz.məˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = USER: kozmolojik, kozmolojik bir, evrenbilimsel

GT GD C H L M O
costumes /ˈkɒs.tjuːm/ = NOUN: kostüm, kıyafet, giysi, elbise, tayyör, mayo, sahne elbisesi; USER: kostümleri, kostümler, kostüm, Costumes, kıyafetleri

GT GD C H L M O
counter /ˈkaʊn.tər/ = ADJECTIVE: karşı, ters, kontra, zıt; ADVERB: karşı, ters, aykırı; NOUN: sayaç, karşılık, gişe, tezgâh; VERB: karşı koymak; USER: karşı, kontra, sayaç, sayacı, karşı koymak

GT GD C H L M O
course /kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış; VERB: koşmak, akmak, koşturmak; USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki

GT GD C H L M O
courses /kɔːs/ = NOUN: adet, regl; USER: kursları, kurslar, ders, derslerin, dersler

GT GD C H L M O
coursework /ˈkɔːs.wɜːk/ = USER: kurs, ders, dersleri, dersler

GT GD C H L M O
cover /ˈkʌv.ər/ = NOUN: kapak, örtü, kap, kılıf, zarf, bahane, kuver, sığınak, paket, kaplık, av yeri; VERB: kapatmak, örtmek, kapsamak, kaplamak, korumak, kapamak, içermek, üzerini kapatmak, yetmek; USER: kapak, kapsayacak, kapağı, karşılamak, kapsamaktadır

GT GD C H L M O
crate /kreɪt/ = NOUN: sandık, kasa, küfe, büyük sepet; VERB: sandıklamak, kasaya yerleştirmek, küfelemek; USER: sandık, kasa, crate, sandığı, sandıklamak

GT GD C H L M O
crc

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
created /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz

GT GD C H L M O
creating /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken

GT GD C H L M O
creative /kriˈeɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yaratıcı, oluşturan, neden olan; USER: yaratıcı, yaratıcı bir, creative

GT GD C H L M O
creativity /kriˈeɪ.tɪv/ = NOUN: yaratıcılık; USER: yaratıcılık, yaratıcılığı, yaratıcılıklarını, yaratıcılığın, yaratıcılığınızı

GT GD C H L M O
creatures /ˈkriː.tʃər/ = NOUN: yaratık, varlık, kul, alet olan kimse; USER: yaratıklar, canlıların, yaratıkları, canlılar, yaratıkların

GT GD C H L M O
crew /kruː/ = NOUN: mürettebat, ekip, tayfa, sürü, izci grubu; USER: ekip, mürettebat, ekibi, mürettebatı, mürettebatın

GT GD C H L M O
critic /ˈkrɪt.ɪk/ = NOUN: eleştirmen, muhalif, eleştirici, karşı olan kimse, kusur bulup duran kimse; USER: eleştirmen, eleştirmeni, kritik, eleştiri, eleştiren

GT GD C H L M O
crocodiles /krɒk/ = USER: timsahlar, timsah, crocodiles, timsahların, timsahları,

GT GD C H L M O
cross /krɒs/ = NOUN: çapraz, haç; ADJECTIVE: çapraz, kesişen, çaprazlama, dargın, kızgın; VERB: geçmek, karşılaşmak, bozmak, çapraz çizgiler çizmek, darılmak; USER: çapraz, geçmeye, geçmek, arası, cross, cross

GT GD C H L M O
cs /ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = USER: cs, Sürekli, Sürekli Çekim,

GT GD C H L M O
cto = USER: cto, cdüğmesine, CTO'su, cdüğmesine basarak, ctuşuna,

GT GD C H L M O
culminating /ˈkəlməˌnāt/ = VERB: doruğa ulaşmak, sonuçlanmak, meridyen üzerinde bulunmak; USER: sonuçlanan, doruğa, doruk, iyileri, zirveye

GT GD C H L M O
culmination /ˈkʌl.mɪ.neɪt/ = NOUN: doruk, zirve, meridyen üzerinde bulunma; USER: doruk, doruk noktası, zirvesi, doruk noktasıdır, sonucudur

GT GD C H L M O
currently /ˈkʌr.ənt/ = ADVERB: şu anda, halen, bu günlerde; USER: şu anda, anda, henüz, şu, halen

GT GD C H L M O
curricula /kəˈrikyələm/ = VERB: упорядковувати; USER: müfredat, müfredatlar, müfredatları, müfredatı, öğretim programı"

GT GD C H L M O
curriculum /kəˈrɪk.jʊ.ləm/ = NOUN: müfredat, öğretim programı; USER: müfredat, müfredatı, program, müfredatın, programı

GT GD C H L M O
custom /ˈkʌs.təm/ = NOUN: gelenek, görenek, adet, töre, alışkanlık, alışveriş, örf ve adetler hukuku, müşterisi olma; ADJECTIVE: ısmarlama, sipariş üzerine yapılmış; USER: gelenek, görenek, özel, özel bir, Sipariş

GT GD C H L M O
cuts /kʌt/ = NOUN: kesme, kesim, kesik, kesinti, indirim, pay, parça, yara, dilim, yarık, klişe, parça kumaş, darbe, vuruş, usul, tutam, tip, kupür; VERB: kesmek, biçmek, açmak, kırmak, indirmek, budamak, incitmek, yontmak, seyreltmek, oymak, makasla kesmek, kırpmak, yol açmak, ortadan kaybolmak, hadım etmek, devam etmemek, görmemezlikten gelmek, sulandırmak, dişi çıkmak, kesişmek, diş çıkarmak; USER: kesim, keser, kesintileri, kesimler, kesikler

GT GD C H L M O
d /əd/ = NOUN: re, geçer not; USER: d, Ge, B, M

GT GD C H L M O
dam /dæm/ = NOUN: baraj, set, hazne, toplama havuzu, engel, anne hayvan; VERB: baraj yapmak, set çekmek, engellemek; USER: baraj, Dam, barajı, barajın, hasar

GT GD C H L M O
dance /dɑːns/ = NOUN: dans, oyun, dans müziği, balo, danslı parti; VERB: dans etmek, oynamak, dans ettirmek, oynatmak; USER: dans, dance, dans et

GT GD C H L M O
dark /dɑːk/ = NOUN: karanlık, koyu renk, gölge, akşam; ADJECTIVE: karanlık, koyu, kara, kötü, ışıksız, loş, kasvetli, gizli; USER: karanlık, koyu, karanlıkta, dark, karanlık bir

GT GD C H L M O
dartmouth

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
dated /ˈdeɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: tarihli, demode, eskimiş, bayat; USER: tarihli, tarih, sayılı, tarihli ve, tarihinde

GT GD C H L M O
day /deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem; USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde

GT GD C H L M O
daze /deɪz/ = NOUN: şaşkınlık, sersemlik; VERB: afallatmak, büyülemek, sersemletmek, şaşırtmak; USER: şaşkınlık, daze, şaşkınlıkla, sersemlemiş, afalladım

GT GD C H L M O
de

GT GD C H L M O
dealt /delt/ = USER: ele, dağıtılır

GT GD C H L M O
dean /diːn/ = NOUN: dekan, başkan, en kıdemli üye; USER: dekan, dean, dekanı, dekanın, dekanlık

GT GD C H L M O
decades /ˈdek.eɪd/ = NOUN: onyıl, onluk, onlu grup, onlu takım; USER: yıl, on yıl, yıllardır, on, yıllarda

GT GD C H L M O
december /dɪˈsem.bər/ = NOUN: Aralık

GT GD C H L M O
decision /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının

GT GD C H L M O
dedicated /ˈded.ɪ.keɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ithaf olunmuş, verilmiş; USER: özel, adanmış, adamıştır, adanmıştır, ayrılmış

GT GD C H L M O
deep /diːp/ = ADJECTIVE: derin, koyu, içten, ağır, aşırı, tok, şiddetli, yürekten, keskin, genişliğinde; NOUN: derinlik, karanlık; USER: derin, derin bir, deep, derinlik, koyu

GT GD C H L M O
delight /dɪˈlaɪt/ = NOUN: zevk, keyif, sevinç, haz, zevk kaynağı; VERB: sevindirmek, hoşnut etmek, zevk almak, hoşlanmak, hoşuna gitmek; USER: zevk, memnun, keyif, delight, sevinç, sevinç

GT GD C H L M O
deliver /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak

GT GD C H L M O
delivered /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim, verilen, gönderiyoruz, teslim edilen

GT GD C H L M O
demonstrated /ˈdem.ən.streɪt/ = VERB: göstermek, kanıtlamak, ispatlamak, ispat etmek, gösteri yapmak, örnekle açıklamak; USER: gösterdi, göstermiştir, gösterilmiştir, ortaya, gösterdiği

GT GD C H L M O
demonstration /ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz; USER: gösteri, demo, gösterisi, gösteriye, demonstrasyon

GT GD C H L M O
demonstrations /ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz; USER: gösteriler, gösterileri, gösteri, gösterilere, gösterilerin

GT GD C H L M O
demos /ˈdem.əʊ/ = NOUN: halk, ayaktakımı, nahiye; USER: demolar, Demos, demoları, demo, demolarını

GT GD C H L M O
denver

GT GD C H L M O
department /dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube; USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde

GT GD C H L M O
deploy /dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek; NOUN: dağıtım, istihdam, yayılma, açılma; USER: dağıtmak, dağıtma, dağıtabilirsiniz, dağıtın, dağıtabilir

GT GD C H L M O
deployed /dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek; USER: konuşlandırılmış, dağıtılabilir, konuşlanmış, dağıtılan, dağıtmış

GT GD C H L M O
dept = USER: borç, dept, derinliği, borç seçin, departmanda"

GT GD C H L M O
described /dɪˈskraɪb/ = VERB: tanımlamak, anlatmak, betimlemek, tarif etmek, tasvir etmek, çizmek, ifade etmek; USER: tarif, açıklanan, açıklandığı, anlatılan, tanımlanan, tanımlanan

GT GD C H L M O
design /dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet; VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek; USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma

GT GD C H L M O
designated /ˈdezigˌnāt/ = VERB: atamak, tanımlamak, göstermek, tayin etmek, adlandırmak, işaret etmek; USER: belirlenen, belirlenmiş, tayin, belirtilen, belirli

GT GD C H L M O
designation /ˌdez.ɪɡˈneɪ.ʃən/ = NOUN: atama, tayin, tahsis, atanma, gösterilme, ad, isim, gösterme; USER: atama, tanımı, belirlenmesi, tayin, tanımlama

GT GD C H L M O
designed /dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı; USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış

GT GD C H L M O
designer /dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi; USER: tasarımcı, tasarımcısı, tasarım, tasarımcının, designer

GT GD C H L M O
designing /dɪˈzaɪ.nɪŋ/ = ADJECTIVE: düzenbaz, becerikli, kurnaz; USER: tasarımı, tasarım, tasarlama, tasarlarken, tasarlamak

GT GD C H L M O
designs /dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet; USER: tasarımlar, tasarımları, tasarım, tasarımların, tasarımı

GT GD C H L M O
desire /dɪˈzaɪər/ = NOUN: arzu, şehvet, istek, tutku, cinsel istek, heves, isteme, dilek, hırs; VERB: arzu etmek, istemek, arzulamak; USER: arzu, arzusu, istek, isteği, arzusunu

GT GD C H L M O
develop /dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak; USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir

GT GD C H L M O
developed /dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır; USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi

GT GD C H L M O
developing /dɪˈvel.ə.pɪŋ/ = ADJECTIVE: gelişen, ilerleyen; USER: gelişen, gelişmekte, gelişmekte olan, geliştirme, geliştirmek

GT GD C H L M O
development /dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum; USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim

GT GD C H L M O
device /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın

GT GD C H L M O
devices /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar

GT GD C H L M O
devolves /dɪˈvɒlv/ = VERB: devretmek, kalmak, geçmek, üzerine düşmek; USER: devolves, aksi gibi davranmaktadır

GT GD C H L M O
diagnosis /ˌdīəgˈnōsis/ = NOUN: tanı, teşhis, belirtme, gösterme; USER: tanı, tanısı, teşhis, tanısında, teşhisi

GT GD C H L M O
dialogue /ˈdaɪ.ə.lɒɡ/ = NOUN: diyalog, karşılıklı konuşma; USER: diyalog, diyaloğu, diyaloğun, diyalogu, diyalogun

GT GD C H L M O
dick /dɪk/ = NOUN: penis, çük, herif, dedektif, adam, kamış; USER: penis, dick, aletini, yarak, sikini

GT GD C H L M O
did /dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did

GT GD C H L M O
diffusion /dɪˈfjuːz/ = NOUN: yayılma, dağılma, yayma, nüfuz; USER: yayılma, difüzyon, difüzyonu, yayılması, diffüzyon

GT GD C H L M O
digital /ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait; NOUN: tuş; USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf

GT GD C H L M O
dimensions /ˌdaɪˈmen.ʃən/ = NOUN: boyutlar, boyut, ebat, ölçü; USER: boyutlar, boyutları, ölçüler, ölçüleri, boyutlarını

GT GD C H L M O
direct /daɪˈrekt/ = ADJECTIVE: direkt, doğru, dolaysız, doğrudan doğruya, kestirme, açık, dürüst; VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek; USER: doğrudan, yönlendirmek, direkt, yönlendirebilirsiniz, yönlendirecektir

GT GD C H L M O
directed /diˈrekt,dī-/ = VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek, yol göstermek, adres yazmak, atfetmek, direktif vermek, komuta etmek; USER: yönelik, yönlendirilmiş, yönetmen, yönetti, yönettiği

GT GD C H L M O
director /daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi; USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi

GT GD C H L M O
disciplinary /ˌdɪs.əˈplɪn.ər.i/ = ADJECTIVE: disiplin, disiplinle ilgili, terbiye amaçlı; USER: disiplin, disiplinli, disipliner, disiplinler, disiplinli bir

GT GD C H L M O
disciplines /ˈdɪs.ə.plɪn/ = NOUN: disiplin, bilim dalı, sıkı disiplin, otorite, denetim, baskı, sıkı düzen; USER: disiplinler, disiplinleri, disiplinlerden, disiplinlerin, disiplinlerde

GT GD C H L M O
disco /ˈdɪs.kəʊ/ = NOUN: disko; USER: disko, Disco, Diskotek, Disco En

GT GD C H L M O
discover /dɪˈskʌv.ər/ = VERB: keşfetmek, bulmak, anlamak, ortaya çıkarmak, farketmek; USER: keşfetmek, keşfedeceksiniz, şehrinde, şehrini keşfetmek, bulmak

GT GD C H L M O
discussing /dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak; USER: tartışmak, tartışırken, tartışılması, tartışmaya, tartışıyor

GT GD C H L M O
discussion /dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis; USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması

GT GD C H L M O
disease /dɪˈziːz/ = NOUN: hastalık, rahatsızlık, illet; USER: hastalık, hastalığı, hastalığın, hastalıktır, hastalığının

GT GD C H L M O
disintegrate /dɪˈsɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: parçalamak, dağılmak, parçalara ayırmak, parçalanmak, atomlarına ayırmak, paramparça olmak; USER: parçalamak, parçalanır, parçalanmaya, çözülmeye, paramparça

GT GD C H L M O
disintegrating /disˈin(t)əˌɡrāt/ = USER: dağılmakta, parçalayıcı, dağıtıcı, parçalanan, parçalama,

GT GD C H L M O
disorders /dɪˈsɔː.dər/ = NOUN: düzensizlik, kargaşa, karışıklık, keşmekeş, patırtı; USER: bozuklukları, bozukluklar, bozukluğu, hastalıkları, bozuklukların

GT GD C H L M O
disorientation = USER: oryantasyon bozukluğu, şaşkınlık, dezoryantasyon, kaybolma, yönelim bozukluğu

GT GD C H L M O
disparate /ˈdɪs.pər.ət/ = ADJECTIVE: farklı, tamamen farklı, benzeşmeyen, bambaşka; NOUN: bambaşka şeyler, benzeşmeyen şeyler, farklı şeyler; USER: farklı, birbirinden farklı, tamamen farklı, birbirinden tamamen farklı, ayrık

GT GD C H L M O
display /dɪˈspleɪ/ = NOUN: ekran, görüntü, gösterme, teşhir, sergileme, gösteriş, sergi; VERB: göstermek, sergilemek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, gösteriş yapmak; USER: ekran, göstermek, görüntü, görüntülemek, gösterilecek, gösterilecek

GT GD C H L M O
displayed /dɪˈspleɪ/ = VERB: göstermek, sergilemek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, gösteriş yapmak, açığa çıkarmak, göz önüne sermek, büyük puntolarla basmak; USER: görüntülenir, görüntülenen, gösterilir, gösterilmiştir, görüntülenebilir

GT GD C H L M O
disrupt /dɪsˈrʌpt/ = VERB: bozmak, dağıtmak, parçalamak, yarmak, ayırmak, karışıklığa itmek, dağılmak, bozulmak, parçalanmak; USER: bozmak, bozabilir, bozmaya, bozacak, bozan

GT GD C H L M O
dissertation /ˌdɪs.əˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tez, bilimsel inceleme, söylev, deneme; USER: tez, tezi, tezini, doktora tezi, tezin

GT GD C H L M O
distant /ˈdɪs.tənt/ = ADJECTIVE: uzak, mesafeli, uzakta, soğuk, ırak, hafif; USER: uzak, uzak bir, uzaktaki, uzaktan, mesafeli

GT GD C H L M O
distinguished /dɪˈstɪŋ.ɡwɪʃt/ = ADJECTIVE: seçkin, ünlü, tanınmış, güzide, sivrilmiş, farkedilebilir, görülebilir; USER: seçkin, ayırt edici, seçkin bir, değerli, ayırt

GT GD C H L M O
distribution /ˌdɪs.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: dağıtım, dağılım, dağılma, yayılma, yayma, serpme, bölüştürme, düzenleme; USER: dağıtım, dağılımı, dağıtımı, dağılım, dağılımını

GT GD C H L M O
diverse /daɪˈvɜːs/ = ADJECTIVE: farklı, çeşitli, değişik, türlü türlü; USER: çeşitli, farklı, çeşitlidir, çeşitli bir, farklı bir

GT GD C H L M O
division /dɪˈvɪʒ.ən/ = NOUN: bölünme, bölme, bölüm, ayırma, bölge, uyuşmazlık, dağıtım, anlaşmazlık, küme, ikiye ayrılma, siklet; USER: bölünme, bölme, bölümü, bölünmesi, bölüm

GT GD C H L M O
dock /dɒk/ = NOUN: rıhtım, dok, tersane, gemi havuzu, sanık yeri, yük rampası, kesinti; VERB: rıhtıma yanaşmak, kısaltmak, doka çekmek, uzayda başka gemiye kenetlemek, uzayda kenetlenmek; USER: dok, rıhtım, yuvası, Dock, platformu

GT GD C H L M O
doctoral /ˈdɒk.tər.ət/ = ADJECTIVE: doktorluk, doktorluk ile ilgili

GT GD C H L M O
dog /dɒɡ/ = NOUN: köpek, it, herif, adam, erkek kurt, erkek tilki, kömür vagonu, ocak demiri; VERB: takip etmek, izlemek, yakasını kurtaramamak; USER: köpek, köpeği, dog, köpeğin, Köpeğinizin

GT GD C H L M O
domain /dəˈmeɪn/ = NOUN: alan, domain, ilgi alanı, mülk, malikâne, memleket, muhit, çevre, ülke; USER: alan, domain, etki alanı, süreli etki alanı, alanı

GT GD C H L M O
donated /dəʊˈneɪt/ = VERB: bağışlamak, bağışta bulunmak, vermek, hediye etmek; USER: bağışladı, hibe, bağışlanan, bağışlanmıştır, bağış

GT GD C H L M O
done /dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış; USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması

GT GD C H L M O
doors /dɔːr/ = NOUN: kapı, giriş, eşik; USER: kapılar, kapı, kapıları, kapılarını, kapıların, kapıların

GT GD C H L M O
down /daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak; PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca; ADJECTIVE: aşağıya doğru; VERB: indirmek; NOUN: kuştüyü; USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru

GT GD C H L M O
dozen /ˈdʌz.ən/ = NOUN: düzine, çok sayı, onlarca olan şey; USER: düzine, düzineden, düzine kadar, düzinelerce

GT GD C H L M O
dozens /ˈdʌzən/ = USER: onlarca, düzinelerce, düzine

GT GD C H L M O
dragons /ˈdræɡ.ən/ = NOUN: ejderha, dragon, hiddetli kimse, sinirinden kuduran kimse, gözleri çakmak çakmak olmuş kimse; USER: ejderha, ejderhalar, dragons, ejderhaların, ejder

GT GD C H L M O
drawing /ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çizim, çekme, resim, çizme, çizgi, taslak, eskiz, resim taslağı; USER: çizim, çizimi, çekme, çizerek, çizmek

GT GD C H L M O
dreamlike /ˈdriːm.laɪk/ = ADJECTIVE: rüya gibi; USER: rüya gibi, rüya, dreamlike, rüya gibi bir, hayali

GT GD C H L M O
drive /draɪv/ = NOUN: sürücü, sürme, dürtü, enerji, araba gezintisi, araba yolu, hamle, güdü, sürek avı, düşmanı püskürtme, önüne katma, hayvan gütme, top sürme; VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, zorlamak, sokmak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek; USER: sürücü, götürmek, sürücüye, sürmek, sürücüsü

GT GD C H L M O
driving /ˈdraɪ.vɪŋ/ = ADJECTIVE: sürücü, araba kullanma, şoför, harekete geçiren, enerjik, hareket ettirici, canlı; NOUN: sürme, sevk, kullanma, araba gezintisi; USER: sürücü, sürüş, itici, araç, araba

GT GD C H L M O
dutch /dʌtʃ/ = NOUN: karı, eş; USER: Hollanda, Hollandalı, dutch, hollanda dili, Flemenkçe

GT GD C H L M O
duties /ˈdjuː.ti/ = NOUN: görev, hizmet, vergi, gümrük, gümrük vergisi, ödev, yükümlülük; USER: görevleri, görev, görevlerini, vergileri, görevler

GT GD C H L M O
dynamics /daɪˈnæm.ɪks/ = NOUN: dinamik, canlılık, devimbilim, harekete geçiren güç; USER: dinamik, dinamikleri, dinamiği, dinamiklerini, dinamikler

GT GD C H L M O
e /iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
eap /ˌiː.eɪˈpiː/ = USER: eap, DAP, DAP Bölgesi

GT GD C H L M O
early /ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele; ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel; USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir

GT GD C H L M O
earned /ˌhɑːdˈɜːnd/ = VERB: kazanmak, para kazanmak, hak etmek; USER: kazandı, Kazanılan, kazanmıştır, elde, kazandık

GT GD C H L M O
edicts /ˈiː.dɪkt/ = NOUN: ferman, bildiri, tebliğ; USER: ferman, fermanları, fermanlarında, fermanlar, emirlerin

GT GD C H L M O
edited /ˈed.ɪt/ = VERB: yönetmek, yayına hazırlamak, kısaltmak, baskıya sokmak, yazımlamak, yerli yerine koymak; USER: düzenlenebilir, düzenlenmiş, Konu, düzenleyen

GT GD C H L M O
edition /ɪˈdɪʃ.ən/ = NOUN: baskı, yayın, tiraj; USER: baskı, sürümü, edition, baskısı, sürüm, sürüm

GT GD C H L M O
editor /ˈed.ɪ.tər/ = NOUN: editör, yayımcı, başyazar, yazı ileri müdürü, program kurgu sorumlusu; USER: editör, editörü, düzenleyici, düzenleyicisi, Editöre

GT GD C H L M O
editorial /ˌediˈtôrēəl/ = NOUN: başyazı, başmakale; ADJECTIVE: yazı işleri ile ilgili, editör ile ilgili; USER: başyazı, editoryal, yayın, editör, yazı

GT GD C H L M O
editorials /ˌed.ɪˈtɔː.ri.əl/ = NOUN: başyazı, başmakale; USER: editoryalleri, başyazılar, editör, editorials, editör görüşü,

GT GD C H L M O
edu /dɒtˌiː.diːˈjuː/ = USER: edu, Üyesi olduğum EDU, edu vardır, edu'da

GT GD C H L M O
education /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim; USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime

GT GD C H L M O
educational /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: eğitsel, eğitici, eğitimle ilgili; USER: eğitici, eğitsel, eğitim, eğitimsel, öğretim

GT GD C H L M O
eerily /ˈɪə.ri/ = USER: ürkütücü, tuhaf bir şekilde, tüyler ürpertici, eerily, garip bir şekilde

GT GD C H L M O
effects /ɪˈfekt/ = NOUN: menkul kıymetler, servet, nakit toplamı, bakiye, ev eşyası, kişisel eşyalar; USER: etkileri, etkiler, etkilerini, efektleri, etkisi

GT GD C H L M O
effort /ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı; USER: çaba, bir çaba, çabası, çabayı, emek

GT GD C H L M O
efforts /ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı; USER: çabaları, çabalar, çabalarını, çaba, çabalarına

GT GD C H L M O
ego /ˈiː.ɡəʊ/ = NOUN: ego, ben, benlik, kendine güven, düşünen ve iradesini kullanan insan; USER: ego, egonun, benlik, egosu, ben, ben

GT GD C H L M O
elaine = USER: elaine, Elaine'in, Elaine'i

GT GD C H L M O
elastomer

GT GD C H L M O
elastomers

GT GD C H L M O
electrically / goods/ = USER: elektriksel, elektrik, elektrikle, elektriksel olarak, elektrikli

GT GD C H L M O
electricity /ilekˈtrisitē,ˌēlek-/ = NOUN: elektrik, elektrik akımı; USER: elektrik, elektriğin, elektriği, elektrik enerjisi, elektriğe

GT GD C H L M O
electro /iˈlektrō/ = NOUN: elektrikle yapılmış klişe; USER: elektro, Electro, elektronik, elektrik, elektromekanik

GT GD C H L M O
electronic /ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik; USER: elektronik, electronic, electronic

GT GD C H L M O
electronics /ɪˌlekˈtrɒn.ɪks/ = NOUN: elektronik, elektronik bilimi; USER: elektronik, elektroniği, Electronics

GT GD C H L M O
elementary /ˌeləˈment(ə)rē/ = ADJECTIVE: temel, ilk, basit, başlangıç, ilkel, saf, asıl, doğa güçleri ile ilgili; USER: temel, ilköğretim, ilkokul, elementer, basit

GT GD C H L M O
elements /ˈel.ɪ.mənt/ = NOUN: öğe, eleman, element, unsur, faktör, bir parça, esas, doğa şartları, atmosferik güçler, ana unsur, küçük bir miktar; USER: elemanları, elemanlar, öğeleri, unsurları, unsurlar

GT GD C H L M O
eli

GT GD C H L M O
elicits /ɪˈlɪs.ɪt/ = VERB: çıkarmak, öğrenmek, meydana çıkarmak, aydınlatmak, tepki göstermek, tepkiye neden olmak; USER: ortaya çıkarır, verilmesini, elicits, ortaya çıkaran, aydınlığa çıkartıyor

GT GD C H L M O
embodied /ɪmˈbɒd.i/ = VERB: somutlaştırmak, cisimleştirmek, içermek, ihtiva etmek, belirtmek, bir bütün halinde toplamak; USER: somutlaşan, vücut bulur, bedenlenmiş, somutlaşmış

GT GD C H L M O
emerge /ɪˈmɜːdʒ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak; USER: çıkmak, ortaya, emerge, ortaya çıkar, çıkmaya

GT GD C H L M O
emergence /ɪˈmɜː.dʒəns/ = NOUN: çıkma; USER: ortaya çıkması, ortaya, çıkması, ortaya çıkışı, çıkışı

GT GD C H L M O
emergent /ɪˈmɜː.dʒɪŋ/ = USER: acil, ortaya çıkan, yükselen, belirmiş

GT GD C H L M O
emerging /ɪˈmɜː.dʒɪŋ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak; USER: ortaya çıkan, gelişmekte olan, ortaya, çıkan, gelişmekte

GT GD C H L M O
emotionally /ɪˈməʊ.ʃən.əl/ = ADVERB: duygusal yönden, heyecanla, heyecanlı bir şekilde; USER: duygusal yönden, duygusal, duygusal olarak, duygusal açıdan, duygu

GT GD C H L M O
emotive /ɪˈməʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: duygusal, duygulu, heyecan ile ilgili; USER: duygusal, duygulandırıcı, duygusal bir, duygulandırıcı bir, emotive

GT GD C H L M O
employees /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı

GT GD C H L M O
employment /ɪmˈplɔɪ.mənt/ = NOUN: iş, hizmet, görev, çalıştırma, görevlendirme, iş verme, uğraş; USER: iş, istihdam, istihdamın, istihdamı, istihdama

GT GD C H L M O
emulation /ˈem.jʊ.leɪt/ = NOUN: yarışma, benzemeye çalışma, özenme; USER: öykünme, emülasyonu, öykünmesi, emülasyon, benzetim

GT GD C H L M O
enabling /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek

GT GD C H L M O
encouraging /enˈkərij,-ˈkə-rij/ = ADJECTIVE: cesaret verici, teşvik edici, ümit verici, özendirici, yüreklendirici; NOUN: teşvik etme; USER: teşvik edici, cesaret verici, ümit verici, teşvik, teşvik etmek

GT GD C H L M O
eng = USER: eng, Müh, İng, tur, Mühendisliği"

GT GD C H L M O
engagement /enˈgājmənt/ = NOUN: nişan, sözleşme, taahhüt, sorumluluk, yükümlülük, nişanlanma, çarpışma, uğraş, randevu, birbirine geçme, söz; USER: nişan, angajman, katılımı, katılım, bağlılığı

GT GD C H L M O
engendered /ɪnˈdʒen.dər/ = VERB: doğurmak, neden olmak; USER: doğurduğu, yol açtığı, engendered, doğurmuştur, doğurmuş

GT GD C H L M O
engine /ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat; VERB: motor takmak, makine takmak; USER: motor, motoru, motorun, makine

GT GD C H L M O
engineer /ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı; VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek; USER: mühendis, mühendisi, mühendislik, engineer, mühendisin

GT GD C H L M O
engineered /ˌenjəˈni(ə)r/ = VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek; USER: mühendislik, tasarlanmıştır, tasarlanmış, mühendisliği, tasarlandı

GT GD C H L M O
engineering /ˌenjəˈni(ə)r/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı; VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek; USER: mühendislik, mühendisliği, Engineering, ürünler, tekniği

GT GD C H L M O
english /ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı; ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere; USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı

GT GD C H L M O
enhancement /ɪnˈhɑːns/ = NOUN: artırma, artış, artırılma; USER: artış, artırma, geliştirme, donanım, iyileştirme

GT GD C H L M O
enter /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz

GT GD C H L M O
entertainment /ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem; USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon

GT GD C H L M O
entire /ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at; ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız; USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı

GT GD C H L M O
entitled /ɪnˈtaɪ.tl̩/ = ADJECTIVE: adlı, isminde; USER: adlı, başlıklı, hakkı, hak, hakkına sahiptir

GT GD C H L M O
entrails /ˈen.treɪlz/ = NOUN: bağırsaklar, iç organlar, iç kısımlar; USER: bağırsaklar, sakatatlar, bağırsağı, bağırsakları, iç organlarını

GT GD C H L M O
entrepreneurship /ˌɒn.trə.prəˈnɜː.ʃɪp/ = USER: girişimcilik, girişimciliği, girişimciliğin, girişimciliğe, girişimciliğinin

GT GD C H L M O
environment /enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf; USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında

GT GD C H L M O
environmental /enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel; USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam

GT GD C H L M O
environments /enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf; USER: ortamları, ortamlarda, ortamlar, ortamlarında, ortamlara

GT GD C H L M O
epileptic /ˌep.ɪˈlep.tɪk/ = ADJECTIVE: epileptik, saralı, saraya ait; NOUN: saralı kimse; USER: epileptik, epilepsi, epilepsili, sara, saralı

GT GD C H L M O
equipment /ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler; USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım

GT GD C H L M O
escape /ɪˈskeɪp/ = NOUN: kaçış, kaçma, kurtulma, firar, kaçak, kurtuluş, sızıntı; VERB: kaçmak, kurtulmak, atlatmak, kaçıp kurtulmak, gözünden kaçmak; USER: kaçış, kaçmak, kaçmaya, kaçmayı, kurtulmak

GT GD C H L M O
et /etˈæl/ = USER: -et-suffix, -et; USER: et, ve arkadaşları, arkadaşları, ve ark, ark

GT GD C H L M O
etc /ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc

GT GD C H L M O
ethics /ˈeθ.ɪk/ = NOUN: ahlâk, törebilim, ahlâk kuralları; USER: ahlâk, etik, etiği, ahlak, ahlakı

GT GD C H L M O
euro /ˈjʊə.rəʊ/ = NOUN: euro; USER: euro, Avrupa, avro, avroluk

GT GD C H L M O
european /ˌyərəˈpēən,ˌyo͝orə-/ = ADJECTIVE: Avrupa, Avrupa'ya özgü; NOUN: Avrupalı; USER: Avrupa, european, Avrupa'nın, avrupalı, Avrupa'da, Avrupa'da

GT GD C H L M O
evening /ˈiːv.nɪŋ/ = NOUN: akşam, suare, son evreler, son bölüm; USER: akşam, akşamları, gece, akşamı, bir akşam, bir akşam

GT GD C H L M O
event /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği

GT GD C H L M O
events /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların

GT GD C H L M O
ever /ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince; USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden

GT GD C H L M O
every /ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün; USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir

GT GD C H L M O
evolve /ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak; USER: gelişmek, geliştirmek, gelişmeye, evrim, geliştikçe

GT GD C H L M O
excel /ɪkˈsel/ = VERB: sivrilmek, geçmek, üstün olmak, gölgede bırakmak; USER: sivrilmek, geçmek, excel, Excel'in, Excel'de

GT GD C H L M O
executive /ɪɡˈzek.jʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: yürütme, yönetim, icra, yetkili, uygulama ile ilgili; NOUN: yönetici, idareci, hükümet; USER: yürütme, yönetici, executive, yönetim, icra

GT GD C H L M O
exhibited /ɪɡˈzɪb.ɪt/ = VERB: sergilemek, göstermek, sunmak, ortaya koymak, teşhir etmek; USER: sergilenen, sergilenmektedir, sergilendi, sergiledi, sergilenecek

GT GD C H L M O
exhibitor /iɡˈzibədər/ = NOUN: sergileyen kimse, sergici, sinemacı; USER: katılımcı, Fuar Katılımcısı, fuar, fuar katılımcısının,

GT GD C H L M O
existence /ɪɡˈzɪs.təns/ = NOUN: varlık, varoluş, olma, hayat, ömür; USER: varlık, varoluş, varlığı, varlığını, varlığının

GT GD C H L M O
existential /ˌegziˈstenCHəl/ = USER: varoluşsal, varoluşçu, varoluş, varoluşsal bir, varlığına

GT GD C H L M O
expanding /ɪkˈspænd/ = ADJECTIVE: genişleyen, büyüyen; USER: genişleyen, genişleterek, genişletilmesi, genişletme, genişletiyor

GT GD C H L M O
expectations /ˌek.spekˈteɪ.ʃən/ = NOUN: beklenti, ümit, umut, bekleme, beklenilme, umma, olasılık, mirasa konma beklentisi; USER: beklentiler, beklentileri, beklentilerini, beklentilerin, beklentilerinin

GT GD C H L M O
experience /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe

GT GD C H L M O
experiences /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyimler, deneyimleri, deneyimlerini, deneyim, deneyimlerin

GT GD C H L M O
experimental /ikˌsperəˈmen(t)l/ = ADJECTIVE: deneysel, denek, deneyde kullanılan, deneyimle kazanılan, deneme niteliğinde; USER: deneysel, deney, deneme, deneysel bir

GT GD C H L M O
experiments /ɪkˈsper.ɪ.mənt/ = NOUN: deneme, deney; VERB: denemek, deney yapmak, deneye tabi tutmak; USER: deneyler, deneyleri, deney, deneylerde, deneylerin

GT GD C H L M O
exploring /ɪkˈsplɔːr/ = VERB: keşfetmek, araştırmak, muayene etmek, kontrol etmek; USER: keşfetmek, keşfetmeye, keşfederek, araştırma, keşfediyoruz

GT GD C H L M O
expression /ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda; USER: ifade, ifadesi, anlatım, ekspresyonu, ekspresyon, ekspresyon

GT GD C H L M O
expressions /ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda; USER: ifadeler, ifadeleri, ifade, ifadelerin, ifadelerini

GT GD C H L M O
expressive /ɪkˈspres.ɪv/ = ADJECTIVE: anlamlı, etkileyici, ifadeli, dokunaklı, canlı; USER: anlamlı, etkileyici, ifade, anlatım, dışavurumcu

GT GD C H L M O
extends /ɪkˈstend/ = VERB: uzatmak, genişletmek, yaymak, vermek, genişlemek, büyümek, uzamak, devam ettirmek, avcı hattına yayılmak, yardım eli uzatmak; USER: uzanır, uzanan, genişletir, uzatır, genişleten

GT GD C H L M O
extremely /ɪkˈstriːm.li/ = ADVERB: son derece, aşırı, aşırı derecede, fazlasıyla, aşırı boyutta; USER: son derece, derece, çok, oldukça, aşırı

GT GD C H L M O
eye /aɪ/ = NOUN: göz, bakış, görüş, nazar, bakış açısı, ilmik, ilik, kanı, tomurcuk; ADJECTIVE: göz; VERB: izlemek, gözetlemek, süzmek, dikkatle bakmak, kuşkuyla bakmak; USER: göz, gözü, gözün, göze, gözle

GT GD C H L M O
eyebeam

GT GD C H L M O
f

GT GD C H L M O
fabrication /ˈfæb.rɪ.keɪt/ = NOUN: uydurma, üretme, yalan, imal etme, sahtesini yapma, bir araya getirme; USER: uydurma, imalat, üretim, fabrikasyon, imalatı

GT GD C H L M O
face /feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır; VERB: yüzleşmek, bakmak; USER: yüz, yüzü, karşısında, yüze, yüzünü

GT GD C H L M O
faces /feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır; VERB: yüzleşmek, bakmak; USER: yüzleri, yüzler, yüzlerini, yüz, yüzü

GT GD C H L M O
facial /ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait; NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı; USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal

GT GD C H L M O
facilitate /fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek; USER: kolaylaştırmak, kolaylaştıracak, kolaylaştırır, kolaylaştıran, kolaylaştırılması

GT GD C H L M O
facilities /fəˈsɪl.ɪ.ti/ = NOUN: tesisler, kolaylıklar, imkânlar; USER: tesisler, imkanları, tesisleri, olanakları, imkanı

GT GD C H L M O
factory /ˈfæk.tər.i/ = NOUN: fabrika, imalathane, dış ticari temsilcilerin çalıştığı işhanı; USER: fabrika, fabrikası, fabrikada, fabrikasında, Fabrikamız

GT GD C H L M O
faculty /ˈfæk.əl.ti/ = NOUN: fakülte, yeti, yetenek, kabiliyet, beceri, Allah vergisi, ayrıcalık, imtiyaz, yetki, yapma özgürlüğü; USER: fakülte, öğretim, fakültesi, öğretim üyeleri, Fakültesi'nde

GT GD C H L M O
fall /fɔːl/ = VERB: düşmek, yıkılmak, dökülmek, devrilmek, inmek; NOUN: sonbahar, düşüş, düşme, dökülme, yıkılma, döküm, çöküş; USER: düşmek, sonbahar, düşüş, düşme, düşmeye

GT GD C H L M O
family /ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme; ADJECTIVE: aile, ailevi, aileye ait; USER: aile, ailesi, ailesinin, etti, ailenin

GT GD C H L M O
fantasy /ˈfæn.tə.si/ = NOUN: fantezi, hayal, imgelem, düş, hayal gücü, kurgu, kuruntu, vehim, acayip fikir; USER: fantezi, Fantasy, fantastik, fantaziniz, hayal

GT GD C H L M O
fast /fɑːst/ = ADJECTIVE: hızlı, hızla, çabuk, süratli, seri, ileri, dayanıklı, sıkı, sabit, solmaz, değişmez, sağlam, uçarı, rengi atmaz, eli çabuk, ayrılmaz, tez canlı, su gibi; ADVERB: hızlı, hızla, süratle, çabucak, sımsıkı, sıkıca, sık sık, defalarca, hoppaca, derin olarak; NOUN: oruç, oruç süresi; VERB: oruç tutmak; USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk

GT GD C H L M O
fatigue /fəˈtiːɡ/ = NOUN: yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik, angarya, dayanıklılığını yitirme; VERB: yorulmak, yormak; USER: yorgunluk, yorgunluğu, yorulma, halsizlik, yorgunluğunu

GT GD C H L M O
favorable /ˈfāv(ə)rəbəl/ = ADJECTIVE: olumlu, uygun, elverişli, avantajlı, lehte, müsait, faydalı, taraftar, iyi niyetli, tatminkâr; USER: olumlu, uygun, elverişli, olumlu bir, uygun bir

GT GD C H L M O
favorably /ˈfāv(ə)r(ə)blē/ = ADVERB: uygun olarak, uygun olarak, hoşnutlukla, hoşnutlulukla; USER: uygun olarak, olumlu, elverişli, olumlu yönde, olumlu bir

GT GD C H L M O
fears /fɪər/ = NOUN: endişe, kaygı, kuşku, şüphe, kuruntu; USER: endişe, korkuları, korkular, korkularını, korku

GT GD C H L M O
feature /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellik, özelliği, özelliğini

GT GD C H L M O
featured /ˈfiː.tʃər/ = VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellikli, yer, özellikli bir, başrolde

GT GD C H L M O
features /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere

GT GD C H L M O
february /ˈfeb.ru.ər.i/ = NOUN: Şubat

GT GD C H L M O
feet /fiːt/ = NOUN: foot ölçüsü; USER: ayak, metre, ayakları, ayaklar, fit

GT GD C H L M O
fellow /ˈfel.əʊ/ = NOUN: adam, dost, arkadaş, herif, sevgili, yoldaş, kardeş, ahbap, akademi üyesi, eş, akran, koca, tek; ADJECTIVE: ortak, eş, aynı tür; USER: adam, diğer, dost, arkadaşı, fellow

GT GD C H L M O
fernandez = USER: fernandez, Fernandez'in

GT GD C H L M O
festival /ˈfes.tɪ.vəl/ = NOUN: festival, şenlik, bayram, yortu; ADJECTIVE: festival, festival ile ilgili; USER: festival, festivali, festivalin, festivalde, festivale

GT GD C H L M O
few /fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt; NOUN: az miktar; USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı

GT GD C H L M O
fiberglass /ˈfʌɪbəglɑːs/ = NOUN: fiberglas, cam elyafı; USER: fiberglas, Fiberglass, cam elyaf, cam elyafı

GT GD C H L M O
fiction /ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman; USER: kurgu, Fiction, Roman, kurmaca, Sanat edebiyatı

GT GD C H L M O
fields /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların

GT GD C H L M O
figurative /ˈfigyərətiv/ = ADJECTIVE: mecazi, mecazlı, süslü, betimsel, simgesel, sembolik; USER: mecazi, figüratif, figürlü, mecazlı, figüratif bir

GT GD C H L M O
figure /ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı; VERB: resmetmek, tasvir etmek; USER: anlamaya, rakam, anlamak, şekil, biçim

GT GD C H L M O
figures /ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı; VERB: resmetmek, tasvir etmek; USER: rakamlar, rakamları, figürleri, rakamlara, rakam, rakam

GT GD C H L M O
film /fɪlm/ = NOUN: film, ince tabaka, zar, lif, ölünün gözündeki donukluk; VERB: film çekmek, filme çekmek, kaplamak, ince bir tabaka ile kaplamak; USER: film, filmi, filmin, filmde, sinema, sinema

GT GD C H L M O
filmmaker /ˈfɪlmˌmeɪ.kər/ = USER: film yapımcısı, yönetmen, sinemacı, yapımcısı, yönetmeni

GT GD C H L M O
filter /ˈfɪl.tər/ = NOUN: filtre, süzgeç; VERB: süzmek, filtre etmek, süzülmek, süzerek ayırmak; USER: filtre, filtrelemek, filtre uygulamak, filtresi, süzmek

GT GD C H L M O
final /ˈfaɪ.nəl/ = ADJECTIVE: son, nihai, final, kesin, sonuncu, en son, kusursuz; NOUN: final, final sınavı, final karşılaşması, son baskı; USER: son, final, nihai, kesin, yarıyıl sonu, yarıyıl sonu

GT GD C H L M O
financing /ˈfīnans,fəˈnans/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak; USER: finansman, finansmanı, finans, finanse, taksit

GT GD C H L M O
fine /faɪn/ = ADJECTIVE: ince, iyi, güzel, hassas, hoş, nefis, mükemmel; ADVERB: iyi, güzel, hoş; NOUN: para cezası, ceza; USER: ince, güzel, iyi, para cezası, fine

GT GD C H L M O
finite /ˈfaɪ.naɪt/ = ADJECTIVE: sınırlı, ölçülebilir, sonu olan, sayı veya şahıs gösteren; USER: sınırlı, sonlu, sonlu bir

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
fishing /ˈfɪʃ.ɪŋ/ = NOUN: balık tutma, balık avı, ağız arama; USER: balık tutma, balıkçılık, balıkçı, balık, balıkçılığı

GT GD C H L M O
fit /fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli; VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak; NOUN: uyma, hastalık nöbeti; USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak

GT GD C H L M O
fittest /fit/ = USER: fittest, en güçlünün, en uygun olanın, en uygunların, en güçlü olanın,

GT GD C H L M O
fixtures /ˈfɪks.tʃər/ = NOUN: fikstür, demirbaş, bağlama, tesisat, sabit eşya; USER: demirbaşlar, armatürleri, fikstür, donatım, Demirbaş

GT GD C H L M O
floats /fləʊt/ = NOUN: şamandıra, mala, duba, olta mantarı, yüzen şey, sal, yüzme kesesi, döner sermaye; USER: yüzen, yüzer, floats, mantarlar, şamandıralar

GT GD C H L M O
flood /flʌd/ = NOUN: sel, taşkın, tufan, su baskını, bolluk, sel gibi şey; VERB: sel basmak, basmak, akın etmek, istila etmek, yağdırmak, su basmak; USER: sel, taşkın, flood, selden, seli

GT GD C H L M O
foam /fəʊm/ = NOUN: köpük, sünger; VERB: köpürmek, köpürtmek; USER: köpük, köpüğü, sünger, köpüğün

GT GD C H L M O
foot /fʊt/ = NOUN: ayak, adım, dip, piyade, etek, etek, piyade birliği, uyak; VERB: hesaplamak, ödemek, çıkarmak, ayak kısmını örmek; USER: ayak, yürüyerek, ayağı, foot, eteklerinde, eteklerinde

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
force /fɔːs/ = VERB: zorlamak; NOUN: kuvvet, güç, zorlama, zor, şiddet, baskı, geçerlilik, etki, birlik, yürürlük, kudret; USER: zorlamak, kuvvet, zorla, zorlar, güç

GT GD C H L M O
forces /fɔːs/ = NOUN: güçler; USER: güçler, güçleri, kuvvetleri, kuvvetler, güçlerinin

GT GD C H L M O
form /fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter; VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak; USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde

GT GD C H L M O
former /ˈfɔː.mər/ = ADJECTIVE: eski, önceki, geçmiş, sabık, geçen; NOUN: biçimlendirici, gövde, sınıf öğrencisi; USER: eski, önceki, eski bir

GT GD C H L M O
forms /fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
forth /fɔːθ/ = ADVERB: ileri, dışarı, diğer, sair, başka; USER: ileri, ortaya, belirtilen, benzeri, vb

GT GD C H L M O
forward /ˈfɔː.wəd/ = ADJECTIVE: ileri, ileriye doğru, vadeli, ön, ileriye yönelik, ilerideki; ADVERB: ileri, ileriye, öne, ileriye yönelik; NOUN: forvet; VERB: ilerletmek; USER: ileri, ileriye, öne, ortaya, vadeli

GT GD C H L M O
foundation /faʊnˈdeɪ.ʃən/ = NOUN: temel, vakıf, kuruluş, fondöten, kurum, tesis, kurma, esas, korse, asıl, astar, makyaj altı kremi; USER: temel, vakıf, temeli, temelini, kuruluşundan

GT GD C H L M O
founded /found/ = ADJECTIVE: kurulmuş, kuruluş tarihi; USER: kurulmuş, kurdu, kurulan, kurulmuştur, kuruldu

GT GD C H L M O
founder /ˈfaʊn.dər/ = NOUN: kurucu, dökümcü; VERB: çökmek, sakatlanmak, batmak, yıkılmak, boşa çıkmak, saplanıp kalmak; USER: kurucu, kurucusu, Founder, kurucusudur, kurucularından

GT GD C H L M O
four /fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü; USER: dört, dört adet, dört adet

GT GD C H L M O
fourier = USER: fourier, fourier serileri, fourier serileri ve

GT GD C H L M O
fourth /fɔːθ/ = ADJECTIVE: dördüncü; NOUN: dörtte bir, do ile fa arasındaki aralık; USER: dördüncü, dörtte, dördüncü bir, dördüncüsü, dördüncüsü

GT GD C H L M O
free /friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf; ADVERB: ücretsiz, serbestçe; VERB: kurtarmak, serbest bırakmak; USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free

GT GD C H L M O
freelance /ˈfriː.lɑːns/ = VERB: serbest çalışmak, bağımsız çalışmak; NOUN: bağımsız yazar, bağımsız politikacı, paralı asker; ADJECTIVE: bağımsız yazara ait, serbest sanatçı tarafından üretilmiş; USER: serbest, Freelance, serbest çalışan

GT GD C H L M O
freeman /ˈfriː.mən/ = NOUN: libero, özgür adam, serbest oyuncu, azat edilmiş köle, onursal hemşehri; USER: libero, freeman, hür, Hüre

GT GD C H L M O
friendly /ˈfrend.li/ = ADJECTIVE: samimi, dostça, arkadaş canlısı, sıcak, arkadaşça, cana yakın, yardımsever, sokulgan; NOUN: dostluk maçı; USER: dostça, samimi, dostu, kolay, dost

GT GD C H L M O
friends /frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek; USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
front /frʌnt/ = NOUN: ön, cephe, ön taraf, yüz, yüzsüzlük, alın, sima; ADJECTIVE: ön, öndeki, cüret; VERB: yönelmek, bakmak; USER: ön, önünde, önüne, önündeki, front

GT GD C H L M O
full /fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son; NOUN: doluluk, dolu şey, son had; VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek; USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam

GT GD C H L M O
fully /ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya; USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle

GT GD C H L M O
functioned /ˈfʌŋk.ʃən/ = ADJECTIVE: kaçak, geçici, kaçan, çabuk geçen, kısa ömürlü; NOUN: kaçak, firari, mülteci; USER: görev, işlevi, işlev, fonksiyonlu, işlevini

GT GD C H L M O
functioning /ˈfʌŋk.ʃən/ = VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek; USER: işleyen, çalışmıyor, işleyişi, işlev, çalıştığından

GT GD C H L M O
fund /fʌnd/ = NOUN: fon, sermaye, kaynak, ödenek, para kaynağı; VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek; USER: fon, fonu, fonuna, fonun, fonunun

GT GD C H L M O
funded /fʌnd/ = VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek; USER: finanse, finanse edilen, tarafından finanse edilen, desteklenen, fon

GT GD C H L M O
funding /ˈfʌn.dɪŋ/ = VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek; USER: finansman, fon, fonlama, finansmanı, kaynak

GT GD C H L M O
fundraiser /ˈfəndˌrāzər/ = USER: bağış, fundraiser, Fonuna gelir sağlayanlar, Fonuna gelir, bağış toplayan,

GT GD C H L M O
futile /ˈfjuː.taɪl/ = ADJECTIVE: beyhude, nafile, boş; USER: beyhude, nafile, boşuna, boş, sonuçsuz

GT GD C H L M O
future /ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme; ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli; USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe

GT GD C H L M O
g /dʒiː/ = NOUN: bin, sol; ABBREVIATION: bin dolar; USER: g, gr, gram

GT GD C H L M O
gala /ˈɡɑː.lə/ = NOUN: gala, kutlama, şenlik, bayram; ADJECTIVE: gala, şenlik ile ilgili; USER: gala, galası, kutlama, şenlik

GT GD C H L M O
gallery /ˈɡæl.ər.i/ = NOUN: galeri, tünel, dehliz, lağım, kemeraltı, üst balkon, ucuz balkon; USER: galeri, Galerisi, Gallery, Fotoğraflar, albümüne

GT GD C H L M O
gallons /ˈɡæl.ən/ = NOUN: galon; USER: galon, litre, gallons, galonluk, gallon

GT GD C H L M O
gaming /ˈɡeɪ.mɪŋ/ = VERB: kumar oynamak, spekülasyon yapmak, riske atmak; USER: kumar, oyun, bahis, gaming, bir oyun

GT GD C H L M O
garnering /ˈɡɑː.nər/ = VERB: almak, kazanmak, depolamak, istiflemek, stoklamak; USER: garnering,

GT GD C H L M O
gather /ˈɡæð.ər/ = VERB: toplamak, toplanmak, bir araya getirmek, kazanmak, biriktirmek, büzmek, büzmek, toparlanmak, tutmak, büzgü yapmak, kendini toplamak, iltihaplanmak, irin toplamak; USER: toplamak, araya, bir araya, toplamaya, toplayabilir

GT GD C H L M O
gathering /ˈɡæð.ər.ɪŋ/ = NOUN: toplama, toplantı, toplanma, topluluk, apse, büzgü, meclis, biriktirme, kalabalık, çıban, iltihap; USER: toplama, toplamak, araya, toplanması, toplayarak

GT GD C H L M O
gen /dʒen/ = NOUN: bilgi, haber, doğru bilgi; USER: gen, nesil, General, jeneratör, jenerasyon

GT GD C H L M O
gender /ˈdʒen.dər/ = NOUN: cinsiyet, cins, isim cinsi; USER: cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyete, cinsiyeti, cins

GT GD C H L M O
general /ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef; NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri; USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde

GT GD C H L M O
generally /ˈdʒen.ə r.əl.i/ = ADVERB: genellikle, genel olarak, genelde, çoğunlukla, ekseriya, ana hatlarıyla, çoğunluk tarafından; USER: genellikle, genel, genel olarak, genelde, genelde

GT GD C H L M O
generate /ˈdʒen.ər.eɪt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek; USER: oluşturmak, üretmek, elde, oluşturur, oluşturabilir

GT GD C H L M O
generated /ˈjenəˌrāt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek; USER: oluşturulan, üretilen, oluşturulur, elde, generated

GT GD C H L M O
genetically = USER: genetik, genetik olarak, genetiği

GT GD C H L M O
genius /ˈdʒiː.ni.əs/ = NOUN: dahi, deha, dahilik, ruh, yaratıcılık, koruyucu melek, görüş, düşünce yapısı; USER: dahi, deha, dehası, genius, dehasının

GT GD C H L M O
geographic /ˌdʒi.əˈɡræf.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: coğrafi; USER: coğrafi, coğrafik, geographic, bir coğrafi

GT GD C H L M O
geometry /dʒiˈɒm.ə.tri/ = NOUN: geometri; USER: geometri, geometrisi, geometrisini, geometrik, geometrisinin

GT GD C H L M O
gestures /ˈdʒes.tʃər/ = NOUN: jest, hareket, işaret, iyi niyet gösterisi; USER: jestleri, jestler, hareketleri, hareketlerini, hareketler

GT GD C H L M O
ghost /ɡəʊst/ = NOUN: hayalet, ruh, hortlak, iz, eser; VERB: peşinde koşmak, başkasının adına yazmak, niteliksiz yazılar yazmak; USER: hayalet, ghost, hayaleti, hayaletin, Ruh

GT GD C H L M O
girls /ɡɜːl/ = NOUN: kız, sevgili, kız arkadaş, hizmetçi kız; USER: kızlar, kız, kızların, girls, kızları

GT GD C H L M O
give /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık; USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver

GT GD C H L M O
given /ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı; USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi

GT GD C H L M O
giving /ɡɪv/ = NOUN: bağışlama; USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor

GT GD C H L M O
glendale

GT GD C H L M O
goal /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi

GT GD C H L M O
goo /go͞o/ = NOUN: yapışkan madde, aşırı duygusal sözler; USER: yapışkan madde, goo, of Goo, The Goo, Bu yapışkan madde,

GT GD C H L M O
good /ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu; ADVERB: oldukça; NOUN: hayır; USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel

GT GD C H L M O
government /ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi; USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin

GT GD C H L M O
graduate /ˈɡrædʒ.u.ət/ = NOUN: mezun, üniversite mezunu, master öğrencisi; ADJECTIVE: mezun, lisans üstü, üniversite mezunu, master öğrencisi, diplomalı; VERB: mezun olmak, bitirmek, mezun etmek, diploma vermek; USER: mezun, lisansüstü, lisans, yüksek lisans, mezuniyet

GT GD C H L M O
grand /ɡrænd/ = ADJECTIVE: büyük, genel, muhteşem, ulu, asil, soylu, ağırbaşlı, baş, ana, önemli; NOUN: bin dolar, kuyruklu piyano; USER: büyük, büyük bir, bin, görkemli, genel, genel

GT GD C H L M O
grant /ɡrɑːnt/ = VERB: vermek, kabul etmek, bağışlamak, burs vermek, nasip etmek, onaylamak; NOUN: hibe, bağış, burs, ödenek, imtiyaz, nasip, devir, feragatname; USER: vermek, hibe, izni, verme, hakkı

GT GD C H L M O
gras /ˌmɑː.di ˈɡrɑː/ = USER: gras, ciğeri,

GT GD C H L M O
greatest /ɡreɪt/ = ADJECTIVE: azami; USER: büyük, en büyük, en, en

GT GD C H L M O
green /ɡriːn/ = NOUN: yeşil, yeşillik, yeşil alan, golf sahası, çimenlik, zindelik; ADJECTIVE: yeşil, taze, ham, acemi, toy; VERB: yeşillendirmek; USER: yeşil, green, yeşil bir

GT GD C H L M O
greeted /ɡriːt/ = VERB: selamlamak, karşılamak, çarpmak, kutlamak, selam vermek, karşılaşmak; USER: karşıladı, karşılandık, karşılaşacaksınız, karşılandı, selamladı

GT GD C H L M O
grip /ɡrɪp/ = NOUN: kavrama, sap, kulp, sıkı tutma, idrak, hakim olma, toka; VERB: kavramak, tutmak, anlamak, yakalamak, çekmek; USER: kavrama, tutuş, grip, tutma, sap

GT GD C H L M O
grotto /ˈɡrɒt.əʊ/ = NOUN: mağara, yapay süslü mağara; USER: mağara, grotto, mağarası, mağarada, mağaranın

GT GD C H L M O
group /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna

GT GD C H L M O
groups /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: gruplar, grupları, grup, grupların, gruplarının

GT GD C H L M O
guest /ɡest/ = NOUN: konuk, misafir, davetli, asalak canlı; VERB: konuk sanatçı olarak rol almak; USER: konuk, misafir, konuğu, konuk yorumu, konuğunun

GT GD C H L M O
guidance /ˈɡaɪ.dəns/ = NOUN: rehberlik, yönlendirme, kılavuzluk, yol gösterme, sevketme, idare etme; USER: rehberlik, rehberliği, rehber, kılavuz, yol

GT GD C H L M O
guise /ɡaɪz/ = NOUN: maske, biçim, dış görünüş, kılık, kılıf, giysi, bahane; USER: maske, kisvesi, kılığında, maskesi, kisvesi altında

GT GD C H L M O
guitar /ɡɪˈtɑːr/ = NOUN: gitar; USER: gitar, guitar

GT GD C H L M O
guitarist /ɡɪˈtɑː.rɪst/ = NOUN: gitarist, gitarcı; USER: gitarist, gitaristi, gitar, guitarist, bir gitarist

GT GD C H L M O
gymnasium /jimˈnāzēəm/ = NOUN: spor salonu, lise; USER: spor salonu, gymnasium, jimnastik, jimnastik salonu, spor salonunda

GT GD C H L M O
h /eɪtʃ/ = ABBREVIATION: hidrojen; USER: h, s, saat, sa

GT GD C H L M O
had /hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip

GT GD C H L M O
halloween /ˌhæl.əʊˈiːn/ = NOUN: cadılar bayramı, Azizler Gününün arifesi; USER: Cadılar Bayramı, halloween, Cadılar, Bayramı

GT GD C H L M O
hangs /hæŋ/ = NOUN: anlam, duruş, sarkma, manâ, kullanış biçimi; USER: kilitleniyor, asılı, askıda kalıyor, kapatır, asmak

GT GD C H L M O
happening /ˈhæp.ən.ɪŋ/ = NOUN: olay, doğaçlama, hadise, olma; USER: olay, oluyor, neler, gerçekleşiyor, meydana

GT GD C H L M O
hardware /ˈhɑːd.weər/ = NOUN: donanım, hırdavat, nalbur, teçhizat, hırdavatçı dükkânı; USER: donanım, donanımı, Hardware, donanımın, Madeni

GT GD C H L M O
harry /ˈhær.i/ = VERB: yağmalamak, yakıp yıkmak, bozmak, eziyet etmek, sinirini bozmak; USER: harry, Cem, Harry'nin

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
hazy /ˈheɪ.zi/ = ADJECTIVE: puslu, sisli, bulanık, dumanlı, belirsiz, kararsız, çakırkeyif, kafası dumanlı; USER: puslu, sisli, bulanık, puslu bir, hazy

GT GD C H L M O
he /hiː/ = PRONOUN: o, kendisi; NOUN: erkek; USER: o, diye, onun, de, da, da

GT GD C H L M O
head /hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl; ADJECTIVE: baş, baştaki; USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı

GT GD C H L M O
headed /ˈhed.ɪd/ = ADJECTIVE: başlı, başlıklı, antetli, sorumlusu olan; USER: başlı, başkanlığında, yöneldi, başkanlığındaki, başkanlık

GT GD C H L M O
headline /ˈhed.laɪn/ = NOUN: başlık, manşet, afişteki isim; VERB: başlık koymak, manşette vermek, afişte ismi olmak; USER: başlık, başlığı, Headline, manşet, başlığa

GT GD C H L M O
healthcare /ˈhelθ.keər/ = USER: sağlık, Healthcare, sağlık hizmetleri, sağlık hizmeti, sağlık bakım

GT GD C H L M O
heart /hɑːt/ = NOUN: yürek, gönül, can, göbek, cesaret, kâlp, kupa, vicdan, orta kısım; USER: yürek, kalp, kalbinde, merkezinde, kalbi

GT GD C H L M O
height /haɪt/ = NOUN: yükseklik, boy, doruk, tepe, irtifa, zirve; USER: yükseklik, yüksekliği, yüksekliğini, boy, yükseklikte

GT GD C H L M O
heinrich

GT GD C H L M O
hellenic /həˈlen.ɪk/ = ADJECTIVE: Yunan, Yunanistana ai; USER: Yunan, hellenic, Helen, Yunanistan, Helenik

GT GD C H L M O
helping /ˈhel.pɪŋ/ = NOUN: porsiyon; ADJECTIVE: yardımı olan, faydası dokunan; USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, yardımcı olur, yardımcı oluyor

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
hewitt

GT GD C H L M O
hicks /hɪk/ = NOUN: hödük, köylü, taşralı; USER: hicks, hödükler, taşralı, cahiller, Hicks'in

GT GD C H L M O
hidden /ˈhɪd.ən/ = ADJECTIVE: gizli, gizlenmiş, saklı, kuytu; USER: gizlenmiş, gizli, gizli bir, hidden, saklı

GT GD C H L M O
highlights /ˈhaɪ.laɪt/ = NOUN: röfle, hatırda kalıcı sahneler, akılda kalıcı bölümler; USER: olayları, vurgulamaktadır, vurgular, golleri, Maç Özeti

GT GD C H L M O
highly /ˈhaɪ.li/ = ADVERB: son derece, çok, büyük ölçüde, çok iyi; USER: son derece, çok, yüksek, derece, oldukça

GT GD C H L M O
hiking /ˈhaɪ.kɪŋ/ = VERB: yürüyüşe çıkmak, yürümek, dolaşmak, yukarı çekmek, gezmek, gezinti yapmak; USER: yürüyüş, Hiking, Doğa Gezintisi, Doğa Yürüyüşü, Gezintisi

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
history /ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları; USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş

GT GD C H L M O
hobbies /ˈhɒb.i/ = NOUN: hobi, merak, delice doğan, özel zevk; USER: hobiler, hobi, hobileri, hobilerim, hobilerinden

GT GD C H L M O
holds /həʊld/ = USER: tutar, tutan, sahip, sahiptir, Kurabilirsiniz

GT GD C H L M O
hole /həʊl/ = NOUN: delik, çukur, boşluk, oyuk, in, kovuk; VERB: delik açmak, kapanmak, deliğe sokmak, delmek, deliğe girmek, yuvasına girmek; USER: delik, deliği, delikli, deliğin, deliğe

GT GD C H L M O
holography /hɒlˈɒɡ.rə.fi/ = USER: holografi, holografinin, hologram, holografiyi, holograf

GT GD C H L M O
honors /ˈɒn.əz dɪˌɡriː/ = NOUN: şeref payesi; USER: onur, dereceler, onursal ödül, şeref, ödüller

GT GD C H L M O
hopes /həʊp/ = NOUN: umut, ümit, beklenti; VERB: ummak, ümit etmek, beklemek, istemek, arzu etmek; USER: umut, umuyor, umut ediyor, umduğunu, ümit, ümit

GT GD C H L M O
hoping /həʊp/ = NOUN: umma; ADJECTIVE: ümitli; USER: umut, umuduyla, umuyordum, umuyor, umuyorum, umuyorum

GT GD C H L M O
hospital /ˈhɒs.pɪ.təl/ = NOUN: hastane, darülaceze, bakımevi, tamirhane; USER: hastane, hastanede, hastaneye, hastanenin, hastanesi

GT GD C H L M O
hosted /həʊst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek; USER: ev sahipliği yaptı, ev sahipliği, barındırılan, barındırılıyor, ev sahipliğinde

GT GD C H L M O
hosting /hōst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek; USER: hosting, barındırma, barındıran, ev sahipliği, sahipliği

GT GD C H L M O
hot /hɒt/ = ADJECTIVE: sıcak, ateşli, seksi, kızgın, acı, acılı, yeni, taze, şehvetli, sert, heyecanlı; ADVERB: kızgın; USER: sıcak, hot, sıcak bir, ateşli, seksi

GT GD C H L M O
house /haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri; VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek; USER: ev, evi, evin, house, evde, evde

GT GD C H L M O
html /ˌeɪtʃ.tiː.emˈel/ = USER: html, kopyala, Açık HTML

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
humanities /hjuːˈmæn.ə.ti/ = NOUN: beşeri bilimler, hümanite, Yunan ve Lâtin edebiyatı üzerine çalışma; USER: beşeri bilimler, beşeri, insani, insan bilimleri, bilimler

GT GD C H L M O
humanizing /ˈhjuː.mə.naɪz/ = VERB: insanlaştırmak, insancıllaştırmak; USER: insanlıktan, insancıllaştırmak, insanileştirilmesinden, insanlaştırılmasıdır, insanlaştırıyorsunuz

GT GD C H L M O
humanlike = USER: humanlike, insana benzer, insan tipi, biçimde insana benzeyen

GT GD C H L M O
humanoid /ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,

GT GD C H L M O
humanoids

GT GD C H L M O
hundreds /ˈhʌn.drəd/ = NOUN: yüzlük; USER: yüzlerce, yüz

GT GD C H L M O
hunt /hʌnt/ = NOUN: av, av bölgesi, avcı kulübü; VERB: avlamak, avlanmak, aramak, kovalamak, avda kullanmak; USER: av, Hunt, avı, ava, avlamak

GT GD C H L M O
husband /ˈhʌz.bənd/ = NOUN: koca, eş, idareli kullanmak, idare etmek, efendi; USER: koca, Kocam, kocası, eşi, kocasının

GT GD C H L M O
hybrid /ˈhaɪ.brɪd/ = NOUN: melez, kırma; ADJECTIVE: melez, karışık, kırma, azman; USER: melez, hibrid, hibrit, karma, hybrid

GT GD C H L M O
hygiene /ˈhaɪ.dʒiːn/ = NOUN: temizlik, hijen; USER: temizlik, hijyen, hijyeni, Sağlık, Hıfzıssıhha

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
ict /ˌaɪ.siːˈtiː/ = USER: ict, BİT, telematik, Bilişim, bilgi ve iletişim teknolojileri

GT GD C H L M O
id /ɪd/ = NOUN: ilkel benlik, bilinçaltı, sahsı içgüdüler; USER: id, kimliği, numarası, Kimlik, Adresi

GT GD C H L M O
ideation /ˌaɪdiˈeɪʃən/ = USER: düşüncesi, düşünceler, düşünce, düşünceleri,

GT GD C H L M O
identity /aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik; USER: kimlik, kimliği, kimliğini, kimliğinin, kimliğin

GT GD C H L M O
illusion /ɪˈluː.ʒən/ = NOUN: yanılsama, illüzyon, hayal, aldatma, aldatıcı görünüş, göz aldanması; USER: yanılsama, illüzyon, yanılsaması, yanılsamasını, hayal

GT GD C H L M O
illustration /ˌɪl.əˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: örnekleme, resim, örnek, çizim, açıklama, tanım; USER: örnek, resim, örnekleme, illüstrasyon, resimde

GT GD C H L M O
illustrations /ˌɪl.əˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: örnekleme, resim, örnek, çizim, açıklama, tanım; USER: resimler, çizimler, resim, illüstrasyonlar, resimlerde

GT GD C H L M O
illustrator /ˈiləˌstrātər/ = NOUN: ressam, çizimleri yapan kimse, tanımlayıcı; USER: ressam, illustrator, illüstratör, çizer

GT GD C H L M O
imagery /ˈɪm.ɪ.dʒər.i/ = NOUN: görüntüler, imgeler, tasvirler, benzetmeler, hayaller, tanımlamalar, heykeller; USER: görüntüler, görüntüleri, görüntü, görüntülerinin, imgeleme

GT GD C H L M O
immersive /ɪˈmɜːs/ = USER: sürükleyici, üstün, sürükleyici bir, immersive, üç boyutlu

GT GD C H L M O
impact /imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok; VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri

GT GD C H L M O
impending /ɪmˈpen.dɪŋ/ = ADJECTIVE: eli kulağında, olmak üzere; USER: eli kulağında, yaklaşan, yaklaşan bir, yaklaşmakta, yaklaşmakta olan

GT GD C H L M O
imperative /ɪmˈper.ə.tɪv/ = ADJECTIVE: zorunlu, emir, gerekli, mecburi, emir belirten, emreden, buyurucu; NOUN: zorunluluk, emir, emir kipi; USER: zorunlu, zorunluluk, zorunludur, şarttır, şart

GT GD C H L M O
imperatives /ɪmˈper.ə.tɪv/ = NOUN: zorunluluk, emir, emir kipi; USER: zorunluluklar, zorunlulukları, emir, zorunluluklarla, zorunluluk

GT GD C H L M O
implemented /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; USER: uygulanan, uygulamaya, hayata, uygulanmaktadır, uygulanması

GT GD C H L M O
importance /ɪmˈpɔː.təns/ = NOUN: önem, ehemmiyet, itibar, kibir, saygınlık; USER: önem, önemi, önemini, önemli, öneme, öneme

GT GD C H L M O
improve /ɪmˈpruːv/ = VERB: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, düzeltmek, ilerletmek, gelişmek, ilerlemek, ıslah etmek, iyileşmek, yükselmek, düzelmek; USER: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, geliştirmemize, geliştirmeye, geliştirmeye

GT GD C H L M O
improving /ɪmˈpruːv/ = NOUN: geliştirme; ADJECTIVE: geliştirici; USER: geliştirme, iyileştirilmesi, geliştirmek, geliştirilmesi, geliştirmeye

GT GD C H L M O
improvisation /ˌɪm.prə.vaɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: doğaçlama, uydurma, geçici önlem; USER: doğaçlama, taksim, doğaçlamanın, doğaçlamaya, emprovizasyon

GT GD C H L M O
improvisational = USER: doğaçlama, doğaçlama bir, bir doğaçlama, doğaçlama olarak,

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
inc /ɪŋk/ = USER: inc, A.Ş.

GT GD C H L M O
included /ɪnˈkluːd/ = ADJECTIVE: dahil, içinde; USER: dahil, dahildir, yer, birlikte, bulunan

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
incorporated /inˈkôrpəˌrātid/ = ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış; USER: anonim, birleşmiş, dahil, kurulmuştur, kurulmuş

GT GD C H L M O
increase /ɪnˈkriːs/ = VERB: artırmak, yükseltmek, artmak, çoğaltmak, büyümek, çoğalmak, üremek, zam yapmak; NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama; USER: artırmak, artış, arttırmak, artırabilir, artırılması

GT GD C H L M O
increasingly /ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak; USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan

GT GD C H L M O
independent /ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan; USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest

GT GD C H L M O
indianapolis = USER: indianapolis, Indiana

GT GD C H L M O
indigo /ˈindəˌɡō/ = NOUN: çivit

GT GD C H L M O
industrial /ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri; NOUN: sanayici; USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai

GT GD C H L M O
industry /ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık; USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü

GT GD C H L M O
infantile /ˈɪn.fən.taɪl/ = ADJECTIVE: çocuk, bebek, çocukça, bebeklikle ilgili, bebeksi, başlangıç aşamasında olan; USER: çocuk, infantil, çocuksu, bebeklik, infantile

GT GD C H L M O
influential /ˌinflo͞oˈenCHəl/ = ADJECTIVE: etkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirli; USER: etkili, etkili bir, etkin, nüfuzlu, etkileyici

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
initiated /ɪˈnɪʃ.i.eɪt/ = ADJECTIVE: üyeliğe kabul edilmiş, sırları paylaşan kimse; USER: başlatılan, başlatılmıştır, başlattı, başlatılır, başlattığı

GT GD C H L M O
initiative /ɪˈnɪʃ.ə.tɪv/ = NOUN: girişim, ilk adım, girişkenlik, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkı; ADJECTIVE: ilk, ön, başlatan, neden olan; USER: girişim, girişimi, inisiyatif, inisiyatifi, girişimin

GT GD C H L M O
initiatives /ɪˈnɪʃ.ə.tɪv/ = NOUN: girişim, ilk adım, girişkenlik, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkı; USER: girişimler, girişimleri, girişimlerin, girişimlerinin, girişimlerini

GT GD C H L M O
initiator = NOUN: öncü, başlatan kimse, önayak olan kimse; USER: öncü, başlatıcı, başlatan, başlatıcısı, başlatıcının

GT GD C H L M O
initiatory = ADJECTIVE: başlatan, ilk, başlangıç ile ilgili; USER: başlatan, inisiyatik, initiatory, inisiyasyon, inisiye

GT GD C H L M O
innovation /ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik; USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi

GT GD C H L M O
innovative /ˈɪn.ə.və.tɪv/ = USER: yenilikçi, yenilikçi bir, yaratıcı

GT GD C H L M O
innovator /ˈɪn.ə.veɪt/ = NOUN: yenilikçi; USER: yenilikçi, yenilik, öncüsü, yenilikçisi, yenilikçi bir

GT GD C H L M O
inspire /ɪnˈspaɪər/ = VERB: ilham vermek, aşılamak, esinlemek, uyandırmak, canlandırmak, telkin etmek, yaymak, içine çekmek, sebep olmak, soluk almak; USER: ilham vermek, ilham, ilham kaynağı, esin kaynağı, ilham veriyor

GT GD C H L M O
inspired /ɪnˈspaɪəd/ = ADJECTIVE: yaratıcı, ilhamlı, heyecanlı, çok güzel, vahiy almış, canlı; USER: ilham, esinlenerek, ilham kaynağı, esin kaynağı, esinlenen

GT GD C H L M O
installation /ˌɪn.stəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: montaj, tesisat, kurma, yerleştirme, üs, atama; USER: montaj, yükleme, kurulum, kurulumu, yüklemesi

GT GD C H L M O
installed /ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak; USER: yüklü, kurulu, monte, yüklenmiş, yüklenir

GT GD C H L M O
institute /ˈɪn.stɪ.tjuːt/ = NOUN: enstitü, kurum, kuruluş, klinik; VERB: kurmak, atamak, açmak, başlatmak, tayin etmek; USER: enstitü, enstitüsü, Institute, kurumu, kurum

GT GD C H L M O
institution /ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme; USER: kurum, kurumu, kurumun, kuruma, kuruluş

GT GD C H L M O
institutions /ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme; USER: kurumlar, kurumları, kurum, kurumların, kurumlarının

GT GD C H L M O
instructor /ɪnˈstrʌk.tər/ = NOUN: eğitmen, öğretim üyesi, öğretmen, okutman, doçent; USER: eğitmen, öğretim, eğitmeni, öğretim üyesi, öğretmeni

GT GD C H L M O
int

GT GD C H L M O
integrated /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma; USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş

GT GD C H L M O
integrating /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek; USER: entegre, bütünleştirerek, entegrasyonu, entegre etmek, birleştirerek

GT GD C H L M O
integrative /-ˌgrātiv/ = USER: bütünleştirici, entegre, entegre bir, bütünleştirici bir, bütüncül

GT GD C H L M O
intelligence /inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse; USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı

GT GD C H L M O
intelligent /inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta; USER: akıllı, zeki, akıllı bir

GT GD C H L M O
inter /ɪnˈtɜːr/ = VERB: gömmek, defnetmek, toprağa vermek; USER: arası, Inter, içi, diğerlerinin, birbiriyle

GT GD C H L M O
interacting /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek

GT GD C H L M O
interaction /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime

GT GD C H L M O
interactions /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin

GT GD C H L M O
interactive /ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif; USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir

GT GD C H L M O
interface /ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz; USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini

GT GD C H L M O
interfaces /ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz; USER: arayüzleri, arayüzler, arabirimleri, arabirimler, arayüzü

GT GD C H L M O
interim /ˈɪn.tər.ɪm/ = NOUN: ara, geçici şey, geçici olarak yapılan şey; ADJECTIVE: ara, geçici; USER: ara, geçici, ara dönem, dönem, ara hesap

GT GD C H L M O
international /ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası; USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt

GT GD C H L M O
interpretation /ɪnˌtɜː.prɪˈteɪ.ʃən/ = NOUN: yorum, yorumlama, çeviri, tercüme, canlandırma; USER: yorumlama, yorum, yorumlanması, yorumu, yorumunu

GT GD C H L M O
interstices

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
invented /ɪnˈvent/ = ADJECTIVE: uyduruk; USER: icat, icat etti

GT GD C H L M O
invention /ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan; USER: buluş, buluşun, buluşa, buluşta

GT GD C H L M O
inventions /ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan; USER: buluşlar, buluşlarından, icatlar, buluşların, buluş

GT GD C H L M O
invest /ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak; USER: yatırım yapmak, yatırım, yatırmak

GT GD C H L M O
investigate /inˈvestiˌgāt/ = VERB: araştırmak, incelemek, soruşturmak; USER: araştırmak, araştırılması, incelemek, araştırmaktır, incelenmesi

GT GD C H L M O
investigating /inˈvestiˌgāt/ = VERB: araştırmak, incelemek, soruşturmak; USER: soruşturma, araştıran, araştırıyor, araştırılması, araştırma

GT GD C H L M O
investigation /ɪnˌves.tɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: soruşturma, araştırma, inceleme, teftiş, gözlem; USER: soruşturma, araştırma, inceleme, soruşturmanın, soruşturması

GT GD C H L M O
investment /ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin; USER: yatırım, yatırımı, yatırımın, yatırımları, yatırım amaçlı

GT GD C H L M O
investments /ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin; USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının

GT GD C H L M O
invited /ɪnˈvaɪt/ = VERB: davet etmek, çağırmak, çekmek, istemek, neden olmak; USER: davet, davet etti, davet edilen, davetli

GT GD C H L M O
invitees

GT GD C H L M O
involved /ɪnˈvɒlvd/ = ADJECTIVE: ilgili, karışmış, ilişkili, kapsayan, bulaşmış, karışık, dalmış, kapılmış; USER: ilgili, dahil, yer, katılan, alan

GT GD C H L M O
involving /ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak; USER: ilgili, içeren, ile ilgili, kapsayan, dahil

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
island /ˈaɪ.lənd/ = NOUN: ada; USER: ada, adanın, adada, adası, adaya

GT GD C H L M O
islands /ˈaɪ.lənd/ = NOUN: ada; USER: adalar, adaları, ada, adaların, adalara

GT GD C H L M O
issue /ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç; VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek; USER: konu, sorun, sorunu, konuda

GT GD C H L M O
issued /ˈɪʃ.uː/ = VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek, çıkarmak, yayınlamak, çıkmak, dağıtmak, akmak, bildirmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak; USER: verilen, yayınlanan, ihraç, yayımlanan, yayınladı

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
italian /ɪˈtæl.jən/ = NOUN: İtalyan, İtalyanca; ADJECTIVE: İtalyan; USER: İtalyan, İtalyanca, italian, İtalya, İtalyan Şunun

GT GD C H L M O
itf = USER: iTF, ITF'in, ITC,

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
j

GT GD C H L M O
january /ˈdʒæn.jʊ.ri/ = NOUN: Ocak

GT GD C H L M O
jazz /dʒæz/ = NOUN: caz, palavra, boş lâf; VERB: canlandırmak, hızlandırmak, caz yapmak, caz çalmak, cinsel ilişkiye girmek, ilişkiye girmek; ADJECTIVE: ahenksiz, gürültülü, kafa şişiren; USER: caz, jazz, cazın

GT GD C H L M O
jet /dʒet/ = NOUN: jet, jet uçağı, fışkırma, oltu taşı, fıskıye, jet motoru, karakehribar; ADJECTIVE: simsiyah, kapkara; VERB: fışkırtmak, jet ile uçmak; USER: jet, Projeleri, jeti, Projeler, püskürtmeli

GT GD C H L M O
jong

GT GD C H L M O
journal /ˈdʒɜː.nəl/ = NOUN: dergi, günlük, gazete, jurnal, bülten, yevmiye defteri, anı defteri, gündem, şaft yatağı, seyir defteri; USER: dergi, günlük, dergisi, dergide, derginin

GT GD C H L M O
journals /ˈdʒɜː.nəl/ = NOUN: dergi, günlük, gazete, jurnal, bülten, yevmiye defteri, anı defteri, gündem, şaft yatağı, seyir defteri; USER: dergi, dergiler, dergilerde, dergilerin, dergileri

GT GD C H L M O
jpl = USER: JPL, JPL'e yaptırdığı,

GT GD C H L M O
jules = USER: jules, Jules'a

GT GD C H L M O
july /dʒʊˈlaɪ/ = NOUN: Temmuz

GT GD C H L M O
june /dʒuːn/ = NOUN: Haziran Haziran

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
juxtapose /ˌdʒʌk.stəˈpəʊz/ = NOUN: gençlik, genç olma, çocukluktan çıkma, gençler, büyüme; USER: yan yana koymak, yan yana, juxtapose, sıralamaktadır, yanyana

GT GD C H L M O
k = USER: l, M, ben, lt, Sol

GT GD C H L M O
keens

GT GD C H L M O
kent

GT GD C H L M O
kern /kərn/ = NOUN: asker, köylü; USER: köylü, asker, kern, karakter aralığı

GT GD C H L M O
keynote /ˈkiː.nəʊt/ = NOUN: temel düşünce, esas nota, ilke, parti programı; VERB: açış konuşması yapmak, ilkeleri anlatmak, vurgulamak; USER: temel düşünce, açılış, Davetli, açış, keynote

GT GD C H L M O
kinetic /kɪˈnet.ɪk/ = ADJECTIVE: kinetik, hareketle ilgili; USER: kinetik, kinetiği

GT GD C H L M O
kitchenware /ˈkɪtʃ.ən.weər/ = NOUN: mutfak gereçleri; USER: mutfak gereçleri, mutfak, mutfak eşyaları,

GT GD C H L M O
knight /naɪt/ = NOUN: şövalye, at, silâhşör, kendini adayan kimse; VERB: şövalye nişanı vermek; USER: şövalye, knight, Şövalyesi, at

GT GD C H L M O
kristen = USER: kristen, kristen ile,

GT GD C H L M O
l

GT GD C H L M O
lab /læb/ = ABBREVIATION: laboratuvar; USER: laboratuvar, laboratuar, lab, laboratuarı, laboratuvarı

GT GD C H L M O
labelled /ˈleɪ.bəl/ = VERB: etiketlemek, sınıflandırmak, etiket yapıştırmak, uyarı işareti koymak; USER: etiketli, etiketlenmiş, etiketlenir, etiketlenmiştir, işaretlenmiş

GT GD C H L M O
laboratories /ˈlabrəˌtôrē/ = NOUN: laboratuvar; USER: laboratuarlar, laboratuvarlar, laboratuarları, laboratuvarları, laboratuvar

GT GD C H L M O
laboratory /ˈlabrəˌtôrē/ = NOUN: laboratuvar; USER: laboratuvar, laboratuar, Laboratuvarı, laboratuvarda, laboratuarı

GT GD C H L M O
labs /læb/ = USER: laboratuvarları, laboratuarları, laboratuvarlar, laboratuvarlarında, laboratuarı

GT GD C H L M O
labyrinth /ˈlæb.ə.rɪnθ/ = NOUN: labirent, içkulak boşluğu, içinden çıkılmaz durum; USER: labirent, labyrinth, labirenti, labirentin, bir labirent

GT GD C H L M O
labyrinthine /ˌlabəˈrinˌTHēn,-ˈrinTHin,-ˈrinˌTHīn/ = ADJECTIVE: labirent gibi, dolambaçlı; USER: labirent gibi, labirent, labirentin, labirenti andıran, dolambaçlı

GT GD C H L M O
lagoon /ləˈɡuːn/ = ADJECTIVE: ağır, tembel, geri kalan; NOUN: tembel, ağır kimse, geç kalan kimse; USER: gölcük, lagün, lagoon, lagünün, Lagünü

GT GD C H L M O
landscape /ˈlænd.skeɪp/ = NOUN: manzara, peyzaj; VERB: bahçe düzenlemek; USER: manzara, peyzaj, yatay, Landscape, Manzarası

GT GD C H L M O
language /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
lausanne = USER: Lozan, Lausanne, sonucu lausanne

GT GD C H L M O
lead /liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo; VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek; USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar

GT GD C H L M O
leader /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: lider, lideri, lideridir, başkanı, liderdir

GT GD C H L M O
leaders /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: liderleri, liderler, liderlerinin, liderlerin, lider

GT GD C H L M O
leadership /ˈliː.də.ʃɪp/ = NOUN: liderlik, önderlik; USER: liderlik, liderliği, liderliğini, lider, liderliğinde

GT GD C H L M O
leading /ˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: önemli, başlıca, ileri gelen, ana, önde olan; USER: önemli, önde gelen, lider, açan, yol

GT GD C H L M O
leagues /liːɡ/ = NOUN: lig, birlik, fersah, dernek, işbirliği, küme, antlaşma; USER: ligler, ligler Sezon, liglerde, ligler Sezon Kulüp, lig

GT GD C H L M O
learn /lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak; USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum

GT GD C H L M O
learned /ˈlɜː.nɪd/ = ADJECTIVE: bilgili, bilgin, bilge, alim; USER: öğrendim, öğrenilen, öğrendi, öğrenmiş, öğrenildi, öğrenildi

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
leash /liːʃ/ = NOUN: tasma kayışı, göğüs tasması, köpek kayışı; VERB: bağlamak, birbirine bağlamak; USER: tasma kayışı, tasma, leash, Sanki

GT GD C H L M O
lecture /ˈlek.tʃər/ = NOUN: ders, konferans, azar, uyarı, uzun öğüt; VERB: ders vermek, ders anlatmak, konferans vermek, öğütler vermek, uyarmak, azarlamak; USER: ders, nutuk, konferans, vaaz, ders verme

GT GD C H L M O
lecturer /ˈlek.tʃər.ər/ = NOUN: konuşmacı, okutman; USER: okutman, konuşmacı, öğretim görevlisi, öğretim, öğretim üyesi

GT GD C H L M O
lectures /ˈlek.tʃər/ = NOUN: ders, konferans, azar, uyarı, uzun öğüt; USER: dersler, ders, konferanslar, dersleri, teorik

GT GD C H L M O
led /led/ = VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek, sürdürmek, açmak, önde gitmek, başında olmak, etkilemek, başı olmak; USER: açtı, yol, led, neden, liderliğindeki

GT GD C H L M O
lee /liː/ = NOUN: rüzgâraltı, rüzgâr almayan yer, kuytu; USER: lee, Lee'nin

GT GD C H L M O
legal /ˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, kanuni, adli, resmi; USER: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, yasal bir

GT GD C H L M O
legs /leg/ = NOUN: bacaklar; USER: bacaklar, bacakları, bacak, ayakları, bacaklarını

GT GD C H L M O
length /leŋθ/ = NOUN: uzunluk, boy, süre; USER: uzunluk, uzunluğu, süresini, uzunlukta, uzunluğunu

GT GD C H L M O
less /les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen; PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere; NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey; USER: daha az, az, daha, kısa, düşük

GT GD C H L M O
licenses /ˈlaɪ.səns/ = NOUN: lisans, ruhsat, ehliyet, aşırı serbestlik, evlenme cüzdanı, özgürlüğün kötüye kullanılması; USER: lisans, lisanslar, lisansları, lisansı, fiyatlar

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
lifelike /ˈlaɪf.laɪk/ = ADJECTIVE: canlı gibi, gerçek gibi; USER: canlı gibi, canlı, gerçekçi, gerçeğe yakın, gerçeğe yakın bir

GT GD C H L M O
light /laɪt/ = NOUN: ışık, aydınlık, nur, lâmba, deniz feneri; ADJECTIVE: hafif, açık, yumuşak; ADVERB: hafif; VERB: yakmak, aydınlatmak, aydınlanmak; USER: ışık, hafif, ışığı, açık, ışığında

GT GD C H L M O
lighting /ˈlaɪ.tɪŋ/ = NOUN: aydınlatma, ışıklandırma, yakma; USER: aydınlatma, ışık, aydınlatması, ışıklandırma, Lighting

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
likened /ˈlīkən/ = VERB: benzetmek, benzerlik bulmak; USER: benzetti, benzetilebilir, benzetilmiştir, benzetilen, benzettiği,

GT GD C H L M O
likeness /ˈlaɪk.nəs/ = NOUN: benzerlik, resim, kopya, benzeme; USER: benzerlik, benzerliğinde, benzerliği, bir benzerlik, likeness

GT GD C H L M O
liminal /ˈlimənl/ = USER: eşik, liminal

GT GD C H L M O
linear /ˈlɪn.i.ər/ = ADJECTIVE: doğrusal, linear, çizgisel, birinci derece; USER: doğrusal, lineer, linear, çizgisel, doğrusal bir

GT GD C H L M O
lingual /ˌmʌltiˈlɪŋgwəl/ = ADJECTIVE: dile ait; NOUN: dil ile çıkarılan ses, dil sesi; USER: dilli, dil, lingual, dilde, dilli bir

GT GD C H L M O
lists /lɪst/ = NOUN: er meydanı, parmaklıklar, yarışma pisti; USER: listeleri, listeler, listelerini, listesi, liste

GT GD C H L M O
literally /ˈlɪt.ər.əl.i/ = ADVERB: harfi harfine; USER: harfi harfine, tam anlamıyla, anlamıyla, kelimenin tam anlamıyla, gerçekten

GT GD C H L M O
live /lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış; VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak; USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz

GT GD C H L M O
living /ˈlɪv.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yaşayan, canlı, hayat, sağ, güncel; NOUN: oturma, yaşam, yaşama, hayat, geçim, papazlık makamı; USER: yaşam, yaşayan, oturma, canlı, yaşıyor

GT GD C H L M O
loaning /ləʊn/ = VERB: ödünç vermek; USER: loaning,

GT GD C H L M O
long /lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük; NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk; ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir; VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek; USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre

GT GD C H L M O
longer /lɒŋ/ = USER: uzun, artık, daha uzun, daha, uzun süre

GT GD C H L M O
lorentz = USER: lorentz, Lorenz

GT GD C H L M O
los

GT GD C H L M O
loss /lɒs/ = NOUN: zarar, kayıp, zayi; USER: kayıp, zarar, kaybı, kaybına, dökülmesi

GT GD C H L M O
ltd = USER: Ltd-abbreviation, Ltd, Ltd

GT GD C H L M O
m /əm/ = USER: m, m Kaydedilen

GT GD C H L M O
ma /mɑː/ = NOUN: anne; USER: anne, MA, Yüksek Lisans, Lisans, ma var

GT GD C H L M O
machina /ˌdeɪ.əs eks ˈmæk.ɪ.nə/ = USER: makina, machina,

GT GD C H L M O
machine /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede

GT GD C H L M O
machined /məˈʃiːn/ = VERB: makine ile yapmak; USER: işlenmiş, makine, işlenmiştir, işlenir, işlenebilir

GT GD C H L M O
machines /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi

GT GD C H L M O
machining /məˈʃiːn/ = VERB: makine ile yapmak; USER: işleme, Makinede işleme, Makinede, parça işleme, talaşlı

GT GD C H L M O
macho /ˈmætʃ.əʊ/ = USER: maço, Macho, Sert Erkek, maço bir, kazak

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
magazine /ˌmæɡ.əˈziːn/ = NOUN: dergi, şarjör, fişek haznesi, cephanelik; USER: dergi, dergisi, dergisinin, dergisinde, derginin

GT GD C H L M O
magnetism /ˈmagnəˌtizəm/ = NOUN: manyetizma, mıknatıslık, cazibe; USER: manyetizma, manyetik, manyetik alan, manyetizmanın, magnetizma

GT GD C H L M O
maintained /mānˈtān/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: devam, korunur, muhafaza, yapılmaktadır, hakimiyet

GT GD C H L M O
maintenance /ˈmeɪn.tɪ.nəns/ = NOUN: bakım, onarım, nafaka, koruma, geçindirme; USER: bakım, bakımı, onarım

GT GD C H L M O
makers /ˈmeɪ.kər/ = NOUN: yapan, yaratan, bono imzalayan kimse, fail; USER: vericiler, yapımcıları, üreticileri, makinesi, yapıcılar

GT GD C H L M O
male /meɪl/ = NOUN: erkek; ADJECTIVE: erkek, eril; USER: erkek, male, bay, bay Bu, bir erkek

GT GD C H L M O
man /mæn/ = NOUN: adam, erkek, insan, işçi, er, beyaz adam, uşak, oyun taşı; VERB: adam atamak, adam yerleştirmek; USER: adam, erkek, insan, man, bir adam, bir adam

GT GD C H L M O
managed /ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak; USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare

GT GD C H L M O
manager /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü

GT GD C H L M O
managing /ˈmanij/ = ADJECTIVE: sorumlu, mesul; NOUN: idare etme; USER: yönetmek, yönetme, yönetimi, yönetim, yönetiminde

GT GD C H L M O
mandarin /ˈmæn.dər.ɪn/ = NOUN: mandalina; USER: mandalina, mandarin, mandalin, Çince

GT GD C H L M O
manhood /ˈmæn.hʊd/ = NOUN: erkeklik, mertlik; USER: erkeklik, mertlik, erkekliğini, erkekliğim, manhood

GT GD C H L M O
manufacturing /ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak; USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
maquette

GT GD C H L M O
maquettes

GT GD C H L M O
march /mɑːtʃ/ = NOUN: marş, sınır, hudut, sınır bölgesi, uygun adımla yürüyüş; VERB: yürüyüş yaptırmak, uygun adım yürümek; USER: marş, Mart, yürüyüş, yürüyüşü, march

GT GD C H L M O
mardi /ˌmɑː.di ˈɡrɑː/ = USER: mardi, mardi olarak,

GT GD C H L M O
maris /ˈmɑːriː/ = USER: maris, İyi maris"

GT GD C H L M O
mark = VERB: işaretlemek, çizmek, not vermek, damgalamak, mimlemek, dikkate almak; NOUN: işaret, marka, iz, not, hedef, damga, puan, çizgi, nişan, belirti; USER: işareti, mark, işaretleyiniz, işareti Filtreyi,

GT GD C H L M O
market /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında

GT GD C H L M O
markets /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda

GT GD C H L M O
marlins = NOUN: Atlantik kılıçbalığı; USER: marlins,

GT GD C H L M O
mass /mæs/ = NOUN: kitle, kütle, yığın, küme, aşai rabbani ayini, aşai rabbani ayini müziği; VERB: yığmak, toplamak, kümelemek; USER: kitle, kütle, toplu, kütlesi, kitlesel

GT GD C H L M O
material /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş; ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri; USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal

GT GD C H L M O
materials /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez; USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri

GT GD C H L M O
math /ˌmæθˈmæt.ɪks/ = NOUN: matematik; USER: matematik, math, matematiksel

GT GD C H L M O
mathews

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
maya = NOUN: Maya, büyü, Maya dili

GT GD C H L M O
meaning /mēn/ = NOUN: anlam, kasıt, amaç, manâ, içerik; ADJECTIVE: anlamlı, niyetli, kasıtlı, manâlı; USER: anlam, anlamı, anlamına, yani, anlamına gelir

GT GD C H L M O
mechanical /məˈkæn.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: mekanik, makine ile yapılan, makineye ait; USER: mekanik, Makina, Genel mekanik, makine, mekanik bir, mekanik bir

GT GD C H L M O
mechanisms /ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik; USER: mekanizmaları, mekanizmalar, mekanizmalarının, mekanizmaların, mekanizmalarını, mekanizmalarını

GT GD C H L M O
media /ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın; USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın

GT GD C H L M O
medical /ˈmed.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tıbbi, tedavi edici; USER: tıbbi, tıp, sağlık, medikal, tıbbi bir

GT GD C H L M O
meeting /ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme; USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya

GT GD C H L M O
meetings /ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme; USER: toplantılar, toplantıları, toplantı, toplantılara, toplantılarda

GT GD C H L M O
member /ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ; USER: üye, üyenin, üyesinin, üyesi, üye ol

GT GD C H L M O
members /ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ; USER: üye, üyeleri, üyelerinin, üyesi, üyeler

GT GD C H L M O
memberships /ˈmembəʃɪp/ = NOUN: üyelik, üyeler; USER: üyelikleri, Üye, üyeleri, üyeliğin, Katılımcısı Üye

GT GD C H L M O
menlo

GT GD C H L M O
mentored /ˈmɛntɔː/ = USER: danışmanlık, akıl hocalığı, mentorluk, mentored, birisinin akıl hocalığı

GT GD C H L M O
merit /ˈmer.ɪt/ = NOUN: değer, erdem, fazilet, meziyet, yararlık; VERB: hak etmek, değmek, layık olmak; USER: hak, hak eden, layık, liyakat, hak etmektedir

GT GD C H L M O
meritorious /ˈmeriˌtôrēəs/ = ADJECTIVE: değerli, övülmeğe değer; USER: değerli, övgüye, övgüye değer, sevaplı, meritorious

GT GD C H L M O
mermaid /ˈmɜː.meɪd/ = NOUN: deniz kızı; USER: deniz kızı, mermaid, denizkızı, Kızı

GT GD C H L M O
methods /ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen; USER: yöntemleri, yöntemler, yöntem, yöntemlerden, yöntemlerini

GT GD C H L M O
miles /maɪl/ = NOUN: mil, kara mili; USER: mil, kilometre, km, bölgesinin km, bölgesinin

GT GD C H L M O
military /ˈmɪl.ɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: askeri; NOUN: ordu; USER: askeri, askerî, ordu, asker, askerlik

GT GD C H L M O
mind /maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek; VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek; USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun

GT GD C H L M O
minutes /ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: tutanak, zabıt, kayıt; USER: dakika, dakikalar, dakikada, dakikalık, dakikadan, dakikadan

GT GD C H L M O
miracles /ˈmɪr.ɪ.kl̩/ = NOUN: mucize, keramet, harika, harika şey, alâmet; USER: mucizeler, mucize, mucizeleri, mucizelerin, mucizelere

GT GD C H L M O
mischief /ˈmɪs.tʃɪf/ = NOUN: yaramazlık, fesat, zarar, şeytanlık, haylazlık, hasar; USER: yaramazlık, fesat, mischief, bozgunculuk, fitne

GT GD C H L M O
mixed /mɪkst/ = ADJECTIVE: karışık, karma, karışmış, melez, katışık; USER: karışık, karma, karışık bir, mixed, mikst

GT GD C H L M O
model /ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune; ADJECTIVE: model, örnek olan; VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak; USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin

GT GD C H L M O
modern /ˈmɒd.ən/ = ADJECTIVE: modern, çağdaş, bugünkü, çağcıl; NOUN: modern kimse; USER: modern, modern bir, çağdaş

GT GD C H L M O
monetary /ˈmʌn.ɪ.tri/ = ADJECTIVE: para, parasal, para ile ilgili; USER: para, parasal, maddi

GT GD C H L M O
money /ˈmʌn.i/ = NOUN: новац, паре, лова, монета; USER: para, Fiyat, Fiyat karşılığı, money, fayda, fayda

GT GD C H L M O
monstrosities /mɒnˈstrɒs.ə.ti/ = NOUN: canavar, canavarlık; USER: monstrosities, canavarlar,

GT GD C H L M O
monterey

GT GD C H L M O
months /mʌnθ/ = NOUN: ay; USER: ay, aylık, ayda, aydan, aylarda

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
morning /ˈmɔː.nɪŋ/ = NOUN: sabah, başlangıç; ADJECTIVE: sabah; USER: sabah, sabahı, sabahları, sabaha, sabahın

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
motion /ˈməʊ.ʃən/ = NOUN: hareket, devinim, önerge, teklif; VERB: el ile işaret etmek; USER: hareket, hareketi, hareketli, motion, harekete

GT GD C H L M O
mounted /ˈmaʊn.tɪd/ = ADJECTIVE: takılı, atlı, binmiş, mukavvaya yapıştırılmış, kakma; USER: takılı, monte, monte edilmiş, monte edilen, monteli

GT GD C H L M O
movement /ˈmuːv.mənt/ = NOUN: hareket, akım, manevra, işleme, bağırsakların çalışması; USER: hareket, hareketi, hareketin, hareketinin, hareketini

GT GD C H L M O
moves /muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil; VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak; USER: hamle, hareket, hareket eder, hareketleri, hareketler

GT GD C H L M O
mtv /ˌem.tiːˈviː/ = USER: mtv, MTV'nin

GT GD C H L M O
mud /mʌd/ = NOUN: çamur; USER: çamur, çamuru, çamurun, çamura, çamurdan

GT GD C H L M O
multimodal /ˈməltiˌmōd,ˈməltī-/ = USER: multimodal, modlu, modelli, çok modlu, Mültimodal,

GT GD C H L M O
muscle /ˈmʌs.l̩/ = NOUN: kas, adale, kas gücü; USER: kas, kası, kasının, adale

GT GD C H L M O
muscles /ˈmʌs.l̩/ = NOUN: kaslar; USER: kaslar, kasları, kas, kasların, kaslarının

GT GD C H L M O
museum /mjuːˈziː.əm/ = NOUN: müze; USER: müze, müzesi, museum, müzeye, müzenin, müzenin

GT GD C H L M O
museums /mjuːˈziː.əm/ = NOUN: müze; USER: müzeler, müze, müzeleri, müzelere, müzelerin

GT GD C H L M O
music /ˈmjuː.zɪk/ = NOUN: müzik, musiki; USER: müzik, Music, müziği, müziğin

GT GD C H L M O
musician /mjuːˈzɪʃ.ən/ = NOUN: müzisyen, çalgıcı; USER: müzisyen, müzisyeni, bir müzisyen, müzisyenin, musician

GT GD C H L M O
mutual /ˈmjuː.tʃu.əl/ = ADJECTIVE: karşılıklı, ortak, müşterek, iki taraflı; USER: karşılıklı, yatırım, ortak, karşılıklı olarak

GT GD C H L M O
my /maɪ/ = PRONOUN: benim; USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam

GT GD C H L M O
myself /maɪˈself/ = PRONOUN: kendim, ben, bizzat; USER: ben, kendim, kendimi, kendime, kendi kendime

GT GD C H L M O
mythical /ˈmɪθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: efsanevi, mitsi; USER: efsanevi, mitolojik, mitsel, efsanevi bir, mitik

GT GD C H L M O
n /en/ = USER: n, Yok, K, Mevcut, Mevcut Değil

GT GD C H L M O
name /neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse; VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek; USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi

GT GD C H L M O
nanyang

GT GD C H L M O
narrative /ˈnær.ə.tɪv/ = NOUN: öykü, hikâye, rivayet, hikâye anlatma; ADJECTIVE: hikâye tarzında; USER: öykü, anlatı, anlatım, anlatımı

GT GD C H L M O
nasa /ˈnæs.ə/ = USER: nasa, NASA'nın

GT GD C H L M O
national /ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli; NOUN: vatandaş, yurttaş; USER: ulusal, National, milli, ulusal bir

GT GD C H L M O
natural /ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan; USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii

GT GD C H L M O
naturalistic /ˌnaCHərəˈlistik/ = NOUN: doğacılık; USER: natüralist, doğal, naturalist, doğalcı, natüralistik

GT GD C H L M O
nautili

GT GD C H L M O
nautiluses

GT GD C H L M O
navigate /ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak; USER: gezinmek, gidin, gitmek, navigasyon, navigate

GT GD C H L M O
navigated /ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak; USER: navigasyon, gidilen, dolaşılabilir, navigasyonu, gezilebilir

GT GD C H L M O
nearly /ˈnɪə.li/ = ADVERB: neredeyse, hemen hemen, az kalsın, takriben, az daha, yakından; USER: neredeyse, yaklaşık, hemen hemen, hemen, yakın

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
needs /nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar; ADVERB: ister istemez; USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
negotiated /nəˈɡəʊ.ʃi.eɪt/ = VERB: görüşmek, tartışmak, aşmak, kırdırmak, ciro etmek, başarmak, paraya çevirmek, geçmek; USER: müzakere, anlaşmalı, anlaşma

GT GD C H L M O
negotiation /nəˌɡəʊ.ʃiˈeɪ.ʃən/ = NOUN: müzakere, görüşme, anlaşmaya varma, paraya çevirme, ciro etme, aşma; USER: müzakere, görüşme, anlaşması, anlaşma, pazarlık

GT GD C H L M O
ness /-nəs/ = NOUN: burun, kara çıkıntısı; USER: ness, lik, lık

GT GD C H L M O
neural /ˈnjʊə.rəl/ = ADJECTIVE: sinir, sinirsel; USER: sinir, nöral, sinirsel, yapay sinir, neural

GT GD C H L M O
neurological /ˌnjʊə.rəˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: nörolojik; USER: nörolojik, nörolojik bir

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
newport

GT GD C H L M O
news /njuːz/ = NOUN: haber, havadis; USER: haber, haberler, haberleri, yandan, haberlerini

GT GD C H L M O
newsletter /ˈnjuːzˌlet.ər/ = USER: bülteni, haber bülteni, bülten, Haber, Haberler

GT GD C H L M O
next /nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki; ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik; PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse; ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra; USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki

GT GD C H L M O
night /naɪt/ = NOUN: gece, akşam, karanlık, cehalet; USER: gece, gecelik

GT GD C H L M O
nodes /nəʊd/ = NOUN: düğüm, boğum, yumru, bezecik; USER: düğümleri, düğümler, düğüm, düğümlerin, düğümlerinde

GT GD C H L M O
nominee /ˌnɒm.ɪˈniː/ = NOUN: aday, vekil, temsilci, namzet; USER: aday, adayı, nominee, vekil, aday gösterilen

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
nondestructive

GT GD C H L M O
nonlinear = USER: doğrusal olmayan, lineer olmayan, nonlineer, doğrusal, doğrusal olmayan bir

GT GD C H L M O
nonverbal /ˌnɒnˈvɜː.bəl/ = USER: sözsüz, sözel olmayan, sözlü olmayan, sözel, nonverbal

GT GD C H L M O
north /nɔːθ/ = NOUN: kuzey, kuzey bölge; ADJECTIVE: kuzey, kuzeydeki, kuzeyden esen; ADVERB: kuzeyinde, kuzey, kuzeyde, kuzeye doğru; USER: kuzey, kuzeyinde, kuzeyinde Otel, kuzeyde

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
noted /ˈnəʊ.tɪd/ = ADJECTIVE: tanınmış, meşhur, ünlü, belirlenmiş, dikkate alınmış; USER: ünlü, tanınmış, kaydetti, not, belirtildiği

GT GD C H L M O
nov /nəʊˈvem.bər/ = ABBREVIATION: Kasım

GT GD C H L M O
nova /ˈnəʊvə/ = NOUN: nova, birden parlayan yıldız; USER: nova, birden parlayan yıldız,

GT GD C H L M O
novel /ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman; ADJECTIVE: yeni, yeni çıkmış, acayip; USER: roman, yeni, romanı, yeni bir, romanından

GT GD C H L M O
november /nəʊˈvem.bər/ = NOUN: Kasım

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
number /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey; VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak; USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını

GT GD C H L M O
numerous /ˈnjuː.mə.rəs/ = ADJECTIVE: çok sayıda, sayısız, çok, bir hayli; USER: çok sayıda, çok, sayısız, sayıda, birçok

GT GD C H L M O
nyc = USER: nyc, New York'ta

GT GD C H L M O
o /ə/ = NOUN: sıfır; USER: o, Ç, Ey

GT GD C H L M O
objects /ˈɒb.dʒɪkt/ = NOUN: nesne, obje, cisim, hedef, amaç, şey, gaye, cins adam; VERB: itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak; USER: nesneleri, nesneler, nesnelerin, objeler, nesne

GT GD C H L M O
obstacle /ˈɒb.stɪ.kl̩/ = NOUN: engel, mani, ket; USER: engel, engeli, engelin, bir engel, engel teşkil

GT GD C H L M O
occupational /ˌɒk.jəˈpeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: iş, meslekle ilgili, meşguliyetle yapılan; USER: iş, mesleki, meslek, mesleksel, uğraşı

GT GD C H L M O
october /ɒkˈtəʊ.bər/ = NOUN: Ekim

GT GD C H L M O
odyssey /ˈɒd.ɪ.si/ = NOUN: Odise, Odise destanı, uzun ve maceralı yolculuk; USER: odyssey, yolculuğa, serüveni, maceraya

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
offered /ˈɒf.ər/ = VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak, ortaya çıkmak, bildirmek; USER: teklif, sunulan, sundu, sunulmaktadır, Gorunum

GT GD C H L M O
officer /ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru; VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak; USER: subay, memur, memuru, görevlisi, subayı

GT GD C H L M O
officials /əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur; USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin

GT GD C H L M O
often /ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça; USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla

GT GD C H L M O
ogden

GT GD C H L M O
oh /əʊ/ = INTERJECTION: Aman!, O!, Ey!; USER: ey, aman, OH, ah, vay

GT GD C H L M O
olympics /əˈlɪm.pɪks/ = NOUN: Olimpiyat oyunları; USER: Olimpiyatları, olympics, olimpiyatlari, olimpiyat, Olimpiyatları'nda

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
ongoing /process/ = USER: devam eden, devam, sürekli, süregelen, eden

GT GD C H L M O
online /ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
ooze /uːz/ = VERB: sızmak, sızdırmak, duyulmak, kaçırmak; NOUN: sulu çamur, sızma, sızıntı, sızan şey, meşe kabuğu suyu, dip çamuru; USER: sızmak, sızdırmak, sızma, sulu çamur, sızıntı

GT GD C H L M O
open /ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan; VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak; USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda

GT GD C H L M O
opening /ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan; ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış; USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak

GT GD C H L M O
openly /ˈəʊ.pən.li/ = ADVERB: açıkça, açık olarak, açık açık, alenen, apaçık, uluorta, ele güne karşı; USER: açıkça, açık, açık bir, açık bir şekilde, açık açık

GT GD C H L M O
opera /ˈɒp.ər.ə/ = NOUN: opera; USER: opera, operası, opera tarihinde, operaya

GT GD C H L M O
operatic /ˌɒp.ərˈæt.ɪk/ = ADJECTIVE: opera ile ilgili, opera türünden, çok dramatik; USER: opera ile ilgili, bir opera, opera ile, opera,

GT GD C H L M O
operating = ADJECTIVE: kullanma, işletme, çalıştırma, ameliyat; USER: işletme, işletim, faaliyet, faaliyet gösteren, çalışma

GT GD C H L M O
optical /ˈɒp.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: optik, göz, görme, görüş

GT GD C H L M O
options /ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre; USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
organic /ɔːˈɡæn.ɪk/ = ADJECTIVE: organik, bedensel, yapısal, örgütsel, organlara ait; USER: organik, organik bir

GT GD C H L M O
organizations /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına

GT GD C H L M O
organized /ˈɔː.ɡən.aɪzd/ = ADJECTIVE: örgütlü, düzenlenmiş, düzenli, organize olmuş, tertipli; USER: düzenlenmiş, düzenli, örgütlü, organize, düzenlenen

GT GD C H L M O
organizer /ˈôrgəˌnīzər/ = NOUN: organizatör, düzenleyici, örgütleyici, düzenleyen kimse; USER: organizatör, organizatörü, ajanda, düzenleyici, düzenleyicisi

GT GD C H L M O
organizing /ˈɔː.ɡən.aɪz/ = NOUN: düzenleme, düzene sokma; ADJECTIVE: düzenleyici; USER: düzenleme, organize, düzenlemek, düzenleyerek, düzenlenmesi

GT GD C H L M O
original /əˈrɪdʒ.ɪ.nəl/ = NOUN: orijinal, asıl, asıl nüsha, orijinal kimse, ilginç tip, özgün canlı; ADJECTIVE: orijinal, özgün, ilk, asıl, esas, gerçek, yaratıcı, el değmemiş; USER: orijinal, özgün, Orijinali, orjinal, özgün bir

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
others /ˈʌð.ər/ = NOUN: eller; USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları

GT GD C H L M O
otherwise /ˈʌð.ə.waɪz/ = ADVERB: başka, başka türlü, yoksa, farklı, bunun dışında, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka konuyla; CONJUNCTION: aksi halde, yoksa, bunun dışında; USER: başka, aksi halde, başka türlü, aksi, aksi takdirde, aksi takdirde

GT GD C H L M O
outlets /ˈaʊt.let/ = NOUN: çıkış, priz, satış yeri, ağız, fiş, pazar, yol, açılma fırsatı; USER: çıkışları, satış, satış yerleri, yerleri, prizlerine

GT GD C H L M O
output /ˈaʊt.pʊt/ = NOUN: çıktı, üretim, verim, çıkış gücü, k.d.v. ödemeyi gerektiren mal; USER: çıktı, çıkış, çıkışı, üretimi, çıktısı

GT GD C H L M O
outreach /ˈaʊt.riːtʃ/ = VERB: aşmak, daha ileri gitmek, daha iyi uzanmak; USER: sosyal yardım, sosyal, tanıtım, ulaşma, sosyal hizmet

GT GD C H L M O
outside /ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen; PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka; NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi; ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok; USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan

GT GD C H L M O
outstanding /ˌaʊtˈstæn.dɪŋ/ = ADJECTIVE: seçkin, ödenmemiş, göze çarpan, kalburüstü, tamamlanmamış, askıda, yerine getirilmemiş; USER: seçkin, olağanüstü, üstün, mükemmel, önemli

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
p /piː/ = USER: p, s

GT GD C H L M O
page /peɪdʒ/ = NOUN: sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk; VERB: çağrı cihazını aramak, sayfa numarası vermek, otelde birini komiyle çağırttırmak; USER: sayfa, sayfası, sayfayı, sayfasında, Sayfanın

GT GD C H L M O
pages /peɪdʒ/ = NOUN: sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk; VERB: çağrı cihazını aramak, sayfa numarası vermek, otelde birini komiyle çağırttırmak; USER: sayfaları, sayfa, sayfalar, sayfalarında, sayfalarını, sayfalarını

GT GD C H L M O
painted /peɪnt/ = ADJECTIVE: boyalı, boyanmış, renkli, tarafından resmedildi; USER: boyalı, boyanmış, boya, boyanmıştır, boyanır

GT GD C H L M O
painting /ˈpeɪn.tɪŋ/ = NOUN: boyama, resim, tablo, ressamlık; USER: boyama, resim, boya, Painting, resmi

GT GD C H L M O
paintings /ˈpeɪn.tɪŋ/ = NOUN: boyama, resim, tablo, ressamlık; USER: resim, resimleri, resimler, tablolar, resimlerinde

GT GD C H L M O
pamela

GT GD C H L M O
pan /pæn/ = NOUN: tava, sert eleştiri, yassı kap, surat, terazi kefesi, kamerayı döndürerek elde edilen görüntü; VERB: sert eleştiri yapmak, eleştirmek, tavada pişirmek; USER: tava, pan, tavada, tavası, tencere

GT GD C H L M O
panel /ˈpæn.əl/ = NOUN: panel, pano, levha, heyet, kontrol paneli, lambri, açık oturum, kitabe, toplu görüşme, anket uygulanan grup, ayna tahtası, tahta tuval; VERB: lambri ile kaplamak; USER: panel, paneli, panelinde, panelindeki, panelini

GT GD C H L M O
panelist /ˈpæn·əl·ɪst/ = NOUN: panel katılımcısı, açık oturuma katılan kimse; USER: panel katılımcısı, panel kullanıcısı, bir panel kullanıcısı, bir panel, bir panelist,

GT GD C H L M O
paper /ˈpeɪ.pər/ = NOUN: kâğıt, gazete, rapor, evrak, kâğıt para, bedava giriş bileti; ADJECTIVE: kâğıt, kâğıt üzerinde kalan, geçersiz, önemsiz; VERB: kâğıt kaplamak, duvar kâğıdı kaplamak, örtbas etmek, zımparalamak, bedava bilet dağıtmak; USER: kâğıt, kağıt, kağıdı, kağıdın, kağıtları

GT GD C H L M O
papers /ˈpeɪ.pər/ = NOUN: evraklar, kâğıtlar, kimlik belgeleri; USER: evraklar, kâğıtlar, kağıtları, kağıtlar, kağıt

GT GD C H L M O
parade /pəˈreɪd/ = NOUN: geçit, geçit töreni, gösteri, alay, gösteriş, defile; VERB: gösteriş yapmak, geçit töreni yapmak, teftiş için toplanmak, hava atmak için dolaşmak; USER: geçit, geçit töreni, parade, töreni, geçit törenine

GT GD C H L M O
paradigm /ˈpær.ə.daɪm/ = NOUN: kip, çekim örneği; USER: kip, paradigma, paradigması, paradigmanın, paradigmasının

GT GD C H L M O
paradise /ˈparəˌdīs/ = NOUN: cennet, Aden; USER: cennet, Paradise, cenneti, cennetidir, cennettir

GT GD C H L M O
park /pɑːk/ = NOUN: park, otopark, futbol sahası, spor alanı, koruma altına alınmış arazi; VERB: parketmek, koymak; USER: park, parkı, parkta, köyü, otopark

GT GD C H L M O
parks /pɑːk/ = NOUN: park, otopark, futbol sahası, spor alanı, koruma altına alınmış arazi; VERB: parketmek, koymak; USER: parklar, park, parkları, Parks, parklarda

GT GD C H L M O
participants /pɑːˈtɪs.ɪ.pənt/ = NOUN: katılımcı, iştirakçi, pay sahibi, katkıda bulunan kimse; USER: katılımcılar, katılımcıların, katılımcı, katılımcıları, katılımcılara, katılımcılara

GT GD C H L M O
participated /pɑːˈtɪs.ɪ.peɪt/ = VERB: katılmak, ortak olmak, pay almak; USER: katıldı, katılan, katılmıştır, katıldığı, katılmış

GT GD C H L M O
participation /pɑːˌtɪs.ɪˈpeɪ.ʃən/ = NOUN: katılım, katılma, iştirak, ortaklık; USER: katılım, katılımı, katılımıyla, katılımını, katılma

GT GD C H L M O
partnerships /ˈpɑːt.nə.ʃɪp/ = NOUN: ortaklık, hissedarlık; USER: ortaklıklar, ortaklıkları, ortaklık, ortaklıkların, ortaklığı

GT GD C H L M O
parts /pɑːt/ = NOUN: parçalar, bölge, yetenek, semt; USER: parçalar, parça, parçaları, parçaların, bölgelerinde

GT GD C H L M O
party /ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk; USER: parti, taraf, partisi, partinin, şahıs

GT GD C H L M O
pasadena

GT GD C H L M O
patent /ˈpeɪ.tənt/ = NOUN: patent, tescil; ADJECTIVE: patent, patentli, açık, tescilli, aşikâr, belli; VERB: patent almak, patent vermek; USER: patent, Patenti, Patentinde, patentin, patentini

GT GD C H L M O
patented /ˈpeɪ.tənt/ = VERB: patent almak, patent vermek; USER: patentli, patentli bir, patenti

GT GD C H L M O
patents /ˈpeɪ.tənt/ = NOUN: patent, tescil; ADJECTIVE: patent, patentli, açık, tescilli, aşikâr, belli; VERB: patent almak, patent vermek; USER: patent, patentler, patentleri, patentlerin, patenti

GT GD C H L M O
path /pɑːθ/ = NOUN: yol, patika, yörünge, pist, meslek; USER: yol, yolu, yolunu, yolunda, path

GT GD C H L M O
pathogenic

GT GD C H L M O
patterns /ˈpæt.ən/ = NOUN: model, kalıp, şablon, örnek, numune, patron, eşantiyon; USER: desen, desenleri, kalıpları, desenler, modelleri

GT GD C H L M O
patterson = USER: patterson, Patterson'un

GT GD C H L M O
pc /ˌpiːˈsiː/ = USER: pc, bilgisayar, adet, PC'ye, Adt

GT GD C H L M O
peer /pɪər/ = NOUN: akran, emsal, yaşıt, lord; VERB: dikkatle bakmak, belli belirsiz görünmek, bir parça görünmek; USER: akran, eş, eşe, meslektaşların, eşler

GT GD C H L M O
pending /ˈpen.dɪŋ/ = PREPOSITION: kadar, sırasında, esnasında, boyunca; ADJECTIVE: askıda olan, asılı, sarkan, karara bağlanmammış olan, yakın, eli kulağında; USER: kadar, bekleyen, beklemede, bekliyor, edilmeyi bekliyor

GT GD C H L M O
penn

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
perceptive /pəˈsep.tɪv/ = USER: algısal, algı, zeki, duyuşsal, perceptive

GT GD C H L M O
perfect /ˈpɜː.fekt/ = ADJECTIVE: mükemmel, kusursuz, tam, eksiksiz; VERB: mükemmelleştirmek, tamamlamak, kusursuz yapmak; NOUN: tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil; USER: mükemmel, mükemmel bir, perfect, kusursuz, idealdir

GT GD C H L M O
performance /pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü; USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın

GT GD C H L M O
performing /pərˈfôrm/ = NOUN: icra; ADJECTIVE: gösteri, sergileme, oynama, becerikli, hünerli; USER: icra, performans, yerine, gerçekleştirmek, sahne

GT GD C H L M O
personalities /ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik; USER: kişilikleri, kişilikler, kişilik, kişilerin, kişiliklerini

GT GD C H L M O
personality /ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik; USER: kişilik, kişiliği, karakter, kişiliğini, kişiliğe

GT GD C H L M O
pervasive /pəˈveɪ.sɪv/ = ADJECTIVE: yaygın, sinen, nüfuz eden; USER: yaygın, yaygın bir, yaygındır, nüfuz eden

GT GD C H L M O
ph /ˌpiːˈeɪtʃ/ = USER: ph, Tel, faz, pH değeri, pH'ı

GT GD C H L M O
phase /feɪz/ = NOUN: faz, aşama, evre, safha, bölge, kesim; VERB: aşamalı olarak yapmak, değişik fazlar uygulamak, safhalarla gerçekleşmek; USER: faz, fazlı, aşamasında, aşaması, fazı

GT GD C H L M O
phd /ˌpiː.eɪtʃˈdiː/ = USER: doktora, phd, Doktora Derecesi, Doktora Konu

GT GD C H L M O
philosophically /ˌfɪl.əˈsɒf.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: felsefi açıdan, filozofik olarak, soğukkanlılıkla, kalenderce, düşünceli bir biçimde; USER: felsefi açıdan, kalenderce, felsefi, felsefi olarak,

GT GD C H L M O
philosophy /fɪˈlɒs.ə.fi/ = NOUN: felsefe, filozofi, dünya görüşü, soyut düşünüş, kalenderlik, sakinlik, kendi halindelik; USER: felsefe, felsefesi, felsefesini, felsefesinin, felsefenin

GT GD C H L M O
photoshop = USER: photoshop, Photoshop'ta

GT GD C H L M O
physical /ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut; NOUN: muayene, sağlık kontrolü; USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel

GT GD C H L M O
physics /ˈfɪz.ɪks/ = NOUN: fizik; USER: fizik, Fiziği, fiziğin, Physics, fizikte

GT GD C H L M O
physiological /-əˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fizyolojik, işlevsel; USER: fizyolojik, psikolojik, fizyolojik bir

GT GD C H L M O
pie /paɪ/ = NOUN: turta, tart, karışıklık, basit iş, kaos, saksağan, cennet, torpil, iltimas, rüşvet, karmakarışık hurufat yığını, benekli hayvan, benekli at, gerçekleşmesi olanaksız düş; VERB: karışıklık çıkarmak, kaos yaratmak; USER: turta, pasta, pie, börek, tart

GT GD C H L M O
pieces /pēs/ = NOUN: parçalar; USER: parçalar, adet, parçaları, parça, adettir

GT GD C H L M O
piers /pir/ = USER: iskeleler, iskele, iskeleleri, iskelesi, piers,

GT GD C H L M O
piezoelectric = USER: piezoelektrik, piezoelektrikli, basınçsal elektrikli, bir piezoelektrik,

GT GD C H L M O
pirate /ˈpaɪ.rət/ = NOUN: korsan, korsan gemisi, korsan yayın yapan kimse, korsan çalışan araç; ADJECTIVE: korsan, yasadışı, izinsiz yayın yapan; VERB: yağmalamak, talan etmek, izinsiz yayınlamak; USER: korsan, Pirate

GT GD C H L M O
pisa = USER: pisa, Piza

GT GD C H L M O
place /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place

GT GD C H L M O
planned /plan/ = ADJECTIVE: planlı, planlanmış, tasarlanmış; USER: planlanmış, planlı, planlanan, planlanmaktadır, planlanmıştır

GT GD C H L M O
planning /ˈplæn.ɪŋ/ = NOUN: planlama, tasarım, düzene sokma, plancılık; USER: planlama, planlıyorsanız, planlıyor, planlıyoruz, planlaması

GT GD C H L M O
plano = USER: plano, plano bir,

GT GD C H L M O
platform /ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça; USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform

GT GD C H L M O
platforms /ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça; USER: platformları, platformlar, platformlarda, platformlarında, platform

GT GD C H L M O
play /pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro; VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek; USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna

GT GD C H L M O
playful /ˈpleɪ.fəl/ = ADJECTIVE: oynak, oyuncu, şakacı; USER: oynak, oyuncu, eğlenceli, neşeli, eğlenceli bir

GT GD C H L M O
pleasure /ˈpleʒ.ər/ = NOUN: zevk, keyif, haz, memnuniyet, sevinç, istek, irade; USER: zevk, keyfi, keyif, bir zevk, zevki

GT GD C H L M O
plight /plaɪt/ = NOUN: söz, durum, hal, vâât, bağlılık sözü; VERB: söz vermek, vââdde bulunmak, güvence vermek; USER: durumu, yükün, kötü durum, plight, kötü durumuna

GT GD C H L M O
pm /ˌpiːˈem/ = USER: pm, am, ÖS, ÖÖ, Zamanı

GT GD C H L M O
poet /ˈpəʊ.ɪt/ = NOUN: şair, ozan, romantik, duygulu kimse; USER: şair, şairi, şairin, şairdir, ozan

GT GD C H L M O
poetry /ˈpəʊ.ɪ.tri/ = NOUN: şiir, şiirler, nazım, şiir sanatı; USER: şiir, şiiri, şiirin, şiirinin, şiirler, şiirler

GT GD C H L M O
pole /pəʊl/ = NOUN: kutup, direk, sırık, uç, yelken direği, gönder, karşıt uç, zıt karekterli kimse, bayrak direği, beş metrelik uzunluk, leh; USER: kutup, kutuplu, pole, direk, kutbu

GT GD C H L M O
polymer /ˈpɒl.ɪ.mər/ = NOUN: polimer; USER: polimer, polimerin, polimeri, polimerden

GT GD C H L M O
polytechnic /ˌpɒl.ɪˈtek.nɪk/ = ADJECTIVE: politeknik, çok çeşitli teknik konuları içeren; NOUN: teknik okul, çeşitli dallarda eğitim veren teknik üniversite; USER: politeknik, teknik okul, polytechnic, teknik okula, haricinde politeknik

GT GD C H L M O
pooh /po͞o,po͝o/ = INTERJECTION: Of!, Öf!, Püf!

GT GD C H L M O
popular /ˈpɒp.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: popüler, halk, sevilen, tutulan, halka özgü; USER: popüler, popüler bir, popülerdir, halk, sevilen, sevilen

GT GD C H L M O
porosity

GT GD C H L M O
portrait /ˈpɔː.trət/ = NOUN: portre, tasvir, vesikalık fotoğraf, betimleme; USER: portre, Portrait, dikey, portresi, portresini

GT GD C H L M O
portraits /ˈpɔː.trət/ = NOUN: portre, tasvir, vesikalık fotoğraf, betimleme; USER: portreler, portre, portreleri, portrelerini, portraits

GT GD C H L M O
position /pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: pozisyon, konum, mevki, durum, yer, görev, duruş, görüş, statü, fikir, sav; VERB: yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek; USER: pozisyon, konum, konumu, pozisyonu, konumunu

GT GD C H L M O
positive /ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece; ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam; USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı

GT GD C H L M O
positivity /ˌpɒz.əˈtɪv.ə.ti/ = USER: pozitifliği, pozitiflik, pozitif, pozitifliğinin, pozitivite,

GT GD C H L M O
possibilities /ˌpɒs.əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: olasılık, olanak, ihtimal, imkân; USER: olanakları, olanaklar, olanakları değerlendirebilirsiniz, olanaklarını, imkanları

GT GD C H L M O
post /pəʊst/ = NOUN: posta, direk, nöbet, kazık, kışla, karakol; VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak; USER: posta, yayınlamak, göndermek, sonrası, yazılan

GT GD C H L M O
poster /ˈpəʊ.stər/ = NOUN: poster, afiş, duvar ilanı, afiş yapıştıran kimse; USER: poster, web, et, afiş

GT GD C H L M O
postures /ˈpɒs.tʃər/ = NOUN: duruş, tavır, poz, durum, hal, vaziyet; USER: duruşlar, duruşları, duruş, pozisyonlarda, duruşu

GT GD C H L M O
posturing /ˈpɒs.tʃər.ɪŋ/ = VERB: poz vermek, taslamak, yapmacık tavır takınmak; USER: tavır, beden duruşu, duruş, duruş sergileyecek,

GT GD C H L M O
powered /-paʊəd/ = USER: -powered-suffix, -powered, -powered; USER: desteklenmektedir, güç, powered, Tourweb, çalışan

GT GD C H L M O
powerful /ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda; USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili

GT GD C H L M O
practice /ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman, eğitim, alışkanlık, ısınma, teknik, usul, hile; VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak, yapmak, alıştırma yapmak, etmek, alışkanlık haline getirmek, gerçekleştirmek, dolap çevirmek, deneyim kazanmak, entrika çevirmek, uygulmak, adet edinmek; USER: uygulama, pratik, uygulamada, pratikte, uygulamaya

GT GD C H L M O
precepts /ˈpriː.sept/ = NOUN: kural, kaide, talimat, emir, yönetmelik, mahkeme emri; USER: emirleri, sözceler, normlarına, prensiplerde, emirlerini

GT GD C H L M O
precision /prɪˈsɪʒ.ən/ = ADJECTIVE: hassas, ince; NOUN: hassasiyet, kesinlik, doğruluk, tamlık, dakiklik; USER: hassas, hassasiyet, hassasiyetli, kesinlik, hassasiyeti

GT GD C H L M O
preliminary /priˈliməˌnerē/ = ADJECTIVE: ön, ilk, başlangıç; NOUN: başlangıç, ön hazırlık, ön duruşma; USER: ön, ilk, geçici, hazırlık, başlangıç, başlangıç

GT GD C H L M O
present /ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki; VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak; NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an; USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze

GT GD C H L M O
presentation /ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme, hediye, kavrama gücü, sahneye koyma, aday gösterme, tavsiye etme; USER: tanıtım, sunuş, sunum, tanıtımı, sunumu

GT GD C H L M O
presentations /ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme; USER: sunumlar, sunum, sunumları, sunular, sunuları

GT GD C H L M O
presenting /prɪˈzent/ = NOUN: takdim; USER: takdim, sunan, sunmak, sunulması, sunma

GT GD C H L M O
president /ˈprez.ɪ.dənt/ = NOUN: cumhurbaşkanı, başkan, devlet başkanı, genel müdür, rektör; USER: başkan, başkanı, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanının, devlet başkanı

GT GD C H L M O
presidential /ˈprez.ɪ.dənt/ = ADJECTIVE: başkanlık, başkanlığa ait, başkana ait; USER: başkanlık, cumhurbaşkanlığı, başkan, presidential, cumhurbaşkanı

GT GD C H L M O
press /pres/ = NOUN: basın, pres, baskı, acele, basın mensupları; VERB: basmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, sıkmak, sıkmak, preslemek; USER: basın, tuşuna basın, düğmesine basın, tuşuna, basınız

GT GD C H L M O
pride /praɪd/ = NOUN: gurur, onur, iftihar, kibir, övünç, kıvanç, övünç kaynağı, haysiyet, şeref, kibirlilik, ihtişam, ağalık, azamet, aslan sürüsü, gösteriş, kendini beğenmişlik, tafra, izzetinefis, en parlak zaman; USER: gurur, gururu, gururla, gururunu, kibir

GT GD C H L M O
primal /ˈpraɪ.məl/ = ADJECTIVE: ilkel, ilk, baş; USER: ilkel, primal, ilkel bir, ilksel, asli

GT GD C H L M O
primordial /prīˈmôrdēəl/ = ADJECTIVE: ilkel, ilk, başlangıçta var olan, en eski; USER: ilkel, primordial, ilksel, ezeli, primordiyal

GT GD C H L M O
principles /ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilkeler; USER: ilkeler, ilkeleri, prensipleri, ilkelerine, ilkelerini

GT GD C H L M O
priority /praɪˈɒr.ɪ.ti/ = NOUN: öncelik, rüçhan hakkı, kıdem; USER: öncelik, öncelikli, önceliği, önceliğe, önceliğini

GT GD C H L M O
priya = USER: priya, gör priya, kaldır priya,

GT GD C H L M O
prize /praɪz/ = NOUN: ödül, manivela, kaldıraç, ikramiye, ganimet, mükâfat; VERB: kaldıraçla kaldırmak, manivela ile zorlamak, değer vermek; ADJECTIVE: ödül kazanan, ödül olarak verilen, madalyalı; USER: ödül, ödülü, ödülünü, bir ödül, ödülüne

GT GD C H L M O
prizes /praɪz/ = NOUN: ödül, manivela, kaldıraç, ikramiye, ganimet, mükâfat, çok istenen şey; USER: ödüller, ödül, ödülleri, ödülü, ödüllerin

GT GD C H L M O
proc = USER: proc, yordam

GT GD C H L M O
proceedings /prəˈsiːd/ = NOUN: takibat, kovuşturma, tutanaklar, dava işlemleri; USER: kovuşturma, takibat, işlemleri, dava, işlemler

GT GD C H L M O
process /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde

GT GD C H L M O
processes /ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini

GT GD C H L M O
produced /prəˈd(y)o͞os,prō-/ = ADJECTIVE: üretilmiş; USER: üretilmiş, üretilen, üretilmektedir, üretilir, üretti, üretti

GT GD C H L M O
producing /prəˈd(y)o͞os,prō-/ = ADJECTIVE: üreten, verimli, üretken; NOUN: üretme; USER: üreten, üretim, üretiminde, üretimi, üretmek, üretmek

GT GD C H L M O
product /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün

GT GD C H L M O
production /prəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: üretim, yapım, üretme, imal, yapıt, eser; USER: üretim, üretimi, üretiminde, üretiminin, üretimini

GT GD C H L M O
products /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin

GT GD C H L M O
prof /prɒf/ = NOUN: profesör; USER: profesör, PROF, Üyesi PROF, DOÇ

GT GD C H L M O
professional /prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse; ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan; USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek

GT GD C H L M O
professor /prəˈfes.ər/ = NOUN: profesör, itirafçı; USER: profesör, profesörü, doçent, öğretim, profesörün

GT GD C H L M O
professors /prəˈfes.ər/ = NOUN: profesör, itirafçı; USER: profesör, profesörler, doçent, öğretim, profesörleri

GT GD C H L M O
proficient /prəˈfɪʃ.ənt/ = ADJECTIVE: yeterli, uzman, usta, ehliyetli; NOUN: uzman, usta; USER: yeterli, uzman, usta, yetkin, yeterliliğine

GT GD C H L M O
profit /ˈprɒf.ɪt/ = NOUN: kâr, kazanç, getiri, fayda, çıkar, menfaat; VERB: yararlanmak, kâr etmek, yaramak, kâr getirmek, yararı olmak; USER: kâr, kar, karı, kârı, gelir

GT GD C H L M O
program /ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, yazılım, plan, gösteri, yapım; VERB: programlamak, planlamak; USER: program, programı, programını, programın, programının

GT GD C H L M O
programme /ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, program, program, program, yazılım, yazılım, yazılım, yazılım, plan, plan; VERB: programlamak, programlamak; USER: program, programı, programını, programın, programının

GT GD C H L M O
programmed /ˈprəʊ.ɡræm/ = ADJECTIVE: programlanmış, programlı; USER: programlanmış, programlı, programlanan, programlanmış bir, programlanmıú, programlanmıú

GT GD C H L M O
programming /ˈprōˌgram,-grəm/ = NOUN: programlama, program yapımı; USER: programlama, program, programlanması, bir programlama

GT GD C H L M O
progress /ˈprəʊ.ɡres/ = NOUN: ilerleme, gelişme, geliştirme, yükselme, devam etme, resmi gezi, devlet gezisi; VERB: ilerlemek, ileri gitmek, devam etmek, gelişmek, kalkınmak; USER: ilerleme, devam, ilerlemeyi, gelişme, ilerlemenin, ilerlemenin

GT GD C H L M O
project /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin

GT GD C H L M O
projects /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin

GT GD C H L M O
promenade /ˌprɒm.əˈnɑːd/ = NOUN: gezinti, mesire, gezi, gezinti yeri, okul balosu; VERB: gezinmek, gezmek, gezdirmek; USER: mesire, gezinti, promenade, gezi, gezinti yolu

GT GD C H L M O
prominently /ˈprɒm.ɪ.nənt/ = USER: belirgin, belirgin bir, göze çarpacak, dikkat çekici, görünecek

GT GD C H L M O
prophets /ˈprɒf.ɪt/ = NOUN: Hazreti Muhammed; USER: peygamberler, peygamber, peygamberlerin, peygamberleri, peygamberlere

GT GD C H L M O
proposal /prəˈpəʊ.zəl/ = NOUN: teklif, öneri, önerge, tasarı, evlenme teklifi, önerme, plan, tasavvur; USER: öneri, teklif, önerisi, teklifi, önerisini

GT GD C H L M O
proposals /prəˈpəʊ.zəl/ = NOUN: teklif, öneri, önerge, tasarı, evlenme teklifi, önerme, plan, tasavvur; USER: önerileri, öneriler, teklif, teklifleri, teklifler

GT GD C H L M O
proposed /prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek; USER: önerilen, teklif, önerdi, önerilmiştir, önerilmektedir

GT GD C H L M O
props /prɒp/ = NOUN: destekler, sahne donanımı, sahne donanımı görevlisi, bacaklar; USER: destekler, sahne, props, sahne donanımı

GT GD C H L M O
propulsion /prəˈpʌl.ʃən/ = NOUN: itme, yürütme, ileriye sürme, yürütücü güç; USER: itme, tahrik, sevk, itme gücü, itici

GT GD C H L M O
prostheses /ˈprɒs.θiː.sɪs/ = NOUN: protez, takma organ, önses ilavesi, öntüreme; USER: protez, protezi, protezler, protezleri, protezin,

GT GD C H L M O
prosthetics = USER: protez, Protezleri, protezler, protezlerin, protezlerle

GT GD C H L M O
protection /prəˈtek.ʃən/ = NOUN: koruma, korunma, muhafaza, himaye, önlem, tedbir, kayırma, haraç; USER: koruma, koruması, korunması, korunma, koruyucu

GT GD C H L M O
prototypes /ˈprəʊ.tə.taɪp/ = NOUN: prototip, ilk örnek, orijinal, asıl örnek; USER: prototip, prototipler, prototipleri, prototiplerin, prototiplerini

GT GD C H L M O
prototyping /ˈprōtəˌtīp/ = USER: prototip, prototipleme, prototip Çalışması, Prototiplendirme, prototip oluşturma

GT GD C H L M O
protruded /prəˈtruːd/ = VERB: çıkıntı yapmak, dışarı çıkmak, pırtlamak; USER: çıkıntılı, fırlamıştı, çıkıntı, çıkıntı yapacak, dışarı çıkarılmış,

GT GD C H L M O
provide /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir

GT GD C H L M O
provided /prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan

GT GD C H L M O
providence /ˈprɒv.ɪ.dəns/ = NOUN: ihtiyat, tasarruf, tedbir, kader, tutum, Allah'ın takdiri, takdiri ilâhi, hazırlık; USER: ihtiyat, providence, takdiri, sağlayış, tedbir

GT GD C H L M O
providing /prəˈvaɪd/ = NOUN: sağlama; CONJUNCTION: şartıyla, koşulu ile, eğer; USER: sağlama, sağlayan, sağlayarak, sağlamak, veren

GT GD C H L M O
psychoactive /sʌɪkəʊˈaktɪv/ = USER: psikoaktif, psiko, bir psikoaktif,

GT GD C H L M O
psychological /ˌsaɪ.kəlˈɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: psikolojik, ruhsal, ruhbilimsel; USER: psikolojik, ruhsal, psikolojik bir

GT GD C H L M O
public /ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar; ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli; USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu

GT GD C H L M O
publications /ˌpʌblɪˈkeɪʃən/ = NOUN: yayın, yayınlama, ilan, duyuru, neşriyat; USER: yayınlar, yayın, yayınları, yayınların, yayınlarda

GT GD C H L M O
published /ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek; USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı

GT GD C H L M O
pumpkin /ˈpʌmp.kɪn/ = NOUN: kabak, balkabağı, helvacıkabağı; USER: kabak, balkabağı, pumpkin, sonbahar, bal kabağı

GT GD C H L M O
punk /pʌŋk/ = ADJECTIVE: punk, değersiz, kalitesiz, boş; NOUN: serseri, pankçı, çeteci, çürük tahta, kav, toy, acemi, değersiz tip, saçmalık, zırva, boş lâf; USER: punk, serseri, punk En, Punk'ın

GT GD C H L M O
pursuit /pəˈsjuːt/ = VERB: sürdürmek, izlemek, kovalamak, takip etmek, yürütmek, devam etmek, peşine düşmek, peşinde koşmak, peşinde olmak; USER: takip, peşinde, takibi, arayışı, pursuit

GT GD C H L M O
push /pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret; VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak; USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas

GT GD C H L M O
put /pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek; ADJECTIVE: sabit, hareketsiz; NOUN: hamle, yatırma; USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek

GT GD C H L M O
quill /kwɪl/ = NOUN: tüy, bobin, tüy kalem, mızrap, sert kuştüyü, diken, kamış flüt, tarçın kabuğu, makara; VERB: fitilli dikmek, makaraya sarmak; USER: tüy, bobin, tüy kalem, mızrap, makaraya sarmak

GT GD C H L M O
r /ɑr/ = NOUN: R harfi; USER: r,

GT GD C H L M O
radio /ˈreɪ.di.əʊ/ = NOUN: radyo, telsiz, radyo yayını, radyo istasyonu, telgraf, telsizle gelen haber; VERB: radyodan yayınlamak, telsizden yayınlamak, röntgen çekmek, radyografi yapmak, radyoterapi uygulamak, ışın tedavisi uygulamak; USER: radyo, Radio, telsiz, teyp, Radyosu

GT GD C H L M O
radioactive /ˌrādēōˈaktiv/ = ADJECTIVE: radyoaktif, ışınetkin; USER: radyoaktif, radyoaktif bir

GT GD C H L M O
raising /rāz/ = NOUN: kaldırma, yükselen, kabartma; USER: kaldırma, yükselterek, yetiştirme, yükseltilmesi, yükseltmek

GT GD C H L M O
ranked /ræŋk/ = VERB: sayılmak, rütbesi olmak, dizmek, sıraya koymak, saymak, yer vermek, dizilmek, sıra olmak, yüksek rütbeli olmak; USER: sırada, sırada yer, sıralanmış, sıralanmış

GT GD C H L M O
rapid /ˈræp.ɪd/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, seri, ani, dik, sarp, ışığa hassas; USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk, seri

GT GD C H L M O
realistic /ˌrɪəˈlɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: gerçekçi, realist, gerçeğe uygun; USER: gerçekçi, gerçekçi bir, realist, gerçeğe uygun

GT GD C H L M O
reality /riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler; USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe

GT GD C H L M O
realization /ˌrɪə.laɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: gerçekleşme, gerçekleştirme, idrak, kavrayış, anlama, paraya çevirme, nakte çevirme; USER: gerçekleşme, gerçekleştirme, gerçekleştirilmesi, gerçekleşmesi, hayata

GT GD C H L M O
realizing /ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek; USER: fark, gerçekleştirilmesi, hayata, gerçekleştirmekteyiz, farkında

GT GD C H L M O
reasoning /ˈriː.zən.ɪŋ/ = NOUN: muhakeme, mantıklı düşünme, usavurma, nedenler, tümevarım, kanıtlar; ADJECTIVE: mantık, düşünce; USER: muhakeme, mantık, akıl, akıl yürütme, düşünme

GT GD C H L M O
received /rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer; USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan

GT GD C H L M O
receiving /rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık; USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak

GT GD C H L M O
recipient /rɪˈsɪp.i.ənt/ = NOUN: alıcı, alan kimse; ADJECTIVE: alıcı, alan, duyarlı, hassas, yatkın; USER: alıcı, alıcının, alıcıya, alıcısı, alıcıyı

GT GD C H L M O
recommended /ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek; USER: tavsiye, önerilen, önerilir, tavsiye edilen, tarafından önerilen

GT GD C H L M O
reconsider /ˌrēkənˈsidər/ = VERB: tekrar düşünmek, muhakeme etmek, tekrar ele almak, yeniden oya sunmak; USER: yeniden, yeniden gözden, gözden, tekrar, yeniden gözden geçirmek

GT GD C H L M O
reconstructive /ˌriː.kənˈstrʌk.tɪv/ = USER: Rekonstrüktif,

GT GD C H L M O
recruited /rɪˈkruːt/ = VERB: toplamak, askere almak, silâh altına almak, kuvvetlendirmek, iyileşmek, iyileştirmek; USER: işe, davet, istihdam, askere, işe alınan

GT GD C H L M O
reducing /rɪˈdjuːs/ = NOUN: küçültme, azalma, kısma; ADJECTIVE: indirgen, zayıflatıcı, zayıflama; USER: küçültme, azalma, azaltarak, azaltılması, azaltmak

GT GD C H L M O
reflecting /rɪˈflekt/ = VERB: yansıtmak, düşünmek, aksettirmek, düşünüp taşınmak, ifade etmek; USER: yansıtan, yansıtarak, yansıtıcı, yansıtmaktadır, yansıtma

GT GD C H L M O
regularly /ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADVERB: düzenli olarak, devamlı, devamlı olarak, muntazaman, sistemli olarak, adamakıllı, gerçekten; USER: düzenli olarak, düzenli, devamlı

GT GD C H L M O
relate /rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak; USER: ilgili, ilgilidir, ilişki, ilişkili, ilişkilendirmek

GT GD C H L M O
related /rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba; USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı

GT GD C H L M O
relationships /rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka; USER: ilişkiler, ilişkileri, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişki

GT GD C H L M O
release /rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek; NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat; USER: bırakın, serbest, serbest bırakmak, serbest bırakın, yayınlayacak

GT GD C H L M O
released /rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek, gevşetmek, feragat etmek, affetmek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, gösterime sokmak, yayın izni vermek, ipoteğini çözmek, deklanşöre basmak; USER: serbest, yayımlanan, yayımladı, piyasaya, yayınlandı

GT GD C H L M O
releases /rɪˈliːs/ = NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat, muafiyet, yay, yayın izni, muaf tutma, davadan vazgeçme; USER: bültenleri, açıklamaları, sürümleri, sürümler, bülteni

GT GD C H L M O
releasing /rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek, gevşetmek, feragat etmek, affetmek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, gösterime sokmak, yayın izni vermek, ipoteğini çözmek, deklanşöre basmak; USER: serbest, bırakmadan, bırakarak, piyasaya, yeniliyor

GT GD C H L M O
remember /rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek; USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum

GT GD C H L M O
renaissance /rəˈneɪ.səns/ = NOUN: yeniden doğuş, canlanma, uyanma, canlandırma, uyanış; USER: yeniden doğuş, Renaissance, rönesans, rönesansı, doğuş

GT GD C H L M O
renowned /rɪˈnaʊnd/ = ADJECTIVE: ünlü, meşhur, şöhretli, şanlı; USER: ünlü, tanınmış, ünlüdür, tanınmış bir, tanınan

GT GD C H L M O
repeatedly /rɪˈpiː.tɪd.li/ = ADVERB: tekrar tekrar, defalarca, durmadan, aralıksız olarak; USER: tekrar tekrar, defalarca, art arda, sürekli, arka arkaya

GT GD C H L M O
report /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek; USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz

GT GD C H L M O
represented /ˌrepriˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak; USER: temsil, temsil edilen, gösterilir, gösterildiğinden, gösterildiğinden ve

GT GD C H L M O
representing /ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak; USER: temsil eden, temsil, temsilen, gösteren, ifade eden

GT GD C H L M O
requirements /rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum; USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları

GT GD C H L M O
requires /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
research /ˈrēˌsərCH,riˈsərCH/ = NOUN: araştırma, inceleme, arama, etüt, arama çalışmaları; ADJECTIVE: araştırma; VERB: araştırmak, araştırma yapmak, incelemek, arama çalışmaları yapmak; USER: araştırma, araştırmalar, araştırması, araştırmaları, araştırmanın

GT GD C H L M O
researcher /rɪˈsɜːtʃ/ = NOUN: araştırmacı, arama çalışması yapan kimse; USER: araştırmacı, araştırmacısı, araştırmacının, bir araştırmacı

GT GD C H L M O
researching /rɪˈsɜːtʃ/ = VERB: araştırmak, araştırma yapmak, incelemek, arama çalışmaları yapmak; USER: araştırma, araştıran, araştırmaktadır, araştırmak

GT GD C H L M O
resort /rɪˈzɔːt/ = VERB: başvurmak, gitmek; NOUN: çare, başvurma, tatil yeri, dinlenme yeri, uğrak, mesire, sık sık gidilen yer, yardımına başvurulacak kimse, ikinci adres; USER: başvurmak, çare, tesisi, resort, başvurmaktadırlar

GT GD C H L M O
resorts /rɪˈzɔːt/ = VERB: başvurmak, gitmek; NOUN: çare, başvurma, tatil yeri, dinlenme yeri, uğrak, mesire, sık sık gidilen yer, yardımına başvurulacak kimse, ikinci adres; USER: tatil köyleri, tatil, köyleri

GT GD C H L M O
resources /ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler; USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların

GT GD C H L M O
respirator /ˈrespəˌrātər/ = NOUN: solunum cihazı, gaz maskesi, nefes filtresi; USER: solunum cihazı, gaz maskesi, solunum, respiratör, maske

GT GD C H L M O
respirators /ˈrespəˌrātər/ = NOUN: solunum cihazı, gaz maskesi, nefes filtresi; USER: solunum maskeleri, maskeleri, respiratörler, gaz maskeleri, solunum maskeleri ve,

GT GD C H L M O
respiratory /ˈrespərəˌtôrē,riˈspīrə-/ = ADJECTIVE: solunum, solunumla ilgili; USER: solunum, solunum yolu, respiratuar, solunumsal, solunum sistemi

GT GD C H L M O
response /rɪˈspɒns/ = NOUN: yanıt, tepki, cevap, karşılık, yansıma, etkilenme, ses verme, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilâhi; USER: yanıt, cevap, tepki, yanıtı, tepkisi

GT GD C H L M O
resulting /rɪˈzʌl.tɪŋ/ = VERB: sonucu olmak; USER: çıkan, oluşabilecek, sonuçlanan, neden, edilen

GT GD C H L M O
results /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara

GT GD C H L M O
resurrection /ˌrez.ərˈek.ʃən/ = NOUN: kıyamet, diriliş, diriltme, yeniden canlanma, yeniden ortaya çıkma; USER: diriliş, dirilişi, dirilişini, dirilişine, dirilişe

GT GD C H L M O
retail /ˈriː.teɪl/ = ADJECTIVE: perakende; ADVERB: perakende, perakende olarak; NOUN: perakende satış, perakendecilik; VERB: perakende satmak, perakende satılmak, yaymak, ayrıntılarıyla anlatmak, önüne gelene söylemek; USER: perakende, bireysel, perakende satış, satış, perakendecilik

GT GD C H L M O
retain /rɪˈteɪn/ = VERB: tutmak, kaybetmemek, alıkoymak, unutmamak, elinden kaçırmamak, parayla tutmak; USER: tutmak, korumak, muhafaza, korur, saklayın

GT GD C H L M O
retractable /rɪˈtrækt/ = VERB: geri çekmek, içeri çekmek, çekilmek, geri almak, caymak, vazgeçmek, geri çekilmek, sözünü geri almak, dili çekerek telaffuz etmek; USER: geri çekilebilir, çekilebilir, katlanabilir, açılır kapanır, retractable

GT GD C H L M O
revenues /ˈrev.ən.juː/ = NOUN: gelir, hasılat, kazanç, aidat; USER: gelir, gelirleri, gelirlerinin, gelirler, gelirlerini

GT GD C H L M O
review /rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak; NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik; USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek

GT GD C H L M O
reviewed /ˌpɪə.rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak; USER: Yorumlar, yorumlanan, yorum

GT GD C H L M O
reviewing /rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak; USER: gözden, inceledikten, incelerken, gözden geçirme, inceleyerek

GT GD C H L M O
reviews /rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak; NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik; USER: değerlendirmeleri, değerlendirme, değerlendirmeden, yorum, yorumları

GT GD C H L M O
revolution /ˌrev.əˈluː.ʃən/ = NOUN: devrim, devir, ihtilal, gezegenin güneş etrafında dönmesi, köklü değişiklik, deveran; USER: devrim, devrimi, devrimin, devriminin, devrime

GT GD C H L M O
reynolds = USER: reynolds, Reynolds'un, Reynold, Reynolds'ın

GT GD C H L M O
rides /raɪd/ = NOUN: gezinti, binme, dolaşma, gezinti yolu; USER: sürmek, gezintisi, gezintileri, yolculukları, biner

GT GD C H L M O
rise /raɪz/ = NOUN: artış, yükseliş, neden, yükselme, çıkma; VERB: yükselmek, kalkmak, çıkmak, yükseltmek, doğmak, doğmak, artmak; USER: artış, yükselmeye, artmaya, yükselmesi, yükselecek

GT GD C H L M O
rituals /ˈrɪt.ju.əl/ = NOUN: ayin, dini tören, dinsel tören, ayin kitabı, ayin kuralları; USER: ritüeller, ritüelleri, ritüellerin, tören, ayinleri

GT GD C H L M O
river /ˈrɪv.ər/ = NOUN: nehir, ırmak, akış; ADJECTIVE: nehir; USER: nehir, Nehri, nehrin, river, nehre

GT GD C H L M O
ro /ˌrəʊlˌɒn ˌrəʊlˈɒf/ = USER: ro, s ro, TO,

GT GD C H L M O
roadmap /ˈrōdmap/ = USER: yol haritası, yol haritasının, yol haritasıdır, yol haritasını,

GT GD C H L M O
robot /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; ADJECTIVE: robot, otomatik; USER: robot, robotu, robotun

GT GD C H L M O
robotic /rəʊˈbɒt.ɪk/ = USER: robot, robotik, robotlu, robotic

GT GD C H L M O
robotics /rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim

GT GD C H L M O
robots /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların

GT GD C H L M O
rock /rɒk/ = NOUN: kaya, taş, kaya parçası, elmas, dert, kaya güvercini; VERB: sallanmak, sallamak, sarsmak, rock yapmak, sallayarak uyutmak, şok etmek; USER: kaya, kayaç, taş, Rock, kayanın

GT GD C H L M O
rode /rəʊd/ = VERB: binmek, binmek, arabaya binmek, yüzmek, geçmek, taşımak, arabayla gezmek, süzülmek, kayar gibi görünmek, havada kalmak, sürüklenmek, karara bağlanmamış olmak, gırgıra almak, sataşmak, kafa bulmak, kullanmak, üst üste binmek; USER: bindi, indi, sürdü, rode

GT GD C H L M O
role /rəʊl/ = NOUN: rol; VERB: rol yapmak; USER: rol, rolü, bir rol, rolünü, rolünün, rolünün

GT GD C H L M O
room /ruːm/ = NOUN: oda, yer, boş yer, neden; VERB: oturmak, kalmak; USER: oda, odası, odada, room, odasında, odasında

GT GD C H L M O
ros = USER: ros, ROT, ros |, | ros,

GT GD C H L M O
round /raʊnd/ = ADJECTIVE: yuvarlak, küresel, tam; ADVERB: boyunca, etrafına, çepeçevre; NOUN: tur, daire, raund, dizi; PREPOSITION: etrafında, çevresinde; USER: yuvarlak, yuvarlamak, turu, tamamlayabilirler, tamamlamak

GT GD C H L M O
roundup /ˈroundˌəp/ = NOUN: toparlama, toplama, özet, toplanmış sürü, sürüyü çevirip toplayanlar, suçluların kuşatılıp yakalanması, genel bakış; USER: toparlama, dünyasında geçen hafta, roundup, toplama, bir toparlama

GT GD C H L M O
rover /ˈrōvər/ = NOUN: korsan, serseri, gezginci, hedef, avare, uzun mesafe hedefi, izci, kaba bükme makinesi; USER: korsan, serseri, rover, gezici, el Rover

GT GD C H L M O
rpa = USER: rpa, anlamı RPA, RP A, zaman RPA,

GT GD C H L M O
rules /ruːl/ = NOUN: kurallar, tüzük; USER: kurallar, kuralları, kurallara, kurallarını, kurallarına

GT GD C H L M O
run /rʌn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak; NOUN: koşma, koşu; ADJECTIVE: kaçak; USER: çalıştırmak, çalıştırın, çalıştırabilirsiniz, koşmak, Basım, Basım

GT GD C H L M O
running /ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme; ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan; USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
safe /seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak; NOUN: kasa, çelik kasa; USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası

GT GD C H L M O
safety /ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet; ADJECTIVE: koruyucu; USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet

GT GD C H L M O
sales /seɪl/ = ADJECTIVE: satış; USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
san

GT GD C H L M O
sausage /ˈsɒs.ɪdʒ/ = NOUN: sosis, sucuk, alman; ADJECTIVE: sosis şeklinde; USER: sosis, sucuk, sausage, sosisi

GT GD C H L M O
scale /skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe; VERB: tırmanmak; USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı

GT GD C H L M O
scenic /ˈsiː.nɪk/ = ADJECTIVE: manzaralı, manzara, sahne, sahne ile ilgili; NOUN: doğa filmi; USER: manzaralı, manzara, doğal, Scenic, doğal bir

GT GD C H L M O
scheduled /ˈʃed.juːl/ = ADJECTIVE: tarifeli, belirlenmiş, tarifeye göre; USER: tarifeli, planlanan, zamanlanmış, planlanıyor, planlanmış

GT GD C H L M O
scheming /skiːm/ = ADJECTIVE: entrikacı, dolap çeviren; USER: entrikacı, entrika, düzenbaz, entrikacı bir, dalavereci

GT GD C H L M O
scholarship /ˈskɒl.ə.ʃɪp/ = NOUN: burs, bilim, bilginlik, öğrenim; USER: burs, burs okul, bursu, burslu, bilim

GT GD C H L M O
school /skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri; VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak; USER: okul, Okulun, okula, okulu, okulda

GT GD C H L M O
schools /skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri; VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak; USER: okullar, okul, okulları, okullarda, okulların

GT GD C H L M O
sci /ˈsaɪ.faɪ/ = USER: bilim, sci, BİRLİĞİ BİLİM, bilimkurgu, Bilimi

GT GD C H L M O
science /saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri; USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri

GT GD C H L M O
sciences /saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri; USER: bilimleri, bilimler, bilim, bilimlerin, bilimlerde

GT GD C H L M O
scientific /ˌsīənˈtifik/ = ADJECTIVE: ilmi, bilimsel, kesin, sistematik; USER: bilimsel, bilim, bilimsel bir, ilmi

GT GD C H L M O
scientist /ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin; USER: bilim adamı, bilim, bilimci, bilim insanı, bilimadamı

GT GD C H L M O
scientists /ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin; USER: bilim adamları, bilim, bilim adamlarının, bilim adamı, bilim insanları

GT GD C H L M O
sculpted /skʌlpt/ = VERB: oymak, yontmak, heykelini yapmak, heykeltraşlık yapmak; USER: heykel, heykeli, yontucu, yontulmuş, sculpted,

GT GD C H L M O
sculpting /skʌlpt/ = VERB: oymak, yontmak, heykelini yapmak, heykeltraşlık yapmak; USER: heykel, heykel yapma, bir heykel, heykeltraşlık,

GT GD C H L M O
sculptor /ˈskʌlp.tər/ = NOUN: heykeltraş, oymacı; USER: heykeltraş, heykeltıraş, heykel, sculptor, heykeltıraşın

GT GD C H L M O
sculptural /ˈskʌlp.tʃər/ = ADJECTIVE: heykel, heykel gibi; USER: heykel, heykel gibi, bir heykel, heykelimsi,

GT GD C H L M O
sculpture /ˈskʌlp.tʃər/ = NOUN: heykel, heykeltraşlık, oyma, heykelcik, oyma işi; VERB: oymak, yontmak, heykelini yapmak, heykeltraşlık yapmak; USER: heykel, heykeli, sculpture, heykelleri, heykelin

GT GD C H L M O
sculptures /ˈskʌlp.tʃər/ = NOUN: heykel, heykeltraşlık, oyma, heykelcik, oyma işi; USER: heykeller, heykel, heykelleri, heykellerin, sculptures

GT GD C H L M O
scuttling /ˈskədl/ = USER: scuttling, batırma, kaçışan,

GT GD C H L M O
sea /siː/ = NOUN: deniz, dalga, derya; ADJECTIVE: deniz, denizle ilgili; USER: deniz, denize, Denizi, sea, denizden

GT GD C H L M O
seashells /ˈsiː.ʃel/ = NOUN: deniz kabuğu; USER: kabukları, deniz kabuklarindan işlemeler, deniz kabuklarının, deniz kabuklarindan,

GT GD C H L M O
seaweed /ˈsiː.wiːd/ = NOUN: yosun, deniz yosunu, suyosunu; USER: deniz yosunu, yosun, yosunu, seaweed, deniz yosunundan

GT GD C H L M O
second /ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı; ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli; VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek; USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi

GT GD C H L M O
secretary /ˈsek.rə.tər.i/ = NOUN: sekreter, bakan, yazman, kâtip, yazı masası; USER: sekreter, sekreteri, Bakanı, sekreterlik, sekreterin

GT GD C H L M O
section /ˈsek.ʃən/ = NOUN: bölüm, kesit, kısım, kesim, bölge, bölme, kesme, kompartıman, manga, alt şube; VERB: bölmek, kısımlara ayırmak; USER: bölüm, bölümünde, bölümde, bölümü, bölümüne

GT GD C H L M O
secured /sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: sağlam, güvenceye alınmış, sigortalı, depozitli, teminât depozitli; USER: güvenli, güvence altına, güvence, sabitlenmiş, emniyete

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
seed /siːd/ = NOUN: tohum, tane, çekirdek, sperma, döl, çocuk, meni, istiridye yavruları; VERB: tohum ekmek, tohum vermek, çekirdeğini çıkarmak, sınıflamak; USER: tohum, tohumu, çekirdeği, ekim, tohumluk, tohumluk

GT GD C H L M O
seeking /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: arayan, isteyen, arıyorlar, arama, arıyor

GT GD C H L M O
seeks /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: istiyor, arar, amaçlayan, amaçlamaktadır, çalışır

GT GD C H L M O
seen /siːn/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; USER: görüldü, görülen, görülme, görülme tarihi, görülmektedir

GT GD C H L M O
select /sɪˈlekt/ = VERB: seçmek, ayırmak, ayıklamak; ADJECTIVE: seçme, seçkin, seçilmiş, güzide, seçmesini bilen, kalburüstü, seçmece, zevkli, iyi anlayan; USER: seçmek, seçin, seçeneğini belirleyin, seçeneğini, belirleyin

GT GD C H L M O
self /self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar; PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel; ADJECTIVE: aynı, düz renkli; USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine

GT GD C H L M O
semantic /sɪˈmæn.tɪk/ = ADJECTIVE: anlamsal, anlam ile ilgili; USER: anlamsal, semantik, anlam, anlambilimsel, semantic

GT GD C H L M O
semblance /ˈsem.bləns/ = NOUN: görünüş, şekil, biçim, görüntü, dış görünüş; USER: görünüş, semblance, şekil, bir görünüş, dış görünüşte

GT GD C H L M O
semester /sɪˈmes.tər/ = USER: dönem, yarıyıl, dönemi, dönemde, yarıyılda

GT GD C H L M O
senior /ˈsiː.ni.ər/ = ADJECTIVE: kıdemli, üst, yaşlı, yaşça büyük, daha yaşlı, son sınıfa ait; NOUN: üst, büyük, son sınıf öğrencisi, baba, kıdemli kimse, yaşça büyük olan kimse; USER: kıdemli, üst, üst düzey, düzey, üst düzey bir

GT GD C H L M O
sense /sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme; VERB: anlamak, hissetmek; USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı

GT GD C H L M O
sensing /sens/ = VERB: anlamak, hissetmek, algılamak, sezmek, farkında olmak, duyarlı olmak; USER: algılama, duyarlı, algılamalı, algılayıcı, algılayan

GT GD C H L M O
sensitive /ˈsen.sɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: hassas, duyarlı, duygulu, alıngan, içli; NOUN: hassas kimse, alıngan kimse; USER: duyarlı, hassas, duyarlıdır, hassas bir, duyarlı bir

GT GD C H L M O
sensual /ˈsen.sjʊəl/ = ADJECTIVE: şehvetli, duygusal, tensel, bedensel, zevk düşkünü, hissi, şehvete düşkün, nefsine düşkün; USER: şehvetli, duygusal, sensual, duyusal, tensel

GT GD C H L M O
sentient /ˈsen.tɪ.ənt/ = ADJECTIVE: duyarlı, duygulu, hisli, önsezileri güçlü; USER: duygulu, bilinçli, duyarlı, hissedebilir, sezgili

GT GD C H L M O
sept /sepˈtem.bər/ = PREFIX: yedi

GT GD C H L M O
september /sepˈtem.bər/ = NOUN: Eylül

GT GD C H L M O
series /ˈsɪə.riːz/ = NOUN: dizi, seri, sıra, grup, silsile; USER: dizi, seri, serisi, seriye, series

GT GD C H L M O
serve /sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası; VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak; USER: servis, hizmet, vermektedir, hizmet vermektedir, görev

GT GD C H L M O
served /sɜːv/ = VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak, kulluk etmek, müşteriye bakmak, çektirmek, yararı dokunmak, yetmek, işine yaramak, olanak tanımak, servis atışı yapmak, kötü davranmak, el vermek; USER: hizmet, servis, sunulan, görev, sunulmaktadır

GT GD C H L M O
serves /sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası; VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak; USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
serving /ˈsɜː.vɪŋ/ = NOUN: porsiyon, servis, tabak; USER: servis, hizmet, hizmet veren, sunan, görev, görev

GT GD C H L M O
session /ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl; USER: oturum, oturumu, aktif kalma, aktif, oturumda

GT GD C H L M O
sessions /ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl; USER: oturumları, seans, oturumlar, oturum, seansları

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
seth = USER: seth, Seth'in

GT GD C H L M O
several /ˈsev.ər.əl/ = NOUN: birkaç, birkaç kişi; ADJECTIVE: birkaç, farklı, değişik, bir takım, birbirinden farklı; USER: birkaç, çeşitli, birçok, çok, birden

GT GD C H L M O
shared /ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır

GT GD C H L M O
shop /ʃɒp/ = NOUN: mağaza, dükkân, işyeri, iş, meslek, kurum, okul, hapishane, kuruluş; VERB: alışveriş etmek, alışverişe çıkmak, araştırmak, araştırma yapmak, hapse atmak, gammazlamak, ele vermek; USER: alışveriş, alışveriş yapmak, dükkan, dükkana, mağaza

GT GD C H L M O
shot /ʃɒt/ = NOUN: çekim, atış, vuruş, şans, fotoğraf, şut, iğne, saçma, gülle, aşı, deneme, yudum, tahmin, girişim, erim, tahrip maddesi, menzil, top mermisi, film çekme, boşalma, destek, yardım, tek içki, bir fırt içki, lağım, kısmet, cinsel ilişki; ADJECTIVE: yanardöner, kafası dumanlı, dolu, çakırkeyif; USER: çekim, atış, vuruş, vurdu, çekilen sut

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
showed /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek; USER: gösterdi, göstermiştir, göstermektedir, gösteren, gösteriyordu

GT GD C H L M O
showing /ˈʃəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gösteri, gösterme, sergi, gösterimde olma, oynama, belirtme, durum; USER: gösterme, gösteren, arası sonuçları gösteriyor, arası, gösterilen

GT GD C H L M O
shown /ʃəʊn/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek; USER: gösterilir, gösterilen, gösterildiği, gösterilecek, gösterilmiştir

GT GD C H L M O
shows /ʃəʊ/ = NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek; USER: gösterir, gösterileri, şovları, göstermektedir, gösteriyor

GT GD C H L M O
shuttle /ˈʃʌt.l̩/ = NOUN: mekik, karşılıklı sefer, gidiş geliş seferi; VERB: mekik dokumak, gidip gelmek, ileri geri işlemek; USER: mekik, Servisi, servis, transfer, ulaşım

GT GD C H L M O
sicily = NOUN: Sicilya; USER: Sicilya, Sicily, Sicilya'da, sıcıly

GT GD C H L M O
side /saɪd/ = NOUN: yan, taraf, kenar, takım, bölüm, hava, kıyı, böğür; ADJECTIVE: yan, yanındaki, yandaki, ikincil; USER: yan, tarafında, tarafı, tarafındaki, tarafta

GT GD C H L M O
sidewalk /ˈsaɪd.wɔːk/ = NOUN: kaldırım; USER: kaldırım, kaldırımda, kaldırıma, kaldırımdan, sidewalk

GT GD C H L M O
signals /ˈsɪɡ.nəl/ = NOUN: işaret, muhabere, sinyâl, uyarı işareti; USER: sinyalleri, sinyaller, sinyallerini, sinyal, işaretleri

GT GD C H L M O
signature /ˈsɪɡ.nɪ.tʃər/ = NOUN: imza, işaret, mühür, tanıtım müziği, damga, nota imi, kaşe, ilacın kullanım şeklini yazan bölüm; USER: imza, signature, imzası, imzasını, imzayı

GT GD C H L M O
significant /sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı; USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir

GT GD C H L M O
silicone

GT GD C H L M O
simian

GT GD C H L M O
since /sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri; CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için; PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana; USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi

GT GD C H L M O
singularity /ˌsɪŋ.ɡjʊˈlær.ɪ.ti/ = NOUN: eşsizlik, tuhaflık, gariplik, tek olma, görülmemişlik, acayiplik, özellik; USER: tuhaflık, eşsizlik, tekillik, tekilliği, tekilliğin

GT GD C H L M O
sit /sɪt/ = VERB: oturmak, oturtmak, toplanmak, poz vermek, sınava girmek, konmak, binmek, modellik yapmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, oturuma katılmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, tam oturmak; USER: oturmak, oturup, yaslanın, otur, oturun, oturun

GT GD C H L M O
sixteenth /ˌsɪkˈstiːnθ/ = NOUN: on altıncı, on altıda bir; ADJECTIVE: on altıncı, on altıda bir; USER: on altıncı, onaltıncı, altıncı, XVI, sixteenth

GT GD C H L M O
skilled /skɪld/ = ADJECTIVE: yetenekli, vasıflı, usta, becerikli, ustalık gerektiren, marifetli, eli yatkın; USER: yetenekli, vasıflı, kalifiye, nitelikli, uzman

GT GD C H L M O
skills /skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik; USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin

GT GD C H L M O
skin /skɪn/ = NOUN: cilt, deri, ten, kaplama, kabuk, zar, post, tulum, dazlak, cimri; VERB: derisini yüzmek, kabuğunu soymak, soymak, sıyırmak, kazıklamak, sıyırıp çıkarmak; USER: cilt, deri, derisi, cildin, cildi

GT GD C H L M O
small /smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım; USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak

GT GD C H L M O
smaller /smɔːl/ = ADJECTIVE: daha küçük; USER: daha küçük, küçük, küçük bir, daha küçük bir, küçüktür

GT GD C H L M O
smart /smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli; VERB: acımak; USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca

GT GD C H L M O
smit /smit/ = USER: smit, için smit,

GT GD C H L M O
smithsonian = USER: smithsonian, Smithsonian'da, Smithson

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
society /səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre; USER: toplum, toplumun, toplumda, toplumu, topluma

GT GD C H L M O
sofia = USER: sofia, sofya,

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
souls /səʊl/ = NOUN: ruh, can, kimse, kişi, öz, gönül, timsal; USER: ruhlar, ruhları, ruhların, ruh, ruhlarını

GT GD C H L M O
source /sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak; USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır

GT GD C H L M O
space /speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre; VERB: boşluk bırakmak; USER: alan, boşluk, uzay, alanı, yer

GT GD C H L M O
speak /spiːk/ = VERB: konuşmak, söylemek, söz söylemek, konuşma yapmak, ses çıkarmak, haberleşmek, göstermek; USER: konuşmak, Konuşuyorum, konuşuyoruz, konuşan, söz, söz

GT GD C H L M O
speaker /ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör; USER: konuşmacı, hoparlör, hoparlörü, hoparlörün, hoparlörden

GT GD C H L M O
special /ˈspeʃ.əl/ = ADJECTIVE: özel, has, özellikli, olağanüstü, ayrıcalıklı; NOUN: özel indirim, özel baskı, spesiyalite, özel yayın, özel tren, günün yemeği, geçici polis, özel muhabir, özel sayı; USER: özel, özel bir, özel bir

GT GD C H L M O
spectacles /ˈspek.tɪ.kl̩/ = NOUN: gözlük; USER: gözlük, gözlükler, gözlükleri, gözlüklerin, gözlüklerini

GT GD C H L M O
spectrum /ˈspek.trəm/ = NOUN: spektrum, tayf, göz kamaştıktan sonraki görüntü, birbiri ile ilgili düşünce ve nesneler dizisi; USER: spektrum, spektrumu, spektrumlu, yelpazenin, yelpazede

GT GD C H L M O
speech /spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma; USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını

GT GD C H L M O
spidery /ˈspaɪ.dər.i/ = ADJECTIVE: örümcek gibi, incecik ve uzun, örümcekli; USER: örümcek gibi, örümcek, örümceğe, örümceğimsi, örümceksi

GT GD C H L M O
spilling /spil/ = VERB: dökmek, söylemek, akıtmak, düşürmek, saçmak, serpmek, dökülmek, saçılmak, üstünden atmak, açığa vurmak; USER: dökülmesini, dökülüp, dökülmesi, dökülme, dökülen

GT GD C H L M O
spinoff

GT GD C H L M O
spontaneously /ˌspɒn.təˈneɪ.ɪ.ti/ = ADVERB: kendiliğinden; USER: kendiliğinden, spontan, spontan olarak, spontane, kendi kendine

GT GD C H L M O
sprayed /sprā/ = VERB: püskürtmek, serpmek, sprey sıkmak, sprey boya ile boyamak; USER: püskürtülür, püskürtme, püskürtülen, sprey, püskürtüldüğü

GT GD C H L M O
spring /sprɪŋ/ = NOUN: bahar, yay, ilkbahar, kaynak, pınar, yaylanma, memba; ADJECTIVE: bahar, ilkbahar, yaylı, kaynak; VERB: sıçramak; USER: bahar, yay, ilkbahar, yaylı, yayı

GT GD C H L M O
springer = NOUN: kemer ayağı, kemer desteği, spanyel türünden bir av köpeği; USER: kemer ayağı, kemer desteği, springer, kemer, kuşaklı

GT GD C H L M O
square /skweər/ = NOUN: kare, meydan, dörtgen, gönye; ADJECTIVE: kare, kare şeklinde, dik, dürüst, dördül, dört köşeli, düzgün, dörtlü; USER: kare, square, köşeli, meydanında, meydanı

GT GD C H L M O
stable /ˈsteɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: istikrarlı, kararlı, sabit, dengeli, sağlam, durağan, kalıcı, değişmez, sarsılmaz, azimli; NOUN: ahır, kadro; USER: kararlı, istikrarlı, stabil, sabit, istikrarlı bir

GT GD C H L M O
stalk /stɔːk/ = NOUN: sap, azametli yürüyüş, yaprak sapı, tüy sapı, kadeh ayağı, gizlice sokulma; VERB: sinsice izlemek, azametle yürümek, sessizce yaklaşmak, gizlice sokulmak, kol gezmek, ağır adımlarla yürümek, sarmak; USER: sap, sapı, kolu, kumanda kolu, kolunu

GT GD C H L M O
stand /stænd/ = VERB: durmak, ayakta durmak, direnmek, kalmak, dayanmak, dikilmek, çekilmek, ayağa kalkmak, katlanmak, bulunmak, üstlenmek, karşı koymak, desteklemek, göğüs germek, devam etmek, ısmarlamak, sineye çekmek, kanıtlamak, ihtiyaç duymak; NOUN: sehpa, yer, ayak, duruş, durum, ayaklık, dayanma, direnme, tribün, durak, kürsü, hal, katlanma, işyeri, tezgâh, ekim alanı, ayaklı askılık, ormanda yetişen ağaç; USER: durmak, standı, öne, ayakta, bekleme

GT GD C H L M O
stands /stænd/ = VERB: durmak, ayakta durmak, direnmek, kalmak, dayanmak, dikilmek, çekilmek, ayağa kalkmak; NOUN: sehpa, yer, ayak, duruş; USER: duruyor, standları, anlamına gelir, açılımı, duran

GT GD C H L M O
startled /ˈstɑː.tl̩/ = ADJECTIVE: şaşıp kalmak; USER: ürküyor, şaşkın, şaşırtan, şaşırttı, irkildi

GT GD C H L M O
startup /dotcom/ = USER: başlangıç, başlatma, başlangıçta, devreye, devreye alma

GT GD C H L M O
startups /ˈstɑːt.ʌp/ = USER: başlatılması, başlatılırken, startups, start

GT GD C H L M O
state /steɪt/ = NOUN: devlet, durum, eyalet, hal, konum, evre; ADJECTIVE: devlet, eyalet, resmi, devlete ait; VERB: belirtmek, söylemek; USER: devlet, devletin, durumu, durum, eyalet, eyalet

GT GD C H L M O
states /steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece; USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler

GT GD C H L M O
statistical /stəˈtistikəl/ = ADJECTIVE: istatistiksel, istatistiğe dayanan; USER: istatistiksel, istatistik, istatistiki, istatistiksel olarak, istatiksel

GT GD C H L M O
steering /ˈstɪə.rɪŋ ˌkɒl.əm/ = NOUN: yönetim, idare, dümen kullanma, sevk ve idare etme; USER: yönetim, direksiyon, Yönlendirme, dümen, Çalisma

GT GD C H L M O
stella

GT GD C H L M O
stem /stem/ = NOUN: kök, sap, gövde, pruva, kadeh sapı, kol saati kurma düğmesi, pipo sapı, kelimenin kökü; VERB: durdurmak, kesmek, engellemek, set çekmek, karşı ilerlemek, çıkmak, sapını koparmak, gelmek; USER: kök, kaynaklanıyor, durdurmak, kaynaklanmaktadır, kaynaklandığı

GT GD C H L M O
stevenson = USER: stevenson, The Stevenson,

GT GD C H L M O
stimuli /ˈstɪm.jʊ.ləs/ = NOUN: uyarıcı, canlandırıcı, uyandırıcı, teşvik edici şey, ısırgan otu tüyü; USER: uyaranlara, uyarı, uyaranlar, uyaranların, uyaran

GT GD C H L M O
stinky /ˈstɪŋ.kɪŋ/ = ADJECTIVE: kokmuş, kötü kokulu; USER: kokmuş, stinky, kokulu, kokmuş bir,

GT GD C H L M O
stone /stəʊn/ = NOUN: taş, çekirdek, çekirdek, haya, değerli taş, testis, dolu tanesi; ADJECTIVE: taş, taştan; VERB: taşlamak, taş döşemek, taşa tutmak, çekirdeğini çıkarmak; USER: taş, taşı, taştan, stone, taşın

GT GD C H L M O
store /stɔːr/ = NOUN: mağaza, depo, stok, dükkân, ambar, bellek, hafıza, bolluk, mevcut; VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak; USER: saklamak, depolamak, mağaza, kaydetmek, saklayabilirsiniz

GT GD C H L M O
strange /streɪndʒ/ = ADJECTIVE: garip, tuhaf, yabancı, acayip, bilinmeyen, acemi, işe yabancı; USER: garip, tuhaf, garip bir, tuhaf bir, yabancı

GT GD C H L M O
street /striːt/ = NOUN: sokak, cadde; USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin

GT GD C H L M O
strives /straɪv/ = USER: çaba, çaba göstermektedir, çalışmaktadır, gayret, hedeflemektedir

GT GD C H L M O
structured /ˈstrʌk.tʃəd/ = VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek; USER: yapılandırılmış, yapısal, yapılandırılmış bir, yapılı, yapısal bir

GT GD C H L M O
structures /ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: inşaat; USER: yapılar, yapıları, yapıların, yapılarının, yapı, yapı

GT GD C H L M O
struggling /ˈstrʌɡ.lɪŋ/ = VERB: uğraşmak, savaşmak, çabalamak, boğuşmak, mücâdele etmek, çalışmak, çırpınmak, debelenmek; USER: mücadele, mücadele eden, mücadelesi, çalışıyorlar

GT GD C H L M O
stu = USER: stu, ö

GT GD C H L M O
student /ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci; ADJECTIVE: öğrenci; USER: öğrenci, öğrencinin, öğrencisi, öğrencilerin, öğrenciye, öğrenciye

GT GD C H L M O
students /ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci; USER: öğrenciler, öğrencilerin, öğrencileri, öğrenci, öğrencilere, öğrencilere

GT GD C H L M O
studied /ˈstʌd.id/ = ADJECTIVE: üzerinde çalışılmış, prova edilmiş, yapmacık, sahte, zoraki, kasıtlı; USER: okudu, incelenmiştir, eğitimi, çalışılmıştır, çalışılan, çalışılan

GT GD C H L M O
studies /ˈstədē/ = NOUN: çalışmalar, araştırmalar, incelemeler; USER: çalışmalar, çalışmaları, çalışmalarda, çalışma, çalışmaların, çalışmaların

GT GD C H L M O
studio /ˈstjuː.di.əʊ/ = NOUN: stüdyo, atölye, stüdyo daire, set; USER: stüdyo, Studio, stüdyosu, stüdyoda, stüdyosunda

GT GD C H L M O
studios /ˈstjuː.di.əʊ/ = NOUN: stüdyo, atölye, stüdyo daire, set; USER: stüdyoları, stüdyolar, stüdyo, stüdyolarında, studios

GT GD C H L M O
study /ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil; VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek; USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak

GT GD C H L M O
style /staɪl/ = NOUN: stil, tarz, şıklık, biçim, tip, moda, çeşit, boyuncuk, kalem, mil; VERB: şekillendirmek, demek; USER: stil, tarzı, stili, tarzda, tarzında

GT GD C H L M O
sub /sʌb/ = PREPOSITION: altında, altına, önüne, içine, içinde, önünde; ADJECTIVE: yardımcı; VERB: yerine geçmek, yerini doldurmak; USER: alt, sub

GT GD C H L M O
subsequent /ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADJECTIVE: sonraki, daha sonraki, müteakip; USER: sonraki, sonra, daha sonraki, izleyen, takip eden, takip eden

GT GD C H L M O
subsequently /ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADVERB: daha sonra, sonra, sonradan, arkadan; USER: daha sonra, sonradan, sonra, ardından, Bunu takiben

GT GD C H L M O
successful /səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı; USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile

GT GD C H L M O
successfully /səkˈses.fəl/ = ADVERB: başarılı olarak; USER: başarılı olarak, başarıyla, başarılı, başarılı bir, başarılı bir şekilde

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
summer /ˈsʌm.ər/ = NOUN: yaz, gençlik çağı, hayatın baharı, refah dönemi, taban kirişi, kapı üstü kirişi, pencere üstü kirişi; ADJECTIVE: yaz, yazla ilgili; VERB: yazı geçirmek, yaz boyunca beslemek; USER: yaz, yaz aylarında, yazında, yazın, yazlık

GT GD C H L M O
summit /ˈsʌm.ɪt/ = NOUN: zirve, doruk, tepe nokta; USER: zirve, zirvesi, zirvesinde, zirvesine, zirvede

GT GD C H L M O
sun /sʌn/ = NOUN: güneş, güneş ışığı, gün, yıl; VERB: güneşlenmek, güneşlendirmek, güneşte bırakmak, güneşe sermek; USER: güneş, güneşin, güneşlenme, sun, güneşe

GT GD C H L M O
sung /sʌŋ/ = VERB: söylemek, şarkı söylemek, ötmek, şakımak, okumak, çınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak, çağırmak, vızıldamak, vınlamak; USER: sung, söylenen, sung'un, soylenen

GT GD C H L M O
superhuman /ˌso͞opərˈ(h)yo͞omən/ = ADJECTIVE: insanüstü; USER: insanüstü, insanüstü bir, süper, süper insan, insan üstü

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
supported /səˈpɔːt/ = ADJECTIVE: destekli; USER: destekli, desteklenen, desteklenir, desteklenmektedir, desteklenmez

GT GD C H L M O
surgery /ˈsɜː.dʒər.i/ = NOUN: cerrahlık, muayenehane, ameliyathane; USER: cerrahlık, cerrahi, cerrahisi, ameliyat, ameliyatı

GT GD C H L M O
surprising /səˈpraɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, hayret verici; USER: şaşırtıcı, şaşırtıcı bir, sürpriz, şaşırtıcıdır

GT GD C H L M O
surreal /səˈrɪəl/ = USER: gerçeküstü, gerçeküstü bir, surreal, sürreal, gerçek üstü

GT GD C H L M O
sways /sweɪ/ = NOUN: tesir, sallanma, dalgalanma, etki, idare, hükmetme, egemenlik; VERB: sallanmak, sarsılmak, eğmek, eğilimi olmak, hükmetmek; USER: Kahramanimiz, sways, salınması,

GT GD C H L M O
swenson = USER: swenson, Swenson konuyla ilgili, Swenson konuyla, Swenson konuyla ilgili olarak,

GT GD C H L M O
swim /swɪm/ = VERB: yüzmek, dönmek, dolmak, taşmak, yüzdürmek, ıslatmak; NOUN: yüzme, baş dönmesi, derin ve bol balıklı su; USER: yüzmek, yüzme, yüzmeye, yüzebilirsiniz, yüzmeyi

GT GD C H L M O
swimming /swɪm/ = NOUN: yüzme, yüzücülük, yüzüş; ADJECTIVE: yüzme, yüzmeye yarayan, dönen; USER: yüzme, havuzu, swimming, yüzmek

GT GD C H L M O
symposium /sɪmˈpəʊ.zi.əm/ = NOUN: sempozyum, seminer, konuyla ilgililerin tümü, konuyla ilgili çok yazarlı yayın; USER: sempozyum, sempozyumda, sempozyumun, sempozyumu, sempozyuma

GT GD C H L M O
synthesis /ˈsɪn.θə.sɪs/ = NOUN: sentez, bireşim; USER: sentez, sentezi, sentezini, synthesis, sentezinde

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
table /ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri; VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak; USER: tablo, masa, tabloda, tablosu, tabloya

GT GD C H L M O
tables /ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri; VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak; USER: tablolar, tablo, tabloları, masaları, masalar

GT GD C H L M O
taboos /təˈbo͞o,taˈbo͞o/ = USER: tabular, tabuları, tabu, tabuların, tabularla,

GT GD C H L M O
tac /ˌtɪk.tækˈtəʊ/ = USER: tac, TAK, THM

GT GD C H L M O
talent /ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi; USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri

GT GD C H L M O
talents /ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi; USER: çalışmaları, yetenekleri, yeteneklerini, yetenek, Yetenekler

GT GD C H L M O
talk /tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek; NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş; USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun

GT GD C H L M O
tall /tɔːl/ = ADJECTIVE: uzun, uzun boylu, yüksek, abartılı, boylu boslu; ADVERB: övünerek, abartarak; USER: uzun boylu, uzun, yüksek, boyunda, boylu, boylu

GT GD C H L M O
taught /tɔːt/ = VERB: öğretmek, eğitmek, ders vermek, öğretmenlik yapmak, göstermek, okutmak; USER: öğretti, öğretilen, öğretilir, öğretildi, ders, ders

GT GD C H L M O
tea /tiː/ = NOUN: çay, esrar; USER: çay, çayı, Kahve, tea, tea

GT GD C H L M O
teacher /ˈtiː.tʃər/ = NOUN: öğretmen, hoca; USER: öğretmen, öğretmeni, öğretmenin, öğretmenlik, teacher, teacher

GT GD C H L M O
teachers /ˈtiː.tʃər/ = NOUN: öğretmen, hoca; USER: öğretmenler, öğretmen, öğretmenlerin, öğretmenleri, öğretmeni, öğretmeni

GT GD C H L M O
teaching /ˈtiː.tʃɪŋ/ = NOUN: öğretim, öğretme, öğretmenlik, ders; ADJECTIVE: öğretim; USER: öğretim, eğitim, öğretme, Öğretimi, öğretmenlik, öğretmenlik

GT GD C H L M O
team /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı

GT GD C H L M O
tech /tek/ = USER: teknoloji, teknik, teknoloji ürünü, teknolojili, teknolojiye

GT GD C H L M O
technical /ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal; USER: teknik, Technical

GT GD C H L M O
technician /tekˈnɪʃ.ən/ = NOUN: teknisyen, tekniker, uzman; USER: teknisyen, Teknisyeni, teknisyenine, teknisyene, teknisyenin

GT GD C H L M O
techniques /tekˈniːk/ = NOUN: teknik, yöntem, usul; USER: teknikleri, teknikler, tekniklerini, tekniklerinin, teknik

GT GD C H L M O
technological /ˌtek.nəˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknolojik; USER: teknolojik, teknoloji, teknik

GT GD C H L M O
technologies /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
ted /ted/ = VERB: otları çevirerek kurutmak; USER: ted, Ted'in

GT GD C H L M O
tedx = USER: TEDx, seçtiği tüm TEDx,

GT GD C H L M O
tends /tend/ = VERB: bakmak, yönelmek, eğilimi olmak, yatkın olmak, çalmak, yüz tutmak, gözetmek, hizmet etmek; USER: eğilimindedir, eğilimi, eğiliminde, olma eğilimindedir, eğilimi gösterir

GT GD C H L M O
term /tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi; VERB: adlandırmak, demek, isim vermek; USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede

GT GD C H L M O
test /test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim; ADJECTIVE: test, deneme; VERB: sınamak, denemek, test yapmak; USER: test, testi, sınama, deney, deneme, deneme

GT GD C H L M O
testing /ˈtes.tɪŋ/ = ADJECTIVE: test, deneme; NOUN: deneme; USER: test, testi, testleri, testler, sınama

GT GD C H L M O
th /ˈTHôrēəm/ = USER: inci, th, th

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
theater /ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, sinema, amfi, ameliyathane, alan; USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri

GT GD C H L M O
theatre /ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, tiyatro, tiyatro, tiyatro, sinema, sinema, sinema, sinema, amfi, amfi, amfi, amfi, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, alan, alan, alan, alan; USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri

GT GD C H L M O
theatrical /θiˈæt.rɪ.kəl/ = ADJECTIVE: dramatik, abartılı, tiyatroya ait, yapmacık; USER: dramatik, tiyatro, teatral, tiyatral, sinema

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
theme /θiːm/ = NOUN: tema, konu, içerik, motif, ödev, melodi, tanıtım müziği; USER: tema, teması, konu, temalı, temayı

GT GD C H L M O
themed /θiːm/ = USER: temalı, temalı bir, tarzı, konulu, themed

GT GD C H L M O
therapy /ˈθer.ə.pi/ = NOUN: tedavi, terapi, iyileştirme; USER: tedavi, tedavisi, terapi, terapisi, tedavisinin

GT GD C H L M O
thereby /ˌðeəˈbaɪ/ = ADVERB: dolayısıyle, o münasebetle; USER: böylece, dolayısıyla, ve böylece, böylelikle, sayede

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
thesis /ˈθiː.sɪs/ = NOUN: tez, sav, önerme, vurgulu hece; USER: tez, tezi, tezin, tezde, tezini

GT GD C H L M O
third /θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir; ADJECTIVE: üçüncü; USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir

GT GD C H L M O
thirty /ˈθɜː.ti/ = NOUN: otuz; ADJECTIVE: otuz

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
threats /θret/ = NOUN: tehdit, tehlike, gözdağı, korkutma, adak; USER: tehdit, tehditler, tehditleri, tehditlere, tehditlerine

GT GD C H L M O
three /θriː/ = USER: three-, three, üçlü; USER: üç, ç, ç

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
throughout /θruːˈaʊt/ = ADVERB: boyunca, her tarafında, baştan başa; PREPOSITION: boyunca, süresince, baştan başa; USER: boyunca, genelinde, çapında, süresince, boyu, boyu

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
timeless /ˈtaɪm.ləs/ = ADJECTIVE: ebedi, sonsuz, zamanı belirsiz; USER: ebedi, zamansız, zamansız bir, sonsuz, timeless

GT GD C H L M O
times /taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ; USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
together /təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan; ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan; USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada

GT GD C H L M O
too /tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi; USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar

GT GD C H L M O
took /tʊk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak, katlanmak, kabul etmek, karşılamak, elde etmek, dayanmak, kaplamak, sanmak, tutuşmak, tahammül etmek, gerektirmek, hissetmek, kabul edilmek, yanmak, icap etmek, atlatmak, tedavi etmek, etkili olmak, oltaya vurmak; USER: aldı, sürmüştür, sürdü, götürdü, oldu

GT GD C H L M O
tool /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç

GT GD C H L M O
toole

GT GD C H L M O
top /tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç; ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe; USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne

GT GD C H L M O
toward /təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın; ADJECTIVE: uysal, yumuşak başlı, çok şey vaadeden, aday olan; USER: karşı, doğru, yönelik, yönünde

GT GD C H L M O
towards /təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın; USER: karşı, yönünde, doğru, yönelik, yolunda

GT GD C H L M O
toy /tɔɪ/ = NOUN: oyuncak, çocuk oyuncağı, önemsiz şey; ADJECTIVE: oyuncak; VERB: oynamak, önemsememek; USER: oyuncak, toy, oynamak

GT GD C H L M O
track /træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak; NOUN: iz, pist, yol, hat, palet, ray, rota; USER: izlemek, takip, izlemenize, parça, track

GT GD C H L M O
traditional /trəˈdɪʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: geleneksel; USER: geleneksel, geleneksel bir

GT GD C H L M O
traditions /trəˈdɪʃ.ən/ = NOUN: gelenek, hadis, adet, sünnet; USER: gelenekleri, gelenekler, gelenek, geleneklerini, geleneklerin

GT GD C H L M O
trailer /ˈtreɪ.lər/ = NOUN: römork, treyler, fragman, karavan, sürüngen bitki, tanıtma filmi; USER: römork, treyler, romörk, trailer

GT GD C H L M O
training /ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi; USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin

GT GD C H L M O
transfer /trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma; VERB: aktarmak, devretmek, iletmek, transfer etmek, nakletmek; USER: transfer, aktarmak, transferi, aktarımı, aktarabilirsiniz

GT GD C H L M O
transform /trænsˈfɔːm/ = NOUN: dönüştürmek, dönüşmek, haline getirmek; VERB: dönüştürmek, haline gelmek; USER: dönüştürmek, dönüşümü, dönüştürme, dönüşüm, dönüştürebilirsiniz

GT GD C H L M O
transformation /ˌtræns.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: dönüşüm, dönüştürme, transformasyon, şekil değiştirme, voltaj değişikliği; USER: dönüşüm, dönüşümü, dönüştürme, dönüşümün, transformasyon

GT GD C H L M O
transformational /ˌtrænsfəˈmeɪʃənəl/ = USER: dönüşümsel, dönüşümcü, dönüşüm, dönüştürücü, dönüşümsel bir

GT GD C H L M O
transitioned = USER: geçişi, geçiş, geçişini, geçişi yapılmamış

GT GD C H L M O
transitioning = USER: , geçiş, geçiş yapan, geçiş halindeki, geçiş yapmayan"

GT GD C H L M O
translation /trænsˈleɪ.ʃən/ = NOUN: çeviri, tercüme, çevirme; USER: çeviri, çevirisi, Tercüme, çeviri Doğrudan, çevrim

GT GD C H L M O
transmitting /trænzˈmɪt/ = ADJECTIVE: verici, gönderme; USER: verici, iletim, aktarımı, vericisi, iletilmesi

GT GD C H L M O
transmute /trænzˈmjuːt/ = VERB: dönüştürmek, değiştirmek; USER: dönüştürmek, dönüştürüyorum, dönüştürecek, dönüştüremezsiniz, dönüştürülmesine

GT GD C H L M O
travel /ˈtræv.əl/ = NOUN: seyahat, yolculuk, gezi, işleme; VERB: seyahat etmek, gezmek, dolaşmak, yolculuk etmek, yol almak, kaçmak, işlemek; USER: seyahat, yolculuk, seyahatlerinizde, seyahat etmek

GT GD C H L M O
treatment /ˈtriːt.mənt/ = NOUN: tedavi, muamele, işlem, davranış, işleyiş; USER: tedavi, tedavisi, tedavisinde, arıtma, işleme

GT GD C H L M O
trees /triː/ = NOUN: ağaç, darağacı, mil, eyer kaltağı; VERB: ağaca çıkarmak, çıkmaza sokmak; USER: ağaçlar, ağaçları, ağaç, ağaçların, ağaçlarının, ağaçlarının

GT GD C H L M O
tribune /ˈtrɪb.juːn/ = NOUN: tribün, kürsü, platform, halkın koruyucusu lider, piskopos tahtı, yüksek rütbeli subay; USER: tribün, tribune, türbini, tribünü, kürsü

GT GD C H L M O
triennial /trīˈenēəl/ = ADJECTIVE: üç yıllık, üç yılda bir olan; USER: üç yıllık, Trienali, üç yılda, üç yılda bir, triennial,

GT GD C H L M O
truly /ˈtruː.li/ = ADVERB: gerçekten, hakikaten, içtenlikle, içten, doğru olarak, sadakâtla; USER: gerçekten, gerçek, gerçek anlamda

GT GD C H L M O
trust /trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi; VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak; USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek

GT GD C H L M O
tshirt /ˈtiː.ʃɜːt/ = USER: tshirt, tişört, tişörtü, Tshirt Valentine

GT GD C H L M O
tub /tʌb/ = NOUN: küvet, tekne, fıçı, varil, yayık, dekovil; VERB: banyo yapmak, kürek çekmek, fıçıya dikmek, yayıkta yapmak; USER: küvet, küveti, su havuzu, tub, havuzu

GT GD C H L M O
tubs /tʌb/ = NOUN: küvet, tekne, fıçı, varil, yayık, dekovil; USER: küvetleri, küvetler, küvet, tubs, küveti

GT GD C H L M O
turin = USER: Torino, turin

GT GD C H L M O
turtles /ˈtɜː.tl̩/ = NOUN: kaplumbağa, kaplumbağa, deniz kaplumbağası, su kaplumbağası; USER: kaplumbağalar, kaplumbağaları, kaplumbağalarının, kaplumbağa, kaplumbağaların

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
type /taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge; VERB: daktilo ile yazmak; USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi

GT GD C H L M O
typical /ˈtɪp.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tipik, özgün, karakteristik, kendine özgü; USER: tipik, tipik bir, normal, normal

GT GD C H L M O
u /ju/ = ADJECTIVE: soylu; USER: sen, u,

GT GD C H L M O
ucla = USER: uCLA, diğeri gibi, ve diğeri gibi, diğeri gibi standardı

GT GD C H L M O
ultimately /ˈʌl.tɪ.mət.li/ = ADVERB: eninde sonunda, en sonunda; USER: en sonunda, eninde sonunda, sonuçta, sonunda, nihayetinde

GT GD C H L M O
uncanny /ʌnˈkæn.i/ = ADJECTIVE: esrarengiz, acayip, anlaşılmaz, tekin olmayan; USER: esrarengiz, esrarengiz bir, tekinsiz, gizemli, tekinsizlik

GT GD C H L M O
under /ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta; PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında; ADJECTIVE: alt, az; USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
undergraduate /ˌəndərˈgrajəwit/ = ADJECTIVE: lisans, üniversite öğrencisine ait; NOUN: üniversite öğrencisi, üniversiteli; USER: lisans, Lisans Pathways, Üniversite, Pathways, Lisansüstü

GT GD C H L M O
understanding /ˌəndərˈstand/ = NOUN: anlama, anlayış, kavrama, kavrayış, anlaşma, uzlaşma, zekâ, uyuşma, şart, hissetme; ADJECTIVE: anlayışlı, akıllı, halden anlar, halden anlayan, zeki, kafalı; USER: anlayış, anlayışı, anlaşılması, anlama, anlamak

GT GD C H L M O
universal /ˌyo͞onəˈvərsəl/ = ADJECTIVE: üniversal, evrensel, çok amaçlı, kapsamlı, geniş kapsamlı; NOUN: genel olgu, evrensel düşünce, genel veri; USER: evrensel, Universal, evrensel bir, üniversal, genel

GT GD C H L M O
universities /ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite; USER: üniversiteler, üniversite, üniversitelerin, üniversitelerde, üniversiteleri, üniversiteleri

GT GD C H L M O
university /ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite; ADJECTIVE: üniversite; USER: üniversite, üniversitenin, üniversiteye, üniversitede, üniversitesi, üniversitesi

GT GD C H L M O
unlock /ʌnˈlɒk/ = VERB: kilidini açmak, açmak; USER: kilidini açmak, kilidini, açmak, kilidi, unlock

GT GD C H L M O
unreal /ʌnˈrɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek dışı, hayali, sahte, düşsel; USER: gerçek dışı, Unreal, gerçekdışı, gerçek olmayan, hayali

GT GD C H L M O
unsettling /ʌnˈset.əl.ɪŋ/ = VERB: huzurunu kaçırmak, düzenini bozmak, yerinden çıkarmak, sarsmak, heyecanlandırmak, karıştırmak; USER: rahatsız edici, tedirgin edici, huzursuz edici, huzursuz edici bir, huzursuz

GT GD C H L M O
until /ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin; CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar; USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar

GT GD C H L M O
unveiling /ʌnˈveɪl/ = VERB: ortaya çıkarmak, örtüsünü açmak, açıklamak, açığa vurmak, peçesini kaldırmak, açılışını yapmak, açılışı yapılmak; USER: meydana, açıklanması, meydana çıkarıyor, açıklayarak, beğenisine sundu

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
upending /ʌpˈend/ = VERB: boca etmek, dikmek, dikine oturtmak, başaşağı etmek, altüst etmek, tersini yapmak; USER: upending,

GT GD C H L M O
upon /əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde; USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
usa /ˌjuː.esˈeɪ/ = ABBREVIATION: Amerika, Amerika Birleşik Devletleri; USER: Amerika Birleşik Devletleri, Amerika, usa, ABD, united states

GT GD C H L M O
usc = USER: BDT, usc

GT GD C H L M O
usd = USER: usd, YTL, TRY, ABD Doları, ABD

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
used /juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski; USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır

GT GD C H L M O
useful /ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar; USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir

GT GD C H L M O
user /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
v

GT GD C H L M O
valley /ˈvæl.i/ = NOUN: vadi, dere, çatı oluğu, dalgalar arasındaki çukur; USER: vadi, Vadisi, vadisinde, vadinin, vadide

GT GD C H L M O
van /væn/ = NOUN: kamyonet, minibüs, karavan, elebaşı, yük vagonu, kanat, harman savurma makinesi, keşif kolu, öncü; USER: kamyonet, van, minibüs

GT GD C H L M O
varied /ˈveə.rɪd/ = ADJECTIVE: çeşitli, farklı, değişik, türlü; USER: çeşitli, çeşitlidir, farklı, değişik, zengindir

GT GD C H L M O
various /ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit; USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok

GT GD C H L M O
vectors /ˈvek.tər/ = NOUN: vektör, taşıyıcı, portör; USER: vektörler, vektörleri, vektörlerinin, vektör, vektörlerin

GT GD C H L M O
vehicle /ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı; USER: araç, aracın, aracı, taşıt, araca

GT GD C H L M O
venture /ˈven.tʃər/ = NOUN: girişim, risk, cüret, teşebbüs, tehlikeli girişim, şans işi, riske atılan şey; VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, cüret etmek, cesaret etmek, göze almak; USER: girişim, risk, girişimi, girişimin, girişimidir

GT GD C H L M O
verisimilitude /ˌver.ɪ.sɪˈmɪl.ɪ.tjuːd/ = NOUN: ihtimal, gerçeğe benzeme, olasılık; USER: ihtimal, kesişir, gerçeğe benzeyiş, olasılık, gerçeğe benzeme

GT GD C H L M O
version /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu

GT GD C H L M O
versions /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: sürümler, versiyonları, sürümleri, sürümlerinde, sürümlerini

GT GD C H L M O
via /ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile; NOUN: yol; USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri

GT GD C H L M O
vice /vaɪs/ = NOUN: mengene, kötülük, ahlaksızlık, zaaf, kusur, vekil, özür, çapkınlık, huysuzluk; PREPOSITION: yerine; USER: mengene, yardımcısı, Vice, başkan yardımcısı, başkan

GT GD C H L M O
victor /ˈvɪk.tər/ = NOUN: galip, kazanan, fatih; ADJECTIVE: galip, kazanan; USER: galip, victor, zafer, muzaffer, galibi

GT GD C H L M O
video /ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal; ADJECTIVE: video, ekran; USER: video, videoyu, görüntü, ekran

GT GD C H L M O
virtual /ˈvɜː.tju.əl/ = ADJECTIVE: sanal, gerçek, asıl, gerçek kuvveti olan; USER: sanal, Virtual, sanal bir

GT GD C H L M O
visiting /ˈvizit/ = ADJECTIVE: ziyaret, ziyaret eden, konuk olan; USER: ziyaret, ziyaret ettiğiniz, Deplasmandaki, ettiğiniz, ziyaret eden

GT GD C H L M O
visitors /ˈvizitər/ = NOUN: turistler, göçmen kuşlar; USER: ziyaretçi, ziyaretçiler, ziyaretci, ziyaretçilerce, ziyaret

GT GD C H L M O
visits /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaretler, ziyaretleri, Toplam Ziyaret, kez

GT GD C H L M O
visual /ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir; NOUN: taslak, kroki, görsel araç; USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir

GT GD C H L M O
vitae /kəˌrɪk.jʊ.ləmˈviː.taɪ/ = NOUN: hayat, ömür, yaşam; USER: vitae, özgeçmiş, CV, özgeçmişleri

GT GD C H L M O
vol = USER: vol, Cilt, hacim, hacimce, hac

GT GD C H L M O
volume /ˈvɒl.juːm/ = NOUN: hacim, cilt, cilt, tutar, ses yükseltme, yoğunluk, yığın, ses kuvveti; USER: hacim, hacmi, ses, hacimli, hacminin

GT GD C H L M O
voted /vəʊt/ = VERB: oylamak, oy kullanmak, oy vermek, oylayarak kararlaştırmak, önermek, bildirmek; USER: olarak, oylandı, olarak oylandı

GT GD C H L M O
vt

GT GD C H L M O
w

GT GD C H L M O
walk /wɔːk/ = NOUN: yürüyüş, yürüme, yol, gezinti; VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak; USER: yürüyüş, yürümek, yürüyerek, yürüme, yürümeye, yürümeye

GT GD C H L M O
walking /ˈwɔː.kɪŋ/ = NOUN: yürüyüş, yürüme; ADJECTIVE: yürüme, yürüyen, ayaklı; USER: yürüyüş, yürüme, yürüyen, yürürken, yürüyerek

GT GD C H L M O
wall /wɔːl/ = NOUN: duvar, sur, çeper, set, zar; VERB: duvarla çevirmek, ayırmak, tecrit etmek, kapatmak; USER: duvar, duvara, duvarı, duvarın, duvarının

GT GD C H L M O
walt

GT GD C H L M O
wander /ˈwɒn.dər/ = VERB: dolaşmak, gezmek, gezinmek, sapmak, uzaklaşmak, sayıklamak, abuk sabuk konuşmak, yolunu şaşırmak, kaybolmak, dalıp gitmek, kıvrıla kıvrıla gitmek; NOUN: sayıklama; USER: dolaşmak, dolaşmaya, dolaşırken, dolaşırım, gezmek

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
wash /wɒʃ/ = NOUN: yıkama, yıkanma, losyon, dalga sesi, ince boya tabakası, bulaşık suyu; VERB: yıkamak, yıkanmak, aşındırmak, yıkayıp temizlemek, erezyona uğratmak; ADJECTIVE: yıkanabilir; USER: yıkama, yıkayın, yıkamak, yıkayınız, yıkayabilirsiniz

GT GD C H L M O
water /ˈwɔː.tər/ = NOUN: su, sular, sıvı, su birikintisi, kaplıca suyu, karasuları; ADJECTIVE: su, suluboya; VERB: sulamak, su almak, su vermek, sulandırmak; USER: su, suyu, suyun, suda, suya

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
week /wiːk/ = NOUN: hafta; USER: hafta, haftada, haftalık, haftanın, haftadan

GT GD C H L M O
weeks /wiːk/ = USER: hafta, haftada, haftalar, hafta içinde, haftalık

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
were /wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan

GT GD C H L M O
west /west/ = NOUN: batı, batı ülkeleri, batı rüzgârı; ADVERB: batısında, batıya, batıda, batıya doğru; ADJECTIVE: batıdaki, batıdan esen; USER: batı, batısında, batısında Otel, batısında Konukevi, batıya

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
whining /waɪn/ = ADJECTIVE: sızlanan, mızmızlanan, mızırdanan, şikâyet eden; USER: sızlanan, Sızlanmayı, whining, çınlama, mızmızlanan

GT GD C H L M O
white /waɪt/ = NOUN: beyaz, ak; ADJECTIVE: beyaz, ak, solgun, zararsız, temiz, masum, terbiyeli; USER: beyaz, beyaz bir, white, white

GT GD C H L M O
whitey /ˈ(h)wīdē/ = NOUN: beyaz adam, ırkçı beyaz; USER: beyaz adam, ırkçı beyaz, whitey, beyazlar, Whitey'nin,

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
wide /waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık; ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı; USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
winner /ˈwɪn.ər/ = NOUN: kazanan, galip, birinci, büyük başarı; USER: kazanan, winner, galibi, kazananı, kazanır

GT GD C H L M O
winning /ˈwɪn.ɪŋ/ = ADJECTIVE: kazanan, kazandıran, birinci olan, sevimli, hoş, dostça; NOUN: kazanma, galibiyet; USER: kazanan, kazanma, kazanmak, kazanarak, kazandıktan

GT GD C H L M O
winter /ˈwɪn.tər/ = NOUN: kış, yaş; ADJECTIVE: kış, kışlık; VERB: kışı geçirmek, kışlamak, kışı geçirtmek; USER: kış, Winter, kışın, kışlık

GT GD C H L M O
wired /waɪəd/ = ADJECTIVE: telli; USER: telli, kablolu, kablolu bir

GT GD C H L M O
wisdom /ˈwɪz.dəm/ = NOUN: bilgelik, akıl, hikmet, irfan, akıllılık, ilim; USER: bilgelik, bilgeliği, akıl, hikmet, bilgeliğini

GT GD C H L M O
wise /waɪz/ = ADJECTIVE: bilge, akıllı, deneyimli, usta, bilgili, anlayışlı, haberi olan, küstah, ukalâ, becerikli; NOUN: yol, usul, alim, yöntem, şekil; USER: bilge, akıllıca, akıllı, Wise, akıllıca olacaktır

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
within /wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için; PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında; NOUN: iç, iç kısım; USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan

GT GD C H L M O
won /wʌn/ = NOUN: won; USER: won, kazandı, kazanan, kazanılan, kazanmış, kazanmış

GT GD C H L M O
wonder /ˈwʌn.dər/ = NOUN: mucize, şaşkınlık, hayret, harika, hayranlık, şaşılacak şey; VERB: merak etmek, hayret etmek, şaşmak; USER: şaşkınlık, merak, merak ediyorum, acaba, merak ediyor, merak ediyor

GT GD C H L M O
wonderland /ˈwʌn.dəl.ænd/ = NOUN: harikalar diyarı; USER: harikalar diyarı, wonderland, harikalar, harikalar diyarıdır, doğa harikası

GT GD C H L M O
wonders /ˈwʌn.dər/ = NOUN: mucize, şaşkınlık, hayret, harika, hayranlık, şaşılacak şey; VERB: merak etmek, hayret etmek, şaşmak; USER: harikalar, harikaları, mucizeler, harikasından, güzellikleri

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
worked /wərk/ = ADJECTIVE: işlenmiş; USER: işlenmiş, çalıştı, çalışmış, çalıştım, çalışan

GT GD C H L M O
works /wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm; USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri

GT GD C H L M O
workshop /ˈwɜːk.ʃɒp/ = NOUN: atölye, işyeri, fabrika, imalathane, çalışma alanı, dükkân; USER: atölye, atölyesi, çalıştay, atölyede, servisine

GT GD C H L M O
workshops /ˈwɜːk.ʃɒp/ = NOUN: atölye, işyeri, fabrika, imalathane, çalışma alanı, dükkân; USER: atölye çalışmaları, atölyeler, atölye, atölyeleri, çalıştaylar

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
worlds /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; USER: dünyalar, dünya, dünyanın, sunucular, dünyaları

GT GD C H L M O
worldwide /ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel; USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında

GT GD C H L M O
wormhole = USER: solucan deliği, wormhole, kurt deliği, solucan, solucan deliğinin

GT GD C H L M O
would /wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi; USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu

GT GD C H L M O
writer /ˈraɪ.tər/ = NOUN: yazar, yazan; USER: yazar, yazarı, yazıcı, yazarın, bir yazar

GT GD C H L M O
writing /ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe; ADJECTIVE: yazı, yazı yazan; USER: yazı, yazma, yazılı, yazmak, yazmaya, yazmaya

GT GD C H L M O
writings /ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe; USER: yazıları, yazılarında, yazılar, yazı, yazılarını

GT GD C H L M O
wrote /rəʊt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak; USER: yazdı, yazdığı, yazdım, yazmıştır, yazıldı

GT GD C H L M O
xml /ˌeks.emˈel/ = USER: xml, bir XML,

GT GD C H L M O
y /waɪ/ = USER: y, E, Y'nin,

GT GD C H L M O
year /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
yield /jiːld/ = NOUN: verim, getiri, ürün, gelir, kazanç, esneme, sünme; VERB: vermek, sağlamak, açığa vurmak, ürün vermek, yol vermek; USER: verim, elde, vermek, verecek, verimi

GT GD C H L M O
yoni

GT GD C H L M O
yorker /ˌnjuːˈjɔː.kər/ = USER: yorker, Yorklu, York'lu, Yorker'da

GT GD C H L M O
youths /juːθ/ = NOUN: gençler, delikanlılar; USER: gençler, Gençlerin, genç, gençleri, Gençlerin çalışmaları

GT GD C H L M O
z

GT GD C H L M O
zones /zəʊn/ = NOUN: bölge, kuşak, mıntıka; VERB: kuşatmak, çevirmek, bölgelere ayırmak; USER: bölgeleri, bölgeler, dilimleri, bölgelerini, bölgelerinde

1677 words